22 Eylül 2009 Salı













KİTAPLARIMIN LİSTESİ

500 SAYFALIK KİTAPLAR LİSTESİ

1)Açıklamalı Atatürk ve Dönemi Kronolojisi (1881-1913) I Vatan ve Hürriyet.
2) Açıklamalı Atatürk ve Dönemi Kronolojisi (1914-1918) II Bir Devletin Çöküşü.
3) Açıklamalı Atatürk ve Dönemi Kronolojisi (1919) III Millî Mücadele.
4) Atatürk’e Etki Eden Olaylar ve Kişiler.
5) Ermeni Olayları Kronolojisi (10 cilt)
6) Ermenilerin Soykırım Yalanı Kronolojisi.
7)Anlayana Sivri Sinek Saz (Veciz sözler).
8) Tarsus’un İşgali ve Kurtuluşu.
9) Karboğazı Zaferi.

ATATÜRK KİTAPLARI

1)Atatürk’ün Okul Günleri.
Atatürk’ün ailesini, okuduğu okulları, öğretmenlerini anlatmaktadır. 64 sayfa.

2)Atatürk’ün İlk Askerlik Günleri Vatan ve Hürriyet.
Atatürk’ün Şam’da askerliğe başlaması, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, İttihat ve Terakki, İkinci Meşrutiyet, 31 Mart olayı. Kitap olarak 96 sayfa.

3)Dünyayı Aydınlatan Güneş.
Kurtuluş Savaşı şiir, şarkı eşliğinde piyes şeklinde anlatılıyor.

4)Birinci Dünya Savaşı Başlarken.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi, Mustafa Kemal’in savaşa katılma kararı. Kitap olarak 96 sayfa.

5)Çanakkale Savaşı Günlüğü Çanakkale Geçilmez.
Çanakkale Savaşları’nı günü gününe anlatıyor. Kitap olarak 112 sayfa.

6)Atatürk’ün Almanya Seyahati.
Birinci Dünya Savaşı içinde Veliaht Vahdettin Efendi ile Almanya’ya yapılan gezi anlatılıyor. Kitap olarak 96sayfa.

7)19 Mayıs 1919 Millî Mücadele Başlarken.
Atatürk’ün Ordu Müfettişi olarak atanması, Millî Mücadele’nin başlaması, Amasya Genelgesi. Kitap olarak 144sayfa.

8)Erzurum Kongresi.
Kongre öncesi ve sonrası anlatılıyor. Kitap olarak 112 sayfa.

9) Belgeler Işığında Sivas Kongresi.
Kongre öncesi ve kararları anlatılıyor. Kitap olarak 128 sayfa.

10) 23 Nisan 1920 TBMM Açıldı.
Meclis’in açılışının hikâyesini anlatılıyor. 144 sayfa.

11) Bir Kara Gün: İzmir’in İşgali.
İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi, Türkler, Yunanlılar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar açısından anlatılıyor. Kitap olarak 96 sayfa.

12) İstiklal Marşı Nasıl Yazıldı?
İstiklal Marşı’nın yazılış hikâyesi ve Meclis’te kabul edilişi piyes şeklinde aktarılıyor.


HALK ŞAİRLERİ VE TASAVVUF SERİSİ

1) Mevlana, Mesneviden Seçmeler
2)Hacı Bektaşı Veli,
3)Yunus Emre,
4)Köroğlu,
5)Tarsuslu Karacaoğlan,
6) Dadaloğlu,
7) Kaygusuz Abdal,
8) Kul Himmet,
9)Gazi Âşık Hasan Dede,
10)Pir Sultan Abdal.


ŞAİRLER

1)Vatan Şairi Namık Kemal.
2)Millî Şair Mehmet Emin Yurdakul.
3)İstiklal Marşı Şairi M. Akif Ersoy.
4) Bayrak Şairi Arif Nihat Asya.
5)Tevfik Fikret.
6)Yahya Kemal Beyatlı
7)Ülkü Şairi Hüseyin Nihal Atsız.
8)Necip Fazıl Kısakürek.
9)Ziya Gökalp.
10) Behçet Kemal Çağlar
11) Fazıl Hüsnü Dağlarca
12) Faruk Nafiz Çamlıbel
13) Cahit Sıtkı Tarancı
14) Orhan Seyfi Orhon



100 TEMEL ESER LİSTESİ

1. Dede Korkut Hikâyeleri.
2. Mesnevisinden Seçme Hikâyeler
3. Karagöz ile Hacivat
4. Vatan Yahut Silistre. (Namık Kemal)
5. Ömer’in Çocukluğu. (Muallim Naci)
6. Şermin. (Tevfik Fikret)
7. Altın Işık. (Ziya Gökalp)
8. Yalnız Efe. (Ömer Seyfettin)
9. Arif Nihat Asya’dan Seçme Şiirler
10. Tiryaki Sözleri. (Cenap Şahabettin)
11. Falaka. (Ahmet Rasim)
12. Türkçede Deyimler
13. Türk Atasözlerinden Seçmeler.
14. Küçük Prens. (A. De Exupery)
15. Oliver Twist. (Charles Dickens)
16. Alice Harikalar Ülkesinde. (LCarrol)
17. Güliver’in Gezileri. (Swift)
18. Define Adası. (Robert Louis Stevenson)
19. Robin Hood. (Howard Pyle)
20. Tom Sawyer. (Mark Twain)
21. Ezop Masalları
22. Andersen Masalları - 1
23. Andersen Masalları - 2
24. Üç Silahşörler. (Alexander Dumas)
25. La Fontaine’den Seçmeler(La Fontaine)
26. Pinokyo(Carlo Collodi)
27. 80 Günde Dünya Seyahati. (Jules Verne)
28. İnci. (John Steinbeck)
29. Peter Pan. (James Matthew)
30. Mutlu Prens. (Oscar Wilde)
31. Heidi. (Johanna Styri)
32. İnsan Ne ile Yaşar. (Leo Tolstoy)
33. Hikâyeler. (Anton Çehov)
34. Değirmenimden Mektuplar. (ADaudet)
35. Pollyanna. (Elaanor Porter)
36.Sait Faik Abasıyanık'tan Seçme Hikâyeler
37. Köroğlu
38. Keloğlan
39. Tekerlemeler
40. Türk Bilmecelerinden Seçmeler
41. Bilmeceler.


1-Ünitelere Göre Güzel Sözler ve Şiirler
2-Sevgisizler Ülkesi.
3-İnsan Sevgiyle Yaşar
4-Atasözleri Sözlüğü
5-Deyimler Sözlüğü
6-Belirli Gün ve Haftalar

21 Eylül 2009 Pazartesi

YAYINLANMIŞ BİLGİ VE BELGELERE GÖRE ERMENİ OLAYLARI KRONOLOJİSİ /MÖ. 518-MS.1914 / 1

MÖ 518 - Ermeni adına ilk defa Med (Pers) İmparatoru Dara’nın (I. Darius) Behistun’da (Bissutun) akamenid yazıtında rastlanmaktadır. Burada, Ermenistan’ın İmparatorluğa bağlı bir “satrapie” (bir nevi eyalet) olduğu kayıtlıdır. Ayrıca Dara, Ergani-Elâzığ kesiminde ayaklanan bir kavim diye “Amina ve Arminia”dan bahsetmekte ve “Ermenileri yendim” demektedir.

MÖ EYLÜL 331 - Büyük İskender son Akamenid Hükümdarı III. Darius’u mağlup ederek ülkesini zaptetti. O güne kadar İran hâkimiyetinde bulunan Ermenistan bölgesi, fiilen Makedonya İmparatorluğu içine girdi.

MÖ 301 - Büyük İskender’in ölümünden sonra ülkesi generaller arasında taksim edildi. Ermenistan bölgesi Seleucos’un hissesine düştü. Selösid’ler hanedanı diye tanındılar. Seleucos’un kurduğu devlet, MÖ 189’da Manisa’da Romalılara yenilinceye kadar devam etti.

MÖ 189 - Selösidler, Manisa’da Romalılara yenildiler. Farsça ad taşıyan iki Ermeni vali, Artaksiyas ve Zariadris tarafından idare edilen ve Selösidlere tabi olan Ermeniler, bu bozgundan sonra Roma Senatosu’nun himayesine girdiler.

MÖ. 188 - Artaksias Krallığı zamanında, Aramîce “Yüksek/Yukarı ülke” demek olan “Armenia” adı, Muş ve Ahlât bölgeleri için kullanılan coğrafî bir terimdi.

MÖ 95 - Arsasidler Ermenistan’ı işgal ettiler. Ermeni prensi II. Artavadze’nin oğlu Tigran’ı da rehin olarak alıp götürdüler. Tigran, babasının ölümünden sonra topraklarının bir kısmını Arsasidlere bırakarak başa geçti.

MÖ 66 - Roma Generali Pompe Ermenistan’ı işgal edince, Ermenistan Kralı Tigran Roma hâkimiyetini tanıdı.

MÖ MAYIS 53 - Romalı General Crassus, Harran’da İran’a mağlup oldu. Romalı General hayatını savaş meydanında kaybetti. Böylece Arsasidler, Ermenistan üzerinde hâkim oldular.

MÖ 36 - Romalı Antoine, MÖ. 53’teki mağlubiyetin öcünü almak için Ermenistan üzerine yürüdü, fakat mağlup oldu. Antoine, bu mağlubiyetin sebebi olarak gördüğü kişi, Ermeni Prensi III. Artavazde idi. Antoine, prensi yanına almasına rağmen adamları tarafından öldürülmesine göz yumdu. Ayrıca askerlerine Ermenistan’ı yağmalattı.

MS. 8 - V. Constantin, Erzurum’u alınca, buraları yağma ettirdikten başka Ermenileri imparatorluğun çeşitli bölgelerine dağıttı.

MS. 10 - İmparator II. Basile, çok sayıda Ermeni’yi tarımda kullanmak üzere Bulgarlarla Macarlara karşı savaşa sokmak için Trakya, Makedonya, Teselya ve Bulgaristan’a gönderdi.

MS 11 - Ermenistan yönetimine İran da söz sahibi oldu. Ermenistan’da Roma hâkimiyeti devam etmesine rağmen, Ermenistan’ı yönetecek kişilerin seçimine İran da karışmaya başladı.

..63 - Roma ile İran arasında yapılan antlaşmaya göre, Ermenistan, Roma hâkimiyetinde kalacaktı, fakat Arsasid hanedanından birisi tarafından idare edilecekti. Böylece İran İmparatoru Vologese’in kardeşi Tridate başa geçmiştir. Arsasid hanedanı da Ermenistan’a yerleşmiştir.

..113 - Urfa Haçlı Kontluğu Ermenileri göç ettirildiler (tehcir edildiler).
Tabi oldukları milletlerin kuyusunu kazmayı alışkanlık haline getiren Ermeniler, Urfa Haçlı Kontluğu tarafından tehcir edildiler. Grekler ve Haçlılar da katliama tabi tutmuşlardır.

..224 - İran’da Arsasid hanedanı yıkıldı. Yerine Sasaniler geçti. Ermenistan’daki Arsasidler, İran’da yeniden idareyi alabilmek için uğraştılar.

ERMENİLER HRİSTİYAN OLDU

..301 - Ermeni prensi III. Tridate Hristiyanlığı kabul etti. Diğer Ermeni prenslerin ve halkın kabulü için uzun bir zaman geçmiştir.

..390 - Uzun savaşlardan sonra Ermenistan, Roma ile Sasaniler arasında ikiye bölündü. Doğu kısmı Sasaniler tarafından tayin edilen ve Arsasid sülalesine mensup III. Hosrev’in idaresinde İran’a; batısı ise Ermenistan’daki eski Arsasidlerden III. Arşak’ın idaresinde Roma’ya bağlandı.

..428 - Sasani İmparatoru V. Vahram döneminde, Ermenistan’daki son Arsasid prens Artakes öldü. Feodal prensler, yeni bir prens tayini yerine bölgenin doğrudan İran’a bağlanmasını teklif ettiler.

İRAN EGEMENLİĞİ

..430 - Ermenistan’ın büyük bir parçası İran Sasan hanedanı eline geçti. Bu durum 634 yılına kadar devam etti. Bu süre içinde Ermeniler bağımsızlıklarını, dil ve dinlerini de koruyamadılar. Sasaniler, Ermenileri Mazde dinine çevirmek için büyük baskı uyguladılar. İran askerleri gittikleri yerlere Pain papazlarıyla birlikte gidiyorlardı.

..451 - Ermenistan’da İran’a karşı isyan çıktı. İran İmparatoru II. Yazdıgırt, Ermenistan’da Hristiyanlığa karşı uyguladığı baskı sonucu Ermeniler isyan ettiler.

02 HAZİRAN 451- İranlılar, isyan eden Ermenileri Avarain mevkiinde tamamen ezdiler.

..582 - Bizans İmparatoru Morik, birçok Ermeni’yi Trakya’ya getirdi. Bunlardan taburlar meydana getirip Avarlara karşı kullandı.

ARAP EGEMENLİĞİ

..640 - İran ve Ermenistan üzerine Arap istilâsı başladı.

..642 - Araplar Dwin’e girdiler. 12.000 Ermeni öldürüldü. 35.000 kişi de esir olarak Arabistan’a götürüldü.

..653 - Ermenistan Arapların hâkimiyetine girdi.

..654 - Bizans İmparatoru II. Constant Ermenistan’ı işgal etti. Ancak Ermeni derebeylerinin çoğu Araplarla işbirliği yaptılar.

..690 - Araplar Ermenistan’ın başına Achot Bagratuni’yi getirdiler.

..705 - Halife Velid zamanında, Muhammed İbni Mervan Bizanslıları yenilgiye uğrattı. Ermenistan’ı tamamen işgal etti.

..970 - Bizanslılar, Abbasilere yönelik olarak ve Ermenistan üzerine seferler düzenlemeye başladılar.

ÇAĞRI BEY

1015-1021 - Çağrı Bey, Anadolu’ya keşif için yaptığı seferde Van Gölü bölgesine girdi.
Çağrı Bey, üç bin kişilik atlı kuvvetiyle çıktığı seferde, Van Gölü bölgesindeki Ermeni topraklarına (Vaspurakan) girdi. Bu olay Türklerle Ermenilerin ilk karşılaşması olmuştur. O zamana kadar hiç Türk askeri görmemiş olan Ermeniler, Çağrı Bey’in askerlerini görünce oldukça şaşırmışlardır. “Mızrak, ok ve yaydan oluşan silahları çekili, beli kemerli, uzun ve örülü saçlı, rüzgâr gibi uçan Türk atlıları” karşısında korku ve dehşete kapılmışlardır. Yapılan çarpışmalarda bölge hâkimi Senekerim’in sevk ettiği kuvvetler, “Yağmur gibi atılan oklar” karşısında ağır bir şekilde bozguna uğrayıp kaçmak zorunda kalmışlardır. Çağrı Bey, Vaspurakan bölgesinin büyük bir bölümüne hâkim oldu. Ayrıca Nahçıvan, Nik vs. gibi bazı Gürcü topraklarına da girdi. Seferini tamamlayarak Maveraünnehr’e dönmüştür.

..1018 – Çağrı Bey, Van gölü çevresindeki Bizans’a bağlı Küçük Ermeni Prensliği topraklarına Azerbaycan’dan getirdiği göçmenleri yerleştirdi. Bugün Türkiye’yi bölmek, parçalamak isteyen Türk düşmanları ile onların yerli işbirlikçileri “Kürt” dedikleri bu özbeöz Oğuz Türkleri hakkında Ermeni tarihçisi Mathieu şöyle demektedir:
“O güne kadar asla bir Türk süvarisi görmeyen Ermeniler şaşırmışlar; uzun saç örgüleri, ok ve yaydan ibaret silahları olan bu Türk süvarilerini hayretle seyretmişlerdi”.

..1021 - Oğuz Türklerinin Anadolu’ya yaptıkları akınlar üzerine, Van Gölü etrafındaki Vaspurakan Beyi Senegerin Hovhannes, Türklerden korunmak için Bizans İmparatoru II. Basileios’e sığındı. Topraklarına karşılık, Bizans toprakları içinde bulunan Sivas bölgesini almıştır. Bunun üzerine Bizans İmparatoru II. Basileios, Van Gölü’nün kuzeyi ile Büyük Zap suyu vadisinden Urmiye Gölü’ne kadar uzanan bölgede Grek Vaspurakania adıyla yeni bir eyalet kurdu.

..1042 - Bizans İmparatoru Monomach (Monomak), Ardzruni sülalesine mensup ve Ortodoks kilisesine bağlı Apılkarip adlı bir Ermeni asilzadesine, Bizans’a tabi olmak kaydıyla Tarsus şehrinin hâkimiyetini verdi.

..1045 - Bizans İmparatoru Constantin Monomak, Ermenilerin üzerine yürüyerek Ermeni Prensliği Ani’yi teslim aldı.

..1045 - Selçuklu İmparatoru Tuğrul Bey’in amcaoğlu Kutalmış Bey, Gence önünde Gürcülerle Bizanslılardan oluşan Bizans ordularını bozguna uğrattı.

1046-1048 - Ermeni Prensi II. Gagik, eski memleketi Kars ve çevresini yeniden almak için planlar yaptı. Bunun için, Kayseri’deki Bizanslıları katletmeye teşebbüs etti. Başarılı olamayınca öldürüldü. Ayrıca Kars ve Van Gölü bölgesindeki Ermeni hanedanlarından arta kalan bütün soyları adeta yok edilmiş ve onlara ait malikânelere de el konulmuştur.

BİZANS KATLİAMI

..1048 - Bizanslılar, Ermenilere soykırım uyguladılar.
Bizanslı bürokratlar ve özellikle papazlar, Ermeni şehirlerine, kiliselerine ve manastırlarına yerleştirildiler. Böylece bütün Ermeni kilise ve diğer kutsal mekânları ortadan kaldırıldı. Bu hareketler sırasında da katliamlar yapılmak suretiyle Ermeni Bagratuni ve Ardzruni ailelerine adeta bir soykırım uygulanmıştır.

..EYLÜL 1048- Selçuklu kuvvetleri, Horasan’da Bizans ordusunu bozguna uğrattı.
Sultan Tuğrul Bey’in emriyle harekete geçen Selçuklu ordusu, Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya’daki Ermeni ve Gürcülerin bulundukları bölgelere karşı askerî hareketlerini sürdürdüler. Hasankale önlerinde Ermeni, Gürcü ve Bizans komutanlarının yönettikleri Bizans ordusunu ağır bir şekilde bozguna uğrattı.

..1053-Tuğrul Bey, Doğu Anadolu’ya girerek Muradiye, Erciş ve Bayburt’u fethetti.

..1064 - Sultan Alparslan, Ani şehrini, Bizanslıların biri Gürcü diğeri Ermeni asıllı iki valisinden aldı.
Alparslan, Bizans komutanları olarak Ermeni Bagrat ile Gürcü Grikor’un savundukları ve Ermeni kaynaklarında “Asla zaptolunamaz” şeklinde anlatılan çok sağlam surları bulunan Ani’yi fethetti.

..1069 - Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, Türkleri Fırat’ın öteki yakasına sürmek için sefere çıktı.
Romanos Diogenes, Doğuya doğru ilerledi. Fakat Türkler Konya kapılarına dayanmışlardı. Bunun üzerine Konya’yı yağmalayıp dönen Türkleri Toroslarda kıstırmayı tasarlayan imparator Kayseri’ye hareket etti. Fakat Konya’dan güneye doğru inen Türkler Silifke yolu üzerinden Tarsus’a geldiler. Orada Ermenilerle yapılan savaştan sonra Halep’e çekildiler. İmparator ise Anadolu’da fazla kalmadı ve İstanbul’a döndü.

.. ŞUBAT 1070 - Alparslan, Urfa (Edessa) şehrini kuşattı.
Urfa, o zaman kültür ve dinî bir merkez olarak çok önemli bir şehir idi. Alparslan, Bulgar Vasil (Basil) komutasındaki Urfa şehrini kuşattı. 50 gün şiddetli hücumlarda bulundu. Ama şehri alamadı. Urfa halkı, kuşatma kalktığı takdirde 50.000 Dinar ödemeyi teklif ettiler. Böylece yapılan anlaşmayla kuşatma kaldırılmıştır.

..1070 - Türkler Anadolu’ya girerek batıya hızla ilerlediler. Afşın Bey, Denizli’ye kadar akınlar yaparak bu bölgenin şehirlerini yağma ve tahrip ettikten sonra Marmara kıyılarına ulaştı.

..1070 - Alparslan büyük bir ordu ile hareket etti. Tuğrul Bey’in ölürken alınmasını vasiyet ettiği Malazgird ve Erciş kalelerini süratle fethetti. Güneye inen Alparslan, Diyarbakır (Âmid) şehrine geldi ve bir süre bu şehirde oturdu.

..OCAK 1071 - Alparslan, Fırat nehrini geçip Halep’e geldi.
Halep’teki Mirdas hanedanından Mahmud, annesiyle Alparslan’ın çadırına gelip itaatini arzetti. Böylece önemli bir şehir olan Halep de Selçuklu topraklarına katılmış oluyordu. Sultan’ın niyeti Mısır'a yürümekti. Fakat bu sırada, Bizans İmparatoru, elçisi ile gönderdiği mektubunda, Alparslan'dan Malazgirt, Ahlât, Erciş ve Membic şehirlerinin idaresini istiyordu.
Aynı günlerde Ahlât’a gelen Afşin de sultana gönderdiği mektubunda “Ben Rum diyarını istila edip büyük ganimetlerle döndüm. Rumlar arasında bize karşı savaşabilecek kabiliyette bir kimse yoktur.” ifadesi ile hem zaferlerinden aldığı gururu belirtir, hem de Alparslan'ı da ümitlendirdi.

MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞI

26 AĞUSTOS 1071 - Malazgirt Meydan Savaşı.
Alparslan yönetimindeki 50.000 kişilik Selçuklu ordusu, kendilerinden dört kat fazla olan, İmparator Romanos Diogenes yönetimindeki 200.000 kişilik Bizans ordusunu Malazgirt Meydan Savaşı’nda yendi. Bu savaş ile Anadolu kapıları Türklere açıldı. İmparator Romanos Diogenes esir düştü. Alparslan esir İmparatora çok iyi davrandı. Onu yanında oturttu. Onu, bir savaş esiri değil, bir misafir gibi ağırladı.
Romanos Diogenes'in ordusu 200.000 civarında olup, bunlar din ve milliyet bakımından çok ahenksiz ve hatta birbirine düşman unsurlardan oluşmaktaydı. Bizans ordusu Peçenek, Uz (Oğuz), Kıpçak, Slav, Bulgar, Alman, Frank, Ermeni, Gürcü ve Hazarlardan meydana geliyordu.
Türklerin hoşgörülü davranmasıyla, Ermeniler dinlerini korumuşlardır. Ermeniler, Bizans ordusunu terk eden kuvvetlerden biri olduğu için, Hristiyan yazarlar tarafından Hristiyanlığa ihanetle suçlanmışlardır. Ermeniler Malazgirt Zaferi’nden sonra da Türk idaresinin adaletli ve inançlı hürriyetinden yeterince istifade etmişlerdir.
Bu tarihten itibaren elli yıl içinde Anadolu’nun % 50’si Türk coğrafyası haline geldi.
Türkler Anadolu’ya geldiğinde, kuzeyde Hristiyan akrabaları bulunuyordu. Bunların bir kısmı, Giresun, Trabzon, Rize ve Kars ile Konya ve çevresinde de oturuyorlardı. Balkanlardaki Hristiyan Peçenekler bir kenara bırakılarak ifade edilebilir ki, Anadolu’da sayısını kimsenin kesin olarak söyleyemeyeceği Hristiyan Türk nüfusu vardı. Onların yanı başında Ermeni, Rum nüfus da bulunmaktaydı. Gerek İstanbul, gerek İzmir, gerekse İzmit, İznik, Cenovalı ve Venedikli tüccarların, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik nüfuzlarının hissedildiği şehirler idi.

..1072 - Bizans, Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’daki hâkimiyetini kaybetti.
Bizans’ta, büyük bir idari boşluk doğdu. Ermeniler bu boşluktan yararlanarak Fırat ırmağı kıyıları, Malatya, Gaziantep, Urfa ve Çukurova’da prenslikler kurdular. Van Gölü bölgesi Ermeni soylularından olan Palu Bizans Kuvvetleri Komutanı Philaretos Brachamios, topladığı Ermeni ve Frenk kuvvetleriyle Maraş ve çevresinde bir Ermeni prensliği kurdu. Kısa sürede Maraş-Urfa arasındaki toprakları ele geçirdi. Daha sonra Samsat, Harput, Anazarba, Elbistan, Tarsus, Göksun, Urfa hatta Antakya ve Malatya şehir ve kalelerini ele geçirip buralardaki Bizans yönetimine son verdi. Philaretos Brachamios, hem Bizans’a ve hem de Selçuklulara tabi görünerek prensliğini sürdürmek istemiştir. Fakat kendi halkına karşı oldukça acımasız davranmıştır. Yaptığı zulümler ve katliamlar, kendisine karşı nefreti artırmıştır.

24 KASIM 1072 - Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan öldü.

..1073 - Alparslan’ın ölmesi üzerine, Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlılığını kabul eden Gürcüler isyana başladılar. Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah, isyan eden Gürcüler üzerine bir ordu sevk etti.
Selçuklu ordusu, kısa sürede duruma hâkim oldu. Gürcülerin işgal ettiği Ermeni topraklarını da ele geçirdi. Ancak buradaki Ermeniler, Selçuklu ordusuna karşı gelince, Ermeni bölgesi de tahribata uğradı ve ağır vergi ile cezalandırıldılar.

MELİKŞAH’IN ADALETİ

..1073 - Selçukluların ağır vergiler uygulaması üzerine, Ani Ermeni Başpiskoposu Barseğ, prens ve din adamlarından oluşturduğu bir heyetle İsfahan’a, Melikşah’ın huzuruna geldiler. Melikşah, Ermeni heyetine çok iyi davranmıştır. İsteklerini dinleyip “Ermeni Katolikosluğu’nun tek bir makamla temsil edilmesi, makamla temsil edilmesi, bütün kilise, manastır ve ruhanîlere vergi muafiyeti getirilmesi” konularında hazırlattığı fermanı Ermeni Başpiskopos Barseğ’e verdi. Melikşah, Ermeni heyetinin güvenle ülkelerine dönmelerini sağladı

..1080 - Kilikya Ermeni Prensliği kuruldu.
Kilikya’daki Ermeni varlığı, Bizans’ın Ermenilere uyguladığı tehcir politikası sonucu ortaya çıkmıştır. Doğu Anadolu’daki son Ermeni Prenslikleri’nin Bizans tarafından yıkılması üzerine Kilikya’ya yeni bir Ermeni göçü daha olmuş ve bu son göç 1080 yılında Kilikya Ermeni Prensliği’nin kurulmasına vesile teşkil etmiştir.

..1082 - Süleymanşah, Kilikya'ya girerek Tarsus’u fethetti.
Anadolu Selçuklularının güneyinde Ermeni prensliğinin kurulması, Selçukluların doğu ve güneyle ilişkilerini tehlikeye sokuyordu. Bu sebep Bizanslılarla barış yapan Süleymanşah, İznik’te yerine vekil olarak Emir Ebulkasım’ı bırakarak Antakya üzerine hareket etti. 1082'de Kilikya'ya girerek Tarsus'u fethetti. Tarsus alındıktan sonra Süleymanşah Trablus hâkimi İbn Ammar'a elçi gönderip ondan bu şehir için kadı ve hatip istedi.

..1083 - Süleyman Şah Adana, Misis, Tarsus, Anazarba ve bütün Kilikya şehirlerini zaptetti.

1084-1086 - Ermeni Prensi Philaretos Brachamios, ülkesini kötü yönetmiştir. Bu sebeple, Kutalmışoğlu Süleymanşah, Sultan Melikşah’ın onayını alarak, önce Antakya, daha sonra da onun yönetimindeki memleketleri birer birer fethederek buraları Selçuklu sınırları içine aldı.

..1085 - Süleymanşah Antakya’yı kuşattı. Büyük bir savunma gayretiyle karşılaştı. Bu şiddetli karşı koymaya rağmen, şiddetli baskı uygulayarak Antakya’yı teslim aldı.

1085-1086 - Anadolu Selçuklu Devleti’ne tabi olan Danişmendli Beyliği Hükümdarı Gümüştekin Ahmet Gazi, Sivas’ı ele geçirdi. Daha sonra Ermenilerin oturduğu Çukurova’ya hâkim oldu.

..1086 - Philaretos Brachamios, Elcezire’de bulunan Melikşah’ın huzuruna çok değerli armağanlarla çıkıp, “Yıllık vergi verme ve Selçuklu’ya tabi olma” vaatleriyle topraklarını geri istedi. İnandırıcı olmak için törenle sünnet olarak Müslümanlığı seçti. Melikşah, Philaretos Brachamios’a inanmayarak kendisine sadece Maraş Valiliği’ni verdi.

..1086 - Danişmendli Beyliği Hükümdarı Gümüştekin Ahmet Gazi, Ermeni Gabriel’in yönetimindeki Malatya’yı, onun zalimane hareketinden bıkmış olan Ermeni ve Süryani halklarının yardım ve destekleriyle ele geçirip Selçuklu sınırları içine aldı.
Gümüştekin halka çok iyi davranmıştır. Ortodoks olan Ermeni Gabriel’in ve Bizans’ın zulmü altında ezilen Sivas ve Malatyalılara yiyecek, giyecek ve tarım aletleri dağıttı.

20 HAZİRAN 1097 - İznik Bizanslılara teslim edildi. Böylece Anadolu yolu Haçlılara açıldı.
Haçlı kuvvetleri İznik'ten hareketle Eskişehir tarafına yöneldiler. Bu arada Haçlılar Kilikya'nın dağlık bölgesine hâkim olan Ermeni prensi I. Konstantin'e (1095-1099) elçiler göndererek Ermenileri Türklere karşı mücadeleye hazırladılar. Haçlılar Eskişehir'den sonra Konya yolunu tuttular. Burayı da aldılar.
Haçlı ordusu Konya Ereğli’sinde ikiye ayrılarak bir kısmı Godefroy de Bouillon'un kardeşi Baudion ve Tankred idaresinde Gülek Boğazı'ndan Kilikya'ya girdiler. Tankred, Baudoin'den üç gün evvel Tarsus'a geldi ve Türk kuvvetlerini mağlup ettikten sonra Ermeniler ile müzakereye başladı. Bu sırada Baudoin da Tarsus'a gelmişti. İki komutan arsında Tarsus üzerindeki hâkimiyet yüzünden ihtilaf çıktıysa da Baudoin'in kuvvetleri daha çok olduğundan Tankred uyuşmak zorunda kaldı ve kendisi Adana'ya, Misis'e gitti. Orada büyük ganimet ele geçirdi. İşte Tankred bu suretle bütün Kilikya'yı zaptetti. Türkler, Tarsus ile beraber diğer şehirleri de bırakıp çekildiler. Bundan faydalanan Ermeniler Kilikya'nın dağlık kısımlarından yavaş yavaş ovaya inmeğe başladılar ve Philaretos'un yerini alarak Kilikya Ermeni Kırallığı'nın temelini atmağa çalışıyorlardı.
Kilikya'dan hareketle Antakya üzerine yürüyen Haçlı ordusunda kıtlık baş gösterdi. Bunun üzerine Kilikya'da bulunan Ermeni prenslerinden Konstantin, Bazuni ve Oşin, Haçlılara bütün ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda yiyecek gönderdiler. Yarım milyon zayiat vererek Anadolu'yu baştanbaşa çiğneyip geçen Haçlılar Antakya'yı yedi ay muhasara ettikten sonra ellerine geçirdiler ve büyük katliam yaptılar. Kilikya'nın ovalık kısmını da Antakya'da kurdukları Latin prensliğine bağladılar

HAÇLILAR

06 ŞUBAT 1098 - Ermeniler, Haçlılarla işbirliği yaparak, Selçuklu Valisi Ermeni Thoros (Toros) aracılığıyla, Urfa’yı, Haçlılara teslim edip burada Haçlı Kontluğu kurulmasını sağladı.

28 HAZİRAN 1098 - Ermeniler, Ermeni Fîruz aracılığıyla Antakya’yı Haçlılara teslim ederek burada bir Haçlı Kontluğu Prinkepsliği kurulmasını sağladılar.

..1104 - Bizans İmparatoru Alexis Commenus, Antalya sahillerinden Kilikya'ya, Haçlılara karşı bir ordu gönderdi. Bizans komutanı Longinias, Tarsus, Adana ve Misis şehirlerini Bizans adına zaptetti. Böylece Kilikya arazisi Bizanslıların eline geçti. Ermeniler de Bizans'ın uyruğuna girdiler.

..1105 - Danişmentli Beyi Gümüştekin Ahmet Gazi öldü. Gümüştekin’in ölümü üzerine Urfalı Mateos Vekayiname’sine, “Ahmet Gazi iyi bir insan, memleketi imar edici, Hristiyanlara karşı çok merhametli bir zattı. Tabiiyetinde bulunan Hristiyanlar onun ölümü dolayısıyla büyük matem tuttular” ifadelerini kaydetmiştir.

13 HAZİRAN 1107 - Sulan Kılıç Arslan öldü.
Devlete tabi Ermeni halkına karşı her zaman adil davranmış, Bizans ve Haçlılarla sürdürdüğü mücadeleler sırasında bile tebaası Ermeni ve diğer gayrimüslim halklar, kendisine sevgi, saygı ve güven duyup bağlı kalmışlardır. Elbistan’daki Ermeniler de Haçlılara değil, Kılıç Arslan’a tabi olmayı yeğlemişlerdir. Onun ölümü dolayısıyla Urfalı Mateos, “Sultan’ın ölümü sebebiyle Hristiyanlar, büyük matem tuttular. Çünkü o, her bakımdan iyi ve tatlı bir zat idi” ifadesini kaydetmiştir.

..1113 - Urfa Haçlı Kontluğu, Ermenileri tehcir ederek arazilerine el koydular.

..1129 - Kilikya'da Ermeni Prensi Thoros'un ölümü ile yerine kardeşi I. Leon geçti.
Thoros ve Leon, Baron unvanı almış olan I. Konstantin'in oğulları idi. Thoros olmadığı için, Leon ona halef olmuştu. Thoros'un ölümünden faydalanan Antakya kontu Genç Bohemond idaresindeki Haçlılar Kilikya'ya girerken, Danişmentli hükümdarı Emir Gazi de harekete geçti. Anazarba yakınında "Pratum palliorum" denilen ovada yapılan çarpışmada Haçlılar büyük bir mağlubiyete uğradılar ve Genç Bohemond'da ölüler arasında bulunuyordu.



ÇUKUROVA

..1131 - Emir Gazi, Leon'un tecavüzünü bertaraf ettikten sonra Kilikya'ya girdi ve birçok kaleler zaptetti.
Bunun üzerine Leon bir daha Türk topraklarını yağma ettirmeyeceğine ve yıllık vergi vermeyeceğine dair yemin etti. I. Leon, Kilikya'yı baştanbaşa katederek babası Konstantin'in elinden alınmış olan Misis Tarsus ve Adana'yı geri aldı. Fakat Antakya Kontu Raymond de Poiters'in tuzağına düşerek yakalandı ve hapsedildi. Leon iki sene hapiste kaldıktan sonra Misis ve Adana'yı Raymond'a vermeye, fidye olarak da 80.000 dahegan (Ermeni parası) ödemeye ve bir oğlunu da rehine olarak göndermeye razı oldu. Fakat Leon, kurtulur kurtulmaz terk etmiş olduğu şehirleri tekrar eline geçirdi.

..1136 - Bizans İmparatoru Çukurova’yı ve Antakya’yı egemenliği altına almak için İstanbul’dan ayrıldı.

..1137 - Bizans İmparatoru II. Jean Comnesus, Antakya Latin Prensleri ile ittifak yapan I. Leon'un üzerine yürüyerek Kilikya'ya girdi.
Tarsus, Adana ve Misis'i zaptederek Leon ile karısı ve oğulları Rupen ile Toros, İstanbul’a götürülüp hapsedildi. Rupen öldürüldü.
İmparator Kilikya'yı aldıktan ve birçok Hristiyan köylerini yaktıktan sonra Antakya önlerine geldi. Jean Comnesus Antakya üzerine yürürken Selçuklu Sultanı I. Mesut da Kilikya'ya girmiş, Adana'yı aldıktan sonra şehrin piskoposu ile halkını esir ederek Malatya’ya götürmüştü. İmparator bunu haber alınca muhasara aletlerini yakarak Kilikya'ya döndü ve Sultan Mesut ile bir antlaşma yaptı. 1138'de İstanbul’a döndü.

..1141 - Esir edilip İstanbul’a götürülen I. Leon öldürüldü. Oğlu Toros ise bir süre sonra hapisten kaçarak Çukurova’ya geldi.

..1145? - Yeni Bizans İmparatoru I. Manvel Comnenus, Türkleri atmak ve Sultan Mesut'u durdurmak için büyük bir ordu ile harekete geçti.
Kilikya'nın bir kısmını işgal eden Haçlılara karşı da İstanbul'da ölen I. Leon'un oğlu II. Thoros'u 1145'te Ermeni Prensi yaparak ittifakına aldı. Fakat hastalığı sebebiyle bu sefere devam edemeyerek İstanbul'a döndü.

..1151 - İstanbul’dan kaçarak Ermenileri etrafında toplamayı başaran II. Toros, Tarsus’u ve Misis’i Bizans’ın elinden geri aldı. Ayrıca atalarının almadığı birçok kaleleri de alarak durumunu kuvvetlendirdi.

..1152 - Bizans'ın Tarsus ve Misis Valisi Andronikos Comnesus, II. Thoros'un üzerine yürüdü. Ancak Haçlılar ile birleşmiş olan Ermeniler, Bizanslıları Tarsus kapıları önünde mağlup ettiler ve 3.000 Bizanslıyı öldürdüler. Bu felaketten kurtulabilmiş olan Bizans askerleri deniz yolu ile kaçtılar.

..1153 - I. Mesut, Bizans İmparatoru’nun ricası üzerine Çukurova’ya sefer düzenledi.
I. Mesut Ermeni prensi II. Toros’a haber göndererek “Ben senin memleketini tahrip etmeye gelmedim. Bize itaat et, Greklerin elinden almış olduğun yerleri iade et, biz sana dost kalacağız” diyerek hareketinin sebebini bildirdi. II. Toros ise “Bir hükümdar olan sizlere gönül rızasıyla itaat ediyoruz. Çünkü siz, bizim gelişip yükselmemizi hiçbir vakit kıskanmamış ve memleketimizi tahrip etmemişsiniz. Fakat bizim memleketimizi Romalılara vermek hususuna gelince, bunu asla kabul edemeyiz” şeklinde cevap vermiştir.

..1154 - Sultan Mesut büyük bir ordu ile Kilikya'yı istila etti. Misis ve Anazarba üzerine oradan da Tel-Hamdün önlerine geldi. Burada günlerce kaldı. Fakat bu sırada Kilikya ve Konya'da çıkan bir vebâ hastalığının başgöstermesi Selçuklu ordusunu perişan etti. Sultan Mesud, Kilikya seferinden döndükten az sonra 1155'te öldü.

..1154 - Ermeni Prensi II. Toros, Toros dağlarından hareket ederek Çukurova’yı ele geçirdi. Anazarba, Misis, Adana ve Tarsus’u işgal etti. Bazı şehirlerin Bizanslı valisi Andronikos’un karşı koyması üzerine buralardaki Bizans egemenliğine son verdi. Selçuklu Devleti’ne tabi gibi görünmesine rağmen, hızını alamayıp Selçuklu topraklarına da saldırdılar.

..1155 - Sultan I. Mesut, Selçuklu topraklarına saldıran Ermeniler üzerine bir sefer düzenledi. I. Mesut, her zaman olduğu gibi savaştan önce II. Toros’a bir elçi göndererek itaat etmesini istemiştir. II. Toros bu teklifi kabul edip Selçuklu’ya tabi olunca, I. Mesut savaşmadan geri dönmüştür.

..1157/1194 - Ermenistan, bu yıllar arasında Harzemşahlar ve İlhanlılar idaresinde kaldı.

..1158/1159- Bizans İmparatoru Manvel, Kilikya üzerine bir sefer yaptı.
Antalya’dan geçtikten sonra o zaman Silifke’nin idaresine memur olan İsaruia (İzorya) Valisi Alexius Casiannos'a, il ordularını hazır tutmasını emrederek, sahil yolu ile Silifke'ye indi. Buradan Kilikya'ya girdi. Ermeni Thoros kaçmıştı.
Manvel Tarsus, Adana ve diğer bazı şehirleri zaptetti. İmparator kışı geçirmek üzere Kilikya’da kaldığı sırada Kudüs Kralı ile Antakya Prensi ve Frank patriği onun yanına geldiler ve onu Thoros ile barıştırdılar.
Manvel, Kilikya sahilindeki Bizans şehrinin valiliğini bile ona verdi. Thoros da İmparator'a daima sadakatle itaat edeceğine dair söz verdi. Böylece Ermeniler Bizans'ın üstünlüğünü tekrardan kabullenmiş oldular.

..1168 - II. Thoros öldü. Yerine oğlu II. Rupen geçti.

..1170 - Ermeni prensliğinin başına Thoros'un kardeşi Mleh geçti.

..1172/1173 - Ermeni prensi Mleh, Halep emiri olan Nureddin Mahmud Zengi ile birleşerek Kilikya'ya girdi. Tarsus, Adana ve Misis'i Bizanslılardan almayı başardı. Buralardan 16.000 esir alarak Halep'e götürdü ve orada sattı.
Mleh, çok zalim bir adamdı ve bu yüzden de halk tarafından sevilmiyordu. Esirlere yaptığı kötülükler memleketi dehşet içinde bırakmıştı.

..1175 - Kilikya'daki Ermeni ileri gelenleri Mleh'e karşı ayaklanarak onu katlettiler. Yerine Stephan'ın oğlu III. Rupen'i getirdiler.

..1180 - III. Rupen, Kilikya’ya gelen Türkmenleri öldürdü.
Kilikya'ya giren 10.000 çadır halkından oluşan göçebe Türkler bu bölgede oturmak ve sürülerini otlatmak maksadıyla III. Rupen ile anlaşmışlardı. Fakat o daha sonra Türkmenlere saldırarak birçoğunu öldürdü, bir kısmını esir aldı ve hayvanlarını da sürdü. Bu durum karşısında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan, Ermenilere karşı harekete geçmek üzere Eyyubî Sultanı Selahaddin'den yardım istedi. Selahaddin, Sultana yardım için, Karahisar Göksu'dan geçerek Ermeni topraklarına girdi. Dayanamayacağını anlayan Rupen, Türk esirlerini serbest bırakıp çok miktarda para göndererek barış istedi.

BARIŞ

02 EKİM 1180 - Selçuklular ile Ermeniler arasında barış yaptığı iki yıl için aralarında barışın korunması konusunda törenle ant içildi.

..1185 - Doğudan gelen Rüstem adlı bir beyin başkanlığındaki Türkmenler Kilikya'ya girdiler.

..1187 - Rüstem Bey başkanlığındaki Türkmenler Sis'e (Kozan'a) kadar ilerlediler. Ermeni Baronu II. Leon tarafından bozguna uğratıldılar. Rüstem Bey Bu savaşta öldü.

..1187 - III. Rupen tahtını kendi isteğiyle kardeşi II. Leon’a bıraktı.

..1187 - Rüstem adlı bir Türkmen Beyi’nin 5.000 atlı ve birçok piyade ile Kilikya’ya girdi. Sis’e kadar ilerleyerek birçok yeri yağmaladı.

..1187 - Türkmenlerin Kilikya’ya girmesi üzerine II. Leon Maraş civarında çok sayıda Türkmen’i öldürdü. Ermeni Prensi, Rüstem Bey’in başında bulunduğu Türkmenleri de bozguna uğratıp bu Türkmen beyini öldürdü.

..1188 - Ermeni Prensi II. Leon, Türkmen saldırılarına misilleme olarak, Selçuklu topraklarında bulunan Bragana lalesine hücum etti. Sonuç alamayınca iki ay sonra daha büyük bir orduyla tekrar saldırdı Kaleyi ele geçirdi. Kale komutanını öldürdü. Buradan İçel’e, oradan da Ereğli’ye geçerek yüklü miktarda para alarak geri döndü.

KİLİKYA

06 OCAK 1198 - II. Leon, Tarsus’ta “Krallık Tacı” giydi.
II. Leon, Papa III. Lelestin ve İmparator VI. Herinrich’e elçiler gönderip, ülkesinin yeterli büyüklükte olduğunu bildirip kral olmak istediğini açıkladı. II. Leon’un isteği Roma-Germen İmparatoru VI. Heinrich’in yüksek hâkimiyetini tanıması şartıyla kabul edildi. Vali Konrad von Wittelsbach tarafından Tarsus’ta, kendisine “Krallık Tacı” giydirildi.
Bizans İmparatoru III. Alexis de bu durum karşısında ikinci bir taç göndererek Leon'un krallığını tanıdı. Artık II. Leon "thagovor=Kral" unvanını almasıyla Kilikya krallık oluyordu. Bununla Kilikya Ermeni Devleti'nin Batı Hristiyan devletleriyle münasebetleri de gelişmiş oluyordu.

..1198 - II. Leon, Selçuklu sultanı II. Kılıç Arslan'ın oğulları arasındaki uzun süren mücadele devrinde (1186-1196) Türklere karşı genişleme hareketlerinde bulundu. Türklerden ve Bizanslılardan 72 kale zaptetti.

..1199 - Çukurova Ermenileri, Prens II. Leon komutasında Toros dağlarını aşarak, Ereğli ve Kayseri’ye saldırıp bölgedeki bazı yerleri işgal ettiler.
Bunun üzerine II. Süleymanşah, Lampron (Namrun/Çamlıyayla) hâkimi Ermeni Oşin ile anlaşarak birlikte Kilikya Ermenileri üzerine yürüdüler. Ermenileri Toros dağlarına sürdüler. II. Leon, yeniden Selçuklu vasallığını kabul etmek, vergi vermek ve üzerinde Selçuklu Sultanı’nın adının bulunduğu sikkeler kesmek zorunda kaldı. II. Süleyman Şah böylece Kilikya Ermeni Krallığı’nı tabiiyeti altına aldı. Kilikya’da adına para bastırıldı.

..1206 - Kilikya Ermeni Kralı II. Leon, Selçuklu’da yaşanan idarî boşluğu fırsat bilerek Selçuklu tabiiyetinden ayrıldı. Ayrıca Selçuklu topraklarına saldırdı; Göksun’da birçok Türk’ü esir alarak mallarını yağmaladı. Türkiye-Suriye arasında işleyen kervan yolunu keserek sekteye uğrattılar.

..1208 - I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Türklere karşı saldırılara geçen Ermeni II. Leon üzerine sefere çıktı. Ermeniler mağlup olunca tekrar Türkiye Selçukluları’na tabi oldular.

..1209 - I. Gıyaseddin Keyhüsrev II. Leon'un üzerine yürüyerek Ermenilerin elinde bulunan Petrus kalesini aldı ve kalenin senyörü olan kral Leon'un oğlu Kirkor (Gregoire)'u esir aldı.
Ermenilere karşı kazanılan bu zafer İslam dünyasında büyük bir sevinç yarattı. I. Gıyaseddin Keyhüsrev, II. Leon'un, Melik Adil vasıtasıyla yaptığı sulh teklifini, kardeşi Süleymanşah'tan kaçarken yanında bıraktığı hazineleri ve Müslüman esirleri iade etmek ve bir daha Melik Zahir’in memleketine saldırmamak şartları ile kabul etti ve kışın memleketine döndü. Böylece Kilikya Ermeni Krallığı, Selçuklularla tabi bir durumuna girdi ve sultan adına sikke kestirdi.

..1210 - Ermeni Kralı II. Leon, Türklerden kendilerini korumalarını için Silifke'yi Haçlılara (Hospitaliers şövalyelerine) verdi. II. Leon, bunu tasdik ettirmek için Papa III. İnnocent'e müracaat etti. Papa 03 Ağustos 1210'da tasdik etti.

..1211 - I. Gıyaseddin Keyhüsrev öldü.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümü ile oğulları 5. İzzeddin Keykavus ve kardeşi Alaaddin Keykubat arasında meydana gelen saltanat mücadelesinden faydalanan II. Leon, bazı Selçuklu kalelerini işgal edip, vergiyi de göndermek istememişti.

..1215 - Kardeşiyle giriştiği mücadeleyi kazanan I. İzzeddin Keykavus, II. Leon’un daha önce ele geçirdiği Lülü, Ereğli ve Larende’yi güçlük çekmeden geri aldı.
I. İzzeddin Keykavus, Selçuklu kalelerini işgal eden ve vergi vermek istemeyen II. Leon'a harekete geçti. Karadan ve denizden (Antalya sahillerinden) sevk edilen ordular 1216'da Ermenileri mağlup etti. Bu zaferden sonra Türk askeri kral Leon'u bulmak için takibe giriştiler. Dağlarda ve ovalarında ve bir hafta kadar akın yaptıktan sonra geri döndüler. Sultan da Kayseri’ye döndü.

..1215-1216 - Ermeni Kralı Leon, Toroslardan aşıp Ulukışla, Ereğli, Karaman şehir ve kalelerini işgal etti.
Ermenilerin ilerlemesi üzerine Sultan İzzeddin Keykavus, Ermenilere karşı harekete geçerek Leon’un kuvvetlerini bozguna uğrattı. İşgal edilen kaleler yeniden Selçuklu sınırları içine alındı.

..1216 - Selçuklular, Maraş tarafından Kilikya Ermenilerine yeniden bir sefer düzenlediler ve Ermeni kuvvetlerini büyük bir bozguna uğrattılar.
Ermeni ileri gelenleriyle şövalyeler esir edildiler. Bir hafta aranmasına rağmen II. Leon bulunamadı.

..1218 - II. Leon, I. İzzeddin Keykavus ile barış yaptı.
II. Leon büyük kayıplara uğradığı ve baronlarını esir verdiği için sultan ile ne bahasına olursa olsun antlaşmanın çarelerini aradı.
Ermeni Kralı II. Leon, altın ve gümüş eşya, at, katır, güzel Frenk cariyeleri gibi hediyeler ile birlikte I. İzzettin Keykavus’a elçi gönderdi. Kilikya Ermeni Krallığı’nın Selçuklu’ya tabiiyetini kabul eden bir antlaşma yapıldı.
Yapılan anlaşmaya göre, alınan kaleler hariç olmak üzere kral, baronların ve diğer esirlerin kurtuluş fidyesi olarak İsavria'daki Lavzad kalesini Sultan’a terk etti.
Bu anlaşmanın en önemli sonucu, Ermeni devletinin artık Selçuklulara tabi bir hale gelmesi idi. Anlaşmanın diğer maddeleri arasında şunlarda vardı: Leon, Sultan’a, ihtiyaç halinde 500 asker, 20.100 altın haraç göndermek taahhüdünde bulunuyor, Sultan da bu şartlara göre, kendisine Sis (Kozan) krallığı ve hâkimiyetini bir fermanla veriyordu. Sis'te Ermeni sarayında Sultanın fermanı şahitler huzurunda okundu. Leon sadakat yemini ederek haracın yarısını (10.000 altını) Sultan’a gönderdi.

..1219 - Kilikya Ermeni kralı Leon öldü. Yerine kızı İsabelle geçti.
İsabelle Antakya Prensi Bohemond’un oğlu Philippe ile evlenmişti. Philippe’in Ermenistan’ı Frenkleştirme faaliyetlerini iyi karşılayan Namrun (Lambron) senyörü Konstantin, Philippe'i hapse attı ve İsabelle'i zorla oğlu Hetum ile evlendirerek onu kral ilan etti.

..1225 - Antakya Prensi Bohemond, Alaaddin Keykubad ile ittifak yaptı. I. Alaaddin Keykubad, Selçuklu ordusunu Ermeniler üzerine gönderdi.

..1225 - I. Alaaddin Keykubat, Çukurova’ya düzenlediği seferde başarılı oldu ve kendisine ihanet eden Ermenileri cezalandırdı. Daha sonra İç-il denilen Mersin bölgesi Selçukluların eline geçti ve Türklerle iskân edildi.

14 HAZİRAN 1226 - I. Hetum Tarsus 'ta kral ilan edildi.

.. HAZİRAN 1243 - Kösedağ Savaşı.
II. Gıyaseddin Sivas'ta anlaşma gereğince Kilikya Ermeni kralının kuvvetlerini beklediyse de kral sözünü yerine getirmedi.
Sultan’ın hanımı ve annesi Kilikya’ya ulaştığında Ermeni Kralı I. Hetum tarafından alıkonuldular.

..1245 - Ermenilerin çevreye saldırmaları üzerine, Selçuklular, Ermenileri cezalandırmak için Çukurova’ya bir sefer düzenledi.

..1246 - Selçuklu ordusu, Ermenilerin insanlık dışı hareketleri üzerine Çukurova Ermeni Krallığı’nın üzerine yürüdü.
Selçuklu Ordusu, Namrun (Çamlıyayla) Ermeni Senyörü Konstantin’in de destek ve yardımlarıyla Çukurova’ya gelip Ermenilerle savaşa tutuştu. Çok geçmeden kral Hetum, “Savaş tazminatı ödemek, yapılan zarar ve ziyanların karşılanması, işgal edilen Selçuklu topraklarının terk edilmesi, Tarsus’a karşılık Bragana kalesini teslimi, eskiden olduğu gibi Selçuklu vasallığını kabul etmesi ve yıllık vergi ödenmesi” şartıyla bir antlaşma yapmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Selçuklu Ordusu Konya’ya döndü.

..1266 - Memluk Sultanı Baybars, Çukurova’ya gerçekleştirdiği seferde Sis, Misis, Adana ve Tarsus bölgelerini yağmaladı. Ele geçirilen zengin ganimetler ve aralarında I. Hetum’un oğlu Leon’un da bulunduğu yaklaşık 40.000 esir ile geri döndü.

..1297 - Çukurova Ermeni Krallığı’na geçen Simpat, Memluk topraklarını ele geçirmeye teşebbüs edince, Memluklular, Çukurova’yı yağmaladı.

..1321 - Moğolların Anadolu Valisi Timurtaş, ordusunun başında olduğu halde Çukurova’ya girdi. Her tarafı yakıp, yıktı; yağma etti.

OSMANLILAR

06 NİSAN 1326 - Orhan Bey Bursa’yı alarak Osmanlı Devleti’nin başkenti yaptı. Orhan Bey, Ermenilerin Bizans’ın zulmünden korunmaları için Anadolu’da ayrı bir cemaat olarak örgütlenmelerine izin verdi. Kütahya’daki Ermeni ruhani merkezini de Bursa’ya naklettirdi.

..1334 - Ermenistan Celayirliler yönetiminde kaldı.

..1383 - Ermenistan, Timur yönetimine girdi. Timur’un ölümünden sonra Karakoyunlularla Akkoyunluların yönetimine girdi.

..1461 - Fatih Sultan Mehmet, Bursa Başpapazı Hovakim’i (Ovakim-Ermenice Yovakim) İstanbul’a getirip bütün Türkiye Ermenilerinin Patriği yaptı. Ermenilere birçok haklar tanıdı.
Ermeniler Bizans idaresinden kurtulduktan sonra biraz nefes alabilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra, Türklerden daha emin ve daha zengin bir hayata kavuşmuşlardır. Rumların, Ermenileri sevmediklerini, onları sürekli ezdikleri, Ermenileri bir arada tutmayarak memleket içinde darmadağınık bulundurdukları ve hele İstanbul’da onlara sanat ve ticaret alanında asla yer vermedikleri bir gerçektir. Fatih Sultan Mehmet, Ermenilere geniş imkânlar veren ilk insandır. Şurada burada dağınık, fakir ve hakir bir halde bulunan Ermenileri yer yer cemaat haline koydurdu. Birçoklarını İstanbul’a getirip güzel yerlere yerleştirdi. Sanat ve ticaret yollarını bunlara da açtı. Rumlara verdiği dinî ve ekonomik imtiyaz ve serbestliği Ermenilere de verdi. Bursa Başpapazı Hovakim’i İstanbul’a getirip bütün Türkiye Ermenilerinin Patrik’i yaptı. Samatya’da Ermenilere güzel bir kilise yaptırdı.

..1461 – Fatih, Samatya’daki Rumlara ait “Sulu Manastır” kilisesini, bitişiğindeki odalarla birlikte “Hovakim”in emrine verdi.

..1475 - Osmanlı ordusunun aldığı Kefe’den getirilen birçok Ermeni de salma, Tomruk ve Edirnekapı’ya yerleştirildiler.

..1562 - Aslen Tokatlı olan Abgar adlı bir Ermeni, aralarında oğlunun da bulunduğu üç kişilik bir heyet halinde Roma’ya Papa’yı ziyarete gitti. Roma, Ermeni Kilisesi’nin Roma’nın hâkimiyetini tanıması karşılığında, dönüşünde Abgar’ın Ermeni Kralı ilan edilmesini teklif etti. Fakat bu girişim sonuçsuz kaldı.

..1565 - Osmanlı Devleti’nde, Maraş Sancağı’nda 214.318 nüfus bulunuyordu. Bunun 20.000 civarı, gayri Müslim idi.
16. yüzyılda Maraş Sancağı’nda 868 köy, 912 mezra vardı. Köylerden 30’u gayri Müslim, 7’si karışık köylerdi. Maraş Sancağı’nda 1565’te 42.876 vergi nüfusu mevcuttu. Bu nüfusun 3. 999’u gayrimüslim nüfustu. Her vergi nüfusu 5 kişi olarak kabul edildiğine göre, Maraş’ta takribi 214.318 nüfus yaşıyordu. Bu nüfusun 20.000’e yakını gayrimüslimdi. Çoğu Ermeni olan gayri Müslim nüfusun yarısı bugünkü adı Süleymanlı olan Zeytun ve buraya bağlı 7 köyde yaşıyordu. Kanunî devrinde tanzim edilen deftere Ermeniler tek tek Ermenice isimleri ile kaydedilmiştir.

VATİKAN

..1572 - Vatikan ve Katolik Avrupa devletleri Roma Hristiyanlığını silah zoruyla yayamayacaklarını anlayınca Türk ve Müslüman düşmanlığını terk ettiler. Osmanlı Devleti içinde kendilerine taraftar bulmaya çalıştılar. Böylece Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar Vatikan’ın hamiliğinde Fransız nüfuzuna gireceklerdi.

..1587 - Yeni Papa V. Sikst Quint, Osmanlı sınırları içindeki Hristiyan cemaatlerine, yani Ermeniler, Melkiler, Yakubi ve Keldanilere elçiler yolladı.
Papa bu Hristiyan cemaatleri hem Katolik yapmak hem de Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmak suretiyle bir taşla iki kuş vuracaktı. Papa Sikst, Osmanlı sınırlarında görev yapan misyonerlere de gerekli talimatları vererek “Papa için gönül, Fransa Kralı için kul kazanmak” için çalışmalarını istedi.

..1604 - Kapitülasyonlar yenilendi.
Bu sayede Fransa’ya Katolikler üzerinde himaye hakkı tanındı. Böylece, şimdiye gizli yapılan faaliyetler serbestçe yapılabilecekti.

..1606 - Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi De Breves, 22 sene kaldığı İstanbul’dan ayrıldı. De Breves, iki yıl önce kapitülasyonları yenileterek Fransa’ya önemli bir nüfuz kazandırmıştı. Fransa’ya döndüğünde “Osmanlı Devleti’ni yıkıp yok etmenin emin çareleri” adıyla uzun bir rapor hazırladı.

KATOLİK MİSYONERLERİ

..1621 - İkinci derecedeki Katolik Mezhebi’nden olan “Paris Kapusin Tarikatı” vaizi rahip Racifiko Osmanlı Devleti’ne gelerek İstanbul, Rumeli, Kıbrıs, Suriye, Filistin ve Irak’ta Kapusin manastırlarını kurdu.
Katolik misyonerlerden Emile Lagrand, kendilerine gösterilen hoşgörüyü şöyle ifade etmiştir “Gönül isterdi ki Katolikler Osmanlı Padişahı’nın ülkesinde olduğu gibi İngiltere ve Hollanda’da rahat ve serbest olsunlar.”

..1630 - İstanbul’daki Fransız papazları, Ermenilere “Eğer Katolik olursanız, Fransa’nın her türlü himayesine kavuşursunuz” diyerek onları aldattılar.
Ermeniler önceden Katolik iken Bizanslıların baskısıyla Ortodoks olmuşlardı. Fransızların bu girişimleri sonucunda bazı Ermeniler Katolikliği seçtiler. Osmanlı Hükûmeti’ne müracaat ederek kendilerine bir patrik tayin edilmesini istediler. Babıali, bu isteğin art niyetle yapıldığını öğrenince reddetti.

..1634 - Gregoryen Osmanlı Ermenileri, Katolik misyonerlerini Osmanlı Hükümeti’ne şikâyet ettiler.
İstanbul Ermeni Patriği, Katolik misyonerlerin Ermenilerin inançlarını bozarak, onları başka kiliselere götürdüklerini öne sürdü. Bunun üzerine Osmanlı Hükûmeti, mezhep değiştiren Ermenilerin toplandığı Galata’daki Azra ve Aziz Yahya Kiliselerini şikâyetlerden dolayı kapattı.

..1649 - İngiltere parlamentosu, Hristiyanlığın bütün dünyaya yayılması için büyük bir teşkilat kurulmasına karar verdi. Sonraları bu teşkilata diğer devletler de yardımcı oldular. Binlerce şubesi açıldı.

..1662 - Papalık tarafından Vatikan’da “Propaganda Kongregasyonu” adıyla bir “Misyonerlik Bakanlığı” kuruldu. Paris’te de, giderlerini Papalık Propaganda Dairesi’nin üzerine aldığı “Dış Misyonlar Papaz Okulu” açıldı.

..1664 - Abro Çelebi adında bir Ermeni, Köprülü Fazıl Paşa'nın bezirgânbaşısı oldu.

..1678 - 14’üncü Luis’in parlak zaferleri ve Fransızcanın milletlerarası dil olmasının İstanbul’daki akisleri büyük oldu. Fakat İstanbul’daki Ermeniler bir şeye cüret edemediler. Yalnız bazıları Fransızca öğrenmek ve Fransızlardan kız alıp vermekle “Tatlı su Frangı” dediğimiz “Levanten” (Doğulaşmışlar) türetmeğe başladılar.


GİZLİ KOMİTE

..1678 - Eçmiyatzin’de, Agop’un başkanlığında altı din adamı ve altı sivilin görev aldığı gizli bir cemiyet toplandı.
Bu toplantıda Agop şu teklifte bulundu: “Avrupa’nın yardımını kazanmak ve Papa’nın idaresini kabul etmek suretiyle, Ermenistan’ın istiklalini kurtarabiliriz. Bunun için Avrupa devletlerine gereken başvuruları yapalım.”
Gizli komite, bu teklifin gereğini anlayarak Avrupa’ya bir heyet gönderilmesi kararını verdi.

..1680 - Katolikos Agop’un başkanlığında kurulan Ermeni heyeti İstanbul’a geldi. Agop İstanbul’da hastalanarak ölünce heyetin morali bozuldu ve geri döndü. Sadece 19 yaşındaki Ori, Venedik yoluyla Fransa’ya geldi. Orduya girdi. Birkaç yıl sonra İngilizlere esir düştü. Kurtulunca Almanya’ya geçti. Palatinat Prensi Jean Guillamme’in Ermeni davası hakkında sevgi ve yardımını kazandı. Kral olabilmek için ondan vaatler aldı.

..1699 - Gizli Ermeni heyetinden Ori, zor bir seyahatten sonra memleketine döndü.
Gizli heyetteki arkadaşlarıyla görüştü. On iki kadar Melik de bu işe giriştiler. Fakat yeni Katolikos Urfa’lı I. Nahapet, Ermeni kilisesinin Roma’nınkine bağlanmasına razı olmadı. İleri gelen papazlar da bu fikirde idiler. Bunun üzerine Melikler, kendi fikirlerini kabul eden Saint Jacque manastır başrahibi olan Minas Tigramian’ı seçtiler ve bunun Ori ile birlikte Papa 12. İnnocent’e yazılan bir mektupla yola çıkardılar.

..1699 – 1700 - Gizli Ermeni heyetinden Ori ve Minas, İstanbul’dan geçerek, Papa’yı ziyaret etmek üzere Roma’ya gittiler. Ori ve Minas, İtalya’dan Almanya’ya geçerek yardım vaadinde bulunmuş olan Alman Prens Jean Guillamme’e gittiler. Bu da onları Viyana’ya İmparator I. Leopold’a yardım etmesi için gönderdi. Avusturya İmparatoru Rusya’nın yardımı olmaksızın Ermenistan için hiçbir şey denemeye imkân olmadığını, bunun için Rus Çarı Büyük Petro’ya başvurmalarını bunlara tavsiye etti.

RUSLAR

..HAZİRAN 1700 - Ori ve Minas heyeti Rusya’ya geldiler.

..EKİM 1700 - Ori ve Minas Rus Çarı Petro ile görüştüler. Çar bunlara yardım da bulunacağını vadetti. Ancak bu yardım hemen olmayacaktı. Siyasi şartlar hazır olunca Rusya Ermenilere yardım edecekti. Ori, Ermeni krallık tacını giyebilmek hırsıyla Ermenistan’ı Rus egemenliğine elleriyle teslim ettiğinin farkında değildi.

..1702 - Rus Çarı, Karabağ Ermeni melikleri, Eçmiyatzin Katolikos’u I. Nahapet ve Katolikos Agvank ve IV. Siemon’a, ayaklanmaları konusunda cesaretlendirici bir mektup yazdı. Ancak Katolikos Nahapet, ayaklanma tekliflerini reddetti.

..1702 - Ermenilerin ayaklanmasını istemeyen Katolikos IV. Siemon öldü.
Siemon’un yerine geçen Essai, kendisinin Ermenilerin ayaklanmalarına taraftar olduğunu ve gizli melikler grubuna iştirak ettiğini açıkça belirtti. Bunun üzerine Ori hemen Rusya’ya gitti ve Çar’la görüştü. Çar, söz verdiği vaatleri yapmaya hazır olduğunu ve bu işle ilgilenmek üzere elçi göndermek niyetinde olduğunu açıkladı. Ori, bu görevin kendisine verilmesini istedi.

..1704 - Ermeni kralı olmak için yanıp tutuşan Ori, Çar’ın rızasıyla ve bazı tavsiye mektuplarıyla birlikte ikinci defa Viyana’ya geldi. Buradan da Düsseldorf’a gitti. Ori, daha önce kendisine yardım vadedenlere boş yere başvurdu, durdu.

..1706 - Ori, Avrupa’dan eli boş olarak Rusya’ya dönmek zorunda kaldı. Burada 8 ay kadar kaldı.

..HAZİRAN 1707 - Ori, arkadaşı Minas’ı Rusya’da bırakarak kalabalık bir mahiyet ve on topla İran’a yola çıktı. Görünüşte Çar, onu bir görev ile Şah’a göndermiş oluyordu.

İRAN

..1709 - Ori ve beraberindeki heyet İran’ın başkenti Isfahan’a geldi.

..1711 - İran Hükûmeti, Ori’nin hareketlerinden şüphelendi ve onu hile ile Ermenistan’dan dışarı attı. Ori, yorgunluk ve hastalıktan bitkin bir halde Astrakan’a gelebildi. Burada öldü.
Ori’nin ölümü Ermenileri kederlendirdi ve işleri biraz sarstı. Fakat melikler yeniden işi ele aldılar ve işi kolaylaştırmak için Moskova’daki Minas’ı bütün Rusya Ermenilerinin baş Papazı tayin ettirdiler. Çar Petro’nun Prut’ta Baltacı Mehmet Paşa’ya esir düşmesi bir müddet için Rusların Ermeni işleriyle uğraşmalarını engellemiştir.

..1721 - Osmanlı Hükûmeti, Ermenilerin Katolik mezhebine geçmeleri üzerine, ferman yayınlayarak mezhep değiştirmeyi yasakladı. Fakat bu emirleri Ermeniler arasında dinleyen olmadı. Yakalanıp Sadrazam’ın huzuruna çıkarıldıklarında birçoğu, “Biz Ermeni milletine tâbi olmayız” şeklinde cevap vererek, kendi toplumunu küçümsemeye başladılar.

DELİ PETRO

..1722 - Rus Çarı Petro, İran’a savaş açtı.
Rus Çarı Petro, İran’daki kargaşalıklardan istifade ederek Şemalni’deki Rus tacirlerini himaye bahanesiyle Kafkasya’ya harekete geçti.
Çar, İran’a karşı ilansız bir savaş açmış oldu. Rus birlikleriyle beraber Başpapaz Minas da gelmişti. Katolikos Essai ise on bin Karabağlı Ermeni gönüllüsünün başındaydı. Şamahi’nin teslim olması, Ermenileri sevinçlerinden çıldırtmıştı. Fakat birdenbire Rusların muvaffakiyetlerini takip edecekleri yerde çekildiklerini ve başladıkları işi terk ettiklerini gördüler. Bunun sebebi şuydu:
Ruslar Avrupa yönünden Osmanlı memleketlerine yönelip dururken, şimdi de Hazar Denizi boyunda İslam ve Türk halkını ezerek İran’a girmişti. Buna müsaade etmek Anadolu’nun doğudan Ruslar tarafından kuşatılması ve o suretle tehlikeye girmesi demekti. Bunun için Osmanlılar, hemen Gürcistan’a bir ordu gönderdiler. Tiflis’i işgal ettiler. Dağıstan’da Osmanlı himayesine girdi. Ruslar gerilerinde Dağıstan ve birçok İslam memleketleri olduğu halde, Osmanlı ordusuyla karşılaşmaktan korkarak Kafkas dağlarının kuzeyine çekilmek zorunda kaldı.

..1724 - Ruslar, Güney Kafkasya’ya indiler. Böylece Anadolu’yu tehdit edebileceklerdi. Osmanlılar Rusların gelişmesini önlemek için Gürcistan ve Ermenistan’ı işgal ettiler. Böylece Ermeniler İran’dan kurtuldular. Fakat Rus boyunduruğuna girmek üzere iken Osmanlı idaresine geçtiler.

..1725 - Osmanlı Devleti Gence, Karabağ, Rumya’yı İran’dan aldı.

..1725 - Rus Çarı Petro öldü. Ermeniler de böyle büyük bir koruyucudan (!) mahrum kaldılar.

ARPAÇAY

..1735 - Osmanlı ve İran Orduları Arpaçay kenarlarında savaştılar. Ermeni Katolikos’u III. Abraham, Ermeni gönüllüleriyle İran Ordusu’na yardımda bulundu. Osmanlı Ordusu mağlup oldu.

..1743 - İranlılar, Nadir Şah komutasındaki ordu ile Kars üzerine yürüdü. Bu kaleyi kuşattı. Fakat mağlup olarak çekildiler. Bir muharebe de Erivan önünde oldu. Bunu İranlılar kazandı. Savaşlar iki yıl kadar sürdü.

..1746 - İranlılar ile Ermeniler arasında yapılan antlaşma ile Aras ile Kur ırmakları arasındaki bütün yerler kesin olarak İranlılarda kaldı.

..1755 - İstanbul’da büyük bir yangın oldu. Cibali’den Aksaray, Koska, Cerrahpaşa, Topkapı, Mevlevihane’ye kadar yandı, kül oldu. Yangın iki gün sürdü.

..1760 - Tanınmış İngilizlerin tavsiye mektuplarını yanına alan Ermeni Emin Housepyan Petersburg’a geldi. Bu sırada Avrupa’da yedi yıl savaşı sürüyordu. Ermeni Emin, kendi davası hakkında bazı Rus ileri gelenleri ve papazlarıyla görüştü. Oradan Gürcistan ve Ermenistan’a geldi. Buralardaki görüşmelerden iyi bir sonuç elde edemedi. Londra’ya döndü. Sonra da Hindistan’da Kalküta’ya gitti.

..1768 - Rusya Çariçesi II. Katerina, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Bütün Osmanlı memleketlerinde kargaşalıklar çıkarmak için Osmanlı Hristiyan tebaasını ayaklanmaya ve millî istiklallerini istemeye çağırdı.

FRANSA

17 TEMMUZ 1768 - Fransa, hazırladığı bir programı İstanbul’daki elçisine gönderdi.
Versay’da hazırlanan program, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi François De Saint-Pries’e talimat olarak verildi:
“1-Katolikliğin ve misyonerlerin desteklenmesi,
2-Din ile ticaretin birbirine bağlı olduğu,
3-Osmanlı Devleti’nin yanında Fransa’nın azalmış olan itibarının düzeltilmesi,
4-Osmanlı topraklarında çıkacak ihtilallere dikkat çekildiği.”

..1772 - Fransız Büyükelçi François De Saint-Pries, Paris’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin kullanılmasını teklif etti.
Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi François De Saint-Pries, XV. Louis’in bakanı Aiguillan Dükü’ne sunduğu raporunda, Rusların Rumları kullandığını, kendilerinin de Ermenileri kullanabileceklerini açıkladı.
Büyükelçi raporunda: Gayesi Osmanlı Devleti’ni Avrupa’dan söküp atmak olan Rusya’nın Rumları nasıl kullandığını, Osmanlı topraklarındaki Rus-Rum entrikalarını dengelemek için karşı bir kuvvetin oluşturulması gereğini belirtmekteydi. Bunun için de Osmanlı Katoliklerinin bir kısmı ve özellikle Ermenileri kullanabilecekleri, kendi özel menfaatleri yüzünden Rumlarla aralarındaki devamlı sürtüşme iyi organize edildiğinde Katolik Ermenilerin Fransa Kralı’na kurtarıcı olarak yönelebileceklerini, birçoğu banker olan Katolik Ermenilerin devlet kademelerini ve dış mihraklar nezdindeki nüfuzlarını Fransa lehinde kullanabileceklerini belirtiyordu.

..1774 - Osmanlı-Rus savaşları, Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlandı. Kaynarca Antlaşması yapıldı. Ruslar Karadeniz’e iyice yerleştiler.

RUSLAR ERMENİLERİ SÜRDÜ

..1778 - Çarlık Rusya’sı, Kırım’ı işgal ettikten sonra, buradaki binlerce Ermeni’yi ve Rum’u steplere sürdüler.
Kırım’daki bütün Ermeni ve Rum aileleri Ruslar tarafından Rusya’ya sürüldü. Bunların en büyük kısmı adı o sırada Azop olan Ekaterinoslaf’a gönderildiler.

..1778 - Katolik Ermeniler, üçüncü defa Babıali’ye müracaat ederek Papalığa bağlanmak ve ayrı bir patrik isteğinde bulundular. Babıali bu isteği çok sert karşıladı. İstanbul Katolikos’u da hükûmetin kararını destekleyerek Katolik Ermenilere hakaret etti.

..1781 - İstanbul’da büyük bir yangın çıktı.
Yangın iki gün iki geceden fazla sürdü. Cibali’den Aksaray, Koska, Cerrahpaşa, Topkapı, Mevlevihane’ye kadar kül oldu. Vakit vakit çıkan bu yangınların Rusların idare ettiği Rum ve Ermeni gizli teşkilatı tarafından yapıldığı ve geniş sahalarda köhne ahşap evlere kundak sokularak Türk mahallelerinin yok edilmesi ve Türklerin fakir düşmesi planı tatbik olunuyordu.

..1782 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.

..1784 - Ruslar, Ermenileri kurtarmak için İran’ı istilayı tasarladıklarını Ermenilere bildirdi.

..1784 - Rusların Avusturyalılar ile ittifak haberini alan Frederik, Avrupa devletlerini Rusya’ya karşı bir araya getirdi. Rusya da gözlerini Kafkaslara çevirdi.

..MAYIS 1785 - Ermeni ileri gelenleri, İran boyunduruğundan kurtulmaları için Rusya’dan yardım ricasına karar verdiler. Fakat İran valisi bu rica mektubunu elde etti. Gizli cemiyeti yakaladı.

..1786 - Ermenistan’daki İran valisi yakalattığı gizli cemiyet üyelerinden Katolikos Gandzassar ve Hovannes’i hapishanede zehirletti.
Diğer Ermeni şefleri de prangalı olarak hapsedildi. Meliklerin varı yoğu yağma edildi, yakıldı, yıkıldı. Ermeni halk da memleketlerini terke ve başka başka Gürcistan şehirlerine göçe zorlandı. Bu göç sonunda Karabağ’da pek az Ermeni kaldı. Memlekette Azeri Türkler çoğunluk kazandı.
Hapisten kaçabilen iki melik Tiflis’e sığındılar. Fakat Gürcü Kralı Erekle’nin hoşuna gitmediklerini anlayınca Gence’ye geldiler ve bu vilâyetin valisi ve İran valisinin düşmanı olan Cavid Han’a sığındılar. Bunu haber alan vali, bunların kendisine teslimini istediyse de Cavid bunu hakaretle reddetti. Bunun üzerine iki han arasında çarpışmalar başladı. Bu arada Cavid’e yardım eden Ermeniler hayli ezildiler.

..1786 - Zeytunlu Ermeniler yeniden ayaklandılar.

İLK ERMENİ OKULU

..1790 - İlk resmi Ermeni Okulu, Eğinli Şnork Mığırdıç ve Amira Miricanyan tarafından hükümete yapılan müracaatla Kumkapı’nın Fıçıcı sokağında açıldı. Miricanyan, Langa ve Balat’ta da birer okul açmayı başarmıştır. Bu tarihlerde İzmir’de faaliyette bulunan önemli bir diğer mektep de Mesropyan mektebidir. Mesropyan Mektebi, Kumkapı Merkez Mektebi ilk mezunlarından Hovhan Mirga Vananteçi’nin idaresindedir.

..1793 - Polonyalı seyyah Mikoşa, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermenilerin geniş hürriyetlere sahip olduğunu yazmıştır.
Polonyalı seyyah Mikoşa (Mikascha) Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermenilerin durumlarını şöyle tasvir ediyordu: “Ermenilere, Türkler tarafından herhangi bir milletten daha çok saygı gösterilmektedir. Onlar, Rumlardan daha geniş bir din hürriyetine maliktirler.” Mikoşa, Ermenilerin “eski adetlerini” tamamıyla unutmuş olduklarını izah ettikten sonra devam ediyor: “geçmişte kendilerinin ne oldukları üzerinde katiyen düşünmüyorlar... Fikir bakımından bir ihtilal planını kavrayabilecek kabiliyette değillerdir... Hatta Osmanlı Devleti’nin çökeceği günün yaklaşmakta olduğu kendilerine söylendiği zaman bundan memnun olmadıkları bile görünmektedir.”

..1794 - İran’da kargaşalık oldu. Harem ağası Ağa Muhammed Han kendisini şah ilan etti.
Ermenistan’daki vali kendisini tanımadı. İran Şahı Karabağ üzerine harekete karar verdi. Bunun için Ermenilerden yardım istedi. Vali yerine Ermeni Melikliği’ni kuracağını vadetti. Ermeniler, Rusya’ya güvendikleri için bu teklifi yalnız reddetmekle kalmadılar, kendilerine durmadan kötülük yapan valiye yardıma koyuldular.

..1797 - Ruslar harekete geçerek Karabağ’ı işgal ettiler. Başlarında Başpapaz Housep olduğu halde Ermeniler bütün varlıklarıyla bu harekete katıldılar.

..1799 - İran’dan rahatsız olan Gürcü Kralı II. Erekle, Çariçe II. Katerina ile antlaşma yaparak Rusya’nın himayesine girdi.

..1799 - Ermeni ruhanî lideri ve politikacısı Katogikos Argutyan ve Ermeni okulu kurucusu Lazaryan ile Prens Potemkin (General Savarov) arasında bir “Ararat Krallığının kurulması” için görüşmeler yapıldı.

..1802 - Ruslar, Gürcistan’ı yeni vilayet olarak ilan ettiler. Böylece Ruslar, Ermenistan’ı ve Gürcistan’ı sınırlarına dâhil ettiler. Sıra Kars, Erzurum ve Azerbaycan yaylalarına yerleşmeye gelmişti.

..1804 - İngiltere’de “British and Foreign Bible Society” adıyla bir misyoner teşkilatı kuruldu. Bu tarihten itibaren İngiliz misyonerleri Anadolu ve Orta Doğu’ya gelmeğe başladı.

12 TEMMUZ 1808 - Fransız Elçisi Sebastiyan, Napolyon’a yazdığı yazıda, “Fransa’ya hakiki bağlılık besleyen Ermeniler, Fransa onların oturduğu yerleri işgal ederse samimiyetle hizmete hazırdırlar.” dedi.

..1808 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.

..1810 - Katolik Ermeniler, Patrikhane’ye başvurarak birleşmek için bazı şartlar ileri sürdüler. Papa, bu iş için bir episkopos göndermekle kaldı.

..1810 - Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Osmanlı Ermenileri ilgi odağı olunca, Napolyon, Paris’te eğitim veren Doğu Dilleri Okulu’nda “Ermenice Kürsü” kurdurdu.

BOARD KURULDU

..1810 - “American Board of Commisioners for Foreign Mission” Amerika’da kuruldu. Board’ın tüzüğüne göre esas gayeleri “Dinsizler arasında Hristiyanlığı yaymak” idi.

..1811 - Bükreş Antlaşması’ndan sonra Ermenilerin bir kısmı apaçık Katolik olduklarını ilan ettiler.
Ermeniler arasında zenginler, sanatçılar ve bilim adamları Katolikliği kabul ettiler. İstanbul’da, Gregoryan Ermeniler, Katolik Ermenilere düşman olmuşlardı. Fransa ise Katolik Ermenilere her türlü yardım ve himayeyi esirgememiştir. Onların Fransa’daki eğitimlerini kolaylaştırmıştı. Bu sebeple Osmanlı topraklarındaki Marunîler, Keldaniler gibi azınlıklardan bazıları da Katolik Ermenilerle birlikte hareket etmeye başladılar.
...Hristiyan tebaadan bir kısmının Katolik mezhebine geçmesi, bir Katolik devletin himayesine girmesi demekti. Böylece Katolikliği kabul eden Hristiyanlar, Padişah'tan ziyade Fransa Kralları’na tabi olacaklardı.

..1813 - Ruslar ile İran arasında Gülistan antlaşması imzalandı. İran, kuzey ve güney Kafkasya’daki bütün haklarından vazgeçti. Ruslar, Ermeni ve Gürcüleri yıllardan beri istiklal vaadiyle besleyerek onların üzerlerine yaslanmıştı.

..1816 - Rusya, Moskova’da Ermeni Doğu Dilleri Enstitüsü’nü kurdu. Rusya, bundan sonra Ermeni konusunu daha sistemli bir şekilde ele aldı.

..1818 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.

..1819 - Amerikalı misyonerler Osmanlı topraklarına gelmeye başladılar. Bunlar faaliyetlerini daha çok Ermeni cemaati üzerine teksif ederek, pek çok Ermeni’yi Protestan Kilisesi’ne çekmeği başardılar. Amerika’da 7 kiliseye bağlı 176 misyonerin yanında 869 yardımcı çalışmakta idi.

14 OCAK 1820 - Boston Board’ın ilk misyonerleri Pleny Fisk ile Levi Persons İzmir’e geldiler ve ilk misyonu kurdular.
Board misyonerlerinin Türkiye ve Türkler hakkındaki bilgileri oldukça kısıtlıydı ve Avrupa’daki yanlı ve kindar bilgilerden etkilenen Amerikalı misyonerler de aynı düşüncelere sahiplerdi. Board’ın tüzüğüne göre esas gayeleri “Dinsizler arasında Hristiyanlığı yaymak” olduğu düşünülürse, Osmanlı Devleti’nde herkesin değişik de olsa bir dini vardı ve misyonerler neden geldiler diye düşünülebilir. Fakat onlar kendi dininden ve mezhebinden olmayanları din sahibi olarak kabul etmedikleri için, başta Müslümanları Hristiyan yapmayı düşündüler. Kısa zamanda devletin kanunları, dinlerinin kuralları gereği bunun pek kolay olmadığı ve ayrıca Türkleri ve yönetimi de karşılarına almamak için buna ilk andan itibaren açık bir şekilde cesaret edememişlerdir.

KUMKAPIDA OKUL

..1823 - Artin Bezciyan adlı Ermeni, Kumkapı'da Bezciyan Okulu'nu kurdu.

..1824 - Patrik Karabet, Ermenice gramer okutan Kumkapı Okulu'nu Patrikhane'nin himayesine aldı.

10 TEMMUZ 1824 - Patrik Karabet, Anadolu'daki Ermeni cemiyetlerine gönderdiği talimatla, Ermeni okullarının sayısını çoğaltılmasını emretti.

..1825 - Ruslar, Kafkaslarda dehşetli baskılara başladılar. Çerkezler, yurtlarında oturamaz duruma geldiler. Çerkezler, Osmanlıların merhametine sığındılar.

..1825 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.

..1827 - İngiltere, Fransa ve Rusya delegeleri Londra’da toplanarak, Rumların Osmanlı Devleti himayesinde vergi verir bir hükümet kurmalarını ve Osmanlı askerinin Mora’dan çekilmesini kararlaştırdılar.

11 MART 1828 - Erzurum Valisi Galip Paşa, Rusların sınırdaki Ermeniler ile fazlaca ilgilenmesinden dolayı, Rus sınırındaki Ermenilerin iç bölgelere göç ettirilmelerini Babıali’ye teklif etti.
Osmanlı-Rus savaşı sırasında Ermeniler Ruslara büyük yardımda bulundular. İntikamdan korkan Erzurum Murahhası Episkopos Karabet; Erzurum, Kars ve Bayezıt’tan 90.000 Ermeni ile Rusya’ya kaçtı. Bu grup da Gümrü ve Gürcistan’a yerleşti.

..1828 - Padişah II. Mahmut, İstanbul Ermeni Patriği’ne, cemaatinin devlete bağlı olup olmadığını ve bu konuda kendisinin kefil olup olmayacağını sordu.
Patrik, Padişah’a verdiği cevabında: “Padişah’ım, benim ruhanî salahiyetimi tanıyan bütün Ermeniler için kefil olurum. Fakat bir takım Roma Kilisesi’ne mensup ve beni ruhani şef olarak tanımaktan kaçınan Ermenilerden asla mesul ve onlara kefil olamam.” dedi... Bunun üzerine Padişah şüpheye düşerek İstanbul’da Katolik mezhebinde olan Ermenilerin esas memleketlerine gönderilmelerini emretti.

..1828 - Ruslar, Kafkaslara saldıran İranlıları yendiler.
Başpapaz Nerses öncülüğündeki gönüllü Ermeniler Ruslara yardımcı oldular. İranlılar, Türkmençay Antlaşması’yla Erivan ve Nahcivan hanlıklarını Ruslara bıraktılar.
Ruslar Karabağ ile bu yeni aldıkları yerleri bir vilayet halinde birleştirerek Armanskaya Oblast, yani Ermenistan Vilayeti dediler. Ermeniler, muhtar bir yönetime kavuştuklarını sanırlarken elebaşı Nerses’in Basarabya’ya sürüldüğünü ve kendilerinin de Rus egemenliğinde olduklarını öğrendiler.

20 MART 1828 - Rus Çarı I. Nikola, Türkmençay Antlaşması’nı tasdik etti.

RUS ÇARI

21 MART 1828 - Rus Çarı I. Nikola, Erivan, Nahçıvan ve Ordubad’ı içine alan bölgeyi “Ermeni Vilayeti (İli)” olarak adlandıran fermanı ilan etti.
Ermeni İli, Erivan ve Nahçıvan Eyaletleri’ne ve Ordubad Dairesi’ne (Okrug) bölünmüştür. Erivan Eyaleti’ne eski Revan Hanlığı’nın 15 mahali, Nahçıvan Eyaleti’ne 5 mahal ve Ordubad Dairesi’ne 5 mahal dâhil edildi. Ermeni ili idaresine ise Aleksandır Çavçavadze tayin olunmuştur.
Bu yıllarda Erivan İli’nin merkezini oluşturan Erivan şehrinde 7.331 (1.807 hane) Azerbaycanlı (Müslüman) nüfusa karşı 2.368 (567 hane) yerli Ermeni yaşıyordu.

..1828 - Ruslar, Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Dobruca’yı işgal ettiler.

..1828 - Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Doğu Anadolu’dan ve İran’dan yüz binden fazla Ermeni türlü vaatlerle Rusya’ya göçürüldü. Rusya’ya göçen Ermeniler, perişan olmuşlardır.

..1828 – Osmanlı-Rus savaşı sırasında Ermeniler, Ruslara büyük yardımlarda bulundular. İntikamdan korkan Erzurum Murahasası Episkopos Karabet; Erzurum, Kars ve Beyazıt’tan 90.000 Ermeni ile Rusya’ya kaçmıştır. Bu grup Gümrü (Aleksandrapol) ve Gürcistan’a yerleştirilmişti.

..1828 - Osmanlı Hükûmeti, Katolik Ermenileri geldikleri yerlere gönderilmek üzere Anadolu’nun iç kısımlarında mecburi iskâna tabi tuttu. Katolik Ermenilerin önde gelenlerinden bir kısmı ölüm cezasına çarptırıldı ve mallarına el kondu.
Sürgünlerin başlamasıyla, Fransa ve Avusturya Babıali’ye müdahale etmeye başladılar. Resmî protestolarda bulundular. Böylece bu mesele bir “Katolik davası” haline geldi. Fransa bütün Katoliklerin sürülmesini, Katolik mezhebine karşı düşmanca tavır olarak gördü. Fransa’nın bu meseleyi kendi öz meselesi gibi telakki ettiğini keskin bir üslupla Osmanlı Hükûmeti’ne ifade etti.

..1828 – İmparator Marik zamanında binlerce Ermeni Ortodoksluğun olduğu yerlere yerleştirildi. Bunlardan birçoğunun kendilerine yapılan işkencelere tahammül edemeyip can verdiler.

..OCAK 1829 - Rus Generali Graf Paskyeviç Erivanski’nin emri ile İ. Şopen, oluşturulan “Ermeni İli”nin bölge halkını ve bölgedeki yaşayış mıntıkalarını listelere geçirdi.
El yazması 20 ciltten oluşan bu listelerin sonuçları, yazarın 1852 yılında Petersburg’da yayınlanan “Ermeni Vilayeti’nin Rusya İmparatorluğu ile Birleştirilmesi Devrinin Tarihi” adlı eserinde ortaya konmuştur.
İ. Şopen’in hesaplarına hanlıklar işgal edilmeden önce Erivan Vilayeti’nin arazisinde tahminen 17.000 hane Erivan, 4.600 hane Nahçıvan ve 2.130 hane Ordubad Bölgeleri’nde olmak üzere toplam 23.730 hane ahali yaşamakta idi. Her hanenin ortalama 5 kişiden ibaret olduğu nazara alınarak, bu arazide 118.650 kişi yaşadığı belirtilmiştir. Bu listelerde Ermeni Vilayeti’nde 81.749 Müslüman ve 25.131 Ermeni bulunduğu kayda alınmıştır.

RUSLAR EDİRNE’DE

..1829 - Ruslar Kırklareli ve Edirne’yi aldılar.
Anadolu cephesinde ise General Paskiyeviç orduları Kars, Ahılkelek, Ahıska, Beyazıt, Diyadin, Aleskert, Hasankale, Erzurum, Hınıs, Bayburt müstahkem şehirlerini zapt ettiler. İstilayı kolaylaştıran Osmanlı tebaası olan Hristiyanların da ayaklanmasıydı. Bunun da başında Ermeniler geliyordu.

..1829 - II. Mahmut tarafından sürgüne gönderilen Katolik Ermenilerin Ahılkelek’te büyük zayiat vermelerine rağmen, Ruslara karşı kahramanca vatanı savunmaları, affedilmelerinde önemli bir etken oldu.

..1829 - Boğazların tehlikeye düştüğünü gören Avrupa devletleri araya girerek Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Edirne Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşma ile Ruslar Anadolu’ya bir adım daha girmiş oldular. Sahilde Anapa, Poti ve Gürcistan içinde Ahıska, Ahılkelek Ruslara bırakıldı. Türkiye ve İran’da kalan eski Ermenistan bölgesinin Ermeni halkının çoğu Rusya tarafına göç ettiler. O kadar ki İran ve Türkiye’de artık Ermenistan denecek yer ve hal kalmadı. İran’dan göç edenler 40.000 idi. Bunlar Ermenistan vilayeti denilen yerlere yerleştirildi. Türkiye’den ise 90.000 Ermeni göç etmişti. Gümrü, Ahıska ve Ahılkelek bölgelerine yerleştirildiler. Fakat açlık ve sari hastalıklardan birçokları öldü.

27 TEMMUZ 1829 - Rus Generali Graf Paskyeviç Erivanski, Çar Hükûmeti’ne yazdığı mektupta, yaklaşık 4. 100 hane Müslüman’ın Türkiye’ye göç ettiğini bildirdi.

10 EKİM 1829 - Rus Generali Graf Paskyeviç Erivanski, Rus Çarı I. Nikola’ya yazdığı raporunda, Ermenilerin, Türklerle yapılan savaşta kendilerine yardım ettiklerini bildirerek, onların Gürcistan’a yerleştirilmelerini istedi.
Rapor şöyledir:
“Bayezıt’ta iki bin Ermeni bizim (Rus) kuvvetlerle birlikte Türklere karşı savaşmıştır. Erzurum’da Hristiyan ahalinin büyük bir kısmı bizim dinî bayramımızı kutlamışlardır. Kars’ta Ermenilerden oluşan 800 kişilik gönüllü batalyon teşkil edilmiştir ki, onların ailelerinden oluşan 10 bin kişi tehlike altındadır. Bu talihsiz kurbanlara dikkatinizi yöneltin ve Rusya’ya gösterdikleri muhabbetten dolayı Osmanlıların onlardan intikam almasına yol vermeyin. Bunları dikkate alarak siz büyük İmparatorumuzdan bana bu aileleri Gürcistan ve Ermeni Vilayetlerine yerleştirmek yetkisini vermenizi rica ediyorum.”

18 KASIM 1829 - Çar I. Nikola, General Graf Paskyeviç tarafından, Osmanlı’ya karşı savaşan Ermenilerin Gürcistan’a yerleştirilmesi teklifinin kabul etti. Bu bilgiyi Rus Savaş Bakanı Çernişev, generale bildirdi.
General Paskyeviç, Ermenileri Kafkasya’ya göç ettirmek için özel bir komite kurup, 12 maddelik bir kararname ile komite çalışmalarını yönlendirmiştir.
Ermenilerin ihanete varan davranışları sonucunda Rusya eliyle göç ettirilmesini önlemek için onların cezalandırılmayacağı konusunda fermanlar yayınladı, temsilciler gönderildi. Yine de Ermenileri durdurmak mümkün olmadı.

ERMENİ CEMAATİ

06 OCAK 1830 - Padişah II. Mahmut, Katolik Ermeni Cemaati’nin “Millet” olarak kabul edildiği hakkında ferman yayınladı. Böylece tüm Katolik Ermenilerin yanında Rum ve diğer azınlıklara mensup Katolikler dinî konularda bu makama bağlandı.

27 ŞUBAT 1830 - Andon Nurican adında bir Ermeni papazı, Katolik Murahhasa’sı olarak görevlendirildi. Kendisi Avusturya uyruklu olduğu için Babıali resmî bir sıfat vermedi.

..1830 - Osmanlı Devleti ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Ticaret Antlaşması imzalandı.
Amerika, bu antlaşmanın 1’inci ve 4’üncü maddelerine göre “en ziyade müsaadeye mazhar devlet” kaydı ile Osmanlı ülkesinde bulunan Amerikan vatandaşlarına kapitülasyonlardan yararlanma hakkını elde etti. Bu durumu fırsat bilen Amerikan misyonerleri eğitim, İncil’i yayma, iyilikseverlik, sosyal, tıbbi ve kültürel faaliyetlerde Osmanlı topraklarını adeta bir baştan bir başa işgal etmişlerdi.

..1830 - Ermeni Okulları yönetmeliği çıkarıldı. Buna göre öğrencilerin derslere başlamadan önce kiliseye gitmeleri, ayinlerde iştirak etmeleri şartı yer alır.

..1831 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.

03 NİSAN 1831 - Tespitlere göre Doğu Anadolu’dan 14.044 hane Ermeni Kafkasya’nın çeşitli bölgelerine Ruslar tarafından göç ettirilmiştir. Bunların yerleştirilmesi için Çarlık Hazinesi’nden 380 bin Gümüş Ruble ayrılmıştır.

KATOLİK ERMENİ PATRİĞİ

22 ARALIK 1831 - Hagopos Çukuryan adlı papaz, Katolik Ermeni Patriği olarak atandı.
II. Mahmut tarafından kendisine Berat verilerek merasimle kaftan giydirilmesinden sonra görevine başladı. Verilen Berat’ta, gerekli imtiyazlar ve muafiyetler belirtildikten sonra şahsının dokunulmazlığı ve vazifesini, Rum ve Ermeni Patrikhaneleri’nin her hangi bir müdahalesine maruz kalmaksızın yerine getireceğine dair hükümlere de yer verildi.
İlk defa Patriklik makamı Adana, daha sonra da Lübnan dağında Zimmar Manastırı oldu. Episkoposluk ve Patriklik makamları birleştirildi. Katolik Patrikliği İstanbul’da kuruldu.

..1832 - İstanbul’da bir Misyoner merkezi kuruldu.
Misyonerlerin başlangıçta çalışma sahaları Müslümanlara ve Doğu Kilisesi’ne yönelik olmak üzere iki cepheli olmuştur...
Müslümanlar üzerindeki çalışmalar pek başarılı olmadığından asıl faaliyet Doğu Kilisesi üzerinde yoğunlaşmıştır.
Doğu Kilisesi dendiği zaman kastedilen gruplar, Ermenilerden başka, Grekler, Bulgarlar, Jakobitler, Nestoryenler, Kaldeenler ve Marunîlerdir.

..EKİM 1834 - İstanbul Pera’da bir Ermeni okulu açıldı. Okulun başına Amerikan eğitimi almış olan Paspati getirildi. Okulda otuz öğretmen vardı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Ermenice, Türkçe, eski Yunan ve Yahudi dilinde sınıflar vardı. Bir yıl sonra okul yönetimine misyonerlerle çalışan Ermeni H. Der Şahakyan atandı.

..1836 - Rus Çarı, Ermeni Gregoryan mezhebini resmen tanıdı.

..1836 - Amerikan misyonerleri, İzmir’de Ermeni Kızları için yeni bir okul açtılar. Okul, bir hafta gibi kısa zaman içerisinde Ermeni Cemaati’ne devredildi.

13 EYLÜL 1838 - Üsküdar'da Cemeran Okulu inşa edildi.

..1839 - Ruslar, Malakan adındaki Rusları Kafkasya’ya göç ettirdiler.

TANZİMAT FERMANI

03 KASIM 1839 - Tanzimat-ı Hayriye (Gülhane Hattı Hümayunu) ile bütün vatandaşlar arasında hukuk eşitliği, can, mal, namus dokunulmazlığı sağlandı. Bu yenilik, Osmanlı toplumu içindeki Türk ve Müslüman olmayan unsurlara yaramıştır. Bu sebeple, Tanzimat Fermanı’nın en çok Avrupa’yı sevindirdiği muhakkaktır. O tarihte Prens de Juvenel, Fransız Elçisi olarak İstanbul’da bulunuyordu. Hatıralarında 03 Kasım 1839’u şöyle anlatır:
“... Hayatımda asla unutamayacağım o müstesna günde, meydanı dolduranların hemen hemen yarısı ecnebi idi!..”
Bundan kimlerin faydalandığı ortadadır. Bunu bir papazın şu satırlarından da açıkça görüyoruz:
“Gerçekten, İngiliz Büyükelçisi’nin, perde arkasından yönettiği Tanzimat reformlarından Türkiye’de yararlananlar; Paşaların (Reşit, Ali, Fuat) yanı sıra Batı kapitalizminin yerli komisyonculuğu rolünü yüklenen Rum ve Ermeni aracılar olmuştur. ”

..1839 - Amerikalı Misyonerler, İstanbul’da Bebek sırtlarında Amerikan Koleji’ni kurdular. Daha sonra bu misyonerlik okulları Anadolu’nun başka illerinde de açıldı.
Misyonerler, 30 kadar Ermeni gencini okutmaya ve onlara soba borusu yapmak, soba kurmak ve ekmek yapmak gibi sanatları öğretmek için bir yerde atölye ve fırın açtı. Ekmek mayasını İngilizvari yapıyorlardı.

..1842 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.

GREGORYEN

..1842 - Rus Çarı, Gregoryan mezhebinin serbestçe seçim yapmasına izin verdi.
Aslında Çar, Ermeni Gregoryanlarını Rus Ortodoks kilisesinin çatısı altında toplamak ve Ermeniler üzerinde nüfuz sahibi olmak istiyordu. Diğer yandan, Osmanlı Devleti dâhilinde bulunan Ermeniler arasında Protestanlığın yayılmasını önlemek için de her türlü tedbiri alıyordu.

..1844 - Osmanlı topraklarındaki Ermeni kiliselerinde isim belirtilmeden ayin yapılırken, Patrik Mateos, Rus elçisinin isteği üzerine Katogigos Nerses Asdarakes’in adını Galata Ermeni Kilisesi’nde andı.
İstanbul’daki bazı Ermeniler, bu uygulamaya, İstanbul patrikliğinin Rus politika merkezi olan Katogigosluk ile birleşmesinden doğacak sonuçlardan çekindikleri için karşı çıktılar.

..HAZİRAN 1845 - Aktamar Katogikosu Rahip Ohan vefat etti.
Rahibin vefatından sonra İstanbul Ermeni Patriği, Aktamar’a özel murahhas veya Katogikos tayin olunmadıkça, burada hiç kimseye Katogikosluk yaptırılmaması hususunda Padişah’a yazılı müracaatta bulundu. Padişah, patriğin müracaatı üzerine Katogikosluk unvanına sahip olmamak şartı ile Aktamar’a Erzurumlu Rahip Karabet’i murahhas tayin etti. Bundan sonra murahhaslık boşaldıkça yerlerine başka murahhaslar tayin edildi ve bunlara ruhsat verildi. Ermeni Patriği’nin teklifi üzerine Rahip Haçador, münhal bulunan Aktamar Katogikosluğu’na Katogikos unvanı ile tayin edildi.

..1846 - Fransızların Katolik propagandasına devamlı maruz kalan Ermeniler, Paris’te bir Katolik Koleji kurdular. Bu kolejden mezun olan Ermeniler Fransız İhtilali’nin getirdiği fikirleri İstanbul’da yaymaya giriştiler.

PROTESTAN KİLİSE

01 TEMMUZ 1846 - İstanbul’da ilk Protestan Kilisesi açıldı.
Amerikalı misyonerlerin stratejilerinde yaptıkları değişiklik sonucu, “Tanrı’nın inayeti”, İngiltere’nin yardımı ve bazı ülkelerin büyükelçilerinin huzuruyla, İstanbul’da ilk Protestan Kilisesi’ni ibadete açmayı başardılar. Bütün bunlar, Ermeni toplumunun sosyo-ekonomik yapısının değişmeleri sonucudur. Ermeni cemaati içinde sarrafların önemi azalıyor, buna karşılık esnaf-tüccar kesimi öne çıkıyordu. Misyonerlerin anılarında bunu açıkça görmek mümkündür. Tanzimat-ı Hayriye’yi Ermeni sarrafların bürokrasisi üzerindeki etkisi açısından değerlendiren Dwight, anılarında şu değerlendirmeyi yapıyordu: “Ermeni cemaatinde sarraf-ruhban ittifakı ile esnaf-tüccar-Protestan ittifakı arasında mücadele vardı. Biz esnaf-tüccarı destekledik.”

09 MART 1847 - Yayınlanan Padişah fermanı ile Ermeni Kilisesi’nin demokratik yollarla yönetilmesi yönünde büyük bir adım atıldı.
Patrik ile birlikte çalışacak iki kurul seçilmişti. Bunlardan Din İşleri Kurulu, din yönetimi konusundaki çalışmaları gözetleyecek, esnaf teşekküllerinin seçtiği 20 üyeden meydana gelen Sivil İşler Kurulu da dinî olmayan konularla ilgilenecekti. Patrik, her iki kurulun da başkanı oluyor, bundan böyle Babıali ile soydaşları arasında aracılık görevini bırakıyordu. Bu görevi ise, aynı zamanda Sivil İşler Komisyonu’nun kararlarını yürütmekle görevli bir başka yetkiliye veriliyordu.

23 EYLÜL 1847 - Amerikalı misyoner Dwight, Boston’a gönderdiği mektubunda, okulların önemini ve Ermenilerin Protestan cemaate katılmalarını sağlayacağını bildirdi.
Mektupta, misyonerlerin ve yerli halkın ilkokullara verdikleri önemi anlatan Dwight, “Protestan cemaatin bu ülkede gelecekteki etkinliği ve niteliği, Tanrı’nın izniyle, büyük ölçüde buna bağlı olacaktır” diyor ve ekliyor: “Ayrıca, Protestanlar arasında okulların varlığı, Ermeni ana babalar için Protestan cemaate katılmak yolunda önemli bir saik oluşturmaktadır.”

ERMENİ EDEBİYATÇIYA SÜRGÜN

14 NİSAN 1848 - Ermeni edebiyatının önemli isimlerinden Haçadur Apovyan, Çarlık yönetimince Sibirya'ya sürüldü. Apovyan'dan bir daha haber alınamadı.

..TEMMUZ 1853 - Antep’te ikamet eden Ermeni keşişlerinden Markos, Ermenileri Türkler aleyhine tahrik ederek milletin asayiş ve huzurunu bozacak faaliyetlerde bulundu.

08 TEMMUZ 1853 - 6 Ermeni, Ermeni keşişi Markos’un Antep’ten Maraş’a sürgün edilmesi için bir dilekçe ile Halep Valiliği’ne müracaat ettiler.
Keşiş Markos’un, Maraş’ın Zeytun kasabasına sürgün edilmesi, Ermeni milletinin Karabaş (rahip) ve Kocabaş (muhtar)ları tarafından istendi. Kocabaş ve Karabaşlara göre Ermeni ve Türkler arasında düşmanlık tohumları eken ve bozgunculuk yapan Markos’un Maraş’a sürülmesi gerekliydi.

10 TEMMUZ 1853 - Halep Valiliği, Ermeni keşiş Matkos’un bozgunculuk ve halkı tahrik edici faaliyetlerinden dolayı Maraş’ın Zeytun kasabasına sürülmesi konusunu Babıali’ye bildirdi.

..1853 - Melikyan Erzeruni (Ardzruni Hovagim) adlı bir papaz, gereken tertipleri almak ve hazırlıklarda bulunmak maksadıyla Zeytun’a gelerek yerleşti. Papaz Dirasoyan’ı da genel yöneticiliğe getirdi.
Hayal gücü kuvvetli olarak bilinen bu papaz, kendi emel ve düşüncelerine yardakçı aramak, yardımcılar bulmak için Rusya’ya giderken, Erzurum’da tutuklandı.

22 EKİM 1853 - Ermeni Maarif Komisyonu kuruldu

..1854-1855 - Ruslara karşı İngilizler ve Fransızlar Osmanlı Devleti’ni desteklediler. Kırım yarımadasına asker çıkardılar. Sivastopol muhasara edildi. Kırım seferi denilen savaş yapıldı. Ruslar mağlup oldular.

MİSYONERLER

..1855 - Misyoner George W. Dunmore ve eşi Harput’a geldiler.
1851 yılına kadar İzmir’de kaldıktan sonra Anadolu’nun iç kısımlarına görevlendirilen ve önce Diyarbakır’da kalan George W. Dunmore ve eşi Harput’a gelerek çalışmalarına başlar. Dunmore merkeze gönderdiği bir raporunda, “Hristiyanlar bize o kadar düşman ki, bir gün sokakta köpek gibi öldürebilirler” demiştir.
Dunmoreler gelir gelmez mevcut Protestan Cemaati de (18 üyeli papaz olmayan kilise) harekete geçerek hemen karma bir okul açtı ve M. A. Melcon adlı bir de yerli yardımcıyla işe koyuldu.

04 EYLÜL 1855 - Tacirlü Aşireti ve Zeytun Ermenileri, Ahmet Paşa öncülüğünde birleşerek Maraş’ı işgal ettiler. Devlet’e başkaldırıp şehri işgal edenler ve halkın mal ve canına zarar verenler, layık oldukları şekilde cezalandırılamadı.

..1856 - Osmanlı Islahat Fermanı’ndan sonra, Valilik, Genel Müfettişlik, Elçilik ve hatta Bakanlık mevkilerine Ermeniler de getirilmeye başlandı.

..1857 - Van’da Varak Manastırı’nda Ermeni Patriği Mıgırdıç Mırınyan (Mıgırdiç Hırimyan /Harimyan) tarafından dini maksatlar için diyerek açtığı basımevinde Ermeni istiklali davasını güden Arziya Vaspurugan “Van Kartalı” adlı bir gazete çıkarmaya başladılar.

..1857 - Amerikalı misyoner Cyrus Hamlin, Amerika’ya gönderdiği raporunda, okula verilen önemi açıkladı.
Tanzimat’ın en çok üstünde durduğu şey eğitimdi ya da eğitilmiş insandı... Bu olguyu meslektaşı misyonerlerden daha önce fark eden Cyrus Hamlin, görüşünü raporda şöyle dile getiriyordu: “Birinci ve en önemli talep, New England Kolejleri niteliğinde genel eğitim veren bir eğitim kurumuna olan taleptir. Yüksek ve varlıklı sınıfların gerçek isteği bunu düşündürmektedir. Kimi, çocuklarını deniz aşırı ülkelere yollamak istemez, kimi ise istese de yollayamaz.”

..1858 - Amerikan misyonerleri Bitlis’te okul açarak eğitim faaliyetlerine başladılar. Bu hareket Katolikleri ve Ermenileri rahatsız etti. Protestanlar zamanla bu problemi aştılar. Azınlıkları ihtilale hazırlayan ve teşvik eden bir çalışma yaptılar. Zararlı faaliyetlerinden dolayı G. Perkins Knapp devlet tarafından sürgün cezasına çarptırıldı

ERMENİ MECLİSİ

24 MAYIS 1860 - Osmanlı Devleti, din, millî ve toplumu ilgilendiren konuları yönlendirmek için Ermeni Milli Genel Meclisi (Meclisi Umumi-i Millisi) adı altında bir meclis kurmalarına izin verdi.
Osmanlı Devleti bu izni verirken Rusya’daki Ermeniler baskı altında idiler. Ermeni dilinde eğitim, seyahat, toplantı, basın hürriyetleri yasaklanmıştı. Biraz varlık gösteren Ermeniler aileleriyle Sibirya’da, Kafkasya’da siyasî suçlu adı altında ezilip yok edilmekte idiler.

..1860 - Ermeniler Kilikya’yı yükseltmek gayesi ile “Hayırseverler Cemiyeti” kurdular. Ermeniler hayırseverliğin fedakârlıkla yürüyeceğini düşünerek daha sonra bir de “Fedakârlar Cemiyeti” kurdular.

..1861 - Prens Leon adında biri, Ermenilere bağımsızlık sağlamak amacıyla Haçin ve Zeytun’a geldi.
Burada III. Napoleon’a verilmek üzere bir bildiri hazırlattı ve kendisi bu bildiriyi Paris’e götürdü. Prens Leon, Paris’te kendisini Leon Lusinyan olarak tanıtırken Ermeni hükümdarlarıyla akrabalığı bulunduğunu iddia eti. Leon dilekçesinde, Toros Dağlarında yaşayan Ermenilerin 70.000 silahlı askeri olduğunu, özerklik istediklerini, bağımsızlıklarını kazanmaları için Fransa’nın aracı olmasını ve başlarına Ermeni birinin vali olarak verilmesini istedi.

25 NİSAN 1861 - “Millet Sistemi” çerçevesinde 1858’den beri hazırlanan tasarı, “Rum Patriği Nizamatı” adıyla yürürlüğe girdi.

29 TEMMUZ 1861 - Londra’dan yazan Lord J. Russell, İstanbul’daki Büyükelçileri Sör H. Bulwer’e gönderdiği yazıda, “...adalet ve maliyenin düzeltilmesi için Türk Hükümeti’ni teşvik ediniz” dedi.
Lord J. Russell’in yazısı aşağıdadır:
“Sör H. Bulver’e Dışişleri, 29 Temmuz 1861
Giden Sultan’ın meziyet ve kusurları hakkındaki yazınızı hayranlıkla okudum.
Şimdi yeni Sultan’ın karakter ve davranışlarını yakından izleyiniz. Başlangıçtaki tutum çok önemlidir. Bundan daha iyi başbakan ve Ali Paşa’dan daha iyi dışişleri bakanı olamaz.
Fakat tehlikeler vardır. Şöyle ki, bağnaz ve gerici takımı, yeni Sultan’ın gelişinden çok memnun olmuşlardır. Hristiyanlar şimdiki ayrıcalıklı durumlarını yitirebilirler ve Hattı Hümayun ölü bir doküman durumuna düşebilir.
Yeni Sultanın devlet işlerinde deneyimi yok. Dahası, Avrupa toplumunun yapısına ilişkin bilimlerle, adetleri hakkında da pek az bilgisi var. Bu şartlar altında reformlarda kararlı olması için, bunları yapabilecek karakterde olması gerekir. Türkiye’nin uygarlıkta ilerlemesi, İslamlığın etkisini azaltır. Ancak Hristiyanlarınkini de yükseltir. Çünkü birinciler öğrenmezler, ikincilerse kolay öğrenir.
Sultan reformları yapmakta kararlılık gösterebilir mi? Bu büyük bir sorun. Avrupa’nın barış ve refahı ise, büyük ölçüde bu sorunun çözümüne bağlı. Gerekmedikçe sık sık karışmaksızın, adalet ve maliyenin düzeltilmesi için Türk Hükûmetini teşvik ediniz. Dikte etmekten kaçınınız.

19 MART 1862 - Ermeni Milleti Nizamnamesi hazırlandı ve Babıali tarafından onaylandı. Ermenilere ait nizamnamenin tashihi için Babıali’de bir komisyon kuruldu. Sis Katogikosluğu’nun veraset yoluyla tayini tartışıldı ve sonuçta bu usul kaldırıldı.
Islahat Fermanı’nın açıklanmasıyla bağımsızlık yanlısı Ermeniler, yeni bir “Millet Nizamnamesi” hazırlayarak İstanbul Ermeni Patrikliği’nde asillerin tahakkümünü kırmayı ve bu makamı yeniden yapılandırmayı amaçladılar. Ermeni Milleti Nizamnamesi, Islahat Fermanı’nın meydana getirdiği geniş hak ve hürriyet ortamı içerisinde hazırlanarak Babıali tarafından onaylandı. Bundan böyle Ermeni Patriği’nin seçilme işlemini de oluşturulacak yeni meclis üyeleri yapacaktı.
Katogikosluğun sadece, Sis dairesi piskoposlarına tahsis edilmemesi ve seçimle tayin edilmesi gibi maddeler, Ermenilerin isteği üzerine nizamnameye konulmak istendi. Ancak bu tarihte Sis, Kozanoğulları’nın işgali altında bulunduğundan alınacak kararı uygulamak mümkün olamayacaktı. Bu sebeple nizamnameye böyle bir maddenin konulması uygun görülmedi.
Bir Ermeni yazarı (K. Ozanyan, Ermenilerin Tarihi Vazifesi) bu nizamnamenin Ermenilere sağladığı faydaları şöyle sıralamaktadır:
1- Batı medeniyeti ve eğitimine doğru bir adım olmuştur.
2- Bütün illerde birçok kültür kurumları açılmıştır.
3- Ermeni dil ve kültürünün gelişmesinde rol oynamıştır.
4- Daha çok gazete ve dergi yayınlanmıştır.
5- Ermenileri seçim usul ve mücadelelerine alıştırmıştır.
6- Kilise mensuplarının hukuku sınırlandırılmıştır.
7- Ermenilere toplu şikâyette bulunmak ve uygulamaya geçmek hakkını vermiştir.
8- Katolik, Protestan, Lusavorçağan Ermenilerin bunalımlı günlerde birleşmelerini sağlamıştır.
9- Ermenilerde ihtilal ruhu uyanmış, millî Ermeni meselesi masaya getirilmiştir.

ZEYTUNLU ERMENİLERİ

..MAYIS 1862 - Zeytun Ermenileri isyan hazırlıklarını tamamladılar.
Ermenistan’ın kurulması için proje hazırlandı, propaganda yapıldı, siyasi tedbirler alındı ve yapılacak olan silahlı hareketler planlandı. Zeytun’da yapılacak isyan hareketinin bütün hazırlıkları tamamlanmıştı.

..TEMMUZ 1862 - Zeytunlu Ermeniler ayaklandılar.
Burada çıkarılan isyanda, Rus Narodik İhtilal Komitesi, Ermeni aydınlar ve Mikael Nalbandiyan gibi liderler etkili oldular. Mikael Nalbandiyan’a göre Zeytun Ermenilerinin bağımsızlığının kazanılması, Çukurova’da kurulması planlanan Ermeni Devleti’nin çekirdeğini oluşturacaktı. Bu amaca ulaşmak için Mikael Nalbandiyan, Ermenilerin Adana’ya göç etmesini teşvik etti. Kendisi de Türkiye’de kaldığı esnada arazi ve çiftlik aldı ve ziraat okulu kurmak amacıyla Adana’ya gitti.

..TEMMUZ 1862 - Zeytun Ermenileri Kertmen köyüne bir baskın yaparak burada katliama başladılar. Katliam Maraş’ta duyulunca, askerî birlikle müdahale etme kararı alındı.
Müslüman olan Kertmen ve Beşen köylerinde halkı katleden Ermeniler, üzerlerine gönderilen zaptiyeye karşı geldiler. Bunun üzerine Halep’ten nizamiye askerleri Mevki Komutanı Hasan Paşa komutasında, katliam yapanları durdurmak, suçluları mahkeme ederek cezalandırmak ve bölgenin asayişini sağlamak üzere askerî yardım beklenilmeden derhal sekiz yüz askerle hareket edildi ve geriden gelen takviye birlikleri ile iki koldan kuşatma harekâtına başlandı.
Hücum edilmeden önce katillerin teslim edilmesi için önceden memurlar gönderildi. Ermeniler memurların isteklerini kabul etmediler. Bunun üzerine askerî harekât başladı. Ermeniler daha önce yapmış oldukları yirmi tabyadan silah atışı ile karşılık verdiler. Üzerlerine hücum edilen Ermeniler darmadağın oldular.
Asker, Zeytun’u alt taraftan kuşattı ve arkadan takviye olarak gelen iki bin asker burayı teslim almaya çalıştı. Askerin hücumu karşısında duramayan katiller, Zeytun’da duramayıp dağlara kaçtılar. Nahiyenin kuşatılmasından sonra asker, Zeytun’a bir buçuk saat mesafede bulunan güvenli bir yere konuşlandı. Bu caydırıcı kuvvet karşısında duramayacağını anlayan yirmi Ermeni ile bir papaz, iki gün sonra gelerek, katilleri teslim edeceklerini ve 250 kese akçe vereceklerini taahhüt ettiler.

..TEMMUZ 1862 - Zeytun’daki Ermeni papazların teklifi üzerine antlaşma için gelen kafileye Ermeni eşkıyaları saldırdılar.
Ermenilerin taahhütleri üzerine Bulanık (Bahçe) Müdürü Ahmet Ağa aracı olarak gönderildi. Antlaşma yapılacağı gece Elbistan’dan gelen Ermeni eşkıyası askerin önünü kesti. Yapılan muharebede yirmi eşkıya öldürüldü. Çatışmaya giren Ermeni eşkıyası toptan imha edileceğini anlayınca kurtulmak amacıyla dağlara kaçtı ve bir kısmı da Zeytun kasabasına sığındılar.

..TEMMUZ 1862 - Maraş Mutasarrıfı Aziz Paşa, Ermenileri cezalandırmak için 5.000 kişiyle Zeytun üzerine yürüdü.
Zeytun’daki Ermeniler isyan içinde bulunduklarından dolayı Zeytun’daki Müslüman halk güvenlikte değildi. Maraş Mutasarrıfı İzzet Paşazade Aziz Paşa, konuyu barışla çözmek yerine Ermenileri cezalandırmak amacıyla yerli halktan, Tacirlü aşiretlerinden ve Çerkes muhacirlerden 5.000 asker toplayıp Zeytun üzerine yürüdü. Ermeniler karşı saldırıda bulununca Tacirlü süvarileri geri çekildi, yerli halktan toplanan askerler dağıldı ve Çerkes muhacirleri acemi olmalarından dolayı mağlup olarak geri döndü. Bunun üzerine Zeytun Ermenileri tamamen şımararak isyanı genişletti. Böylece Maraş’tan Zeytun’a ve Zeytun’dan Maraş’a kimse gidip gelemez oldu.

..TEMMUZ 1862 - Maraş Mutasarrıfı Aziz Paşa, Zeytunlu Ermenilerin teslim olmaları için bir mazbata yazdırdı. Güvenlik için tehlike oluşturan Alabaş köyüne asker gönderdi. İki yüz Ermeni eşkıyasının mühimmatına el konuldu.

..TEMMUZ 1862 - Maraş Mutasarrıfı Aziz Paşa, Zeytun’a gönderdiği mesajında, ordu masrafı olarak onlardan bin kese akçe istedi. Aksi takdirde üzerlerine yürüyeceğini bildirdi.

..AĞUSTOS 1862 - Maraş Mutasarrıfı Aziz Paşa Halep’ten askerî yardım istedi. Ermeni eşkıyaların daha fazla zarar vermesini önlemek amacıyla derhal isyancılar üzerine asker gönderildi. Askerler, Kertmen köyü olayına katılan Ermenileri, eşkıya reislerini, Zeytun’un ileri gelenlerini, Alabaş köyünden Karabet Keçe adındaki Ermeni’yi getirip hükûmete teslim ettiler. Soruşturma sonunda suçlu bulunanlar tutuklandılar.

27 AĞUSTOS 1862 - Zeytunlu Ermeniler, Maraş Mutasarrıfı Aziz Paşa’nın şiddetli hareketi konusunda inceleme yapılması için Babıali’ye müracaat ettiler.

ERMENİ MİLLETİ NİZAMNAMESİ

30 MART 1863 - “Millet Sistemi” çerçevesinde hazırlanan bir tasarı, “Ermeni Milleti Nizamnamesi” (Nizamname-i Millet-i Ermeniyan) adıyla yürürlüğe girdi.
Ermeniler için yeni haklar kazandıran nizamname, en sadık tebaa olarak kabul edilen Ermeniler için bir mükâfat durumundadır. Babıali’nin onayıyla Ermeni Patrik tarafından hazırlanan bu nizamname, Ermenilere “devlet içinde devlet” olacak kadar geniş haklar tanıyordu. Ermeniler bu “Millet Nizamnamesi” ile bir bakıma Ermeni asillerin tahakkümünü ortadan kaldırmak istemişlerdi. Bu dönemde, Gregoryan Ermeniler İstanbul'daki patriklerinin idaresinde 26 Episkoposluk dairesinde yaşıyorlar, çoğunluğu şehirlerde bulunan Katolik Ermeniler ise, bir Patrik yönetiminde 13 Episkoposluk dairesi teşkil ediyorlardı. Kagik Ozanyan adlı Ermeni yazarı, bu nizamnamenin, Ermenilerde ihtilal ruhunu uyandırdığını ve “Ermeni Meselesi”nin masa üzerine konulduğunu ifade etmiştir.

..1863 - Mıgırdiç Hırimyan Muş’ta St. Garabed Manastırı’nda “Muş Kartalı” adlı gazeteyi neşretmeye başladı.

..HAZİRAN 1867 - Ermeni ileri gelenlerinden olan Mıgırdıç Dadyan, yazdığı incelemesinde, Osmanlı toplumuna teşekkürlerini sunmuştur. Bir Ermeni ileri geleni olan Mıgırdıç Dadyan, inceleme yazısında Osmanlı rejimine teşekkür etmekteydi. Osmanlı Ermenilerinin tam bir hürriyet içinde, sosyal kalkınmalarını Türkler tarafından engellenmeden dini kurumlarını nasıl geliştirdiklerini şüpheye yer bırakmayan bir şekilde göstermektedir.

..1869 - Vaazları ile dikkat çeken Mıgırdiç Hırimyan Ermeni Patriği seçildi.
Onun Patrik seçilmesi, uyanmakta olan Ermeni millî menfaatlerinin zirveye tırmanması sonucunu doğuracaktır.
Patrik Hırimyan, göreve başlar başlamaz iki esas üzerine çalışmaya başlamıştı. :
a-“Ermeni Milleti Nizamnamesi”ni tekrar tetkik ve vilayetlerin arzusuna ve ihtiyaçlarına göre tadil ettirmek.
b-İstanbul Ermeniliği’nin, meclisin ve hükûmetin gözlerini Ermenistan’a çevirmek.
Hırimyan, Ermeni Millî Meclisi’nde yaptığı bir konuşmasında, “Ben Ermenistan’ın acı çeken bir temsilcisiyim. Benden öncekilerin derman aramak için hükümete ne şekilde başvurduklarını biliyorum. Fakat ben daha etkili, acı bir müdahalede bulunacağım” demişti.
Hırimyan’ın Ermenileri macera peşinde sürüklemek yolundaki politikasını beğenmeyen ve geleceklerini Türkiye’ye bağlı kalmakta gören banker, sarraf ve hükûmet memurları ona cephe almışlardı.

..1870 - Genç Ermenilerin yayın organı olan Ponç dergisinde Demirobaşya “Vazife ve Harp” başlığı altında bir makale yayımladı.
Bu makalede, “Yirminci yüzyıl birçok milletlere hürriyetini de o yüzyıl getirecek. Yine o yüzyıl geçmiş yüzyılların baş tacı olacak. Halife alınan ve dudak bükülen millî ülküler ve büyük yüzyılda egemen olacak. Uydu olarak yaşayan milletler olgunluklarını ispat ederek kendi idare ve kaderlerini ellerine alacaklar. Yine bu büyük yüzyılda boyunduruk altında inleyen milletler zincirlerini kıracaklar. Hiç kuşku duymayınız. Hürriyet güneşi yine bu parlak yüzyılda doğarak Masis tepesinden Ermenistan’a hürriyet ışıklarını yayıp saçacak” diyordu.

DERNEKLER

..1870 - Ermeniler, Van’da “Araratlı”, Muş’ta “Mektep Sevenler”, “Şarklı” ve “Kilikya” cemiyetlerini kurdular. Daha sonraki yıllarda bunlar birleşerek, bir nevi federasyon olarak, “Ermenilerin Müttehid Cemiyeti” adını aldı.

..1870 - Amerikalı misyonerler Bitlis’te Müslümanlar için Mount Holyoke Girlis Seminary For Kürdistan (Kürdistan İçin Mount Holyoke Kız Okulu) okulunu açtılar. Bu okulun eğitiminin ruhu İncil çalışmalarıydı, amacı da ifade ettikleri üzere “...Mümkün olduğu kadar kızların ailelerine yabancılaştırılmasaydı.”

..1873 - Van Ermeni Patriği Mıgırdıç Hırimyan’ın (Mırınyan) arkadaşları, okullarda Ermeni tarihi, Ermeni coğrafyası, Ermeni edebiyatını açıkça okutmaya, Ermenistan istiklali şiirlerini bir ağızdan söylemeye başladılar.

..1873 - Mıgırdıç Hırimyan’ın kışkırtıcı vaazlarının yaratacağı gelecekteki sonuçlarını değerlendiren Ermenilerin gayretleriyle, Mıgırdıç Hırimyan görevinden istifa etti.

..1873 - Portakalyan, ilk Ermeni ihtilal cemiyetini kurdu ve Asya gazetesini çıkarmaya girişti.

..1874 - Patrik Mıgırdıç Hırimyan’ın yerine Nerses Varjabedyan getirildi.

..1876 - Meclise ilk defa Ermeni milletvekilleri katıldı.

..1876 - Portakalyan, ülkede örgütlenmeyi yürütmek görevini üstlenerek Van’a gitti.
Eğitim kurumlarının kuruluşları üzerinde orada uzun süre incelemelerde bulundu. İstanbul’daki dernekler de hemen hemen izine düşerek çalışma alanlarını “Ermenistan’a doğru” ilkesine yönelterek çalışmaya ve birbirleriyle yarışmaya giriştiler.

..1876 - İstanbul’daki Ermeni Patriği, İngiliz Büyükelçisi Elliot’a, “Eğer Avrupa’nın bu işe müdahalesi ve dikkatinin çekilmesi için ihtilal ve isyan çıkarmak lazımsa, bunu yapmanın hiç de zor bir şey olmadığını” söyledi.

RUS-ERMENİ İLİŞKİSİ

..1877 - İngiliz seyyah F. Burnaby, Doğu’da yaptığı bir gezi sonunda Rus-Ermeni ilişkilerinde ilginç olaylar anlatmıştır.
Savaş öncesi Doğu Anadolu’da bir gezi yapan F. Burnaby’in Ermeniler ve Ruslar hakkında yazdıkları o zamanki genel havayı aksettirmesi bakımından zikre şayandır; “Gümrü’deki Ermeniler, Rusları seviyorlar mı? Cevap: Kesinlikle hayır! Bundan sadece yedi ay önce Grand Dük Mihail Rusların sınır kalesi olan Gümrü’yü ziyaret etmiştir. Orada iken Ermeni okullarını da gezmiş. Bu tesislerin birinde kızlara yönelik bir konuşma yapmıştı. Derslerde gösterdikleri ilerlemeye birkaç cümle ile değindikten sonra konuşmasını annelere yönelik şu sözlerle tamamlamıştı. Çocuklarınızı beslediğiniz sütün Rus sütü olması gerektiğini unutmayın. Ermeniler, milliyetleri ile son derece gururlanırlar. Grand Dük’ün konuşması onları çok kızdırmıştı... Ermeni okullarından birinin müdürüne yaptığı ziyaret sırasında, sınıftaki resimler dikkatini çekmişti. Bunlar neyin resmi diye sormuştu. Öğretmen, eski Ermeni krallarının bazılarının temsili resimleri dedi. Grand Dük, Çar ile İmparatorluk ailesinin üyeleri dışında portre bulundurmanız yasak. Hapse atılacaksınız.”
İngiliz seyyahının Rus-Ermeni vaziyeti hakkında yazdıkları, sadece o zaman için değil, sonraları için de geçerli olmuştur. Osmanlı millet-i sadıkası Ermeniler ise II. Abdülhamit ve rejimine karşı her zaman baş kaldırmışlardır. İl yönetimlerinde birçok hak sağlamasına, seçme ve seçilme yanında eskisi gibi serbestçe ayin yapmalarına izin verilmişti. Erzurum’da neşrolunan Envar-ı Şarkiye’nin bir yüzü de Ermeni alfabesi ile basılmakta idi.

93 SAVAŞI

25 NİSAN 1877 - Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.
Rusya, “93 Savaşı” olarak bilinen harbi, Osmanlı Hristiyanlarının haklarını korumak bahanesiyle başlatmıştı. Bu savaşta en çok sevinen Ermeniler olmuştur. Çünkü Ermeniler savaşta Rusya’yı desteklemişler ve savaşın galibi olan Rusya’dan bu hizmetlerinin karşılığını almak için hemen harekete geçmişlerdir.

25 NİSAN 1877 - I. Meşrutiyet Meclisi’nde, Rusya’nın savaş açtığına dair tebliğ okundu.
Tebliğ 25 Nisan 1877 tarihinde okunduğu zaman, Meclis’te büyük bir heyecan meydana gelmiş, Halep’ten Ermeni milletvekili Manon Efendi, “Biz Ermeni ve olduğumuz münasebeti ile ilan ederim ki, Rusya’nın himayesine muhtaç değiliz. Rusya’nın öne sürdüğü himayeyi katiyen kabul etmeyiz ve ona muhtaç da değiliz. Biz hiçbir zaman Müslüman arkadaşlarımızdan ayrılmadık ve ayrılmayacağız. ” diyordu.

26 NİSAN 1877 - Ermeniler, Osmanlı idaresi altında kalmayı tercih ettiler.
Anadolu Ermenileri, Slavlar istisna, Rus idaresinde kalmaktan ziyade Osmanlı idaresinde kalmayı tercih ettiler. Çünkü Ermeniler, Rus idaresi altında meslek ve din özgürlüğünü elde edemeyeceklerine inanıyorlardı. Onlar için Osmanlı idaresi altında kalmak büyük bir şanstı. Bu düşünceler çerçevesinde Türkiye’de bulunan Gregoryan Ermeni Patrik Vekili, Roma Katolik Ermeni temsilcisi rahibi, Suriye Patrik Vekili ve Yunan Patrik temsilcisi ittifakla Ruslara karşı olduklarını ve Osmanlı idaresi altında kalmayı tercih ettiklerini açıkladılar.

30 NİSAN 1877 - Doğu Cephesi Komutanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa savaş tertibatını alamadan müdafaasız bulunan Beyazıt Ruslar tarafından işgal edildi.

21 HAZİRAN 1877 - Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Rus kuvvetleri ile ilk çatışmasını Zivin’de yaptı. Başarılı oldu.

24 TEMMUZ 1877 - İngiltere Büyükelçisi Layard, Ermeni Patriği’nin kendisini ziyareti konusunda Kont Derby’e bilgi verdi.
Büyükelçi Layard’ın raporu aşağıdadır:
“Kont Derby’e
Tarabya, 24 Temmuz 1877
Bu sabah Ermeni Patriği, Van’daki Ermeni toplumunun durumu ile Kürtlerin Ermenilere yaptıkları zulüm üzerinde konuşmak amacıyla beni ziyaret etti.
Öteki konularla ilgili olarak, üç kilisede Rusların papaza karşı yaptıkları kötü muamelenin doğru olup olmadığını Erzurum Ermeni papazından sorduğunu ve haberin doğrulanmış olduğunu söyledi.
Üç kilisede dini görevleri yürüten papaz Rusların, Ermenileri hükümete karşı ayaklandırması önerisini kabul etmeyince kendisini boğarak öldürmüşler ve cesedini götürmüşlerdir. Dahası, Ermeni manastırını da yakarak içindeki kıymetli eşyaları almışlardır. Patrik, Osmanlı Hükûmeti’nin Ermenilerini onları kandıran Kürtlerden korumak suretiyle, Rusların uyandırdığı bu nefret hissinden yararlanabileceğini sözlerine ekledi.”

24 AĞUSTOS 1877 - Padişah, Ermeni Patriği’ne, birinci derece Osmanlı nişanı verdi.

24 AĞUSTOS 1877 - Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Kars ve Erzurum yolunu kesmek isteyen Rus kuvvetlerine saldırıya geçti. Gedikler Muharebesi’ni kazanarak Ruslar geri atıldı.

ERMENİ PATRİĞİ’NİN OSMANLI’YA MİNNETİ

27 AĞUSTOS 1877 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, Erzurum’daki olayları bildirdi. Ermeni Patriği’nin Osmanlı idaresine minnetini bildirdiğini açıkladı.
Büyükelçi A.H. Layard’ın raporu aşağıdadır:
“Kont Derby’e
Tarabya, 27 Ağustos 1877
Erzurum Ermeni Katolik topluluğunun başı olan papazın 14, 17 ve 24 Temmuz tarihlerinde İstanbul Ermeni Patriği Hassoun’a gönderdiği mektuplara göre, Ermeni vilayetlerinden Rusların çekilmesinden sonra Beyazıt ve Eleşkirt’te Kürtlerin Hristiyanlara saldırı ve talanlarına karşı Ahmet Muhtar Paşa ve İsmail Paşa’nın aldığı önlemlerle Hristiyanlar korunmuş ve talan edilen malları geri alınarak kendilerine verilmiştir. Ermeni Patriği Osmanlı devletine minnetini bizzat bana sözlü ve yazılı olarak arz etti.”

02 EKİM 1877 - Rusların karşı saldırısı ile başlayan ve 3 gün süren Yahniler Muharebesi Türk kuvvetlerinin galibiyetiyle sonuçlandı.

15 KASIM 1877 - Alacadağ’dan saldıran Rus kuvvetlerini durdurmak mümkün olmadı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa Erzurum’a çekilmek zorunda kaldı.
Osmanlı-Rus Savaşı’nda gönüllü Ermenilerin yanında Rus taraftarı yerli Ermeniler de ihanet çemberlerini her fırsatta zorlandılar. Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve komutanlarının Erzurum’a kapandığı ve savunmaya hazırlandığı bir sırada, Mehmet Arif Bey’in Vank Din Adamları diye tanıttığı Ermeni keşişler, Ruslara yardımda bulundular. Müdürge Köyü yakınındaki ruhban okulundan çıkarak, Aziziye’ye giden gizli yolları gösteren yine Ermenilerdi.

18 KASIM 1877 - Ruslar Kars’ı işgal ettiler.

..1877 - Rusya 1877 yılında Kafkasya’yı istilasından sonra Çar’ın hizmetinde öncülük yapan Ermeni subayların Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin birçoğu ile temas kurdular ve bunların Osmanlı Ermenilerini devlete karşı kışkırttılar.

07 ARALIK 1877 - Patrik Nerses Varjabedyan başkanlığında toplanan Ermeni Milli Meclisi, Osmanlı topraklarını savunacaklarını ve Ermeni halkının askere yazılarak savaşa katılacakları kararı oy birliği ile alındı.
II. Abdülhamit, Ermenilerin sadakatinden dolayı Patrik Varjabedyan’a birkaç defa nişan verdi ve bunların vatansever olduğunu söyledi.

İNGİLİZ RAPORU

08 ARALIK 1877 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin silahaltına alınma kararına katıldıklarını bildirdi.

“No:1459 İstanbul, 08 Aralık 1877
Yerel gazetelerde yayımlandığına göre dün Ermeni toplumu Patrik Nerses’in başkanlığında toplanmış ve Sultan’ın tezkeresi okunarak, Ermenilerin muhafız birlikleri için silahaltına alınmaları, oya konmuş ve oybirliğiyle kabul olunmuştur. Patriğin güvenini kazanmış bir Ermeni’nin söylediğine göre Babıali’nin bu önlemi, Ermeni toplumunca sevinçle karşılanmıştır.

Ek: Gazeteden Özet
Yukarıdaki bilgilerin aynı. 5.000’i aşkın Ermeni, delegelerin etrafını sarmış, bu işin yapılması için kilise mensuplarından ve papazlardan bir kurul oluşturulmuştur. Sultan’a dua edilmiş ve topluluk oldukça düzenli bir şekilde dağılmıştır.”

18 ARALIK 1877 - Ermeniler, Gazi Osman Paşa Plevne’de teslim olunca, yeniden toplandılar. Bu toplantıda Osmanlı Ordusu’na gönüllü asker verme kararını değiştirdiler.

19 ARALIK 1877 - İngiliz Büyükelçisi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, Padişah’ın Ermeni asıllı Ohannes ve Rum asıllı Karatodori Efendileri müşirlik rütbesiyle vezirliğe atadığını bildirdi.

28 ARALIK 1877 - İngiliz Büyükelçi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, “Şehir muhafızlığına kaydolunan 3 Hristiyan’ın Padişah’ın yaverliğine atanması. Dışişleri Arşiv Dairesi Müdürü Ellias (Ermeni), Mihran Bey’in oğlu (Ermeni) ve Aristarchi Bey (Rum) Ermeniler arasında iyi etkiler yarattı. ” dedi.

09 OCAK 1878 - İngiltere’nin Trabzon Konsolos Muavini Biliotti, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, “Rusların Kars’ı işgali üzerine Ermenilerin Müslümanlara baskısı dayanılmaz hale gelmiş ve Müslümanların silaha sarılarak isyan ettikleri, Rus Komutanı Melikoff’un isyanı bastırdığı öğrenilmiştir” dedi.

..1877- Rusya’nın 1877’de Doğu Anadolu’yu işgali, yüzyılın başında Kafkasya’nın işgalinden sonra onun hizmetine girmiş Ermeni subay ve idareciler öncülüğünde gerçekleşti. Bunlar Osmanlı İmparatorluğundaki kardeşlerini Sultana karşı birleştirmeye çağırdılar. Osmanlı Ermenilerinin çoğu Padişaha bağlılıklarını devam ettirdiler, fakat aralarında bazıları karşı eyleme katıldılar. Patrik Nerses, doğuda bir Ermeni devleti kurulması için san Stefano ve Berlin’de Avrupa’nın desteğini kazanmaya çalıştı. Rusya da Osmanlı İmparatorluğunu zayıflatmak için Ermeni milliyetçiliğini körüklemeye başladı. Böylece Ermeniler ve Osmanlılar Avrupa’daki büyük güçlerin savaşında piyon oldu.

27 OCAK 1878 - İngiltere’nin Trabzon Konsolos Muavini Biliotti, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin şehir muhafızları konusundaki düşüncelerini bildirdi.
Konsolos Muavini Biliotti’nin yazısı şöyledir:
“Kont Derby’e
No: 21, Siyasi Trabzon, 27 Ocak 1878
Padişah’ın şehir muhafızları oluşturmasıyla ilgili kararını yerine getirmek üzere kurulan karma komisyondaki Ermeniler, gayri Müslimlerin bu teşkilata gönüllü girebileceklerini, oysa Müslümanların bunu mecburi tuttukları ileri sürerek komisyondan çekilmişler, karar için kendi toplumlarına danışacaklarını söylemişlerdir.

ERMENİLER, EDİRNE’DE RUSLAR İLE GÖRÜŞTÜ

..OCAK 1878 - Edirne’de mütareke görüşmeleri yapan Rus heyeti ile görüşmek için Ermeniler bir heyet gönderdi.
Mütareke görüşmelerinin Edirne’de başlaması üzerine buraya da bir heyet gönderen Ermeniler, bu iş için Edirne Ermeni Başpiskopos’u Kevork Rusçukliyan ile Türk murahhas heyetinde görevli Stephan Aslanyan Paşa ve Houhannes Nuryan Efendi’yi görevlendirmişlerdi. Rus murahhas heyetinde bulunan eski İstanbul Elçisi Ignatief, Ermeni heyetine, Osmanlı topraklarında “Ermenistan” diye bir bölgenin mevcut olmadığını, Ermeni Milleti’nin dağınık bir halde yaşadığını ileri sürerek, Bulgarlara verilen hakların kendilerine verilemeyeceğini bildirdi. Fakat gelecekte Ermenilerden yararlanmayı planlayan Ignatief, onlara derhal mücadeleye başlamaları tavsiyesinde bulundu. Ermeni murahhas heyeti, yoğun faaliyetlerine rağmen Edirne’de bir sonuç alamadı.

31 OCAK 1878 - Osmanlı Devleti, Ruslar ile Edirne’de savaşı bitiren bir mütareke yaptı.

13 ŞUBAT 1878 - Osmanlı Devleti Rusya karşısında yenilince, Ermeniler, Rusların tarafına geçtiler. Eçmiyazin Ermeni Katogikosluğu aracılığıyla Rus Çarı’ndan isteklerde bulundular.
Edirne’de mütareke görüşmeleri başladığı zaman Ermeni Patriği Umumi Meclisi İstanbul’da toplanarak, Eçmiyazin Ermeni Katogikosluğu vasıtasıyla Rus Çarı’ndan şu isteklerde bulunma kararını aldı:
“1-Ermenilerin bulunduğu Fırat’a kadar olan toprakların Rusya’ya ilhakı.
2-Bu topraklar Rusya’ya bırakılmazsa, Rusya tarafından Bulgaristan’a verilen imtiyazların Ermenilere verilmesi.
3-Bu da olmazsa, ıslahat yapılması hususunda Osmanlı Devleti’nden teminat alınması ve ıslahat yapılıncaya kadar Rus askerlerinin bu topraklardan çekilmemesi.”
Bu dilekçeyi Patrik Varjabedyan ile dokuz piskopos imzaladı.

..1878 - Rusya’nın tahriklerinden ümide kapılan Ermeniler, savaş esnasında Ruslara yaptıkları hizmetlerin de mükâfatını almak için harekete geçtiler. Savaşın son günlerinde, Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan’ın başkanlığında toplanan “Ermeni Milleti” Meclisi, Rus Çarına başvurmayı kararlaştırdı.

..1878 - Ermeniler, Rus Çarı’na bir muhtıra göndererek, Ermenilere imtiyazlar verilmesini istediler.
Ermeniler, Çar’a gönderdikleri bir muhtırada Doğu Anadolu’da Fırat nehrine kadar olan bölgelerin Türklere geri verilmeyip, Rusya’ya ilhak edilmesini; bu olmadığı takdirde, Bulgaristan’a ve “Bulgar Milleti’ne” verilecek imtiyazların “Ermeni Milleti’ne” de verilmesini, işgal edilen toprakların boşaltılması halinde ise, Osmanlı Hükûmeti’nden ıslahat yapılması için maddi bir teminat alınmasını ve bu ıslahatın tatbik ve tamamlanmasına kadar Rus işgalinin devam etmesini istiyorlardı.

..ŞUBAT 1878 - Ermeni Patriği Nerses ve bazı Ermeni ileri gelenleri, Rus murahhas heyeti başkanı, Çar’ın kardeşi Grandük Nikola ile görüşerek antlaşmaya Ermenilerle ilgili bir madde koydurmağa muvaffak oldular. Ayrıca, Grandük’ün evinde misafir olduğu meşhur Ermeni ailesi Dadian Arakel’in kızı da Nikola’dan bu konuda ricada bulundu. Türk delegasyonunda görevli bulunan Sergis Hamamcıyan da bu maddenin hazırlanmasında önemli rol oynadı.

AYASTEFANOS ANTLAŞMASI

03 MART 1878 - Ayastefanos Antlaşması imzalandı.
Ruslar, kendi idarelerindeki Ermenilere tattırmadıkları istiklali Türkiye Ermenilerine vermekle hazırlığın bir kısmını yapmış olacaklardı. Bunun için Ayastefanos muahedesine 16. Madde olarak şunu yazdırdılar: “İşgal olunmuş bulunan ve Türklere geri verilecek olan Ermenistan’daki yerler, Rus kıtaları tarafından boşaltılır boşaltılmaz, iki memleket arasındaki güzel münasebetleri bozacak kavgalar ve kargaşalıklar çıkabileceğinden, vakit geçirmeksizin Ermenilerin oturduğu vilayetlerde mahalli ihtiyaçların icap ettirdiği idari otonomiyi vermeyi ve onların Kürtlere ve Çerkeslere karşı emniyetlerini sağlamayı Babıali üzerine alır. ”
Antlaşmanın bu hükmü esas itibariyle bağımsızlık kazanmak isteyen Ermenileri tam anlamıyla tatmin etmemiş olsa dahi “Ermeni sorunu”nun tarihte ilk kez bir uluslararası belgeye yansıması ve “Ermenistan” diye bir bölgenin varlığından söz etmesi yönlerinden büyük önem taşımaktaydı.
Antlaşma’da yer alan bu madde ile Ruslar, Anadolu’ya müdahale etme hakkını elde etmişlerdir. İngiltere, bu madde konusunda endişeliydi. Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’nu işgal etmek için Ermenileri bir istinat noktası olarak kullanacaktı. Ayrıca Rusya, bu antlaşma ile Doğu Anadolu’da stratejik noktaları ele geçirerek İngiltere için hayati öneme sahip ticaret yollarını tehdit edebilecektir.

06 MART 1878 - İngiliz Elçisi Auster H. Layard, Ayastefanos Antlaşması’nın şartlarını öğrendi. Durumu hükümetine bildirdi.

13 MART 1878 - İngiltere’nin İstanbul’daki Elçisi A.H. Layard, Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği raporunda, Rusların Doğu Anadolu’da önemli stratejik noktaları ele geçirdiklerini, İngiliz ticareti için hayati önem taşıyan ticaret yollarının, Dicle ve Fırat vadisine inmeye çalışan Rusya gibi rakip bir devletin tehdidi altına girmiş olduğunu, Ermenilerle ilgili 16. Madde’nin Balkanlardaki bölünmeyi Anadolu’da da gerçekleştirmek için atılmış ilk adım saymak gerektiğini yazıyordu.

PATRİK NERSES’TEN İNGİLİZ ELÇİYE ZİYARET

17 MART 1878 - Ermeni Patrik Nerses, İngiliz Büyükelçisi A.H.Layard’ı ziyaret etti.
Patrik Nerses, İstanbul’daki İngiltere Büyükelçisi Layard’ı ziyaret ederek, “Bir yıl önce Osmanlı idaresinden şikâyetimiz yoktu, ancak Rus zaferi şimdi durum değiştirdi. Doğu’da bağımsız bir Ermenistan istiyoruz. Eğer siz yardım edemezseniz bunu gerçekleştirmek için Rusya’ya müracaat ederiz.” demiş. Elçi, Ermenistan’dan nereyi kastettiğini sorunca, “Van, Sivas, Diyarbakır ve Kilikya” diye cevap vermişti. Elçi’nin, “Evet ama bu yerlerin hiçbirinde çoğunlukta değilsiniz.” demesi üzerine de, “Bunu biliyoruz, ama şimdi Rusya Doğu’da topraklar kazanıyor. Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki güç dengesi değişti. Biz de geleceğimizi düşünmeliyiz.” diye Ermenilerin amacını açıklamış idi.

18 MART 1878 - İngiliz Büyükelçisi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, Ermeni Patriği Nerses’in mektubunu gönderdiğini bildirir ve yaptığı görüşmeyi bildirir.
Büyükelçi A.H. Layard’ın raporu aşağıdadır:
“Kont Derby’e
No:365, Gizli
İstanbul, 18 Mart 1878
Bugün Ermeni Patriği Nerses’in mektubunu size postaladım. Hatırlayacağınız gibi Patrik geçen yıl, Ermenilerin Türk idaresinden memnun olduklarını, Rusya’ya geçmektense Türklerin idaresinde olmayı tercih ettiklerini, dahası askere alınarak Türk topraklarını savunacaklarını söylemişti. Bugün beni ziyaret eden aynı şahıs, o zamanki şartlar öyle idi, bugün durum değişti, der....
Ermeni toplumunun büyük bir bölümü Rusya’ya verilen topraklara göç etmeye hazırlanıyorlar. Eminim ki Berlin Kongresi’nde, Avrupa, kendi kendisini idare eden Ermeni heyetini olumlu karşılayacaktır.
Patriğe Ermenistan’dan neyi kastettiğini sordum: Van, Sivas, Diyarbakır’ın büyük bir kısmı, Kilikya Krallığı (Suriye’nin Kuzey sınırı), Tarsus dağlarından denize kadar olan geniş sahayı kapsadığını beyan etti. Buralarda nüfus çoğunluğunun Müslümanlarda olduğunu hatırlatmam üzerine, evet öyledir, ama Müslümanlar da idareden şikâyetçidirler, kendilerine mal ve can güvenliği getirecek Hristiyan idaresini kabul ederler, dedi. Kongrenin bunu kabul edeceğini zannetmediğimi söyledim. Cevabında, eğer kabul etmezlerse bu bölge kendisini Rusya’ya ilhak ettirinceye kadar ayaklanacaktır, dedi....
... Patriğin çizdiği Ermenistan’ı, bu bölgede yaşayan halkı tanısalar, bugünkü yarı muhtar durumlarını bile artık sürdüremeyeceklerini anlarlar. Onlara istediği muhtariyetin verilmesinin sonu Rusya'ya atılmaktır. Patrik de uzun uzadıya düşünmektedir. Eğer Rusya Suriye’ye kadar uzanan bu Küçük Asya parçasını kendine katarsa, bu ne dereceye kadar İngiltere’nin çıkarına olur? Bana öyle geliyor ki Rusların bu davranışı Bayezit’in güneyine kadar Doğu Ermenistan’ı ilhakla sonuçlanacaktır.”

MUHTARİYET İSTEĞİ

20 MART 1878- İngiliz Büyükelçisi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin muhtariyet istediklerini bildirdi.
Büyükelçi A.H. Layard’ın raporu aşağıdadır:
“Kont Derby’e
No: 383, Gizli
İstanbul, 20 Mart 1878
Babıali’de yüksek mevkide bulunan bir Ermeni beni dün ziyaret ederek gizli kaydıyla şunları söyledi: Ermeni toplumunun ileri gelenleri yeni muhtar bir Ermeni vilayeti için bir anayasa tasarısı için hazırlanıyorlar ve bunu Berlin Kongresi’ne sunmayı düşünüyorlar. İngiltere’nin bunu destekleyeceğini umut ediyorlar. Avrupa’da toplumlarına kendi kendilerini idare etme hakkı verilmek üzere bulunduğu şu sırada, Asya’da kendileri için de aynı ayrıcalığı istemekte kararlıdırlar. Bir Ermeni Devleti kurulmasında sakınca yoktur. Kilikya’nın Ermenistan’a dâhil edilmesine itiraz edebilir, ama burası eski bir Ermeni Krallığı’dır. Eğer Kongre Ermenilerin haklı isteklerini kabul etmezse, istediklerini alıncaya kadar tahrikte bulunacaklardır. Ayrıca yabancı yardımıyla bu işi başaramazlarsa, kendilerini tamamen Rusların ellerine bırakacaklar ve razı olacaklardır.
Arkadaşlarının hazırlamakta olduğu bu tasarıyı İngiltere Hükûmeti’ne, Kongreye sunması için gönderip gönderemeyeceğini sordu. Dicle Krallığı’nın geri verilmesi üzerinde fazla cesaret vermeden ve tasarının zatıalinize uygun mütalaa olunması yolunda sunulması hususunda da kendimi bağlamadım.

25 MART 1878- İngiliz Büyükelçisi A.H. Layard, Kont Derby’e gönderdiği raporunda, muhtar Ermeni eyaletinin tasarısını bildirdi.
Büyükelçi A.H. Layard’ın raporu aşağıdadır:
“Kont Derby’e
No: 401, Gizli
İstanbul, 25 Mart 1878
İngiltere’nin yardımıyla kurulmak istenilen Ermeni eyaletiyle ilgili tasarıyı, o kendisine güvenilir Ermeni bana verdi; ilişikte sunuyorum. 18 Mart’ta size gönderdiğim Ermeni Patriği’nin mütalaasına uyuyor. Sadece Kilikya’nın muhtar Ermeni vilayetine ithali yok. Bu zatın söylediğine göre Patrik Nerses, Ayastefanos’taki Rus karargâhıyla bağlantılıdır ve buradan bazı Ermeni görevlileri de Petersburg’a gönderilmişlerdir. Anladığıma göre Eski Patrik Khorem Nar Bey’le, kiliseden bir başka tanınmış bir kişi bu işle görevlendirilmişlerdir. Memorandumda ayrıca Ermenistan’ın özerkliğinden yana harekete geçen kişilerin niyeti, Kongrede kendi davalarını savunmak için oraya bir temsilci göndermektir.
Bu ilişik belge; Avrupa’daki Türk topraklarında kurulmak üzere bulunan özerk kuruluşların benzerlerinin Asya’da kurulması mahiyet ve hedefini gütmekte, bu yolda kışkırtıcılık etmektedir.... Ermeniler, sempati gösterilmeye, düşünülmeye ve İngiltere’nin yardımına değerler. Ermeniler, kendi ülkelerinde, sakin, çalışkan, tok gözlü, genelde tarımla uğraşan, Müslümanlarla iyi ilişkilerde bulunan insanlardır. Müslümanlar da Kürtlerin yaşadığı hareketlerinden acı çekmektedirler. Ermeniler İstanbul’da ve başlıca şehirlerde refah içinde yaşayan banker ve tüccarlardır. Bazıları Babıali’de itimat isteyen mevkilerde bulunmaktadırlar ve kendilerine siyasi görevler bile verilmiştir. Diğerleri zengin Türk ailelerinin ve yüksek mevkideki şahısların memurlarıdır ve böylece hatırı sayılır bir nüfuzları vardır. Türk idaresindeki bütün toplumlarının içinde Ermeniler, Müslüman uyruklu arkadaşlarıyla en fazla barış içinde içli dışlı yaşayanlardır. İstanbul Ermenilerinin Türkçe konuşmaları Rumlardan daha çok olup Türklerle samimi ilişkiler içindedirler. Onları memnun etmek, Rusya’ya yardım ve koruma için başvurmalarına engel olmak için onlara adalet ve serbesti içinde muamele edilmelidir. İngiltere bu maksatla maddi yardımda bulunabilir.”

27 MART 1878 - İngiltere Kabinesi, Kıbrıs’ın İngiliz idaresine geçmesi konusunda bir karar aldı.

01 NİSAN 1878 - İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na Derby’nin yerine Salisbury getirildi.
Salisbury, Rus baskısı karşısında İngiltere’nin Türkler için değil, fakat Osmanlı İmparatorluğu için çarpışacağını söylemesi anlamlıydı. Ona göre, Ruslar Kars’ı almakla yetinmeyecekler. Anadolu’yu da tıpkı Balkanlar gibi parçalayacaklardı. Bunu önlemek için Londra ile Babıali arasında Asya topraklarının savunmasını öngören bir ittifak antlaşmasının imzalanması gerekliydi. Başbakan Disraeli ise Kıbrıs adası ile İskenderun’un işgal edilmesini tavsiye ediyordu.

FRANSIZLAR’DAN DESTEK İSTEĞİ

09 NİSAN 1878- İngiltere’nin Paris Büyükelçisi Lord Lyons, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin Fransızlardan destek istediklerini bildirdi.
Lord Lyons’un raporu şöyledir:
“Marki Salisbury’e
No: 338
Paris, 09 Nisan 1878
Ermeni eski Patriği Hrımyan’ın Fransız Dışişleri Bakanı Woddington’u ziyaret Ermeni özerkliği için destek rica etmesi ve Nubar Paşa ile birlikte Londra’ya bizzat İngiliz Hükûmetini ikna için gitmeleri, Fransız Dışişleri Bakanın Hrımyan’a; Ermenistan’ın batılı devletlerin yaklaşımının ötesinde olduğunu söylemesi.”

11 NİSAN 1878 - Marki Salisbury, İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard’a gönderdiği yazı ile Ermeni Patriği’nin gönderdiği muhtıranın İngiltere Senato’ya sunulduğunun bildirilmesini istedi.

13 NİSAN 1878 - İstanbul Ermeni Patriği Nerses, İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury’ye gönderdiği muhtırada, Türklerle beraber yaşayamayacaklarını bildirdi.
Patrik Nerses, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e yolladığı mektubunda: “Ermeniler ile Türklerin bir arada yaşamaları artık imkânsızdır. Eşitliği, adaleti ve vicdan özgürlüğünü ancak bir yönetimi sağlayabilir. Müslüman yönetiminin yerini yönetim almalıdır. Ermenistan (Doğu Anadolu) ve Kilikya, Hristiyan yönetiminin kurulması gereken yerler arasındadır... Türkiye Ermenileri işte bunu istiyorlar. Yani, Türkiye Ermenistan’ında, Lübnan’da olduğu gibi güvence altına alınmış bir Hristiyan yönetim istiyorlar.” diyordu.

02 MAYIS 1878- Layard, Türkiye ile İngiltere arasında müşterek bir müdafaa antlaşması imzalamak teklifini ileri sürdü. Türkiye’nin Rusya’ya karşı müdafaa edilmesi için İngiltere’nin “Türkiye’ye Malta Adası’ndan daha yakın” bir üsse sahip olması lüzumunu belirtti.

ERMENİLER RUSLAR’DAN ŞİKÂYETÇİ

07 MAYIS 1878 - Trabzon Konsolos Muavini Biliotti, Marki Salisbury’ye gönderdiği raporunda, Ermenilerin, Ruslardan şikâyet ettiklerini ve iç bölgelere göç etmek istediklerini bildirdi.
Konsolos Muavini Biliotti’nin yazısı aşağıdadır:
“Marki Salisbury’e
No: 55, Siyasi
Trabzon, 07 Mayıs 1878
Artvin (Livanah)’de yaşayan Ermenilerin temsilcisi, Konsolos’a bir tel çekerek Rusların kasabayı ansızın işgal ve kendilerine çok kötü muamele ettiklerini, Osmanlı idaresindeki herhangi bir yere göç etmeye hazır olduklarını, bu durumun büyükelçiliğe ulaştırılmasını rica ediyor. Konsolos Muavini bu telin Avusturya ve Fransa Konsolosları’na da ulaştırıldığını, bu işte abartma olduğunu söylüyor.”

09 MAYIS 1878 - İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury, İstanbul’daki Elçi Layard’a yazdığı yazıda, Rus idaresinin kimseyi tatmin etmeyeceği gibi başka bir mezhepten olan Hristiyanlar için de tahammül edilmez bir durum yaratacağını ileri sürdü.

16 MAYIS 1878 - İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury, İstanbul’daki Elçi Layard’a gönderdiği talimatta, ittifak antlaşmasının yapılabilmesi için, Osmanlı İmparatorluğu’nun Asya’daki Hristiyanların menfaatlerini koruyacak reformları yapmayı taahhüt etmesi gerektiğinin de kaçınılmaz olduğunu bildirdi.

16 MAYIS 1878 - İngilizler, Babıali’ye üçüncü müracaatlarında, İngiltere’ye verilecek üssün Kıbrıs olabileceğini bildirdiler. İngiltere’ye “geçici” olarak kiralamak karşılığında Ayastefanos Antlaşması’nın Türkiye lehine değiştirileceği ve Rusların Anadolu’daki harekâta devamları halinde Osmanlı Devleti’ne filli yardım yapılacağı bildirildi.

KIBRIS

25 MAYIS 1878- İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury, İstanbul Elçisi Layard’a gönderdiği bir talimatla, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu bu sıkışık durumdan yararlanarak, Padişah’a İngiliz isteklerini anlatması ve bunların kabulü için bir çareye başvurmasını, hatta gerekirse tehdit etmesini ve en geç üç gün içinde Padişah ile İngilizleri Kıbrıs’a çıkartacak bir antlaşma imzalanmasını istedi.

25 MAYIS 1878 - İngiltere’nin Büyükelçisi A.H. Layard, Padişah’ı ziyaret etti. Elçi, Kıbrıs adasının geçici olarak İngiltere’ye verilmesini Padişah’tan istedi.
Padişah’ın bu konuyu Sadrazam Sadık Paşa’yla müzakere etmesini istemesi üzerine elçi ile Sadık Paşa gece yarısına kadar konuyu müzakere ederek ittifak antlaşması metnini hazırladılar. Buna göre Rusya, sınır şehirlerinden birini veya bir başka kısmını zaptedecek olursa, İngiltere, Osmanlı Devleti’ni silah kuvvetiyle muhafaza ve müdafaa etmek üzere Osmanlı Hükûmeti ile ittifak yapmayı taahhüt ediyordu. Buna karşılık, Osmanlı Devleti de ileride iki devlet arasında kararlaştırılacak esaslar dâhilinde iyi bir idare kurulması ve Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da yaşayan gayrimüslim tebaasının korunmasını sağlamak için gerekli ıslahatı yapacağını İngiltere’ye vaat ediyordu. Bu taahhütlerin yerine getirilebilmesi için, lüzumlu vasıtaları temin etmek üzere Padişah, İngiltere’nin Kıbrıs adasına asker çıkarmasına ve adayı idare etmesine müsaade edecekti.

28 MAYIS 1878 - Padişah’ın emriyle, yapılacak antlaşmaya bazı ekler konularak Padişah’ın hükümranlık haklarının korunmasını sağlamak isteyen yeni hükümet teklifini Büyükelçi Layard’a bildirdi.
İngiltere Elçisi, metnin aynen imzalanmasını, aksi halde Berlin Kongresi’nin toplanmayacağı tehdidinde bulundu. Osmanlı Hükûmeti, İngiltere’nin arka çıkacağına, yardımcı olacağına güvenmekteydi. Bunu çok iyi bilen Layard, her fırsatta İngiliz teklifleri kabul edilmeyecek olursa Kongre’nin toplanamayacağını veya toplansa bile İngiltere’nin Osmanlı hak ve menfaatleri doğrultusunda gayret sarf etmeyeceğini belirtmekteydi.

30 MAYIS 1878 - Londra’da Rusya ile İngiltere arasında gizli bir antlaşma yapılarak 93 Harbi kazançlarının büyük bir bölümünden vazgeçirildi.

04 HAZİRAN 1878 - İngilizler, Rusların İskenderun Körfezi’ne inme tehlikesini önlemek için Osmanlı Devleti’yle gizlice Kıbrıs Antlaşması’nı imzaladı.
Bir maddeden ibaret olan bu antlaşma şuydu:
“Batum, Ardahan ve Kars veya bunlardan herhangi biri Rusya tarafından elde tutulması halinde ve herhangi bir tarihte Rusya tarafından Asya’daki Osmanlı memleketlerinden bir parçasının işgaline teşebbüs olunması halinde İngiltere, Zatı Şahane topraklarını silahlı kuvvetlerle müdafaa için birlikte hareketi üzerine alır. Buna karşılık Padişah da vaat eder ki İngiltere mesele olan yerlerdeki Hristiyan ve Babıali’nin diğer tebaalarının iyi idare ve korunmasını amaç tutan gerekli ıslahatı tanzim, İngiltere üzerine aldığını yapabilecek gereken tedbirleri alabilmek için Padişah bundan başka Kıbrıs adasının İngiltere tarafından işgal ve idaresine bırakılmasına razı olur.”

04 HAZİRAN 1878 - Bir haftalık Sadaret’inin son gününde Kıbrıs Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalan Rüştü Paşa da azledilerek, yerine Hariciye Nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) da uhdesinde olduğu halde Safvet Paşa tayin olundu.

BERLİN KONGRESİ

13 HAZİRAN 1878- Berlin Kongresi toplandı. Konferans, 31 gün sürmüş ve bu süre içinde 20 oturum yapılmıştır.
Ayastefanos Antlaşması’nın, Rusya’ya sağladığı avantajlardan hoşlanmayan devletlerin teşebbüsüyle, 1856 Paris Antlaşması’nda imzaları bulunan devletler (Almanya, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya) bu muahedenin yerine bir sulh antlaşması düzenlemek üzere Berlin’de toplandılar.

13 HAZİRAN 1878 - Ermeni Kilisesi, Berlin Kongresi’ne bir heyet gönderdi. Ermeni Patrik Nerses Varjabedyan, büyük devletlerin desteğini sağlamak amacıyla, Mıgırdıç Harimyan ile Horen Narbay’ı Avrupa’ya gönderdi.
Harimyan Roma, Viyana, Paris ve Londra’yı; Narbay Rusya’yı ziyaret etti. Daha sonra Berlin’de Minas Çeraz ve İstepan Papazyan’la birleşerek Berlin Kongresi’ne bir bildiri sundular. Bunun sonucu olarak da Berlin Antlaşması’na 61. madde kondu.
Eski Patrik Hrimyan, Beşiktaş Başpiskoposu Noren Narbey, Stephan Papazyan ve Minas Çeraz’dan kurulu heyet önce Avrupa başkentlerini dolaşarak ilgili devletlerin yardımlarını saplamaya çalıştılar. Ermeni Patrik’i Nerses, siyasetlerinin Rusya’ya minnet borçlu olarak, İngiltere’den ümit ve onun sayesinde hedeflerine ulaşmak olduğunu belirtiyordu.... Kongre’ye, Patrikhane tarafından hazırlanmış olan bir proje takdim eden Ermeniler Erzurum ve Van vilayetleriyle Diyarbekir vilayetinin kuzey kısmında 1.330.000 Ermeni, buna karşılık 729.000 Müslüman nüfus yaşadığını iddia ediyorlardı. Bu bölgenin müstakil bir eyalet haline getirilerek Avrupa devletlerinin önerisi ve Babıali’nin de onayı ile buraya bir Ermeni vali tayin edilmesini istemekteydiler.

14 HAZİRAN 1878 - “Globe” dergisi İngiltere ile Rusya’nın antlaştığını yazdı.
Safvet Paşa’nın Antlaşma’ya ekler koydurtmak için çalıştığı bir sırada “Globe” dergisinde çıkan bir yazı, Rusya ile İngiltere’nin aralarında antlaştıklarını, Berlin Kongresi’nde esas olmak üzere mutabakat sağlanan maddeler üzerinde, 30 Mayıs’ta Londra’da bir protokol imzaladıklarını bütün dünyaya duyurmaktaydı. İngiltere, büyük bir gizlilik içinde, bir yandan Rus tehlikesi tehdidi ile Babıali’den Kıbrıs’ı ele geçirmeğe çalışırken, diğer yandan da aynı gizlilik içinde Ruslarla pazarlığa oturmuş ve Ayastefanos Antlaşması’nda kendi menfaatlerine aykırı bulduğu maddeler üzerinde istediği değişiklikleri yapmıştı. Bu durum Babıali çevrelerinde büyük bir tepkiye yol açtığından, son derece kritik bir durum ortaya çıkıyordu.

14 HAZİRAN 1878 - İngiltere’nin İstanbul’daki Büyükelçisi A. Henry Layard, Hindistan Genel Valisi Lord Lytton’a yazdığı mektupta, Rusların Doğu Anadolu’yu ilhakları durumunda İngiltere’nin yolunu keseceğini bildirdi.
Büyükelçi Layard mektubunda, Rusların Ermenilerle meskûn Doğu Anadolu’yu ilhakları halinde, Hindistan sömürgelerinin çok ciddî tehlikelere maruz kalacağını, hele, Kuzey İran ve Boğazların Rusların eline geçmesi durumunda ise İngiltere’nin Akdeniz yolu ile Hindistan’a gitmesinin tamamen Rusya’nın lütuf ve inayetine bağlı bulunacağını yazdı.

ZEYTUNLU ERMENİLER

19 HAZİRAN 1878 - Ermeni eşkıyalar, muhacir ve yolcu kervanını soymak amacıyla, Zeytun’da bir düdük çalarak 300 Ermeni’yi topladı ve kilise papazı isyanı teşvik için açıktan dua etti.

..HAZİRAN 1878 - Zeytunlu Ermeniler, toplu halde Kasbuk denilen yere gelerek isyan halinde olduklarını Kaymakamlığa bildirdiler.
Bunun üzerine Elbistan yolunun güvenlik altına alınması için tedbirler alındı. Kura ile Maraş’tan 600 asker toplandı. 4 bölük asker ile 4 dağ topu gönderildi. Maraş’ta 200 asker bırakıldı. Dağlık bölgeyi saran asker burada sükûneti sağladı ise de birkaç gün sonra Zeytun’a gelen papaz, Ermenileri yeniden hükümete karşı isyana teşvik etti.

30 HAZİRAN 1878 - Patrik Nerses Varjabedyan, İngiliz Elçisi A.H. Layard’ı ziyaret ederek projelerini kongreye vermiş olduklarını ifade ederek İngiltere’nin bu projeyi desteklemesini istedi.

01 TEMMUZ 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sör A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermeni Patriği Nerses’in kendisini ziyaret ettiğini ve Ermeni isteklerinin kongrede destekleneceği konusunda İngiltere’ye güvendiklerini ifade ettiğini açıkladı.

03 TEMMUZ 1878 - Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşmalarından endişe eden Padişah II. Abdülhamit, Saray’da bütün eski devlet ricalinin de katıldığı bir meclis topladı.
Bu meclise katılanlar Kıbrıs’ın İngilizlere verilmemesini istediler. İngiliz Elçi Layard, konuşulanları bir nazırdan öğrenince yine tehdidini savurdu: Antlaşma imzalanmadığı takdirde İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni Rusya karşısında yalnız bırakacağını, hatta çıkarlarını korumak için gerekli gördüğü yerleri işgal edebileceğini açıkladı. Bu tehdit karşısında antlaşma derhal imzalandı.

04 TEMMUZ 1878 - İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salusbury, Berlin Kongresi’nin bugünkü oturumunda, ıslahatın Babıali tarafından yapılmasını istedi.
Kongre’ye katılan devletler tarafından başlangıçta iyi karşılanan Ermeni heyeti, büyük ümitlere kapıldıysa da İngiltere’nin kongrede ağır basması yüzünden Ermenilerin isteklerine sahip çıkan pek olmadı. Bu konu ilk defa Lord Salisbury tarafından ortaya atıldı. Ermeni muhtariyetinden daha çok Rusların Doğu Anadolu’dan çekilip çekilmemeleri konusu üzerinde duran Lord, 16. maddede yer alan ve Rusların Doğu Anadolu’dan çekilmelerini, Ermeniler için yapılacak ıslahatın Babıali tarafından tatbikinden sonraya bırakan ifadeleri kaldırıldığı takdirde, İngiltere’nin ıslahatla ilgili kayıtlara katılabileceğini, aksi takdirde Ermeniler hakkında ilerde özel bir madde teklif edeceklerini bildirdi. Mesele, İngiliz, Rus ve Osmanlı delegeleri arasında yapılan hususi müzakereler neticesinde Ayastefanos’un 16. maddesi fazla değişikliğe uğramadan Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi olarak kabul edildi.

İNGİLİZLER KIBRIS’TA

07 TEMMUZ 1878 - İngiliz Elçisi Layard, İngiltere’yi Kıbrıs’a çıkartacak fermanı aldı. Dışişleri Bakanı Salisbury’ye yazdığı yazıda da Kıbrıs’ın anahtarının elinde olduğunu müjdeledi.

08 TEMMUZ 1878 - “Daily Telegraph” gazetesi, Kıbrıs Antlaşması’nı bütün dünyaya duyurdu.

10 TEMMUZ 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sör A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermeni Patriği Nerses’in, Kongre’nin, Ermenilerden söz etmesini istediğini bildirdi.

10 TEMMUZ 1878 - Kıbrıs’ı İngiltere’ye veren fermanı imzalayan Padişah II. Abdülhamit, antlaşmayı, hükümranlık haklarının korunması amacıyla imzalamak istemedi.
II. Abdülhamit, antlaşmanın tasdikini bir pazarlık konusu yapmak niyetindeydi. Kıbrıs Antlaşması metninde yer alan ıslahatla ilgili ifadeleri pek muğlak bulduğunu, İngiltere’nin böyle bir şarttan faydalanarak Padişah’ın hükümranlık haklarına ve devletin bütünlüğüne zarar verebilecek faaliyetlere girişebileceğini ileri sürmekteydi.... II. Abdülhamit, bizzat Layard’a Sadık Paşa’nın kendisinden habersiz olarak İngiltere ile anlaşmış olduğunu, “Islahat” kisvesi altında kendi yetki ve hukukunun kısıtlanmış olmasından endişe duyduğunu söylüyordu. Layard da Padişah’ın endişelerini gidermek için, İngiltere’nin yeni bir ıslahat istemediğini, sadece 1876 Anayasası ile ilan edilen ıslahatın tatbikini arzuladıklarını bildirmekteydi. Padişah’ın antlaşmayı kendi el yazısı ile hükümranlık haklarına zarar gelmeyeceğine dair bir kayıt ilavesinden sonra imzalamak kararında olduğunu bildirmesi üzerine Layard, böyle bir işlemin kendisine verilen talimata ve diplomatik kurallara uygun olmadığını ifade ettiyse de Padişah’ı ikna edemedi. Kendisini destekleyen Safvet Paşa’nın da aracılığı ile bu konuyu Padişah ile üç gün süreyle tartışan elçi, hiçbir sonuç alamadı. Padişah, konunun bir kere daha Meclisi Mahsus’ta görüşüleceğini bildirdi.

BERLİN ANTLAŞMASI

13 TEMMUZ 1878 - Berlin Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya, Osmanlı Ermenileriyle ilgili 61. madde eklendi.
Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi ise Ayastefanos Antlaşması'nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir:
“Osmanlı Hükûmeti halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkeş ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir.”
Berlin Antlaşması’nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilme hakkı tanınmış olmaktadır.

13 TEMMUZ 1878 - Berlin’de bulunan Ermeni heyeti, Paris’teki Rus Elçiliği’ne müracaat ederek Rusya’nın yardımını istediler. Elçilik görevlileri Doğu Hristiyanlığı ile ilgilenmediklerini açıkladılar. Diğer devlet temsilcilerinden de yakınlık göremeyince Patrik Nerses’ten yeni talimat istediler. Nerses de kararın şiddetle protesto edilmesini istedi. Kongreye bir protesto yazısı veren Ermeni heyeti, diğer Hristiyan milletler gibi korunacaklarını ümit ettiklerini fakat aldandıklarını açıkladılar. Ermeniler, Avrupa’nın olumlu bir cevap vermesine kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini bildirerek İstanbul’a döndüler.

13 TEMMUZ 1878 - Meclisi Mahsus, yeniden toplanarak İngiltere ile yapılan antlaşmanın “Anadolu Islahatı”na dair olan maddesini tekrar müzakere etti.
Çok tartışmalı geçen müzakereler sırasında, iki görüş ortaya çıktı. Bir grup, antlaşmanın kabul edilmeyerek, yeniden müzakere edilmesini savunurken, diğer grup, Padişah’ın antlaşmaya özel bir kayıt koruyarak ve İngilizlerden, ıslahatın Anayasa çerçevesi dâhilinde yapılabileceğini anlatan ek bir sözleşme imzalatılarak tasdik etmesini savunmaktaydı. Sadrazam’ın da dâhil olduğu son grubun tezi kabul edildi.

14 TEMMUZ 1878 - Sadrazam Safvet Paşa, sabah Hariciye Müsteşarı Sava Paşa’yı İngiliz Büyükelçi A.H. Layard’a göndererek, Padişah’ın bu kaydı koymakta kararlı olduğunu, şayet elçi bunu kabul etmeyip antlaşma tasdik edilmezse istifa edeceğini açıkladı.
Kendisine büyük yardımları dokunan Safvet Paşa’nın iktidardan gitmesini istemeyen Layard, durumu kabul etmek zorunda kaldı. Aynı akşam yemekte buluştuklarında Safvet Paşa, Padişah’ın imzaladığı belgeyi getirdi ve karşılığında Kraliçe’nin imzasını taşıyan metinde, kendi el yazısı ile “Hukuk-ı Şahaneme asla halel gelmemek şartıyla muahedeyi imza ederim. ” şeklinde bir ibare yer alıyordu. Diğer taraftan, Padişah’ın isteği üzerine Layard da, bu savunma antlaşmasının 15 Temmuz 1878 tarihi ile tasdik edilmesi sonucunda, Padişah’ın hükümranlık haklarına hiçbir şekilde zarar gelmeyeceğini bildiren bir belgeyi imzaladı.

14 TEMMUZ 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sör A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermeni Patriği’nin, Rusya’nın Osmanlı Ermenileri arasında entrika çevirdiğini söylediğini bildirdi.

16 TEMMUZ 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Osmanlı Ermenilerinin, isteklerinin Berlin Kongresi’nde teminat altına alınmasından dolayı memnun olduklarını bildiri.

MASİS GAZETESİ

16 TEMMUZ 1878 - Ermeni Masis Gazetesi’nde yayınlanan bir yazıda Hristiyanları koruyacak Rusya’dan başka bir devletin olmadığı, Rusya’nın yardımını elde etmek için de bu devletle ya mezheptaş ya da ırkdaş olmak gerektiği ileri sürüldü.

21 TEMMUZ 1878 - Ermeni Patrik, Ermeni Millî Meclisi’nde okunan yazılı beyanatında 61. madde üzerinde yorumlarını açıkladı.
Ermeni Millî Meclisi’nde okunan yazılı beyanatında Patrik şunları söylemektedir:
“... Daha henüz ne Bosna-Hersek meselesi, ne de Bulgaristan’ın siyasî durumu yok iken, on yıldan beri bir Ermeni meselesi vardı. Bu mesele Ermenistan’da Ermenilerin uğradıkları düşmanlıklardı... Sonra Bosna-Hersek ve Bulgar işleri çıktı. Bu iki mesele ile karışık olarak haksızlıklar, millî bağımsızlık meselesi de çıktı...
... Osmanlı milleti savaş meydanında bol bol kanını dökmüş ve o kadar fedakârlıktan sonra mağlubiyetini görerek kulaklarında bu kadar fenalıkların sebebi olan Hristiyanlık kelimesi çınladığı halde, harikulade bir heyecan duymuştu.
Her zamankinden daha çok ihtiyat ve ileri görüşlülük ve aynı zamanda etkili bir şekilde hareket etmek lâzımdır...
Her hangi tarafsız bir inceleme ile belirli bir şekilde görülür ki, Türkiye-İngiltere Antlaşması, Asya Hristiyan halkı için ıslahat projesini İngiltere ve Türkiye Hükümetleri’nin antlaşmasıyla kararlaştırmayı sağlamasaydı devletler bu projeyi kendi yönlerinden kararlaştıracaklardı. Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi işte şudur:
Eğer bu maddede acınacak bir şey varsa, o da bizim meselemizin hallini kısmen geciktirmesi, milletin ümitlerini temin etmemesi ve gelecek için de bir mükâfat vermemesidir. Hangi millet ani bir şekilde arzularını elde etmiştir...
... Bu sebeple burada elçiler ve Berlin’de de temsilciler yanında şikâyette bulunmayı gerekli gördüm. Başladığımız işi devam ettirelim.
Bu gibi işler, ne bir gün içinde, ne de bir adamın eliyle yapılamaz. Gelecek için hazırlanalım. Orada burada kalmayalım. Ermenistan’a gidelim. Milletimizin içinde iş bilirleri, ün sahibi, vatansever, eğitimcileri, kilise adamlarımızı Ermenistan’a gönderelim. Terbiyecilerimiz, öğretmenlerimiz, o kadar ateşli olan gençlerimiz Ermenistan’a gitsinler...”

DOĞU ANADOLU’DA REFORM

03 AĞUSTOS 1878 - İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury, İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard'a gönderdiği talimatta, Osmanlı Hükûmeti’nin Doğu’da reformlara başlaması gerektiğini bildirdi.

08 AĞUSTOS 1878 - İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Salisbury, İstanbul’daki Büyükelçisi A.H. Layard’a gönderdiği uzun bir talimatla Anadolu ıslahatına dair programını açıkladı.
Lord Salisbury’nin teklif ettiği hususlar başlıca 3 ana nokta üzerinde toplanmıştı:
1-Babıali’nin Anadolu’daki illerinde kurulacak jandarma kuvvetleri, Avrupalı subayların komutası altında kalacaktı.
2-Anadolu’nun büyük şehirlerinde merkezi mahkemeler kurulacak ve bunlara alt kademedeki diğer mahkemeleri denetleme yetkisi verilecekti. Ayrıca merkezi bir hâkim tayin edilerek, verilecek her hüküm hakkında kendilerinin fikri alınacaktı.
3-Her ilde o bölgenin vergisinden sorumlu bir tahsildar tayin edilecek ve bu görevli 10 yıl içinde tamamen kaldırılması öngörülen aşar vergisinin feshi işlemine başlayacaktı. Bu memurlar da tercihen Avrupalı olacaktı. Salisbury, bu reformların tatbikini kolaylaştırmak için valilerin ve hâkimlerin belirli bir süre görevleri başında kalmalarının şart olduğunu ve bunun diğer memurlara da tatbikini istiyordu.

08 AĞUSTOS 1878 - İngiliz Elçisi A.H. Layard, Lord Salisbury’den reform programını alır almaz Padişah II. Abdülhamit ile görüştü.
Layard’ın açıklamasını dinleyen Sultan II. Abdülhamit, reform programını esas itibariyle kendi fikir ve düşüncelerine uygun bulduğunu, fakat bunlar üzerinde herhangi bir taahhüde girişmeden önce hükûmetine danışması gerektiğini ve istedikleri ıslahatları yazılı olarak vermesini elçiden istedi. Layard da kaleme aldığı mufassal bir layihayı tercüman vasıtasıyla aynı gün Padişah’a takdim etti. İngiliz Elçisi, hem Avrupa devletlerinin itimadını kazanmak, hem de Osmanlı tebaasının ümit ve güvenini kazanmak için Babıali’nin muhakkak surette yapılmasını istediği ıslahatları tamamen iyi niyetle ve Osmanlı Devletinin refah ve saadetinin düşüncesiyle ele aldığını yazmaktadır.

14 AĞUSTOS 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ani Harabeleri’nin Rus sınırı içinde kaldığını ve Rusların Ermenileri buraya göçe teşvik ettiklerini bildirdi.

14 AĞUSTOS 1878 - II. Abdülhamit, Büyükelçi A.H. Layard’ın kendisine ıslahat konusunda verdiği yazıda devletin istiklâl bütünlüğü ile bağdaşmayan hususların bulunduğunu gördü.
Padişah, verdiği cevabında, antlaşmalarda devletin sahibi olarak kendi hukukunun korunmasının şart olduğunu, fakat Kıbrıs Antlaşması’nın imzalanışı sırasında zamanın kısa oluşu ve görüşmelerin gayet gizli tutulması yüzünden konunun vekiller heyeti arasında etraflıca müzakere edilemediğini ve bu yüzden adı geçen şartın unutulmuş olduğunu, bilahare bu eksikliğin giderilmesi için antlaşmaya koyduğu özel ibare ile elçi tarafından imzalanan belgeyi hatırlatmıştır.

18 AĞUSTOS 1878 - İngiliz Elçi A.H. Layard, Babıali’ye, ıslahatlar konusunda bir nota verdi.
Lord Salisbury programı çerçevesinde kaleme alınan notanın başında, Padişah’ın vakit geçirmeden yapmayı taahhüt ettiği ıslahatın hatırlatılması için İngiltere Hükûmeti tarafından İngiliz sefaretinin görevlendirildiğini bildiriyordu.
Babıali, verdiği cevabında, Salisbury programının kabinede görüşüleceğini bildirdi.

20 AĞUSTOS 1878 - Padişah II. Abdülhamit’in olumsuz cevap vermesi üzerine Büyükelçi A.H. Layard, Sadrazam Safvet Paşa ile yaptığı görüşmeyi Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’ye bildirdi.
A. H. Layard, Sadrazam Safvet Paşa ile yaptığı görüşme hakkında Salisbury’ye şunları yazmaktaydı: “Biraz mukavemet göreceğimizi hesaba katmamız lazım. Türkler genellikle bir şeyi kabul etmeden önce güçlük çıkarmak ve ısrar etmenin faydalı olduğunu sanırlar. Onun için Safvet Paşa’ya kesin bir dille, eğer Babıali bu kadar adil ve yumuşak reformları kabul etmemek gibi bir haksızlık yapacak olursa, İngiltere’nin dış politikasını değiştireceğini söyledim. Lüzumsuz ısrarlara meydan vermeden, ondan bu teklifleri kabul ettirmesi için elinden gelen her şeyi yapmasını rica ettim. Fakat buna rağmen diplomatik yollardan mücadele etmemiz gerektiğini sanmaktayım.”

28 AĞUSTOS 1878 - Büyükelçi A.H. Layard, Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’ye gönderdiği raporunda, Osmanlı Devleti’nin ekonomik sıkıntıda olduğunu Rusya ile ilişkilerin düzelmemiş olduğundan ordu seferi halde olduğunu, İngiltere’den kredi istemekte olduğunu bildirdi.

29 AĞUSTOS 1878 - İngiliz Büyükelçi A.H. Layard, Padişah ile yaptığı görüşmesinde, Osmanlı Ordusu’nda görevli bulunan İngiliz Baker Paşa’nın Jandarma Komutanlığı’na getirilmesini tavsiye etti.

HARPUT KOLEJİ

..1878 - Harput Koleji misyonerler tarafından resmen açıldı.
Merzifon Anadolu Koleji ve Harput Fırat Koleji de ruhsatsız olarak açılmıştır. Yaklaşık olarak Harput ve çevresinde oluşan yüze yakın okul ve kilisenin besleyeceği kolej 1870 yılından itibaren düşünülmüş, Amerika’dan toplanan 140.000 dolara 40.000 dolarlık yerli katkı da eklenince okul resmen açılmıştır. Kolej, kız ve erkeklere eğitim veren bir kuruluştur. Kolejin ilk ismi de Ermeni Kolejidir. Fakat Osmanlı yetkilileri ismine itiraz edince kolejin ismi 16 Şubat 1888’de Fırat Koleji olarak değiştirilmiştir.

06 EYLÜL 1878 - İngiltere’nin Trabzon’daki Konsolos yardımcısı Mr. Billiotti, Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’ye gönderdiği raporunda, Ermenilerin Ruslardan aldıkları cesaretle Müslüman halka küstahlık derecesini de aşan insanlık dışı muamelelerde bulunduklarını, Müslümanların buna karşı nefret duymalarının mazur görülebileceğini belirtmekte, Ermenilerin Ruslar gittikten sonra başlarına gelecek felaketlerden korkarak onların arkasından Rusya’ya göçe hazırlandıklarını haber verdi.

İNGİLİZ TEKLİFİ

14 EYLÜL 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, “Rusların çekilmesiyle Müslümanlar tarafından Hristiyanlara bir kötülük yapılmasının önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin hemen alınması yolunda Sultan’ın dikkatini çektim. Ayrıca oraya mutasarrıf rütbesinde bir Ermeni’yi vali nezdine göndermesini... öğütledim.” dediğini bildirdi.

14 EYLÜL 1878 - Ermeni Patrik Nerses, köklü bir tedbir alınamaz ve müdahale edilmez ise Doğu Anadolu’da büyük bir katliamın olacağını söyleyerek Büyükelçi A.H. Layard’dan gerekli tedbirin hemen alınmasını istedi.

14 EYLÜL 1878 - İngiliz Elçi A.H. Layard, Sadrazam Safvet Paşa’yı ziyaret ederek ona muhtemel bir karışıklığı önlemek amacıyla Padişah’ın Ermeni asıllı birini mutasarrıf veya daha yüksek bir idarî rütbe ile Doğu vilayetlerine göndermesini tavsiye etti. Sadrazam Safvet Paşa, Layard’ın tavsiyesine uyarak valiye Ermenilerle Müslümanlar arasında herhangi bir olay çıkmaması hususunda dikkatli davranması için talimat göndereceğini söyledi.

15 EYLÜL 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermeniler arasında panik olduğunu ve Erzurum’a bir İngiliz konsolosunun hemen gönderilmesini istedi.

RUSLAR ERMENİLER’İ GÖÇE ZORLADI

16 EYLÜL 1878 - İngiliz Büyükelçi A.H. Layard, Patrik Nerses’ten ve Erzurum’daki Amerikan temsilcisinden gelen haberler üzerine Sadrazam Safvet Paşa’yı tekrar ziyaret ederek Doğu Anadolu konusunda uyardı.
Safvet Paşa, Erzurum’da Rus işgali süresince sırtlarını Ruslara dayayarak Müslümanlara çok kötü muamelede bulunan Ermenilerin, Rus Ordusu çekildikten sonra Türklerin misillemeğe girişeceklerinden korktuklarını, fakat Babıâli’nin buna tedbir aldığını bildirdi. Doğu illerine özel olarak yanında Ermeni bir yardımcının da bulunacağı bir mutasarrıf atanacağını, Erzurum’da örfî idare ilan edileceğini ve bir mahkeme kurularak, Hristiyanlara karşı yapılmış olan suçlar veya tecavüzler varsa faillerinin cezalandırılacağını söyledi.

16 EYLÜL 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Rusların Erzurum’da, Ermenileri göçe zorladıklarını bildirdi.
Büyükelçi A.H. Layard’ın yazısı şöyledir:
“Marki Salisbury’e
Tarabya, 16 Eylül 1878
Rusların kullandıkları ajanlar, Ermenileri Müslümanlar öç alacaklar diye, göçe zorlamakta ve Berlin Antlaşması’ndan memnun kalmadıklarını yaymak için kıyıma teşvik etmekteler. Başbakanın dikkatini çekerek, olabilecek bir kıyıma karşı hemen önlem almasını istedim. Erzurum’a acele bir konsolos gönderin.”

23 EYLÜL 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, “Ruslar çekildikten sonra özellikle Ermenileri himaye etmek için Erzurum’da mala ve cana saldırıya karşı fevkalade bir mahkeme tesis edilecek ve bunda iki de Ermeni bulunacaktır.” Bilgisini bildirdi.

25 EYLÜL 1878 - “Journal de St Pétersbourg” adlı dergide Rus General Lazaref tarafından Ermeniler için neşredilen bir beyannamede, Ermenilerin, Türklerin gelmesi üzerine evlerini terk etmemeleri, bilâkis yerlerinde kalmaları, Rusya’nın ve Berlin muahedesini imzalayan diğer devletlerin kendilerine sağladıkları himayenin güveni içinde yaşamaları istenmektedir.

20 EKİM 1878 - Meclisi Mahsus, İngiliz tekliflerine bir karşı teklifle cevap verilmesini kararlaştırdı.
II. Abdülhamit meselenin son derece önemli olduğunu, konunun enine boyuna tetkik edilmesi gerektiğini belirterek, meclisten İngilizlere müdahale hakkı verecek herhangi bir taahhütten sakınılmasını istiyordu. Padişah’ın bu iradesi üzerine konuyu tekrar görüşen Meclisi Mahsus, İngiliz tekliflerine bir karşı teklifle cevap verilmesini kararlaştırdı. 20 Ekim 1878 tarihinde Padişah’a arz edilen meclis mazbatasına göre jandarmanın ecnebilerin emrine verilmesi, bazı büyük şehirlerin mahkemelerinde aza sıfatıyla ve rey hakkına sahip olacak birer ecnebi hâkim bulundurulması memleketin kendine has şartları ve halkının adet ve ahlakı açısından son derece zararlı görülüyordu.

22 EKİM 1878 - Padişah II. Abdülhamit, İngiltere’ye verilecek cevapta, devleti herhangi bir taahhüt altına bırakmayacak şekilde ve Osmanlı hizmetinde kullanılacak yabancı memurlar veya uzmanları ancak istenilen düzenlemelerin sonuna kadar istihdam olunacaklarına dair bir fıkra eklenmesini istemesi üzerine Meclisi Mahsus Padişah’ın bu isteği bu değişikliği yaptı.

23 EKİM 1878 - Padişah, Büyükelçi A.H. Layard’a verilecek cevabî notayı onayladı.

24 EKİM 1878 - Babıali’nin İngiltere’ye verdiği cevabî nota, Büyükelçi A.H. Layard’a verildi. Osmanlı Hükûmeti, doğu illerinde özel bir jandarma kuvveti kurulmasını, adalet sisteminde değişiklik yapılmasını, bazı merkezi mahkemelerde Avrupalı hâkimlerin müfettiş olarak görevlendirilmesini göz önünde bulundurduğunu cevabî notasında bildiriyordu.
Babıali bu reformları yapmaya, prensip itibariyle hazır olmakla beraber, tamtakır bulunan hazinenin durumu, bunları tatbike koymaya imkân bırakmıyordu.

08 KASIM 1878 - Trabzon Konsolos Muavini Biliotti, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin bütün Anadolu’da azınlıkta olduklarını bildirdi.

ZEYTUNLU ERMENİLERİ

KASIM 1878 - Zeytun Ermenileri eşkıya Babik önderliğinde Türk köylerine ve Bozdoğan Yörüklerine saldırarak Türklerden 7 kişiyi öldürdüler. Birçok insanı da yaraladılar.

13 KASIM 1878 - Erzurum’a yeni tayin edilen İngiliz Konsolosu Henry Trotter, Erzurum’a gelişinin üçüncü gününde Salisbury’ye gönderdiği raporunda, yol boyunca asayişin iyi olduğunu, ancak halkın maddî zararlara uğramış olduklarını bildirdi. Erzurum’da da durumun gayet sakin olduğunu, Rus işgali sırasında Ermenilerin Müslümanlara karşı çok kötü davrandıklarını, hatta bu hareketleri çok ileriye götüren bazı Ermenilerin Ruslar tarafından cezalandırılmak zorunda kalındığını Rus Konsolosu’nun kendisine söylemiş olduğunu da yazmıştır.... Bazı köylerde yaşayan Katolik Ermeniler göç etmek istemedikleri için, komşuları olan Gregorian Ermenileri tarafından evleri ateşe verilmiş olduğunu, böylece zorla göçe katılmalarının sağlandığını, bu yüzden pek çok köyün terk edilmiş ve başıboş bir halde bulunduğunu açıkça ifade etmektedir.

21 KASIM 1878 - İzmir Başpiskoposu’nun oğlu Hukas adlı Ermeni ile Fırnız manastırı rahibi Nikoghoy birlikte hareket ederek, Zeytunlu Ermenilerin isyanını genişletti.

21 KASIM 1878 - İngiltere’nin Erzurum Konsolosu Trotter, Lord Salisbury’ye gönderdiği raporunda, Erzurum ve çevresinde asayişin iyi olduğunu ve hükûmet tarafından Erzurum’da “Divan-ı harb” kurulduğunu bildirdi.

25 KASIM 1878 - Halep’ten gelen askerî birlikler isyan eden Zeytun Ermenilerini tutukladılar.

..KASIM 1878 - Halep Valisi Kâmil Paşa, Halep’te tutuklu bulunan Zeytun Ermenilerini serbest bırakmayınca, İngiliz Konsolosu P. Henderson, tutukluların durumundan çok endişelendi ve konuyu Başbakanı Lord Salusbury’ye bildirdi.

30 KASIM 1878 - Ermeni Patriği, İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard’a gönderdiği mektubunda, Zeytun’da Ermenilere zulüm yapıldığından şikâyet etti.

30 KASIM 1878 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Ermenilerin, kendilerine kötü muamele yapıldığı konusunda abartılı haberler verdiklerini bildirdi.

..ARALIK 1878 - Firarda bulunan Ermeni eşkıyası Zeytun Kaymakamlığı’nı bastı. Mal Sandığı yağmalandı ve askere karşı silah kullandılar.

05 ARALIK 1878 - Patriğin isteği üzerine Halep’teki İngiliz Konsolosu Mr. Henderson, incelemelerde bulunmak üzere Maraş ve Zeytun’a gönderildi.

31 ARALIK 1878 - Halep Valisi Kâmil Paşa’nın başarısız olduğunu iddia eden İngiltere Başbakanı Salusbury, valinin görevden alınacağını bildirdi. Lord Salusbury, Ermeni Patriği’nin anlattıklarının da doğru olduğunu onayladı. Kâmil Paşa’nın ifadesine göre Piskopos Ermenileri Babıali’ye karşı isyana teşvik etmişti.

KARAHAÇ CEMİYETİ

..1878 - Van’da, Ermenileri, yeni haklar kazandırmak, gerekli yerlerde isyanlar çıkarmak ve gençleri silahlandırmak amacıyla “Karahaç Cemiyeti” kuruldu.
Karahaç adı üyeleri arasında saklamayanları, ihanet edenleri adlarının üzerine kara haç işareti çekerek, idama mahkûm etmesinden geliyordu.
Bu cemiyete girenler çok ağır taahhütlere giriyorlardı. Bu teşekküllerde en büyük rolü almış olanlar Rusya’dan gelen Ermenilerdi. Bu gizli kuruluşları Kafkasya’dan gelmiş olan Doktor Navarstyan tanzim etmişti. Bu komitelerin faaliyeti Tiflis’ten idare olunmuş, silah ve cephane tedarik etmek üzere icap eden paralar da oradan gönderilmiştir.
Bu cemiyete girenler çok ağır taahhütlere giriyorlardı. Bu teşekküllerde en büyük rolü almış olanlar Rusya’dan gelen Ermenilerdi. Bu gizli kuruluşları Kafkasya’dan gelmiş olan Doktor Navarstyan tanzim etmişti. Bu komitelerin faaliyeti Tiflis’ten idare olunmuş, silah ve cephane tedarik etmek üzere icap eden paralar da oradan gönderilmiştir.

..1878 - 1878 yılı sayımına göre İstanbul’da 97872 Gregoryan, 407 Katolik ve 340 Protestan yaşamakta idi. Başka bir ifadeyle 542437 kişilik toplam şehir nüfusunun yüzde 18 ini Ermeniler meydana getiriyordu.

04 OCAK 1879 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, Babıali’ye yazdığı mektubunda Kâmil Paşa’yı şikâyet etti.
A. H. Layard, mektubundaki iddialarında, çoğu kadın olan 150 sözde masum Ermeni’nin Halep’te hapsolunduğunu, 14 kişinin Zeytun’da ellerinden ve ayaklarından zincirlenmiş şekilde tutulduğunu, aç olan bu insanların çok acınacak bir halde bulunduğunu, Kaymakam’ın sadistçe davrandığını ifade etti. Konuyu Babıali’ye ileten Layard, bunlara adaletle ve insanca muamele yapılmasını istedi. Ayrıca Kaymakam’ın görevden talep ederken, gelişmelerden Kâmil Paşa’nın sorumlu olduğunu, sorumlular hakkında gereğinin yapılmasını belirtti.

04 OCAK 1879 - Padişah II. Abdülhamit, reformlar konusunda pasif ve beceriksizlikle suçladığı Safvet Paşa’yı azlederek Tunuslu Hayreddin Paşa’yı Sadaret’e getirdi.
Padişah, yeni ve enerjik bir hükûmetle işe başlayıp hem savaşların yol açtığı yaraları sarmayı, hem de İngiltere’yi memnun ederek lüzumlu krediyi sağlamayı düşünmekteydi. İngiliz elçisi, ilk defa bir Hristiyan’ın Hariciye Nazırlığı’na getirildiği yeni hükûmetten sitayişle bahsetmektedir. Layard’a göre Padişah, Kara Todori Paşa’yı Hariciye Nazırı tayin etmekle Hristiyan tebaa hakkında iyi niyetini göstermek istemekteydi.

İNGİLİZLERİN ZEYTUN RAPORU

13 OCAK 1879 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Sir A. H. Layard, İngiltere Dışişleri Bakanı Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Zeytun olayları sonrası gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Büyükelçi A.H. Layard’ın raporu aşağıdadır:
“Marki Salisbury’e
No: 30,
tel.
İstanbul, 13 Ocak 1879
Halep konsolosundan alınan bir tele göre, girişimlerin üzerine genel vali asker göndermeyi geri bıraktı. Genel valiyle mutabakat halinde Bay Mardin, Zeytun’a şu tekliflerle gitti. Askerleri şartsız serbest bırakmak, kaymakamın işten el çektirilmesine söz verilmesi, bütün şikâyetler tahkik edilecek, Maraş Meclisi’nce Hristiyanlara verilen cezalar kaldırılacak ve onlara ait suçlara bakmak üzere bir kurul oluşturulacak.”

16 OCAK 1879 - İngilizlere göre Maraş Mutasarrıfı’nın ihmalinden ve tedbirsizliğinden dolayı 7 Hristiyan tutuklu öldü. Buna çok öfkelenen Mr. Henderson, Mutasarrıf’ın asılarak idam edilmesini ve yerine kendilerine uygun birinin atanmasını istedi.

17 OCAK 1879 - İngilizlerin baskısı sonucunda Zeytun’daki bütün tutuklu Ermeniler serbest bırakıldı.

08 ŞUBAT 1879 - İngiltere’nin Tiflis Konsolosu Lyoll, Lord Salisbury’ye gönderdiği raporunda, Doğu Anadolu bölgesinden göç eden Ermenilerin, Rusların başına büyük problem olduğunu bildirdi.

..MART 1879 - Halep Valisi Kâmil Paşa görevden alındı. Yerine Ömer Paşa tayin edildi.

AVRUPA’NIN VERDİĞİ SİLAHLAR

..1879 - Ermeni çevirmen Nuryaz Çeraz, yayınladığı bir bildiride, “...Avrupa’nın verdiği silahları paslanmadan kullanalım...” dedi.
Berlin Kongresi’ne eski Patrik Hırimyan ile birlikte çevirmen-sekreter olarak katılmış olan Nuryaz Çeraz, yayınladığı bir broşürde, Berlin Kongresi’nden elde edilenler ile Ermenilerin umutsuzluğa düşmelerine gerek olmadığını vurguluyor ve onlara şöyle hitap ediyordu: “Berlin Kongresi... ilerde kuracağımız millî binanın (Ermeni Devleti’nin) temellerini de attı... Avrupa elimize silahları verdi; paslanmadan önce bu silahları kullanmalıyız... Berlin Kongresi ile bir altın madeni elde ettik, bu maden ocağını çalıştırmak ve altını çıkarmak bize düşer.”

24 NİSAN 1879 - İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury, Konsolos Albay Wilson’a yazdığı talimatında, asıl görevinin halkın durumunu tetkik etmek, bir “Hak gücü” oluşturmanın yollarını araştırmak olduğunu yazdı.

05 MAYIS 1879 - İstanbul Ermeni Patrikhanesi, bağımsızlık sevdasıyla yazıp kiliseleri aracılığıyla bütün Osmanlı Ermenilerine bir genelge gönderdi. Ermeni Patriği Nerses Varjabetyan, yayınladığı bu genelgeyle, Ermenileri ihtilal ve isyana teşvik etmiş ve mezhep farkı gözetmeden Ermenilerin bir araya gelerek okullarda öğretmenlerin, köylerde papazların “Ermenistan” fikrini aşılamalarını, okuma yazma bilmeyenlere okuma-yazma öğretilmesini istedi.

TRABZON

29 MAYIS 1879 - Trabzon Konsolos Muavini Biliotti, İngiltere Dışişleri Bakanı Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Trabzon vilâyetinin istatistik bilgilerini sundu.
Trabzon Konsolos Muavini Biliotti’nin raporu aşağıdadır:
“Marki Salisbury’e
Trabzon, 29 Mayıs 1879
Trabzon eski Valisi Yusuf Paşa tarafından yayımlanan istatistiği sunuyorum. Bu gibi bilgileri diğer kaynaklardan elde etmeye imkân yoktur. Diğer vilayetler de bunun gibi istatistikler yayımlasalar Anadolu hakkında çok faydalı bilgiler elde edilmiş olur. Her ne kadar bu istatistikler bizdeki kadar doğru olamazlarsa da gene de en doğruya yakın kabul olunabilir. ”
Trabzon Vilayeti’nin (13 Mart 1879)’daki bütçesi:
Gelir 38. 180. 120 Krş.
Gider 10. 340. 122 Krş.
Vilayet (Maaş) 2. 155. 395 Krş.
Muvazene 25. 684. 903 Krş.
Nüfus:
Köy 1. 857 Hane 178...33 Toplam Erkek Nüfus 450. 690
Ermeni 18. 954
Rum 66. 828
Müslüman 365.098

31 MAYIS 1879 - Ermeni Patriği Nerses, İngiliz Büyükelçisi A.H. Layard’a bir mektup göndererek, bir Ermeni Genel Valisi’nin idaresi altında Doğu Anadolu’da muhtar bir Ermeni Vilayeti’nin kurulmasını istedi. Patrik’e göre bu vilayet, Avrupa Komisyonu’nun Doğu Rumeli için öngördüğü statüde olmalı idi.

11 HAZİRAN 1879 - İngiliz Elçisi A.H. Layard, Ermeni Patriği Nerses’e verdiği cevapta, Berlin ve Kıbrıs Antlaşması’na göre Padişah’ın Ermenilerle ilgili taahhütlerini yerine getirmesi hususunda elinden gelen gayreti göstereceğini bildirdi.

İNGİLİZ HEYETİ

..HAZİRAN 1879 - İngiltere, Anadolu’da yapılacak reformları yerinde izlemek ve mahallî otoritelere fikir vermek üzere bir heyeti Anadolu’ya gönderdi.
Albay Wilson, İngiltere’nin Anadolu Başkonsolosu unvanıyla merkezi Sivas’ta olmak üzere kendisine bağlı 4 şubeyi (Bursa, Konya, Kayseri ve Kastamonu illeri) idare edecekti. Adı geçen şehirlere atanan İngiliz yüzbaşıları da konsolos yardımcısı unvanıyla konsoloslara yardım edeceklerdi.

19 HAZİRAN 1879 - İngiltere’nin Erzurum Konsolosu Trotter, Salisbury’ye gönderdiği raporunda, Rus işgali sırasında evlerini terk eden Müslüman halkın tekrar evlerine ve yurtlarına dönmeğe başladıklarını bildirdi.

27 HAZİRAN 1879 - Zeytun Ermenileri, yapılması gereken idarî, ekonomik ve sosyal düzenlemeleri isteyen bir dilekçe verdiler.
On bir maddeden oluşan bu dilekçe, Halep Valiliği aracılığıyla Babıali’ye sunuldu. Buna göre:
“1-Zeytun Ermenilerinin vergilerinin azaltılması, beş-altı yıl devlete vergi vermekten affedilmeleri, daha önce yapılan mal varlığı sayımının geçerli sayılmayıp, Türkler ve Ermenilerden bir komisyon kurularak yeni bir mal sayımının yapılmasına izin verilmesi.
2-Temettü vergisinin, birinci madde hükümlerine göre değiştirilmesi.
3-Zeytun Ermenilerinin bedelli askerlik yerine, fiilî askerlik hizmetine alınmaları.
4-Zeytun Ermenilerinin ödenmeyen borçlarının gözden geçirilmesi.
5-Maraş ve Halep hapishanelerindeki tutuklularla dağlarda kaçak olarak bulunanların affedilmeleri.
6- Zeytun’da bir okulun açılması, burada Türkçe ve Ermenice ders verecek birer öğretmenin tayin edilmesi.
7- Zeytun bağcılarından fazla miktarda alınan öşür vergisinde adaletin sağlanması.
8- Zeytun Ermenilerinin Çerkezler ile olan sınır gerginliğinin giderilmesi.
9- Kiracıların serbest gidip gelmeleri için güvenliğin tam olarak sağlanması.
10-Silahlarının geri verilmesi yahut da civardaki Çerkez köyleri halkı ile diğer köylülerin ellerindeki silahların da alınması.
11-Üç yıldan beri Zeytun ve Andırın kazasına bağlı dağlarda yaylamakta olan ve kendilerine zarar veren ve aslında Adana ili sınırları içinde yaşayan aşiretlerden Tacirlü, Bozdoğan, Cerid ve diğer aşiretlerin o bölgeye gelip gitmelerinin yasaklanması istenildi.”

01 TEMMUZ 1879 - Ermeni Patrik’i Nerses, İngiliz Elçisi A.H. Layard’a müracaat etmiş ve Ermenilerin Türkler tarafından tazyik edildiklerini ileri sürerek bağımsız bir Ermeni Eyaleti kurulması hususundaki isteklerini tekrarladı.

09 TEMMUZ 1879 - İngiliz Elçi A.H. Layard, Konsolos Trotter’den aldığı haberler üzerine Babıali’ye verdiği notada, Erzurum’da Ermenilere karşı bir takım baskılara girişildiğini ileri sürerek acele tedbir alınmasını istedi.

12 TEMMUZ 1879 - İngiltere’nin Erzurum Konsolosu Binbaşı Trotter’in, Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Babıali’nin, reform komisyonuna verdiği talimat konusunda bilgi verdi. Talimat, nüfusla orantılı olarak toplumların temsilcilerinden bir komisyon kurulmasını, reformları yapacak vali ile uyum sağlanmasını; polis teşkilatını yeniden düzenlenmesini; mahkeme yargıçlarını değiştirmeyi uygun görürseniz yerine kimlerin getirilebileceğinin de tayin edilmesini; Yasa ve tüzüklerin uygulanması için, mahalli idarecilere ve ileri gelenlere öğüt ve tavsiyelerde bulunulmasının istenildiğini bildirdi.

13 TEMMUZ 1879 - Sadrazam Mithat Paşa ve Dışişleri Bakanı Yusuf Paşa, İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi Alfred Sndison’a giderek, Maraş Mutasarrıfı Mazhar Paşa’yı 14 Temmuz’da görevden alacağını bildirdi.

17 TEMMUZ 1879 - İngiliz Elçisi A.H. Layard, Londra’nın ısrarı üzerine uzun bir bildiriyi Sultan II. Abdülhamit’e takdim etti. Layard, bu yeni takririnde, bir yıl geçmiş olmasına rağmen vaat edilen reformların yerine getirildiğinden dolayı Babıali’yi suçladı ve bu durumda İngiltere’nin de ittifak taahhütlerini yerine getiremeyeceği tehdidini savurdu.

23 TEMMUZ 1879 - Padişah II. Abdülhamit, Sadrazam Hayrettin Paşa’yı azlederek yerine Arifî Paşa’yı Sadaret’e atadı.

03 AĞUSTOS 1879 - Münip Paşa, Maraş Mutasarrıflığı’na atandı.

İNGİLİZ’İN ŞAŞKINLIĞI

06 AĞUSTOS 1879 - İngiltere’nin Anadolu Başkonsolosu Albay Wilson, Lord Salisbury’ye gönderdiği raporunda, güvenlik kuvveti olmadan huzurun olmasına şaşırdığını bildirdi.
Wilson, yaptığı seyahatlerde, son savaşın meydana getirdiği tahribatı yakından gördü. Erkek nüfusun hemen hepsi askere alınmış olduğundan, tarlaları ihtiyar, kadın ve çocuklar ekip biçiyordu. Bir taraftan çekirge akını, bir taraftan kuraklık, mahsulü harap etmişti. İngiliz Konsolosu, ortada doğru dürüst bir emniyet kuvveti olmadığı halde, soygun ve baskınlara rağmen, pek çok köyde asayişin hüküm sürmesine çok şaşırmaktaydı.

06 AĞUSTOS 1879 – İngiltere’nin Anadolu Konsolosu Albay Wilson, Büyükelçi A.H. Layard’a gönderdiği raporunda, “Köylülerin durumu Hristiyan olsun, Müslüman olsun yürekler acısıdır. Hatta Müslümanların çektiği sıkıntı Hristiyanlarınkine oranla daha büyüktür. Çünkü onların şikâyet edecekleri bir merci yoktur ve harbin yükü herkesten çok onların omuzlarına binmiştir” dedi.

14 AĞUSTOS 1879 - Zeytunlu Ermeniler, ikiyüzlü davranmaya devam ederek, bedelli olarak askerlik yapmak istediklerini bildirdiler.

20 ve 31 AĞUSTOS 1879 - II. Abdülhamit, Malatya, Sason ve Mardin sancakları Mutasarrıf yardımcıları ile Zeytun kazası Kaymakam yardımcılığına Ermenilerin itibar ettiği birinin atanması talebine izin verdi. Hristiyan bir memurun atanması Osmanlı kanunlarına göre uygundu.

11 EYLÜL 1879 - Büyükelçi A.H. Layard, Arabistan’daki durumunu yakından görmek amacıyla Ortadoğu’ya bir inceleme gezisine çıktı. Büyükelçi Kudüs’te Ermeni Patriği ile görüştü. Patrik, Ermeniler arasında milliyet bilincinin geliştiğini, Rusya’nın yardımıyla sonuç almak istemediklerini, çünkü Rus nüfuzu altında bağımsızlıklarını kazanamayacaklarını açıkladı. Reformları yapamayan Osmanlı yönetiminde de yaşamak istemediklerini, şimdilik Padişah egemenliği altında muhtar bir Ermeni Devleti’nin temellerini atmak olduğunu ileri sürer. Büyükelçi Layard, şimdilik acele etmemelerini söyler.

..EYLÜL 1879 - Ortadoğu gezisinde bulunan İngiliz Elçi A.H. Layard, Suriye Valisi Mithat Paşa ile ve daha önce Sadrazam olan Rüstem, Sadık ve Hamdi Paşalarla görüştü. Bu valiler, reformları uygulamak istediklerini fakat Babıali’den kendilerine güçlük çıkarıldığını ileri sürdüler.

13 EKİM 1879 - Büyükelçi A.H. Layard, İstanbul’da hükümetin değişeceği dedikoduları üzerine seyahatini yarıda keserek İstanbul’a döndü.

18 EKİM 1879 - Sadrazam Arifî Paşa’nın reformlar konusunda bütçeden hiçbir fon ayırmamış olmasını bahanesiyle azledildi. Yerine Sait Paşa Sadaret’e getirildi.

18 EKİM 1879 - Dâhiliye Nazırlığı’na atanan Mahmut Nedim Paşa, İngiliz Sefaret Müsteşarı Mr. Wood'la görüşerek, Rus taraftarı olmadığını, İngiltere’nin Babıali’yi desteklemesi hatta gereğinde savunması gerektiğini, bunun İngiliz menfaatleri icabından olduğunu söyledi.

İNGİLTERE ISLAHATLARI HATIRLATTI

27 EKİM 1879 - Büyükelçi A.H. Layard, yeni hükûmete verdiği nota ile yapılacak ıslahatları hatırlattı.

29 EKİM 1879 - İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury, Malta’daki İngiliz Filosu’nun Beşik Körfezi’ne gelmesini emretti.

29 EKİM 1879 - Malta’daki İngiliz Filo Komutanı Amiral Hornby, Büyükelçi Layard’a gönderdiği telgraf ile Urla’ya gideceğini, ancak hazırlık için birkaç gün gecikmesinin bir mahzuru olup olmadığını sordu. Bu konuda A.H. Layard’a hiçbir talimat verilmemişti.

29 EKİM 1879 - İngiliz Filosu’nun Boğazlara geleceği haberinin yayılması üzerine Padişah II. Abdülhamit, Büyükelçi Layard’ı çağırarak açıklama istedi.
İngiliz donanmasının Boğazlara geleceği haberi hem İstanbul halkında hem de Padişah çevrelerinde büyük bir şaşkınlık yarattı. Padişah, Layard’ı saraya çağırıp izahat istedi. İngiliz elçisi bu durumun gerek Mahmut Nedim’in kabineye alınması, gerek Safvet Paşa tarafından 21 Ekim 1878’de verilen reform muhtırasındaki taahhütlerin yerine getirilmemiş olmasından ileri geldiğini söyledi. Layard’ın hiçbir talimat almadan verdiği bu cevap Padişah’ı çok telâşlandırdı.

29 EKİM 1879 - Padişah II. Abdülhamit, Sadrazam Sait, Hariciye Nazırı Sava ve Dâhiliye Nazırı Mahmut Nedim Paşaları İngiliz Büyükelçisi Layard’a göndererek, kendisinden Salisbury’nin donanmaya verdiği emri geri alması için Londra’ya yazmasını rica ettiler. Elçi elinden bir şey gelmeyeceğini ve Londra’daki Osmanlı Elçisi vasıtasıyla Salisbury’ye müracaat edilmesini tavsiye etti.

29 EKİM 1879 - Osmanlı Hükûmeti, Londra Büyükelçisi Musurus Paşa’ya talimat vererek Lord Salisbury ile görüşmesi istendi.
Osmanlı Elçisi, Salisbury’ye donanma hareketine son verilmesini ve Osmanlı Hükûmeti’nin politikasının değişmeyeceğini bildirdi. Babıali’nin İngiliz tekliflerini incelediğini ve bazı ecnebi uzmanların yakında Anadolu’da çalışmaya başlayacaklarını umduğunu ilave etti. Salisbury de cevaben, İngiliz Donanması’nın Ege Denizi’ne gitmesine herhangi bir mani görmediğini, donanmaya şu anda Türk Karasuları’na girmemesi için emir verildiğini, fakat gelecek için bir teminat veremeyeceğini, vaat edilen reformlar yapılmayacak olursa İngiliz Hükûmeti’nin politikasını değiştireceğini söyledi.

İNGİLTERE’YE CEVAP

02 KASIM 1879 - Hükûmet, Sait Paşa başkanlığında toplanarak, İngiliz Elçisi’nin notasını görüştü.
Yeni hükûmet, yapılması gereken ıslahatı iki kategoride mütalâa etmekteydi:
1-Antlaşma hükümlerine bağlı olarak ortaya çıkan vaatler dolayısıyla yapılması gereken ıslahat,
2-Devletin kendi iradesi ile yapması gereken ıslahat.
Birinci gruptaki ıslahatta;
1-Doğu Rumeli muhtelif komisyonu,
2-Duyun-u Umumiye,
3-Ermenilerin de oturduğu vilayetlerin idarî ıslahatı,
4-Kıbrıs Antlaşması’na göre Anadolu’da yapılması taahhüt edilen hususlar olmak üzere 4 madde üzerinde toplanmaktaydı.
İkinci grupta da;
1-Gayri Müslimlerin askere ve askerî mekteplere kabulü,
2-Nizami ve Şer’i mahkemelerinin ayrılması,
3-Evkafın mülke tahvili,
4-Her yerde Müslim ve gayri Müslim tebaanın karışık bir şekilde iskânı,
5-Gayri Müslimlerin Rüştiye mekteplerine kabulü,
6- Rüştiyelerde Fransızca okutulması,
7-Yolların tanzimi,
8- Madenlerin ıslahı,
9-Nezaretlerin diğer devletlerdeki gibi yeniden tanzimi, vekillerin vazifelerinin belirlenmesi, maarifin ıslahı,
10-Rüştiyelerin idaresinin Cemaat Meclisleri’ne terk edilmesi, şeklinde sayılmaktaydı.
Hükûmet, Anadolu’da sırf Ermenilerin oturduğu vilayetler için özel ıslahat yapılmasını sakıncalı bulmaktaydı. Yapılacak ıslahatın bütün vilayetlere tamim edilmesinin memleketin selameti açısından daha uygun olacağına karar verildi.

04 KASIM 1879 - Padişah II. Abdülhamit, İngiliz Büyükelçisi A.H. Layard’a bir ültimatom vererek, Salisbury kararından 24 saat içinde vazgeçmediği takdirde Rusya’dan yardım isteyeceğini ve Osmanlı Donanması’na da Boğazları savunmak üzere Çanakkale’ye hareket emrini vereceğini bildirdi. İngiltere bu kararlı tutum karşısında gemilerin Urla’ya gideceğini açıklamak zorunda kaldı.

14 KASIM 1879 - Babıali, İngiltere’nin 27 Ekim tarihli notasına verdiği cevapta, reformlara devam edeceğini bildirdi.

21 KASIM 1879 - İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi A.H. Layard, İngiltere Dışişleri Bakanı Marki Salisbury’e gönderdiği raporunda, Zeytun’daki tutukluların serbest bırakıldığını bildirdi.

25 KASIM 1879 - İngiliz Elçisi A.H. Layard, Padişah II. Abdülhamit’e yeni bir ıslahat programı sundu.
Son derece sert bir dille kaleme alınan istekler 9 maddeden oluşmaktaydı. Daha önceki isteklerden fazla olarak, askerî memurların valiye tabi olması, nüfusu Hristiyan olan kaza ve nahiyelere Hristiyan kaymakam ve müdür tayin edilmesi, Hristiyanların mahkemede şahitliklerinin kabulü, Erzurum’a Hristiyan memurlar tayin edilmesi isteniyordu.

29 KASIM 1879 - Padişah, İngilizlerin verdiği yeni ıslahat programını hükûmete gönderip madde madde görüşülerek cevaplandırılmasını istedi.

01 ARALIK 1879 - Osmanlı Hükûmeti özel olarak toplanarak, İngilizlerin verdiği yeni ıslahat programını görüştü.

03 ARALIK 1879 - Hükûmet, İngilizlerin yeni ıslahat programı konusundaki cevabı Padişah’a takdim etti.
İngiliz tekliflerine karşı daha önce verilmiş olan cevaplar doğrultusunda, her işin başına bir Avrupalı uzman getirilmesi halinde doğacak mahzurlar dile getirilmekteydi. Mahkemelerin ıslahının Padişah’a verilmiş bir hak olduğunu, ... Konsolosların adet haline getirdikleri suiistimallerinin bağımsız mahkemeler tarafından önlendiği için şikâyetçi oldukları vurgulanmaktaydı. Nüfus ekseriyetine göre memur tayinini mahzurlu görmekteydi.


İHTİLALCİ ERMENİ KOMİTESİ

..1880 - Türkiye’de ilk ihtilalci Ermeni komitesi kuruldu.
Berlin Kongresi’nde Ermeni Patriği tarafından uydurma olarak ortaya çıkarılan Doğu illerindeki Ermeni çoğunluğun aslı olmadığını İngiliz Konsolosları’nın raporları ispat etmişti. Bunun üzerine hakiki durumu öğrenmek için bir komisyon işi ele almış ve çok bulundukları illerde bile Ermenilerin üçte bir derecesinde olduğunu tespit etmiştir. Bu suretle Doğu illerinde Bulgaristan’a benzer bir tıkaç hükûmeti kurulmasına imkân olmadığı anlaşılmıştır. Bundan en çok acı duyan, kendilerini Ermeni hükûmetinin adamı gibi gösteren ve çalım satan komitacı ruhlu kimselerle onların yardakçılarıydı...
İşte bunun için öteden beri sözle ve yazıyla Ermeni istiklali fikrinde çalışan tek tük kimseler Türkiye’de sonu silahlı ayaklanmaya varacak bir komite teşkiline, Avrupalıların yardımını kazanmaya karar verdiler.

..1880 - Ermeniler, Erzurum’da “Silahlılar Cemiyeti”ni, Van’da “İttihat ve Halas (Birleşme ve Kurtuluş)” cemiyetlerini kurdular.

..1880 - Ermeniler İstanbul’da “Ermeni Vatanperverler İttihadı” adıyla bir cemiyet kurdular.
Ermeniler, maksatlarını açıkça ilan etmiştir: “Türkiye’de Ermeniler için idarî ıslahat istemek ve yaptırmak, bu gayeye ulaşmak için her türlü vasıtaya müracaat etmek suretiyle hürriyetlerini elde etmek maksadıyla dâhili bir kuvvet yaratmağa çalışmak.”

..NİSAN 1880 - İngiltere’de yapılan seçimleri Türk düşmanı olarak tanınan Gladstone kazandı. Böylece Türk-İngiliz ilişkilerinde yeni bir döneme girildi.
Padişah II. Abdülhamit, İngiltere’deki hükûmet değişikliğinden hiç memnun olmamıştı. Gladstone’un Çar’la anlaşarak Osmanlı İmparatorluğu’nu Rusya karşısında yalnız bırakacağından endişe ediyordu. Bunu Layard’a da itiraf etmişti.

30 NİSAN 1880 - İngiltere’de Gladstone kabinesi iş başına gelince, Padişah II. Abdülhamit, Londra Büyükelçisi Rum asıllı Kostaki Musurus Paşa aracılığıyla yeni hükûmeti tebrik ederken, İngiltere’nin arzu ettiği ıslahatların yapılacağını bildirdi.

04 MAYIS 1880 - İngiltere Başbakanı Gladstone, yapılacak ıslahatlar konusunda Avrupa devletlerini yanına almak için girişimlerde bulundu.
Berlin, Viyana, Petersburg ve Roma’da bulunan İngiliz Büyükelçiliklerine birer talimat yazdırarak, elçilerden, nezdinde bulundukları hükümetlere müracaat etmelerini ve Berlin Muahedesi hükümlerinin tatbiki için Babıali’yi ikaz etmelerini, gerekirse cebrî tedbirlere müracaat edilebileceğini ihsas ettirmek için de müşterek bir teşebbüste bulunmayı teklif etti.

06 MAYIS 1880 - Londra’dan İstanbul’a gelen gazetelerde, ıslahat konusunda yeni bir girişimde bulunmak üzere parlamento üyesi Goschen’in fevkalade elçi sıfatıyla Babıali’ye gönderileceği yazılıydı.

07 MAYIS 1880 - Londra, Büyükelçi A.H. Layard’dan görevini Goschen’e devretmek üzere hazırlık yapmasını istedi. Haberin gizli tutulması istenmesine rağmen, Padişah bu gelişmelerden haberdar olmuştu. Özel elçinin asıl geliş maksadının Mısır’daki gibi malî idare kurmak olduğu şeklinde söylentilerin dolaşması üzerine Layard’dan bilgi istendi.
Layard, Londra’ya yazarak Babıali’nin endişelerini dile getirmiş ve Goschen’in gönderilmesinden vazgeçilmesini istemişti. Bunun üzerine Osmanlı Elçisi Musurus Paşa’yla görüşen Dışişleri Bakanı Granville, özel elçinin maliye ile ilgili herhangi bir görevi olmadığını, ne parlamentoda ne de başka bir yerde Osmanlı Devleti aleyhine tek kelime sarfetmediğini bildirdi.

..MAYIS 1880 - İngiltere’nin diğer Avrupa devletleri nezdindeki girişiminden Osmanlı Hükûmeti’nin haberi oldu. Avrupa’da bulunan Osmanlı Elçileri’nden bu konuda bilgi istenildi. Alınan cevaplarda haberin doğru olduğu anlaşıldı.

18 MAYIS 1880 - İngiliz Dışişleri Bakanı Granville, diğer devletlerle birlikte Babıali’yi tazyik altında tutmak üzere özel olarak görevlendirdiği parlamento üyesi Goschen’e yazdığı talimatta, Babıali’nin 61. maddeye dair hiçbir şey yapmadığını, İngiliz Hükûmeti’nin beklemeye tahammülü olmadığını ve diğer devletlerle birlikte harekete geçerek Osmanlı Devleti’ne gerekli baskının yapılmasını istedi.

YENİ İNGİLİZ ELÇİ

28 MAYIS 1880 - İngiltere Hükûmeti tarafından özel olarak görevlendirilen Büyükelçi Goschen İstanbul’a geldi.

29 MAYIS 1880 - Özel görevli Elçi Goschen, Hariciye Nezareti’nden Padişah’la görüşmek için randevu alınmasını istedi. Padişah, Goschen’in gelişinden hoşnutsuzluğunu belirtmek amacıyla bir süre huzura kabul etmedi.

..MAYIS 1880 - İngiliz Büyükelçi Goschen, Padişah’a sunulmak üzere Kraliçe’den getirdiği mektup ile huzurda yapacağı konuşmanın metnini Babıali’ye verdi.

02 HAZİRAN 1880 - Hariciye Nazırı Sava Paşa, İngiltere Sefaret Baştercümanını çağırarak, Elçi’nin verdiği konuşma metninin resmî görüşmelerde yapılan konuşmalara uymadığını, görüşmenin yapılabilmesi için konuşma metninin düzeltilmesini istedi.

03 HAZİRAN 1880 - Yeni İngiliz Elçisi Goschen, Padişah’ın huzuruna kabul edildi. Konuşma metnini okumayarak konuşmasını şifahi olarak yaptı.
Padişah, uzun bir konuşma yapan Goschen’i sabırla dinledikten sonra, kendisinden talep olunan şeyleri bilmek ve bu konuda kendisine söylenen sözleri hatırlamak için görüşme sırasında sarfettiği sözleri yazılı olarak vermesini elçiden istedi.

09 HAZİRAN 1880 - Padişah, Sadrazam Sait Paşa’yı azlederek, yerine Ticaret Nazırı Kadri Paşa’yı Sadaret’e atadı.

AVRUPALILAR ISLAHAT İSTEDİ

11 HAZİRAN 1880 - İngiltere, Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya ve İtalya Büyükelçileri, Babıali’ye, ıslahat konusunda, aynı mealde fakat ayrı ayrı birer nota verdiler.
Bu devletler Gladstone’un siyasetini körü körüne takip etmek istemeseler de İngiltere’yi tek başına bırakmak da işlerine gelmiyordu. İngiliz Elçiliği’nde ağır bir dil ile hazırlanan bu notalarda, Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi ile Babıali’nin yapmayı taahhüt ettiği ıslahata henüz başlanılmadığını, ancak kendileri tarafından devamlı bir şekilde yapılacak müdahalelerin Babıali’yi harekete geçirebileceğine inandıklarını ifade etmekte ve muhtemel gecikmelerden Babıali’nin sorumlu tutulacağını bildirmekteydiler

25 HAZİRAN 1880 - Erzurum’daki İngiliz Konsolosu Everett, raporunda, Ermenilerin Avrupalıların otonomi için kendilerine yardımcı olmalarını sağlamak için harekete hazırlandıklarını, İstanbul’dan gelen komitecilerin kendilerini yönlendirdiklerini, dışarıdan silah getirttiklerini, Ermeni evlerinin adeta silah deposu olduğunu, yakında ciddî bir karışıklık çıkartacaklarını haber verdi.

27 HAZİRAN 1880 - İngiltere, Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya ve İtalya elçileri tarafından verilen notalar, Bakanlar Kurulu’nda görüşüldü.

05 TEMMUZ 1880 - Büyükelçilerin notasına cevap olarak hazırlanan cevabî nota, Padişah’ın tasdikinden sonra Hariciye Nazırı Abidin Paşa tarafından sefaretlere gönderildi.
Cevabî notada, savaştan sonra içinde bulunulan bunca gaile ve müşkülat arasında dahi Osmanlı Devleti’nin 61. madde hükümlerinin icrasını hiçbir zaman unutmadığı, bilakis Ermenilerin durumlarının ıslahı için yerinde araştırmalarda bulunmak üzere Doğu Anadolu’ya birçok memur gönderildiği ve bu hususlarda her türlü tedbirin alınmış olduğu belirtilmektedir.

22 TEMMUZ 1880 - İngiliz Başbakanı Gladstone, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada, “Osmanlı Devleti devletlerin arzu ettiği ıslahatların hiçbirini yapmadı. ” dedi.
İngiltere Başbakanı Gladstone parlamentoda şöyle diyordu:
“Devletler vaktiyle şöyle demişlerdi: Türkiye’ye ıslahat yapmasını tavsiye edeceğiz, fakat bu ıslahat Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğüne asla zarar vermeyecektir. Bundan ne elde edildi? Osmanlı Devleti yirmi sene sulh içinde yaşadığı halde devletlerin arzu ettiği ıslahatların hiçbirini yapmadı. Yalnız Avrupa’ya, politikasını değiştirmesi gerektiğini anlatmağa muvaffak oldu. Osmanlı Devleti’nin dağılmasından doğacak vahim durumları mani olmayı ne kadar arzu edersek edelim, Türkiye vazifesini yerine getirmediği takdirde toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını yalnız kendi vasıtaları ile muhafazaya mecbur olacaktır.”

..EYLÜL 1880 - İngiliz Elçisi Gladstone, yoğun bir faaliyet göstererek, diğer devlet elçilerini, Babıali’ye müşterek nota verilmesi konusunda ikna etti.


İNGİLİZLERE GÖRE NÜFUS

07 EYLÜL 1880 - İngiltere’nin Erzurum Konsolosu Trotter, Büyükelçi Goschen’e gönderdiği raporunda 6 vilayetteki nüfus durumunu bildirdi. Erzurum’da 202.074 Müslüman Türk’e karşılık 52.341 Ermeni vardı. Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Sivas’ta toplam 1.021. 762 Müslüman Türk nüfusuna karşılık 240. 803 Ermeni bulunmaktaydı.

07 EYLÜL 1880 - İngiliz Elçiliği’nde hazırlanıp, büyükelçiler tarafından imzalanan müşterek nota Babıali’ye verildi. Bu, 05 Temmuz’da kendilerine verilen Abidin Paşa projesine cevap idi.

..EYLÜL 1880 - Babıali’ye nota veren devletler, verdikleri notanın cevabını dahi beklemeden, donanmalarını harekete geçirerek Ülgün sahillerinde bir takım nümayişkâr harekâta başlamışlar ve bu şekilde istediklerini Babıali’ye kabul ettirebileceklerini sanmakta idiler.

12 EYLÜL 1880 - Padişah II. Abdülhamit, reformlar konusunda bir şey yapamadığını ileri sürerek Sadrazam Kadri Paşa’yı azlederek, yerine tekrar Sait Paşa’yı Sadaret’e atadı.

28 EYLÜL 1880 - Sait Paşa Hükûmeti, Elçilerin 07 Eylül tarihli notasını görüşerek, devletlerin teşebbüslerine sebep olacak bütün konuları müzakere etti. Aldığı kararları Padişah’a arz etti.

03 EKİM 1880 - Bakanlar Kurulu, nota cevabında, Padişah’ın istediği bazı değişiklikleri yaparak, Padişah’ın tasdikine sundu. Padişah’ın onayından sonra cevabi nota elçilere tebliğ edildi.

VAN’DA RUS SİLAHI

12 EKİM 1880 - İngiltere’nin Van Konsolosu Yüzbaşı Clayton, raporunda, Rusya Ermenistan’ında Türk Ermenilerine silah göndermek için cemiyetler kurulduğunu ve silahların dağılması için ajanlar angajeedildiğini haber verdi.

16 KASIM 1880- İngiliz Elçisi Goschen, Londra’ya gönderdiği bir telgrafında, Babıali’nin müşterek notaya cevap vermemiş olduğunu iddia etti.
El altından Ermenileri tahrik etmekte olan elçi, telgrafında Ermenilerin sabırlarının taşmak üzere olduğunu, isyana kalkışabileceklerini duyuruyordu.

24 KASIM 1880 - Erzurum’daki İngiliz Konsolosu Everett, Ermenilere Rusya’dan silah yardımı yapıldığını rapor etti. Erzurum’daki Rus Başkonsolosu M. Obermüller’in de Rusya’dan silah yardımı yapıldığı konusundaki haberleri teyit ettiğini, ancak kendi Hükûmeti’nin bu konu hakkında ne düşündüğünü bilmediğini yazdı.

23 ARALIK 1880 - İngiltere’nin İzmir Konsolosu Wilson, çeşitli istihbarata dayanarak kaleme aldığı raporunda, Ermenilerin bir isyana hazırlandıklarını bildirdi. Konsolos, pek çok Ermeni gencinin İstanbul, Tiflis ve Van’a gittiğini yazdı. Ayrıca raporuna Teğmen Herbert Chermside’in bir memorandumunu ekledi. Teğmen bu memorandumunda bir isyan hareketinin Van’da yapılabileceğini, evvelce Türkiye’de görevli olup, Iğdır’a giden Rufrenian isimli bir doktorun karısına gönderdiği mektubun eline geçtiğini, bu mektubunda doktorun Rusya’da Türkiye’ye karşı hazırlanan bir teşkilatın başına geçtiğini belirttiğini kaydediyordu.

ARALIK 1880 - Van’daki İngiliz Konsolosu Clayton, raporunda Rus Konsolosu Kamsaragan ile yaptığı görüşmeyi bildirdi. Rus Konsolosu, Ermenilerin isyana hazırlandıklarını, kendisinin yatıştırmaya çalıştığını söylemiş.

..1881 - Ermeniler Erzurum’da “Şurayı Ali Cemiyeti”ni kurdular. Bir süre sonra bu cemiyet adını değiştirerek “Müdafi Vatandaşlar Cemiyeti” haline getirdiler. Bundan sonra da çeteler teşkil etmeğe başladılar.

05 MART 1881 - Trabzon’daki İngiliz Konsolosu Biliotti, raporunda, Van’da Ermenileri isyana Rus Konsolosu Kamsaragan’ın teşvik ettiğini bildirdi.
Erzurum’daki Rus Başkonsolosu, Biliotti’ye Van’daki Ermeni asıllı Rus Konsolosu Kamsaragan’ın hadise çıkartmaya çalıştığını hükûmetine rapor ettiğini fakat onun yerine kendisinin görevden alındığını söylemiştir.

..MART 1881 - Rus Çarı, bir nihilist tarafından öldürüldü.

..HAZİRAN 1881 - İngiltere, umduğu sonucu alamadan özel olarak gönderdiği Goschen’i geri çağırdı. İstanbul Elçiliği’ne Lord Dufferin atandı.

NÜFUS SAYIMI

05 TEMMUZ 1881 - Osmanlı Hükûmeti Nüfus Sicili Tüzüğü’nü (Sicil-i Nüfus Nizamnamesi) çıkardı. Böylece İmparatorluk nüfusu sayılmaya başlandı. Ancak ulaşım güçlüğü, personel yetersizliği gibi pek çok sebepten dolayı 1893’te tamamlanabildi.

23 AĞUSTOS 1881 - İngiliz Elçisi Lord Dufferin Yarbay Wilson ile Binbaşı Trotter’e yeni bir ıslahat projesi hazırlattı.

29 AĞUSTOS 1881 - İngiliz Elçisi Lord Dufferin, İstanbul’daki elçileri İngiliz Elçiliği’nde toplayarak, onlara, Babıali’ye yeniden müşterek nota verilmesini teklif etti.

..1881 - Sansarsiyan Okulu Mr. Madatiyan tarafından Erzurum’da kuruldu.
Zengin bir Ermeni’nin daveti üzerine sınırdaki merkezi şehirleri ziyarete gelen üç yetkili Ermeni’den birisi olan Mr. Madatiyan Erzurum’da Sansarsiyan Okulu’nu kurdu. Rus Ermenilerinden olan Madatiyan daha sonraları Sansarsiyan olarak ün yapar. 1890’da öldüğü zaman okula üç yüz bin Sterlin bırakmıştı.
Eğitim işleri, özellikle de Sansarsiyan Okulu’nun idaresi için iki cemiyet oluşturulur. Biri İstanbul’da Ermeni Patriği’nin başkanlığı altında, diğeri de Erzurum’da Ermeni Piskoposu’nun başkanlığında. Böylece Sansarsiyan Kolej daha kuruluşundan itibaren kilise patronluğuna girer; dolayısıyla misyonerliğin. Okul Ermeni Patrikliği veya Piskoposluğu’nca yönetilir...
Kolej aslında yatılıdır... Koleje en çok 80 öğrenci kayıt yaptırabilmektedir. Bunların yarısı dar gelirli Ermeni ailelerinden gelmektedir ve para ödeme güçleri yoktur. 50 öğrenci Erzurum’dan diğerleri ise muhtelif çevrelerden gelmektedir... Okula on yaş civarında girilir ve 17, 18 yaşlarında mezun olunur.

09 EYLÜL 1881 - İngiliz Elçi Lord Dufferin, İstanbul’daki elçileri tekrar toplayarak, ilk iş olarak yeni bir müşterek nota ile Babıali’den, Doğu Anadolu’ya bir genel vali atanmasının istenmesini teklif etti.
İngiliz Elçi, ayrıca, 07 Eylül 1880 tarihli müşterek notadaki görüşlerinin değişmemiş olduğunu göstermek üzere, Osmanlı Devleti’nin tazyik edilmesini ve elçilerin müşterek bir proje hazırlamalarını teklif eder.
Elçiler, Dufferin’in tekliflerini hükûmetlerinin tasvibini almadan kabul edemeyeceklerini bildirirler. Uzun tartışmalardan sonra, Rus Elçisi’nin müşterek nota yerine, her elçinin ayrı ayrı ve fakat aynı mealde şifahî olarak Babıali nezdinde teşebbüste bulunulması teklifi kabul edildi.

15 EYLÜL 1881 - İngiliz Elçisi Dufferin, Padişah’ı ziyaret etti. Genel vali konusundaki teklifini tekrarladı. II. Abdülhamit de kendisine bir ay içinde yüksek rütbeli bir memuru görevlendireceğini bildirdi.

İNGİLİZ ELÇİNİN GİRİŞİMİ

01 EKİM 1881 - İngiliz Elçisi Dufferin, diğer elçilerle yeni bir toplantı daha yaptı.
Dufferin, daha önce kendi uzmanlarına hazırlatmış olduğu ıslahat projesini onlara gösterdi. Proje üzerinde yapılan müzakereler sonunda Dufferin ile Rus Elçisi Novikoff’un birlikte bir memorandum hazırlamalarından sonra tekrar toplanılmak kararı alındı.

22 KASIM 1881 - İngiliz Elçisi Dufferin, Rus Elçisi Novikoff’u da yanına alarak Hariciye Nazırı Asım Paşa’yı ziyaret eder ve genel vali konusunu görüşür.
İngiliz Elçisi, Hariciye Nazırı genel sekreteri Artin Efendi ile de görüşür. Ermeni asıllı Artin Efendi, Almanların ısrarı olmadan Padişah’ın Ermeni konusunda hiçbir şey yapmayacağını söyler.

14 OCAK 1882 - II. Abdülhamit, İngiliz Elçisi Dufferin ile yaptığı görüşmede, Berlin Antlaşması’nın Rumeli’ye dair hükümlerinin bütün güçlüklere rağmen yerine getirildiğini... Genel Vali konusunda da uygun bir kimse bulamadığını ileri sürerek kendisine zaman tanınmasını istedi.

28 NİSAN 1882 - İngiliz Hükûmeti, Almanya ve Avusturya Hükûmetleri’ne müracaat ederek, Ermeni ıslahatı konusunda birlikte hareket etmeği teklif etti.

..1882 - Rusya, Ermenilere karşı şiddetini artırmaya başladı. Tiflis’te çıkan Meşak Gazetesi’ni kapattılar.

..1882 - Zeytun’da 8.995 Müslüman ve 6.125 Hristiyan erkek nüfusu bulunmaktaydı. Maraş’ın toplam erkek nüfusu ise 70.173 idi.

02 MAYIS 1882 - Padişah Sait Paşa’yı azlederek, yerine Abdurrahman Nurettin Paşa’yı Sadaret’e atadı.

..1882 - Sivas Valisi Hakkı Paşa, Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği şifreli yazısında Patrikhane’nin devlet aleyhindeki çalışmalarını bildirdi.
Sivas Valisi Hakkı Paşa aşağıdaki hususlara dikkati çekmiştir:
Patrikhane’nin isyana hazırlayıcı genelgeler gönderdiğini; isyanın çıkar yol olmadığını bilen piskoposları işten attığını; altı ilde nüfus sayımı yaptırdığını; çeşitli adlar altında Ermenilerden para topladığını; Rusya’dan silahlı çeteler ile terör estirdiklerini ve komitelerin Patrikhane’ye bağlı olduğunu bildirdi.

ERMENİLER ERZURUM’DA İSYANDA

08 ARALIK 1882 - Ermenilerin Erzurum’da bir isyan teşebbüsünde bulunmalarına rağmen, hükümet kuvvetleri bu olaya el koydu. 40 kadar tutuklama yapıldı.

10 MAYIS 1883 - İngiliz Elçisi, hükûmetinin talimatı gereğince Padişah’ı ziyaret etti. Islahatın yapılmasını istedi.
Elçi bu defa tehdit unsuru olarak 04 Haziran 1878 tarihli Kıbrıs Antlaşması’nı ele aldı. Bu antlaşmanın iki taraflı yükümlülüklerini yerine getirip ıslahat yapmaz ise İngiltere’nin de Türkiye’yi korumak yükümlülüğünü ortadan kaldıracağı tehdidini ileri sürdü.
İngiliz Elçisi’nin tehditleri karşısında gayet soğukkanlı davranan Padişah II. Abdülhamit, İngiliz Elçisi’ne öyle ise Kıbrıs’ta neden hâlâ kaldıklarını sordu.

17 MAYIS 1883 - Almanya Dışişleri Bakanı, Londra’daki elçisine yazdığı talimatta, Dufferin’in teşebbüslerini beğenmediğini bildirdi.
Almanya Dışişleri Bakanı talimatında şöyle diyordu:
“Sultan’ı huzursuz kılmakla İngiltere’nin ne elde edeceğini anlayamıyorum. Ermeni reformu diye adlandırılan hususlar, ideal ve nazarî istekler olup, kongre müzakerelerinde ve parlamentolarda işe yarayabileceği mülahazası ile kendilerine bir yer verilmiştir. Pratik değerleri ve nasıl sonuç verecekleri kuşkulu ve Ermeniler bakımından iki taraflı bir kılıçtır. Bizim görüşümüze göre, Osmanlı yönetiminin hayatiyetini zayıflatmak ve Ermenileri Türkiye’ye birleştiren bağları koparmak İngiliz politikasının bir görevi olmamak gerekir. Bu gibi işlere karışmak sıkıntılı neticeler yaratmak için en iyi yoldur. Avrupa sulhu ve Doğu’nun huzuru açısından Lord Dufferin’in teşebbüsünü bahtsız buluyorum.”

RUSLAR ERMENİ OKULLARINI KAPATTI

..1884 - Rusya, birçok Ermeni okulunu kapattı. Katolikos’luğa da Ermenilerin arzusuna aykırı olan Markar adında bir papaz tayin etti.
Rusya, Tiflis’te ortaya çıkarılan gizli bir cemiyet dolayısıyla Ermenilere zulüm ve işkence başlattılar. O kadar ki, Avrupa’ya kaçamayan Ermeniler, Türkiye’ye canlarını attılar.
Avrupa’daki Ermeniler Paris ve Cenevre’de birer komite merkezi kurarak yayına hız verdiler. Avrupa’da veya Amerika’da tahsil veya ticaret veya sanatla uğraşan Ermeniler, nereli olursa olsun Ermeni istiklaline yardım için zorlanıyordu. İstiklal Ermenilik namına idi. Rusya ve Türkiye ayırt olunmuyordu. Fakat tesir sahası Türkiye’de genişliyordu. Çünkü içten ve dıştan yardımlar Rusya Ermenilerine ulaşmıyordu. Rusya istediği gibi Ermenileri eziyor, buna ses çıkarılamıyordu. Fakat Türkiye’de ses seda çıkmadığı halde Türklere karşı Avrupa basını da alıp veriyordu. İngiltere’deki Hristiyan cemiyetleri Ermeni komitecilerini himayesine almıştı. Bunları siyasi toplantılara, gazetecilere, zenginlere, hükûmet adamlarına tanıtıyorlar ve her türlü yardımlar sağlıyorlardı. Memleketimiz içindeki elçiler ve konsoloslar aynı tempoyla Ermeni davasını ilerletmeye çalışıyorlardı.

..TEMMUZ 1884 - Ermeni lideri eşkıya Babik, 300 eşkıyayı yanına alarak dağa çıktı.
Babik ve arkadaşları Maraş’tan Zeytun’a gitmekte olan üç askerin önünü keserek silahlarını aldı. Eşkıya üzerine 100 asker gönderildi. Çıkan çatışmada bir asker şehit oldu ve birçok asker de yaralandı. Bu olay üzerine 20 Ermeni tutuklandı. Katolik olan Babik, kendi kendini Zeytun Belediye Başkanı ilan etti. Olayda ihmali bulunan Mutasarrıf görevinden alınarak yerine Dede Paşa atandı.

..1884 - Patrik Nerses Varjabedyan öldü.

YENİ PATRİK

..1885 - Nerses Varjabedyan’ın ölümü üzerine Erzurum Piskoposu Harutyun Vehabedyan Patrik seçildi.
Bu adam Türk dostu olarak tanındığı için ne Ermenistancıların, ne de ruhanî başkanlarının ilgisini toplayabildi. Harimyan ve arkadaşları ile özellikle Mateos İzmirliyan ki sonradan Patrik ve Katogigos olmuştur. Ve ötekiler programlarını ve fesatlığı yaymaya devam ediyorlardı.
Harutyun Vehabedyan (1885-1888) Mıgırdiç Hırimyan ve Nerses Varjabedyan’ın takip ettikleri politikayı tasvip etmemiş ve Türkiye Ermenilerinin durumunun ıslahı için Avrupa’dan umut ve medet beklemenin faydasızlığına inanmış idi. Bu sırada, eski Patrik Hırimyan ve arkadaşları programlarına ve bozgunculuklarına devam ediyorlardı.

..1885 - Van’da Ermeniler arasında bazı kıpırdanmalar oldu, fakat yüzyılların kökleştirdiği Türk-Ermeni dostluğu sarsılmamıştı.
Ermeni zenginleri yanlarında hala mutemet olarak Türk bulundurmayı tercih ettiği gibi, Türkler de işlerinde bir Ermeni’yi, Türk’ten farksız olarak kullanıyordu. Hacca giden bir Türk evini-barkını bir Ermeni’ye emanet ettiği gibi, yerinden uzaklaşan bir Ermeni de varını yoğunu bir Türk’e bırakırdı. Türk zenginlerinin çoğunun aşçısı Ermeni’ydi.

..1885 - Avrupa’nın dikkatini çekmek için Van Ermeni Okulu öğretmenlerinden Mıgırdıç Portakalyan adlı bir Ermeni Marsilya’da, Minas Çeraz adlı bir Ermeni de Paris’te Armenia adıyla, birer gazete çıkarmaya başladılar.
Minas Çeraz ayrıca gazetesinden başka konferanslarıyla, nutuklarıyla Ermeni millî davasını tanıtmayı ve Berlin Antlaşması’ndaki 61. maddenin uygulanması için gereken her türlü girişimde bulunmayı üstüne aldı. Bütün Avrupa ve Amerika’nın ilgisini çekmek için her türlü tedbire başvuruldu.
Mıgırdıç Portakalyan’ın babası Mikael Portakalyan, gençliğinde Paris’e tahsile gönderilmiş, dönüşte 1858’de Babıali Tercüme Odası’nda çalışmış, 1886’da Maliye Nezareti danışmanı, sonra da Ziraat Bankası Müdürü olmuştur. Mıgırdıç İstanbul’da Ermeni okullarından birisinde öğrenim görmüş, genç yaşta siyasi faaliyetlere girişmiş, zaman zaman yurt içinde, bazen de yurt dışında Ermeni ayrılıkçı çabalarına katılmıştır. 1885’te Marsilya’da Armenia gazetesini çıkartmıştır. Mıgırdıç Portakalyan’ın çıkardığı Armenia gazetesi ve kendi matbaasında bastırdığı beyannameler Maraş’a gönderilerek dağıtılır. Çukurova’dan ve başka yerlerden Ermeni delikanlılarından layık olanlarının seçilerek Avrupa’ya gönderilmeleri, orada eğitildikten sonra tekrar memleketlerine geriye yollanmaları istenmektedir. Gaye Ermenilerin kendilerini idare etmeleri, diğer bir deyimle bir Ermeni Devleti kurulmasıdır.

ARMENAKAN PARTİSİ

..EKİM 1885 - Mıgırdıç Portakalyan’ın talebelerinden 9 kişi Armenakan Partisi’ni kurdular.
İhtilalci siyasi parti olarak ortaya çıkan ilk teşekkül Armenakan Partisi’dir. Her ne kadar bu partinin kuruluşu ile ilgisi yoksa da Mıgırdıç Portakalyan’ın ismi Armenakan ile birlikte hatırlanır. 1848’de İstanbul’da doğup öğretmen olan Portakalyan, uzun senelerini Van’da kendi açtığı okulunda öğretmenlik yaparak geçirmiş ve ihtilalci bir gençlik yetiştirmiştir.
1885 yılında Van’da oturması yasak edilince o da Fransa’ya gitmiş ve Armenia gazetesini neşretmeye başlamıştır. Bidayette kendisini sadık bir Türk vatandaşı olarak takdim ederken zamanla görüşleri değişip tam bir ihtilalci olmuş ve kan dökmeden hürriyetin kazanılamayacağı sloganını işlemeye başlamıştır.
İşte bu Portakalyan’ın talebelerinden 9 kişi 1885 Sonbaharı’nda, Armenia gazetesi isminden gelme olarak Armenakan Partisi’ni kurdular. Bu 9 kişi Mıgırdıç Terlemezyan (Avetisyan), Grigor Terlemezyan, Ruben Şatavaryan, Grigor Adian, Grigor Acemyan, M. Barutciyan, Gevord Hancıyan, Grigor Beozikyan ve Gareğin Manukyan’dır. Avetisyan’ın bu işin öncüsü olduğu ve Portakalyan ile irtibatı sağladığı sanılır.
Partinin programı elle 7-8 kopya olarak yazılmıştı ve ilk olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra neşredilmiştir.

..AĞUSTOS 1886 - İngiltere Dışişleri Bakanı Rosebery, İstanbul’daki Elçisi Sir E. Tharnton’a gönderdiği talimatta, ıslahat konusunu ele almasını ve 61. maddedeki yükümlülüklerinin hatırlatılmasını istedi.

16 AĞUSTOS 1886 - İngiliz Elçisi Sir E. Tharnton, Hariciye Nazırı Sait Paşa’ya bir memorandum vererek, ıslahatlar konusunda girişimde bulundu.

..AĞUSTOS 1886 - İngiltere’nin Babıali’ye sunduğu memorandum ile ıslahatlar konusundaki girişimi büyük tepki aldı.
Osmanlı Hükûmeti bu girişime büyük tepki gösterdi. Hatta Sadrazam Kâmil Paşa onun geri alınmasını elçiden istedi. Aynı şekilde Almanya ve Avusturya Hükûmetleri de büyük bir tepkiyle karşıladılar. Bu iki devlet derhal İngiltere nezdinde girişimde bulunarak, İngiliz teşebbüsünü önlemeye çalıştılar. Bu sırada İngiltere’de Dışişleri Bakanı değişti. Rosebery’nin yerine atanan Lord Iddesleigh, Alman ve Avusturya elçilerine, talimatın kendisinden önceki Bakan tarafından verildiğini belirterek olayı kapattı.

27 EKİM 1886 - Maraş Komiserliği tarafından ele geçirilen “Ermenistan Evladının İttifaknamesi” adlı yönetmelik Zaptiye Nezareti’ne gönderildi.

İHTİLALCİ KOMİTE

..ARALIK 1886 - Avetis Nazarbekan, Marian Vardanyan ve Gevorg Haraciyan, kendi aralarında üç kişilik bir komite kurarak, kuracakları müstakbel teşkilatın programını hazırlamaya başladılar.
Bilahare ihtilalci Hınçak Partisi’nin programı olarak ilan edilecek bu planın ana hatları şöyledir:
“1-Bugünkü düzen bir ihtilalle ortadan kaldırılmalı ve onun yerine ekonomik gerçeklere ve sosyal adalete dayanan yeni bir cemiyet oluşturulmalıdır.
2- Partinin ilk ve yakın hedefi, Türkiye Ermenistan’ının politik ve millî bağımsızlığını sağlamaktır. Bu hedef gerçekleştirildikten sonra bazı politik ve ekonomik gayelere varılmasına çalışılacaktır. Politik gayeler şunlardır:
-Genel ve direkt oylama yoluyla serbest seçimle seçilecek bir Teşrii Halk Meclisi kurulması,
-Millet temsilcilerinin cemiyetin her sınıfından seçilmesi,
-Geniş bir eyalet otonomisi,
-Geniş bir belde otonomisi,
-Her ferdin her göreve gelebilme hakkı,
-Mutlak bir basın, konuşma, vicdan, toplantı, teşkilâtlanma ve seçim hürriyeti,
-Genel askerlik hizmeti.
3-Ekonomik gayeler, halkın ihtiyaç ve istekleri dikkatle incelendikten sonra tespit edilecektir. Her halde, belirli bir gelir seviyesi üzerinde müterakki vergi uygulanacaktır.
4-Türkiye’de ihtilal yoluyla gerçekleştirilecek olan hedeflere varılmak için kullanılacak metot, propaganda, tahrik, tedhiş, teşkilatlanma ile köylü ve işçi hareketidir.
Propaganda, Hükûmet’e karşı isyanın temel sebepleri ile münasip zamanını halka anlatmak olacaktır. Tahrik ve tedhiş, halkın cesaretini arttırmak için gereklidir. Hükûmete karşı gösteri, vergileri ödememek, ıslahat istemek, aristokrat sınıfa karşı nefret yaratmak tahrikin başlıca yollarıdır. Tedhiş ise halkı korumak ve Hınçak programına itimatlarını elde etmek için başvurulacak bir metottur. Parti, tedhişi Osmanlı Hükûmeti’ne karşı kullanmayı hedef tutmaktadır. Fakat hedef sadece Hükûmet değildir. Hükûmet için çalışan tehlikeli Türk ve Ermeni kişilerle, casus ve muhbirler de hedefler arasındadır.
5- Bu tedhiş hareketlerini yürütmek için özel bir kol kurulacaktır.
6- Parti’de bir merkez komitesi olacaktır. İşçilerden ve köylülerden oluşacak iki geniş ihtilâl grubu kurulacaktır. Bunlardan ayrı olarak gerilla çeteleri teşkil edilecektir.
7-İhtilali gerçekleştirmek için en müsait zaman Türkiye’nin harbe girdiği dönem olacaktır.
8- Süryaniler, Kürtler, Türklere karşı mücadelede kazanılmalıdır.
9- Türkiye Ermenistan’ının bağımsızlığı elde edildikten sonra ihtilal Rusya ve İran Ermenistan’ına teşmil edilecek ve Federatif bir Ermenistan kurulacaktır.”

..AĞUSTOS 1887 - Ermeni Hınçak Komitesi İsviçre’de Cenevre’de kuruldu
Hınçak Komitesi, hayatlarında hiç Osmanlı topraklarına ayak basmamış ve öğretim için Paris’e gönderilen iyi durumda olan Kafkasyalı Ermenilerden Avedis Nazarberg (Avetis Nazarbekian) ve eşi Maro (Marian) Vardaniyan ila aynı amaçla Fransa’da bulunan dört arkadaşı tarafından 1887 yıllı sonlarına doğru İsviçre’de Karl Marx’ın ilkeleri temel tutulmak suretiyle kurulmuştur.
Amaçları önce Türkiye Ermenistan’ını kurmak, daha sonra Rus ve İran Ermenistanları ile birleşerek hür ve bağımsız bir Ermenistan yaratmaktı. Sosyalist-Marksist ve merkeziyetçi bir siyasi programa sahiptiler.
Bu örgütün başında ve üyeleri arasında birçok Rus Ermeni bulunuyordu. Komite merkezi sonradan Londra’ya aktarılmıştır. Gayesinin “Türkiye Ermenistan’ını kurtarmak” olduğunu ifade eden Hınçak Komitesi siyasî programının IV. Kısmı bunun için hangi yöntemlere başvurulacağını bize açıklamaktadır:
“Yakın amaca varmanın tek çaresi, ihtilal yani zor kullanarak Türkiye Ermenistan’ındaki şekli alt üst etmek, değiştirmek, halka genel isyan yoluyla, Türk Hükûmeti’ne karşı savaş açtırmaktır.
Bu faaliyetlerin vasıtaları:
1-Propaganda: Basın, kitap, söz vasıtalarıyla millet arasında, bütün çevrelerde ve özellikle en başta halkın işçi kısmı içinde Hınçak ihtilal fikirlerini yaymak, onların arasında ihtilal teşkilatı kurmak, isyan alayları düzenlemektir.
2-Terör: Türk idarecilerine, hafiyelere, gammazlara, hainlere, ihanet edenlere karşı ceza olarak tedhiş (terör) uygulamak. Terör, ihtilal örgütünün savunması için bir vasıta ve silah olmalıdır.
3-Akıncı alayları teşkilatı: Hükûmet askerlerine... karşı koymak için daima hazır savaşçı bir kuvvettir. Genel isyan sıralarında bu alaylar öncü alayları görevini yapabilirler.
4- Genel ihtilal teşkilatı: Hepsi birbiriyle tam bir birlik teşkil edecek surette bağlı olan, düzenli bir bütünlük gösteren, genel ve ortak bir yönde yürüyen ve aynı taktiği takip eden ve bir merkezî heyet tarafından sevk ve idare edilen çok sayıda düzenli gruplardan oluşmuştur. Türkiye Ermenistan’ında teşkilatın bütün bölümlerinin kuvvet ve yetkileri, Hınçak komitesinin teşkilat ve faaliyetini gösteren özel bir tüzükle tespit edilmiştir.
5- İsyan alayları teşkilatı.
6-Herhangi bir devlet tarafından Türkiye’ye karşı savaş açılması, genel isyan, yakın amacın gerçekleşmesi için en elverişli zaman sayılmalıdır.”

..1888 - Harutyun Vahabdiyan’dan sonra Horen Aşıkyan Ermeni Patriği seçildi.
Bu kişiyi asıl faal olan hizip (parti) Türk dostluğuyla suçluyor ve yerine adı anılan, şöhret tutkunu, çıkarcı ve riyakâr bir kimse olan Narbay’ı geçirmek istiyorlardı.

VAN’DA TUTUKLAMA

29 MART 1888 - Ermeni Agopyan, Lord Salisbury’ye gönderdiği bir mektubunda Van Ermenilerinden 5 kişinin hiçbir suçları olmadan tutuklandıklarını bildirdi.
Agopyan Van Ermenilerinden 5 kişinin hiçbir suçları olmadan tutulduklarını yazıp isimlerini de veriyordu. Agopyan’ın verdiği 5 isimden biri de Mıgırdıç Terlemezyan idi.

..HAZİRAN 1888 - Haçin ve Zeytun’da açlık dolayısıyla Başpiskopos Ohannes imzasıyla Kozan’dan İstanbul Patrikhanesi’ne ve Kilinikyon Efendi’ye çekilen telgrafta Haçin’e yardım edilmesini istedi.

02 TEMMUZ 1888 - Yapılan talep üzerine Adana Valiliği, Haçin ve Zeytun bölgesinde yaşayan Ermenilerin maddî durumu incelendi ve konu Padişah’a arz edildi.

08 TEMMUZ 1888 - Adana’ya gönderilen telgrafta, hasat mevsiminin girmesi sebebiyle Adana ilinin her tarafında mahsulün bol olduğu, Haçin kazasında yaşayan Ermeni halkının fakir olmadığı halde oraya zahire gönderildiği bildirildi.

16 MAYIS 1889 - Armenakan Partisi’ne mensup 3 kişi, Karabet Kulaksızyan, Hovannes Agipasyan ve Vardan Golosyan, Kürt kılığına girerek İran’ın Hatvan köyünden hareketle Van’a gitmek üzere hareket ettiler.

..MAYIS 1889 - Üç Armenakan üyesi sınırı geçerek Van’a doğru giderken Van-Başkale yolunda zaptiyeler tarafından durduruldular. Silahlarını vermek istemeyince ateş açıldı. Golosyan derhal öldü, Agipasyan ağır yaralandı ve Kulaksızyan kaçtı.

28 HAZİRAN 1889 - İngiltere Başbakanı Lord Salisbury, Lordlar Meclisi’nde, Ermeni meselesi ile ilgili sorulan soruya cevap vermek üzere bir konuşma yaptı.
Bu konuşmada, Osmanlı Hükûmeti’ni itham etmenin ispat edilmediğini ve bu ithamın nefretle karşılandığını, İngiltere’nin Osmanlı Hükûmeti’nin iç işlerine karışmaya hakkı olmadığını, onların emellerine alet olunmaması gerektiğini söyleyerek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışılamayacağını önemle vurgulandı.

..TEMMUZ 1889 - Nazarbekyan’ın adamlarından Ruben Hanazad İstanbul’a geldi ve buradan Anadolu’ya giderek çeşitli şekillerde Hınçak derneğine bağlı ihtilal hücreleri kurdu.

ERZURUM’DA AYAKLANMA

..ŞUBAT 1890 - Ermeniler Erzurum’da ayaklandılar.
Hınçakların maksadı korkunçtu. İstanbul’da bir Amerikan eğitim müessesesi olarak kurulan Robert Kolej’in ilk müdürü Dr. Cyrus Hamlin’e bir Ermeni ihtilalci şunları söylemişti: “Hınçak birlikleri Türkleri öldürmek fırsatı arayacaklar, onların köylerini yakacaklar ve sonra dağlara kaçacaklar. Tahriklere tahammül edemeyen Müslümanlar bunun üzerine müdafaasız Ermenilere saldıracaklar ve onları o derecede barbarlıkla kıyıma uğratacaklar ki Rusya, insanlık ve Hristiyan medeniyeti adına, ülkeye girecek ve burasını ele geçirecektir.”
Dr. Hamlin bu inanılması güç vahşi tasavvura karşı çıkınca, Ermeni ihtilalci sözlerine şöyle devam etmişti: “Biz Ermeniler serbestlik istiyoruz. Avrupa Bulgar tedhişine ses verdi ve Bulgaristan’a serbestlik sağladı. Milyonlarca kadın ve çocuğun acı haykırışları ve kanlarının akması üzerine bizim de sesimizi duyacaktır... Biz ümidimizi kaybettik. Bunları yapacağız.”

İHTİLALCİ TAŞNAK KOMİTESİ

..1890 - Ermeni Taşnaksutyun Komitesi Kafkasya'da kuruldu.
Taşnaksutyun kelimesi Ermenicede federasyon manasına gelmektedir. Özellikle Rusya’dakiler olmak üzere çeşitli Ermeni gruplarının bir araya gelmesiyle ortaya çıktığı için bu partiye federasyon ismi verilmiştir. Kelime Türkçede kullanılırken kısaltılmış ve değiştirilmiş, kısaca “Taşnak” denmiştir.
Hınçak Komitesi’nde liderlik mücadelesi başlayınca, bu durumdan memnun olmayan bir grup 1890'da Turuşak (Bayrak) isimli bir gazete yayınlamışlar ve aynı isimle bir örgüt kurmuşlardı. Bu örgüt bir süre sonra aynı yıl içinde (Taşnaksutyun-Taşnaksayan) “ERMENİ İHTİLAL CEMİYETLERİ İTTİFAKI” adı altında büyük bir örgütü, “İhtilal Komitesi”ni meydana getirmişlerdir.
Taşnaksutyun Komitesi'nin en önemli emri şuydu: “Türk’ü her yerde, her türlü şerait altında vur. Mürtecileri, ahdinden dönenleri, Ermeni hafiyelerini, hainleri öldür. İntikam al.” Bu emirle hiç bir şeyden habersiz Müslüman Türk ve Kürt köylerini, acımasızca yapılan baskınlarla Ermeni çeteleri tarafından silahlarla taranmış ve yaşlı sayısız kişi öldürülmüştür.
Rusya’nın himayesinde bir Ermenistan fikrini güden Hınçaklara nazaran, Taşnakların asıl amacı –hiç olmazsa kurtuluş yıllarında- bağımsızlıktı. Bunu Rus taraftarı Ermeniler istemiyorlardı. Osmanlı Ermenistan’ına bağımsızlık, Ruslara Akdeniz yolunu kapatmak demek olurdu. Taşnaksutyun Trabzon, İstanbul ve Van’da merkezler kurarak ilk defa Türkiye’de örgütlenmeye başladı... Faaliyetini özellikle propaganda üzerinde yoğunlaştıran Batı bürosu, ilkin Paris’te, daha sonra Londra, Brüksel, Berlin, Leipzig, Cenevre, Roma ve Milano’da örgütlenerek, gerek Avrupa kamuoyu ve gerek karar vericileri üzerinde etkili olmaya başladı. Doğu bürosu ise, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tedhiş ve isyan hareketlerini planlamak ve uygulamakla yükümlüydü. Demek ki amaçları açısından aradaki farka rağmen, Taşnaklar da Hınçaklar gibi, hareket yöntemi olarak terörü benimsemişlerdi.

..1890 - Romantik duygularla kurulan Taşnak Partisi ilk programını Rusya’da kurulu olan Halkın İradesi örgütünden almıştır.
Komitenin kurucuları arasında bulunan Christopher Mikaelyan bu Rus örgütünün prensipleri olan sınıf ve sosyalizm Taşnak Partisi’nin programının ana ilkelerini oluşturuyordu.
Taşnak Partisi veya Komitesi kendisini sosyalist-demokrat, sosyalist-ihtilalci, milliyetçi, âdem-i merkeziyetçi olarak tanımlanmasına rağmen tam bir terör örgütü olarak karşımıza çıkmaktadır. Parti bayrağı olarak kalem, kürek ve hançerin kompoze ettiği bir amblem kullanılmıştır. Kalem aydınları temsil ederken kürek işçileri, hançer ise savaşçıları ve fedaileri sembolize ediyordu.

..1890 - Taşnak Komitesi kurulunca bir beyanname yayınladı. Bu beyanname ile bütün Ermenilere ihtilal için görev verildi.
Taşnak Komitesi’nin kurucusu olarak Krisdapor Mikaelyan’ın adı geçer. Bu adam, Ruslar’ın Narotno Volets teşkilâtından yetişmiş biriydi.
Taşnak Komitesi Türkiye’deki Ermenilere hitaben ilk beyannamesini kuruluş yılı olan 1890’da yayınlandı. Müşterek düşmana karşı birleşilmesi tavsiye edilen bu beyanname şu satırlarla sona eriyordu:
“Gençler! Her yerde yüksek mefkûrenin müdafii olan sizler de halkla birleşin.
Zenginler! Siz de halkın düşmanlara, Kürt beylerine karşı göğüslerini müdafaa edebilmeleri için silah almalarını sağlayın.
Ermeni kadını! Sen de bu mukaddes işe ruh ver.
Din önderleri! Hürriyet askerlerini takdis ediniz.
Beklenecek zaman değil. Toplanınız, vatanın kurtarılması işini kahramanca ileri götürelim. ”
Taşnakların ikinci beyannameleri ümit ve cesaret aşılamak gayesini taşımaktadır:
“Müthiş savaş zayıf imanlılara şimdiden ümitsizlik veriyor. Bunlar ‘Ermeni ne yapabilir? Ne topu, ne askeri, ne de koruyucusu var’ diye soruyorlar.
Aynı hisle, aynı ruh hali ile silahlanmış olarak Ermeniler birleşir ve savaşa hazır olurlarsa, artık buna karşı hiçbir şeyin değeri olmaz. Düşmanın ne orduları, ne topları, ne de yabancı yardımı.”
Üçüncü beyanname ise artık isyan çığlıklarıyla doludur:
“Ermeni arkadaşlar, ümitle, imanla sönmez bir aşk yarasıyla gece gündüz hazırlanınız.
Biz de Türkiye Ermenistan’ındaki kardeşlerimize umumi isyan işareti verelim.”

ERZURUM’DA RUS SİLAHI

20 HAZİRAN 1890 - Erzurum’da bulunan Saint Asalyan Kilisesi’nde, Ermenilerin Rusya’dan getirdikleri silahlar yakalandı.
Erzurum Valisi Samih Paşa’ya ildeki Ermenilerin Rusya’da silah getirdikleri ve bunları Sanasaryan Okulu ile kiliselere gizledikleri ihbar edildi. Bunun üzerine asker polis arama yapmak istedi. Durumdan haberdar olan komiteciler ateş açtılar, bir subayla iki asker yaralandı, bir polis de şehit düştü. Elebaşıları bütün Ermeni Dükkânlarını kapattırdı, ayinleri yasakladı kiliseler çan çalmadı. Ve dört gün böyle devam etti. Bu arada komite liderlerinden Gergesyan’ın kardeşinin ateş açması üzerine devriye gezen iki asker öldü. Çatışma genişledi. 100 Türk ve Ermeni öldü. 200 de yaralı vardı. Yapılan aramalarda silah ve el bombaları bulundu.
Ermeniler, Erzurum’da beklenen sonucu elde edemediler. Fakat bu ilk adımdı.

..HAZİRAN 1890 - Olaylar üzerine Erzurum Rus Konsolosu aracılık yapmak istedi.
Erzurum’daki konsoloslara gizlice raporlar veren komitecilerden Arslanyan ortadan kaybolmuştu.
Rus konsolosu, Vali Samih Bey’i ziyaret ederek:
-“Böyle asi bir halkı Rusya’da olsa mutlaka kırarlar.” dedi.
Aynı konsolos, kendisiyle görüşen Ermeni komitecilerine de:
-“Türkiye gibi vahşi bir hükümetin idaresi altında yaşamağa değmez.” diyordu.
Ermeni komitecilerinin iyi bildiği bir gerçek vardı: Anadolu’nun hiçbir vilâyetinde Ermeniler nüfusun çoğunluğunu teşkil etmiyorlardı. Böyle olunca hak iddiaları da çok zorlaşıyordu. Tek çare, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması için fırsat kollayan Avrupa devletlerini Ermenilerin zulme uğradığı propagandası ile kendi taraflarına çekmekti. Bunun için de büyük propaganda yapılması, küçük hadiselerin dahi dehşetli olaylarmış gibi duyurulması gerekiyordu.

KUMKAPI’DA OLAY

15 TEMMUZ 1890 - Ermeniler Kumkapı’da yaptıkları gösterilerle ihtilal provası yaptılar
Kumkapı’daki Ermeni Patrikliği kilisesinde ayin yapılırken Hınçak Komitesi üyeleri harekete geçtiler. İhtilal bildirileri dağıtıldı. Ve bunlar kürsüden de okundu. Patrik Hınçak’ın isteklerini de kapsayan bu bildiri ile Saray’a, Abdülhamit’e götürülmek istendi. Yolda askerlerle çarpışıldı, kan döküldü. Tamamiyle gafil avlanmış olan İstanbul Polisi Nazırı Kâmil Bey görevden o gün alındı. Yerine Nazım Bey getirildi. Karışıklık bastırıldı, genişlemesine imkân verilmedi. Yakalananlar mahkeme önüne çıkarıldı.

30 TEMMUZ 1890 - Osmanlı Hariciye Nezareti, yayınladığı bir tamim telgrafla Kumkapı olayını Sefaretlere bildirdi. Olayda sadece Jandarma Binbaşısı Server Bey’in vurularak şehit düştüğünü kaydetti.

02 AĞUSTOS 1890 - New York’ta ikamet eden Ermeniler, İtirenstarhol adlı yerde komitacı Gabriel başkanlığında toplanarak Ermenileri savunmak için hükûmet başkanına bir dilekçe vermeyi kararlaştırdılar. Komitacılar dilekçelerinde Osmanlı Devleti’ne baskı yapması için Amerika’nın İstanbul’daki elçiliğine emir vermesini istediler.
New York’ta yapılan toplantı gazetelerde ilan edildi ve yayınlanan makalelerde, Osmanlı topraklarındaki Ermenilerin zor durumda oldukları anlatıldı. Yazılarda, Osmanlı topraklarındaki Ermenilere zulüm ve haksızlık yapıldığı Erzurum’da 400 Ermeni’nin öldürüldüğü, Ermenilere yardım etmeleri için hükümet başkanına dilekçe verildiği ve dilekçenin hükümetçe kabul edildiği gibi konular açıklandı.

20 AĞUSTOS 1890 - Gazeteler Kumkapı olayları sanıklarına ait “Askeri Mahkeme”nin kararlarını yayınladı.
Kumkapı kilisesi karışıklıklarının elebaşılarından Artin Cangülyan, İmparatorluk topraklarından bir kısmını parçalamak ve Osmanlı vatandaşı Ermenileri devlete karşı isyana kışkırtmaktan idama mahkûm edilmiştir. Bunların arasında Rum asıllı iki kişi de vardır. 16 kişi de beraat etmiştir. Bu resmî tebliğde bu gibi suçların dünyanın her yerinde idamla cezalandırıldığını belirtmekte fakat Abdülhamit’in, Cangülyan’ın idam cezasını ömür boyu hapse çevirdiği de kaydedilmektedir. Yalnız duyuruda şu ihtar da yapılmaktadır: “Bundan sonra bu gibi suçlarda mahkemenin vereceği ceza aynen yerine getirilecektir.”

..AĞUSTOS 1890 - Vatanperver Cemiyeti, Amerika’daki Ermenilere imzasız mektup göndererek herkesin 25-50 dolar kadar yardım etmelerini istedi.
Gabril’in idaresinde olan bu cemiyet, yardım kabul ederken, yardım etmeyenleri de uyardı. Ayrıca yardımda bulunmayan Amerika’daki Ermenilerin isimlerini Hükûmet nezdinde küçük düşürmek için Ermeniyan gazetesinde yayınlanacağı tehdidinde bulundu.

ERMENİ OLAYLARI ANADOLU’YA KAYDI

..1890 - Ermeniler, İstanbul’da bir sonuç elde edemeyince, hareketlerini Anadolu’ya kaydırdılar.
Faaliyetleri devam ederken, Ermeni zenginlerinden bir hayli para sızdırmışlar, kendilerine taraftar olmayan veya hakkıyla yardım etmeyen Ermenileri dövmüşler, yaralamışlar, öldürmüşlerdi. Artık Ermeni komitecilerinin, Ermeni cemaati üzerindeki tahakkümü zulüm halinde dönüyordu.
O tarihlerde Ermenilerin nispeten toplu bulundukları Kayseri, Develi, Yozgat, Çorum, Merzifon, Aziziye gibi şehir ve kasabalarda komitecilerin faaliyeti gittikçe artıyordu. Merzifon’daki merkezden idare edilen çeteler postaların yolunu kesiyor, posta sürücüleri ve zaptiyeler öldürülüyor, birçok günahsız Türk katlediliyordu. Maksat, Devletin müdahalesini celbetmek, bu suretle yeni hadiseler çıkararak Avrupa’da zulüm ve işkence, hatta katliam propagandasına hız vermekti. Babıali oyuna gelmemeğe dikkat ediyor, fakat ölen ölüyordu.
Bu havalide bulunan Dr. Green, Dr. Fransworth ve Dr. Dodd’un ifadelerini havi bir mektupta, bölgedeki Ermeni komitecilerinin korkunç faaliyeti anlatılarak, günahsız Ermeni halka dahi zulmettikleri ileri sürülüyor, Ermeni meselesi hakkında Avrupa’nın dikkatini çekmek için yazın yeniden silahlanıp dağa çıkacakları bildiriliyordu. Doktorların belirttiklerine göre, Müslüman ahali büyük sıkıntı içinde bulunuyordu ve onları müdafaa edecek kimse yoktu. Ermeni komitecilerini ise Rus ajanları idare etmekteydi.

07 EYLÜL 1890 - Ermeni Hınçak gazetesi, Kumkapı olayları sonrasında, “Ermeniler nihaî gayelerine aykırı düşecek Avrupa’nın bütün tekliflerini reddedeceklerdir ve bu dava için kanlarının son damlasına kadar mücadeleye hazırdırlar.” diye yazdı.

26 EYLÜL 1890 - Üçüncü Kumkapı kilisesinde Ermeniler yeni olaylar çıkardılar.
Ayini yöneten Başpapaz Sayas üzerine bu defa ateş edildi. On kişi yakalandı ve bunlardan 4’üne idam cezası verildi. İkisi 7, dört kişi de 5’er yıl hapse mahkûm edildi. Bunların da Hınçak Komitesi üyesi oldukları anlaşıldı.

ERMENİ’DEN ERMENİ’YE CEZA

..1890 - Ermeniler, Ermeni meselesine yüz vermeyen Ermenilere ceza vermekten kaçınmadılar.
Anadolu’daki Ermeni hareketleri devam ederken, bir taraftan da İstanbul’da komitecilere fazla yüz vermeyen Ermeniler hunharca imha ediliyordu. Meselâ Avukat Haçik, Gedikpaşa Kilisesi Başpapazı Dacad Vartabet, tüccar Karagözyan, kandilci Onnik, Apik Uncuyan, polis Markar, Meclisi Ruhanî üyesi Mampre Vartabet, Hacı Dikran, Mıgırdıç Tütüncüyan sokaklarda katledilenlerden bir kısmıydı.
Ermeni komitecilerinin elinden yalnız silahsız Müslüman halk değil, kendi soydaşları ve dindaşları olan Ermeniler de çok çekiyorlardı.
Bu saldırılar o kadar ileriye gitti ki, nihayet İstanbul’daki Ermeni Patriği Aşıkyan dahi, komitecilerin suikastine maruz kaldı.
Suikast hakkında Fransa’nın İstanbul’daki Elçisi Cambon, Fransa Dışişleri Bakanlığı’na şu bilgiyi vermişti:
“Cambon’dan Casimir Perler’ye,
Geçen Pazar günü Patrik Aşıkyan icraî ayinden sonra Patrikhane’ye dönmek üzere Kumkapı Kilisesi’ni terk ederken 18 yaşında bir Ermeni genci, tabancası ile nişan alarak üstüne birkaç kere ateş etmiştir. Silah bozuk olduğundan Patriğe hiçbir kurşun isabet etmemiştir. Patrik bayılmış ve ikametgâhında tedavi edilmiştir. Genç Ermeni karakola götürülmüş ve cinayetin sebebi hakkında sorguya çekilince, Aşıkyan’ın Ermenilerin düşmanı olduğunu, hükûmete durmadan ihbarlarda bulunduğunu ve Ermenilerin de milleti bu adamdan kurtarmak için yemin ettiklerini söylemiştir.”

13 EKİM 1890 - Fransa’da çıkan Meyanet gazetesinde, Ermeniler isyan ederek Zeytun’da Türk askerlerini katlettiği yazıldı.

20 EKİM 1890 - Sultan Abdülhamit, Ermenilere bazı ıslahatları yapmak üzere bir “irade” yayınladı.
Hâlbuki Sultan Abdülhamit ve etrafındakiler, talep edilen “reform”ların Ermenilere tatbik edildiği takdirde, Müslüman ahaliye nispetle çok küçük bir zümre teşkil eden bu Hristiyan kavmin geniş imtiyazlara sahip olacağı kanaatinde idiler. Bu “imtiyazları” elde eden Ermenilerin git gide Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Rusya’nın kucağına düşeceğine de muhakkak nazarı ile bakılmakta idi. Mamafih Sultan II. Abdülhamit, Ermenilere bazı ıslahat yapmak taraftarı gibi ve bu amaçla 20 Ekim 1890 tarihinde bir “irade” ısdar etmişti; fakat az önce söylenen açıklamalarla bu “reform”lar boyuna geciktirilmekte idi.

ALTI İLDE NÜFUS

..1890- Doğu Anadolu’da seyahat eden ve Ermeniler ile ilgili yaptığı araştırmaları yayınladığı eserinde H. F. B. Lynch, 6 ildeki nüfus durumunu da vermiştir.
Lynch’in 1890 yıllarına ait verdiği rakamların sonucu şöyledir: Erzurum’da 428.495 Müslüman Türk’e karşılık 106.768 Ermeni; Van’da 52.229 Müslüman Türk’e karşılık 75. 644 Ermeni; Bitlis’te 145.454 Müslüman Türk’e karşı 97.184 Ermeni; Harput’ta 182.000 Müslüman Türk’e karşı 93.000 Ermeni; Palu’da 45.580 Müslüman Türk’e karşı 15.150 Ermeni yaşadığı tespit edilmiştir.

..1891 - Doğu Anadolu’daki Ermeni tedhişlerine karşı “Hamidiye Alayları” kuruldu.
Hamidiye Alayları Osmanlı Sultanlarından İkinci Abdülhamit Han tarafından Doğu Anadolu’nun sosyal, siyasi ve iktisadi hayatını düzenlemek için kurulan bir teşkilattı. Rus, İngiliz yayılma politikası ve azınlıkların faaliyetlerine karşı Erzurum-Van ve Mardin-Urfa hattında 1891 tarihinde kurulan Hamidiye Alayları, merkezi otoriteyi tesis etmek, Doğu’da Osmanlı Devleti’nin faal bir rol oynayabileceği yeni bir sosyo-politik denge kurmak, aşiretlerden askerî güç olarak faydalanmak ve Ermenilerin faaliyetlerine engel olmak, bölgede Müslümanlar lehine güç dengesi temin etmek, Rusların saldırısından ve İngiliz politikasından Doğu Anadolu’yu korumak ve İslam birliği politikasını yürütmek amacıyla yükümlü bulunuyordu.
Doğu Anadolu’nun sosyal ve iktisadî meselelerinin hallinde büyük rolü olan Hamidiye Alayları, siyasi bakımdan emperyalist devletlerin, azınlıkların hedefi haline gelince, İkinci Abdülhamit Han’ın iktidardan uzaklaştırılmasının ardından İttihatçılar tarafından lâğvedildi.
... Ermeniler, Türklere olduğu kadar Kürtlere de saldırıyor, bu havaliyi boşaltıp kaçmaları için akla hayale gelmedik hareketlere girişiyorlardı. Bu yüzden Kürtler kendilerinin silahlandırılması için II. Abdülhamit Han’a artarda müracaatta bulunuyorlardı. Nihayet Padişah, “Hamidiye Alayları” adını taşıyan Kürt süvari birliklerinin kurulmasına izin verdi. Bu olayların subaylıklarına tanınmış Kürt Beyleri tayin edildi. Bu beylerin subaylığı, yalnız kendi birlikleri içinde geçerli olacaktı.
Hamidiye alaylarının kurulmasında gözetilen faydalar şunlardı: Türk Silahlı Kuvvetleri Ermenilere karşı gerilla harekâtı ile yıpratılmayacak, Ermeni çetelerine karşı muntazam birlikler kullanılmayıp Ermenilerin Avrupa’daki propagandalarına bir ölçüde engel olunacak, nihayet o bölge halkı kendilerini korumak imkânına kavuşacaklardı.

05 HAZİRAN 1891 - Taşnakların faaliyete geçmekte yavaş olduklarını ileri sürerek Hınçaklar, federasyonla (Taşnaksutyun ile) ilgilerini kestiler.

09 AĞUSTOS 1892 - Londra ve Marsilya Ermeni Komiteleri Birleşik Sekreterliği, Adana bölgesinde bulunan Ermenilere, nasıl hareket etmeleri konusunda talimatlar gönderdi.
Bu talimatta, faaliyetlerin ihbarcılardan nasıl korunacağına dair broşürler gönderildiği, Müslüman ve nihilist komiteleri hakkında edinilen bilgilerin kendilerine verildiği ve hareketlerinin çok gizli tutulması gerektiği belirtilirken yapılacağı da ayrıntılarıyla anlatıldı.

..AĞUSTOS 1892 - Taşnaklar, bir genel kongre toplanmasına karar verdiler. Parti’nin resmî organı olarak Droshak gazetesinin de neşrine başladılar.
Taşnakların programı bu 1892 toplantısında ortaya çıktı.
Program, Parti’nin isyan yolu ile gayesine erişmek için, ihtilalci gruplar kuracağını göstererek, Rus nihilistlerinin yolundan gidileceğini belli ediyordu.
Kullanılacak metotlar da şu şekilde tespit ediliyordu:
- Çeteler teşkil etmek ve onları faaliyete hazırlamak.
- Her yola başvurarak halkın maneviyatını ve ihtilalci faaliyetini arttırmak.
- Halkı silahlandırmak için her yola başvurmak.
- İhtilal komiteleri teşkil edip, aralarında sıkı irtibatı temin etmek.
- Kavgayı teşvik etmek ve Hükûmet yetkililerini, muhabirleri, hainleri, soyguncuları yıldırmak.
- İnsan ve silah nakliyatı için ulaştırmayı sağlamak.
- Hükûmet müesseselerini yağmalamak ve harap etmek.

KONYA’DA OKUL

..1892 - Ermeni H. Stefanos Cenanyan Konya’da Apostolik Enstitü Okulu’nu kurdu.
Ermeni H. Stefanos Cenanyan Tarsus Saint Paul Enstitüsü’nde öğretim elemanıdır. Oradan ayrılıp Konya’ya gelir ve misyonerlerden bağımsız bir Ermeni okulu olan Apostolik Enstitü’yü kurar. Okul yabancı dilde eğitim yapmaktadır. 1897’de resmen tanınır. Bütün mesele Ermenilerin bağımsız bir devlet olmalarıdır. Enstitü de bu uğurda canla-başla çalışır. Cenanyan, bununla yetinmez Maraş, Tarsus, Sivas başta olmak üzere bu yörede dört tane yetimhane kurar. Ermeni cemaatini teşkilatlandırmak için de 11 ayrı cemiyet teşekkül ettirir.

..1892 - Taşnaksutyun Komitesi ilk toplantısını Tiflis’te yaptı.
Bu toplantıya Türkiye’de açtıkları şubelerinden İstanbul, Trabzon, Van, Erzurum, Dersim, Muş ve Bitlis gibi birçok yerden delege katıldı.
Bu toplantıda “Türkiye’de isyanlar çıkarılması, hainlere, casuslara, hafiyelere, devlet adamlarına suikastlar hazırlanması ve silah gönderilmesi, silah kullanma talimleri yapılması, gençlerin ve bütün Ermeni milletinin isyana hazır olması...” kararlaştırıldı.

16 EKİM 1892 - Ermeni çetecileri Van’da polis memuru Nuri Efendi’yi öldürdüler. Bu bilgi Louise Nalbandian tarafından bastırılan (The Armenian Revolutionary Movement) kitabında yer almaktadır.

02 ARALIK 1892 - İngiliz ve Ermeni Cemiyeti’nin ortaklaşa tertiplediği bir miting Londra’da yapıldı.

ERMENİ İSYANLARI

06 OCAK 1893 - Ermeni İhtilalcileri, Merzifon, Kayseri, Yozgat, Çorum, Amasya, Develi, Boğazlıyan, Azizeye ve Talas’ta isyana başladılar.
Bu isyan hareketlerinin bir yıldan beri hazırlanmakta olduğu anlaşıldı. Hınçak, merkezini bir yıl önce Atina’ya taşımıştır... Hareketin yönetildiği diğer bir merkez de Merzifon’da Amerikan Koleji idi. Başkanı ise bu okulun öğretmeni olan Protestan Ermeni Karabet Tomayan’dır.
İsyan hareketi Merzifon, Kayseri, Yozgat, Çorum, Amasya, Develi, Boğazlıyan, Azizeye, Talas ve daha bazı kasabalarda 06 Ocak gecesi patlak verdi. Hınçak İhtilalcileri bu defa Müslüman halkın da ayaklanmaya katıldığı hissini yaratmak istediler. Cami duvarlarına varıncaya kadar yapıştırılan yaftalardan bir kısmı altında (Vatan Severler Müslümanlar Komitesi) imzası görülüyordu. Bu yaftalarda Abdülhamit aleyhine ağır sözler vardı. Daha büyük ikinci bir yaftada ise, Müslümanların kurtuluş çarelerini arayan Hindistanlılar tarafından hazırlandığı ilan ediliyor ve bunda Abdülhamit’e karşı isyan isteniyordu.
Bu ara bölgede posta sürücüleri saldırıya uğradı, cinayetler işlendi, soygunlara girişildi.

22 MART 1893 - F. Stevenson, Avam Kamarası’nda, Osmanlı Hükûmeti tarafından Katogikos Krimiyan’ın Kudüs’e ikamete memur edilmesini, Maraş ve Zeytun murahhaslarının hapsedilmesinin Berlin Antlaşması’nı ihlal anlamına gelip gelemeyeceğini sordu. Dışişleri Müsteşarı Sir Edward Grey, bu soruya verdiği cevabında, böyle bir haberin Dışişleri Bakanlığı’na ulaşmadığını ve gerekli incelemenin yaptırılacağı hususunda İngiltere Hükûmeti’nin Padişah’a güvendiğini söyledi.

..NİSAN 1893 - Padişah II. Abdülhamit, ilan asma sebebiyle çeşitli vilayetlerde tevkif edilen Ermeniler için bir genel af ilan etti ve bunlar serbest bırakıldılar.

..MAYIS 1893 - Kayseri, Merzifon, Yozgat, Çorum, Amasya ve çevresinde isyana kalkışan Ermeni çetecileri yakalanarak, yargılanmaları Ankara İstihat Ceza Mahkemesi’nde başlatıldı.
İsyan hareketinin başlaması ile Avrupa’da bilhassa İngiliz gazetelerinde “Ermeni Katliamı” konulu yayınlara girişildi. Ayrıca Anadolu’nun birçok illerinde Ermenilerin çoğunlukta oldukları, buralarda Ermeni yönetimi altında ayrı bir yönetim kurulması ileri sürüldü.

..HAZİRAN 1893 - Kayseri, Merzifon, Yozgat, Çorum, Amasya ve çevrelerinde isyan eden Ermenilerin mahkemesi sona erdi. İngiliz Elçisi, isyancıların serbest bırakılması için Babıâli’ye baskıda bulundu.
Ankara’da duruşmalar devam ettiği sıralarda, İstanbul’daki İngiliz Elçisi, Londra’dan aldığı emirle Babıali nezdinde devamlı girişimde bulunuyordu. İsyana katılan Ermenilerin serbest bırakılmalarını sağlamaya çalışıyordu. Haziran’da Ankara Mahkemesi kararları açıklandı. 15 isyancı idama 30 isyancı da çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Bunlardan 5’i idam edildi. İsyanın başı olan Karabet Komayan ile yardımcısı Ohannes Kayayan, İngilizler baskısı nedeniyle affedildi ve bunlar Londra’ya giderek Hınçak içinde daha geniş bir şekilde etkinliklerine devam ettiler.

SASON

..HAZİRAN 1893 - Ermeni Çeteleri Sason’da (Taluri’de) toplandılar. Durumdan endişelenen hükûmet, Taluri’ye askerî birlikler gönderdi.

30 HAZİRAN 1893 - Ermeni Çeteleri, Sason’da (Taluri’de) isyan denemesinde bulundular. Çıkan çatışmalar üç saat sürdü.

11 TEMMUZ 1893 - Tarik Gazetesi, Ermeni isyan hareketleri konusundaki Avrupa gazetelerinin yayınlarına cevap verdi.

21 TEMMUZ 1893 - Merzifon Amerikan Koleji Müdürü Dr. George F. Herrick, Daily News gazetesinde yayınlanan yazısında, Amerikan mekteplerinde Ermeni ihtilalcilerin bulunduğu bahanesiyle Osmanlı Hükûmeti’nin din ve vicdan özgürlüğünü kısıtladığını, eğitimin gelişmesine engel olunduğu, bazı Ermenilerin dış güçlerin etkisinde kalarak devlete bağlılığın sınırı aştıklarını ve ihtilali teşvik eden afişleri gördüğünü ifade etti.

27 TEMMUZ 1893 - İstanbul’da yayınlanan Sabah Gazetesi, Ermenilerin Kayseri, Yozgat, Çorum çevrelerindeki isyan hareketlerinden kapalı bir şekilde bahsetti.

NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI

17 AĞUSTOS 1893 - Sadrazam Cevat Paşa, peyderpey gelen nüfus sayım neticelerini bir araya getirerek ciltli halde Padişah’a takdim etti.
Bu nüfus sayımı daha öncekilerden çok farklı ve oldukça detaylı bilgiler vermektedir. Erkek ve kadınlar ayrı tespit edildiği gibi, halk Müslim ve gayri Müslim oluşlarına ve gayri Müslimlerde mezhep farklarına göre ayrı ayrı tespit edilmiştir. Nüfus idaresinin hazırlamış olduğu bu bilgiler, Ticaret Nazırlığı tarafından derlenerek, “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’nin 1313 senesine mahsus istatistik-i umumiyesi” adı altında 1895 yılında yayınlanmıştır.
Bu istatistiklerdeki rakamlar kesin ve güvenilir kabul edilmiş olup, çeşitli meselelerin çözümünde bunlardan yararlanılmıştır. Hata payının oldukça az olduğunu tahmin ettiğimiz bu istatistikler, diğer kaynaklarla mukayese edildiğinde gerçeklere yakınlığı daha iyi anlaşılmaktadır. Ayrıca, bu sayımlar sırasında gerek ordunun personel ihtiyacı, gerek ise vergi ihtiyacı hükûmeti mecburen gerçekçi davranmaya zorlamıştır. Aksi halde hükûmet kendi kendini aldatmış olurdu. Bu bakımdan 1881-1893 arası yapılan sayımlar, kanaatimizce 19. Yüzyılın en doğru istatistikleridir.
1893 tarihli nüfus tahrir neticelerine göre 6 vilayetin nüfus durumları şöyledir: Erzurum’da 445.548 Müslüman Türk’e karşı 101.138 Ermeni; Van’da 59.412 Müslüman Türk’e karşı 60. 448 Ermeni; Bitlis’te 167.054 Müslüman Türk’e karşı 101.358 Ermeni; Harput‘ta 300.188 Müslüman Türk’e karşı 73. 178 Ermeni; Diyarbekir’de 289.591 Müslüman Türk’e karşı 46.823 Ermeni; Sivas’ta 766.558 Müslüman Türk’e karşı 116.545 Ermeni yaşamakta idi. Bu altı ilde toplam olarak 2.028.351 Müslüman Türk’e karşılık 499.490 Ermeni bulunuyordu.

..EYLÜL 1893 - Ermeni çeteleri Merzifon’da güvenlik kuvvetlerine ateş açarak 25 askerin ölümüne sebep oldular.
Komitacılar Merzifon’daki faaliyetlerini sürdürmekteydiler. Nihayet 1893’ün Eylül ayında bu merkezin çalıştığı ev öğrenildi ve basıldı. Evin içindeki Ermeniler ateş açtılar ve baskını yapanlara bomba attılar. Askerler arasından 25 kişi öldü ve yaralandı. Neticede içerdekilerin 4’ü ölü, diğer 4’ü sağ olarak ele geçirildi.

..ARALIK 1893 - Ermeniler Yozgat’ta ayaklandılar. Askerin üzerine ateş açtılar. Olay büyümeden bastırıldı.

Dr. HAMLIN, ERMENİ CİNAYETLERİNİ ANLATTI

23 ARALIK 1893 - Robert Kolej’in kurucusu Dr. Hamlin’in Boston Congregationalist Journal gazetesinde yayınlanan mektubunda, Ermeni komitecilerinin cinayetlerini anlattı.
Bir Ermeni komitacısı ile konuşan Dr. Hamlin Ermeni ihtilalcilerinin metodunu şöyle açıklıyordu:
“İmparatorluğun her yerinde örgütlenen Hınçak çeteleri Türkleri ve Kürtleri öldürtmek, köylerini yıkmak için fırsat gözetecekler sonra dağlara kaçacaklardır. Bunun üzerine, kuduran Müslümanlar ayaklanarak savunmasız Ermenilere saldıracak ve bunları öylesine bir canavarlıkla öldüreceklerdir ki, Rusya, insanlık ve Hristiyanlık uygarlığı adına memleketi işgal etmek üzere ileri atılacaktır.”
Dr. Hamlin’in bu planı, “tasavvurlanabilecek en insafsız ve en şeytanî plan” olarak adlandırması üzerine, Komitacı şu cevabı verir: “Kuşkusuz, size böyle görünmektedir. Fakat biz Ermeniler, özgürlüğümüzü kazanmaya kesin kararlıyız. Avrupa, Bulgaristan’la yapılan korkunç şeylerle ilgilendi ve bu memleketi kurtardı. Milyonlarla kadın ve çocuğun kanlarıyla yükselecek olan bizim sesimize de kuşkusuz kulak verilecektir.”

..1894 - İngiltere’nin Van Konsolosu, Ermenilerin çok bulunduğu bölgelerde seyahat yaptı. Bu gezi, Ermeni isyanlarının ilk ateşleyicisi oldu.
Bu seyahat, özellikle Sasun olaylarının önemli sebeplerinden biridir. Ermeni halkı, konsolosun dolaşmasını, Osmanlı otoritelerine mukavemete geçilmesi için bir işaret gibi telâkki etti. Merkezi Tiflis’te olan Hınçak cemiyetinin ajanları da sınırı geçerek Osmanlı Ermenileri arasında yayıldılar ve isyan saatinin gelmiş olduğunu ihtar ettiler. İsyan sahası olarak Bitlis vilayetinde Sasun kasabası seçildi.

28 MART 1894 - İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi Currie, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği raporunda, “Ermeni ihtilalcilerin hedefi karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini temin etmek ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahale etmesini sağlamaktır.” dedi.

27 NİSAN 1894 - Ermeni komitecileri, istedikleri faaliyeti göstermiyor kanaati ile Patrik Horen Aşikyan’a başarısız bir suikast teşebbüsünde bulundular. Patrik sadece yaralandı. Saldırgan Ermeni tutuklandı. Bu olaydan sonra Patrik istifa etti.

..1894 - Ermeni Patrik Horen Aşıkyan’ın istifasından sonra İstanbul Ermeni Patrikliği’ne Mısır’ın eski Patriği Mateos İzmirliyan seçildi.
Hınçak Komitesinin baskısıyla İstanbul Ermeni Patrikliği’ne seçilen Mateos İzmirliyan daha sonra komitenin başkanlığını da üzerine aldı. Böylece Ermeni Patrikliği’yle Hınçak Komitesi aynı lider yönetiminde birleşti. Bu tarihten itibaren Komite Osmanlı topraklarının her tarafında faaliyetlerini yoğunlaştırdı. İzmirliyan, Patrikliği döneminde Ermeni toplumunu Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırma gayretleriyle şöhret kazandı. Ve kendisine Ermenilerce “Demir Patrik” unvanı verildi.
Mateos İzmirliyan’ın (1894-1896) Patrik seçilmesi, Hınçakları sevindirmişti. O, komitelere bağlı ve üye olan memurları da hizmetine aldı. Kendisi, sadece ihtilal ve isyan fikrini yaymakla kalmıyor, hükûmetin yaptığı bütün işleri en ağır bir dille eleştiriyor, İngiliz Büyükelçiliği’ne ve Londra gazetelerine raporlar gönderiyordu.

İNGİLİZ PROFESÖR: ERMENİLERİ HAYALDEN UYANDIRIN

04 HAZİRAN 1894 - İngiliz Profesör Arminius Vambery, İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury’ye gönderdiği mektubunda, Ermenileri hayallerinden uyandırmak gereğini açıkladı.
Profesör Arminius Vambery İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury’ye şunları yazıyordu:
“...Anadolu’dan etnik dağılımı incelendiğinde bir aç yüz Ermeni için binlerce Müslüman’ı feda edebileceğimiz gerçeği unutulmamalıdır. İnsancıl çabalarımız sonucu çok büyük bir adaletsizlik ve lüzumsuzluk ortaya çıkabilecektir. Üstelik Mezopotamya’ya inmek isteyen Rusya’ya Kuzeydoğu Anadolu’nun kapılarını açarak Büyük Britanya'nın sömürgeci çıkarlarını tehlikeye atmış olmaz mıyız? Olaya İngiltere’nin açısından baktığımda, ben bir Ermeni Devleti'nin kurulmasına yönelik her adımı İngiltere'nin hayati çıkarlarına yönelmiş günahkâr bir hücum olarak nitelendiriyorum. Bu sebeple, ister muhafazakâr olsun, ister liberal İngiltere’nin tüm vicdanlı devlet adamları Ermenilerin bu ham hayallerine dur demek zorundadırlar... Her zaman birleşik kitleler halinde yaşayan Rum, Roman, Bulgar ve Sırpların durumu seyrek gruplar oluşturan dağınık Ermeniler için taklidine cesaret edilecek bir örnek olamaz.”

04 AĞUSTOS 1894 - Ermeniler, Tokat’ta posta arabasını basıp soydular. Çıkan çatışmada bir jandarma eri şehit edildi.

SASON İSYANI

08 AĞUSTOS 1894 - I. Sason isyanı başladı. Ermeniler, Rusların, İngilizlerin kışkırtmasıyla Sason’da isyan ettiler. Bölgede oturan Müslüman halka saldırarak havaliyi boşaltıp kaçmaları için çok ağır şiddet eylemlerinde bulundular. 4 ilçe merkezi, 30 köy yerle bir edildi.
Sason, bugün Siirt ilçesine bağlı bir ilçemizdir. O günkü sivil örgüte göre, yönetim ve adli işleri dolayısıyla Siirt’e bağlı, Muş’a 14 saat uzaklıkta, Mutki ve Garzan’a komşu bir ilçe idi. İlçe halkının beşte birini Ermeniler oluşturuyordu. Sason, Genç ve Kulp kasabaları arasında 80 km uzunlukta Taluri vadisi uzanmaktadır.
Sason isyanı sırf yabancı müdahalesini davet etmek maksadıyla Hınçak Komitesi’nce tertip ve asıl adı Hamparsun Boyacıyan olan Murat denilen kana susamış bir canavar tarafından tatbik edilen bir plan ile yapılmıştır.
... Bu isyan, Ermeni komiteleri ve patrikhanesi aracılığıyla her tarafa pek kanlı ve heyecanlı bir şekilde yayıldı. Avrupa’nın muhtelif başkentlerinde Ermeniler lehinde mitingler, parlamentolarda görüşmeler yapıldı.
Bu isyanda Ermeniler çoluk çocukları çıkılmaz sarp dağlara bırakarak 3.000 kişiden ibaret kuvvetleriyle Muş kasabasını basmak istediler, fakat başarılı olamadılar. Ellerine düşen bütün Müslümanların dinlerini tahrik ettiler ve kendilerini korkunç şekilde öldürdüler. Genç çocukları diri diri yaktılar. Kadınları köyden dışarı çıkarıp ırzına geçtiler. Gözleri oyularak, kulaklarına kurşun dökülerek ve kesilerek en canavarca harekette bulundular.
İsyan kısa sürede bastırıldı.
Başarılı olamayan Ermeni komitecileri Türk kıyafetine girerek kendi soydaşlarını öldürmeye, sonra da “Bakın Türkler şu kadar Ermeni’yi kesti” diye propaganda yapmaya başladılar. İşin acı yönü şudur ki, isyanı başlatan Hamparsun, 1908 yılında Meclisi Mebusan’a Kozan Milletvekili olarak girdi.

14 AĞUSTOS - 22 AĞUSTOS 1894 - Askerî birlikler Sason ve Taluri çevresinde Ermeni eşkıyalarını aradı ve bölgeyi eşkıyadan temizledi.
İngiltere’nin kışkırtmasıyla ortaya çıkan isyanın bastırılması için Osmanlı Devleti gerekli önlemleri almaya karar vermiş ve harekete geçmiştir.
14 Ağustos’tan 22 Ağustos tarihine kadar çevredeki dere, dağ ve ormanlar aranmış, eşkıyadan temizlendikten sonra Taluri’ye gitmişlerdir. Yol boyunca Anduk dağını kuşatan ve keşif yapan askerî birliklere, Ermeni köylerinden ateş açılması üzerine bir yüzbaşı ile dört er şehit olmuş, on er de yaralanmışlardır. Köylerin daha önce ailelerini dağlarda emin yerlere sakladıkları anlaşıldığından, köylerin top ateşine tutulmalarında bir sakınca görülmemiş ve buralara saklanan 5-6 yüz askerlerin kendilerine çok iyi davranıp yiyecek içecek vermeleri üzerine, Hamparsun Boyacıyan’ın saklandığı yeri haber vermişler, hatta yakalanması için kılavuzluk etmişlerdir.
08 Ağustos 1894’te Sasun’da (Sason’da) Şenik köyünde birkaç koyunun Kürtler tarafından kaldırılması üzerine Ermeniler, ele geçirdikleri Müslümanları katletmeye başladılar. Diğer köylerde de vergi vermemek ve hükümet memurlarına serkeşlikte bulunmak gibi pasif bir mukavemet de zaten mevcut olduğu için silahlı ayaklanma süratle gelişti. II. Abdülhamit, isyanın şiddetle bastırılması için Dördüncü Ordu Komutanlığı’na emir verdi. Emir yerine getirilirken gerçekten de çok şiddetli davranıldı ve birçok Ermeni kırıldı. Tamamen yabancı tahriki neticesinde meydana gelen bu Sason olaylarına Avrupa, Ermeni katliamı adını koydu. Ve sorumluluğu Abdülhamit II.’ye yükledi.

..AĞUSTOS 1894 - Ermeniler Londra, Amsterdam ve Paris’te mitingler yaparak, Sason’da çıkardıkları isyandan sonra, Osmanlı Devleti’nin kendilerine dokunmaması için büyük devletlerin müdahalesini istediler.

İNGİLİZ BASKISI

..AĞUSTOS 1894 - İngiltere, Sason olaylarından sonra Osmanlı Devleti’ne baskı yapmaya başladı.
İngiliz Elçi Sir Philip Currie, isyan konusunda bir anket yapılmasını ve suçluların cezalandırılmasını istedi. Ama Rusya, Almanya ve diğer devletler bu fikre katılmadı. Bundan cesaret alan II. Abdülhamit, Sason olaylarının sorumlusunun Ermeniler olduğunu belirterek, Hınçak Cemiyeti Başkanı Nazar Bek’in Londra’da yaptığı yoğun temasların açıklanmasını istedi. Buna rağmen İngiliz Elçi, anket fikrinde ısrar ederek isyan bölgesine İngiliz konsolosu ile ataşemiliterini göndermeye kalkıştı. Padişah da eski Sadrazam Kâmil Paşa’yı elçiye göndererek Ermenilerin katledilmeleri için herhangi bir emir vermiş olmadığını, şiddetle hareket edilmiş olmasına sebep, başkâtibin telgrafına koymuş bulunduğu bir kelimenin sebep olduğunu, anket işinde Fransa ile İngiltere elçiliği temsilcilerinin de iştirak etmelerini muvafık gördüğünü bildirdi. Anket komisyonu, Ermeni olaylarının mesuliyetini Babıali’ye yükletti. Böylece hem Hristiyan kamuoyu tatmin edilmiş hem de İngiliz ve Rus ajanlarının Ermenileri tahrik etme hususundaki faaliyetleri gizlenmiş oldu. Buna rağmen, Rusya ve Fransa İngiltere gibi düşünmüyor, muhtar bir Ermenistan’a taraftar olmadıklarını gizlice bildiriyorlardı. II. Abdülhamit de, en çok Rusya ve Almanya’ya güvenerek İngiltere’nin isteklerine karşı hissedilir bir direniş göstermeye başladı. Padişah’ın bilhassa, Rusya’ya ve Almanya’ya meyletmesi, İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki siyasetinde hâsıl olmaya başlayan tahavvülü daha keskin bir hale getirdi.

23/24 AĞUSTOS 1894 - Hamparsun Boyacıyan yakalandı.
Hamparsun Boyacıyan’ın bulunduğu yerin sarılıp ele geçirilmesi sırasında iki er şehit olmuş, altı er de yaralanmıştır. 24 Ağustos 1894 gününe kadar süren arama çatışmalarda Ermeni birlikler çok kayıp vermişlerdir.

..AĞUSTOS 1894 - Van İngiliz Konsolosu Holward, incelemeler yapmak için Sason’a gitmek istedi. Hükûmet, bu adamı, isyanın körükleyicisi olarak tanıdığı için gitmesine izin vermemiştir.

ERMENİLER’İN 20 BİN ÖLÜ YALANI

..EYLÜL 1894 - Ermeni isyanları üzerine Ermeni teşekküller, yaptıkları propagandalarda 20 bin Ermeni’nin öldürüldüğü haberini yaydılar.
İngiltere’de kurulmuş olan “Anglo-Armenian Committe” ve “Evangelical Alliance” gibi teşekküller Ermeniler lehine propagandaya başlayarak 25 köyün tahrip edildiği ve 20.000 Ermeni’nin öldürüldüğünü etrafa yaydılar. Osmanlı Hükûmeti, Avrupa büyük devletlerinin Erzurum konsoloslarının da katıldığı bir tahkik komisyonunun bölgede inceleme yapmasına izin verdi. Komisyon çalışmaları sonunda Ermeni zayiatının dünya halk efkârına çok mübalâğalı bir şekilde duyurulduğu anlaşıldı.

..EYLÜL 1894 - Sason isyanından bir ay sonra Diyarbakır’da da Ermeni olayları başladı. Ermenilerden 120 isyancı öldürülerek isyan bastırıldı.

..EYLÜL 1894 - Ermeniler Urfa’da olay çıkardılar. Kars ve Van’da depo ettikleri silahlar ele geçirildi.

..1894 - Ermenilerin çıkardıkları isyanın çıkış sebeplerini araştırmak üzere bir komisyon kurulmasına karar verildi.
Sultan Abdülhamit, isyanın çıkış sebeplerini araştırmak ve suçluları tespit etmek üzere, bir tahkik komisyonu kurulmasını kararlaştırmış, soruşturmanın adaletle yapıldığında şüphe bırakmamak maksadıyla da, bir konsolosun komisyona katılmasını ABD’den istemiştir. Amerikan hükûmeti bu isteği kabul etmedi. Fakat İngiltere’nin Erzurum’da konsolos bulunduran devletlerin komisyona birer temsilci yollamasına dair teklifi Babıali’ce uygun görüldü.

16 KASIM 1894 - Padişah II. Abdülhamit, Alman Elçisi ile yaptığı görüşmede, çıkan olaylarda, Rus Ermenilerini tahrikçi olarak gösterdi.
Padişah Elçi’ye özetle şöyle der:
“...Ermeni tahrikçileri Rus Ermenilerini vergi vermemeye ve memurlarla Müslümanlara karşı şiddet göstermeye teşvik ettiler. Açıktan açığa ayaklanan Ermeniler, son derece zalim davranmışlar, müdafaasız Türkleri parçalamışlar, ateşe verilen barutla onlara işkence etmişlerdir. Ermenilerin gözle görülen amaçları Türkleri kışkırtmak ve ondan sonra kendilerini bastırmak için üzerlerine kuvvet gelince zulüm gördüklerini ileri sürerek Avrupa ve bilhassa İngiltere’nin merhametini üzerlerine çekmektir. ‘Bulgaristan mezalimi’ efsanesinin yenilenmesi sayesinde Ermeniler Balkanlılar gibi bir çeşit muhtariyet kazanmak istiyorlar. Fakat Ermeniler hiçbir yerde toplu değildirler ve çoğunluğu teşkil etmezler. Dolayısıyla haklı olarak muhtariyet isteyemezler. Ermeniler Van’daki İngiliz Konsolosu’nun güya ülke ve halkı tetkik amacıyla yer yer dolaşmasından cesaret almışlardır. Bu, onlara konsolosun kendilerini desteklediği kanaatini vermiştir. Ayrıca “kızıl elbiseliler”in, yani İngilizlerin yakında kendilerini kurtarmaya geleceği propagandası Ermeniler arasında pek fazla yayılmıştır. Türk kılığına girmiş pek çok Ermeni yakalanmıştır. Bunlar, Ermenileri öldüren tahrikçilerdir. İngiliz Elçisi’ne Ermeni öldürmüş bazı Türklerin isimleri verilmişti. Fakat ben ona ispat ettim ki, bilakis bu ismi verilmiş Türkler, Ermeniler tarafından öldürülmüşlerdir. Ordunun binlerce Ermeni’yi öldürdüğü yolundaki söylentiler iftiradan ibarettir. Bununla birlikte inceleme yaptıracak ve icap ederse cezalar verdireceğim.
Duydum ki, İngiltere büyükelçisi oraya inceleme için ‘ataşemiliteri’ni göndermek istiyormuş. Bunu asla tasvip edemem. Zira orada bir İngiliz subayının görünmesi Ermenilerin en açık şekilde isyan etmelerine sebep olacaktır. Yemin ederim ki, Ermenilerin haksız tazyikine katiyyen boyun eğmeyeceğim. Muhtariyete götürecek ıslahatı kabulden ise ölmeyi tercih ederim.”

İNCELEME KOMİSYONU

27 KASIM 1894 - İsyan bölgesinde inceleme için Padişah’ın isteğiyle kurulan “İnceleme Komisyonu” yola çıktı.
Hükûmet gazetelerde bir tebliğ neşrederek, komisyonun Ermeni çeteleri hakkında incelemede bulunacağını ilan etti. Bunu duyan İngiltere Dışişleri Bakanı, Osmanlı Elçisi’ni çağırtarak, sert bir dille, İngiliz kamuoyunun ve hükûmetinin istediklerinin Ermeni eşkıyasının tahkiki olmadığını, Ermenilere zulmedenler hakkında inceleme yapılması olduğunu söyler.
Padişah, İngiltere’nin bu sert tutumu karşısında yeniden Almanya’ya başvurur. Ermeni işleri konusunda büyük devletlerin bir teşebbüsü olursa Almanya’nın onlarla beraber olmamasını ister.

..KASIM 1894 - İngiltere, Babıali’ye karşı protestoda bulundu. Ayrıca İstanbul’daki Elçi, “Ermeni Vilayeti” dediği Doğu vilayetlerindeki valilerin azlini ve İngiliz Konsolosları’nın da dâhil olacağı tarafsız bir İnceleme Komisyonu’nun kurulmasını istedi.

08 ARALIK 1894 - İngiltere, Fransa ve Rusya’ya müracaat ederek Ermeni işinde birlikte hareket etmeyi teklif eder. Teklifini yalnız bu iki devlete yapmış olmasının sebebini de Erzurum’da yalnız bu iki devletin konsolosunun bulunduğunu gösterdi.

04 OCAK–21 TEMMUZ 1895 - Sason olaylarını incelemek üzere Osmanlı Hükûmeti, Erzurum’da bulunan İngiliz, Fransız ve Rus Konsolosları’nın da katılmalarıyla kurduğu komisyon toplantılarına başladı. Bu komisyon altı ay incelemelerde bulundu. Bu 6 aylık süre içinde 108 toplantı yaptı, 190’dan fazla şahit dinledi.

ERMENİLER TÜRKLERİ KATLETTİ

28 OCAK 1895 - İngiltere’nin Erzurum Konsolosu M. Graves, raporunda, Hınçak Komitesi’nin faaliyetlerini ve Müslümanları katlettiklerini bildirdi.
İngiltere’nin Erzurum Konsolosu M. Graves’in raporunda Hınçak Komitesi’nin faaliyetlerinden uzun uzadıya bahsedildikten sonra şöyle deniliyor: “...Bunların amacı bir memnuniyetsizlik manzarası yaratmak, Türk Milleti ve Hükûmeti’ni bir misillemeye çekmek, böylece Ermeni cemaatinin uydurma yakınmalarına ve bunlara bir çare bulma zorunluluğuna devletlerin dikkatini çekmekti... Üzülerek söylemek gerekir ki, bu kışkırtmalar ve karışıklıklar durmamıştır. Sırf Ermenilerin öldürülmesine yol açmak için her yerde Müslümanlar kitle halinde öldürülmüşlerdir. Bu karışıklıkları çıkartanların bağlı bulundukları komitelerin cinayet plânları hazırlanmakta oldukları, Avrupa başkentlerinde hiç kınanmamıştır...”

17 NİSAN 1895 - İngiltere, Fransa ve Rusya’nın İstanbul’daki büyükelçileri, İngiliz Hükûmeti’nin teşebbüsüyle bir araya gelerek, Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi gereğince Doğu Anadolu’nun altı ilinde, yani Erzurum, Bitlis, Van, Sivas, Harput ve Diyarıbekir’de yapılacak ıslahatın esaslarını tespit çalışmalarına başladılar. Üzerinde anlaştıkları metni, Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya elçilerine de bildirip onların da muvafakatini aldılar.

28 NİSAN 1895 - İsyanları kışkırtanların İngiliz ve Rus memurlarının olduğunun ortaya çıkması, yakalanan çetelerin ellerinde bulunan silahların Rusya ve İngiltere tarafından verilmiş olmasının anlaşılması bu iki devleti telâşa düşürdü. Bunun üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Kimberly, İstanbul’daki elçisine verdiği talimatta Babıali’den bazı isteklerde bulunmasını istedi. İngiliz Elçi Currie, ilk iş olarak elçilik ataşemiliteri Albay Chermsid’e bir ıslahat projesi hazırlattı.

11 MAYIS 1895 - Büyük devletlerin büyükelçileri, İngiliz Elçi Currie tarafından hazırlanan Doğu Anadolu’nun altı ilinde yapılacak ıslahat ile ilgili metni, bir memoranduma ekli olarak yarı resmî mahiyette olması için sefaret baştercümanları aracılığıyla önce Mabeyn-i Hümayun Başkâtipliği’ne sundular.

12 MAYIS 1895 - İngiliz Elçisi Currie önderliğinde Fransız ve Rus Elçileri, hazırlanan reform tasarısını Babıali’ye verdiler. Aynı gün tasarı Almanya, Avusturya ve İtalya elçilerine de verildi.

23 MAYIS 1895 - İngiliz Elçisi Currie, Fransız ve Rus elçilerine bir yazı göndererek, Babıali’nin teklifleri kabuldeki yavaşlığı dolayısıyla Anadolu vilayetleri için bir Avrupalı genel komiserin tayinini diğer iki büyükelçi ile birlikte istemeye hükûmeti tarafından memur edildiğini bildirdi. Fakat Fransız ve Rus elçileri bu yola gitmeyi kabul etmediler.

03 HAZİRAN 1895 - Babıali, büyük devletlerin elçilerine verdiği cevabî notasında, Osmanlı tebaası Hristiyanların da görevlendirileceğini bildirdi.
Doğu Anadolu’daki altı ilde merkezin idarî askerî, malî ve adlî yetkilerini sınırlandıran ve Ermenilere imtiyaz tanıyan kırk maddelik Islahat Projesi’ne Babıali’nin cevabı gecikti. Padişah Rumeli’de Hristiyanlara tanınan hakların kötüye kullanıldığı ve yabancı devletlerin müdahalesine vesile teşkil edildiğini unutmamıştı. Bu itibarla, Doğu Anadolu’yu “Balkanlaştıracak” imtiyazların Ermenilere verilmesine razı olamazdı.
Babıali’nin cevabî notasında, yapılacak ıslahatın Osmanlı tebaasının yalnız bir kısmı değil, fakat bütünü için geçerli olması gerektiği bildiriliyor, kanunların adaletle tatbik edileceği, göçebe aşiretlerin disiplin altında tutulacağı, her vilayetin Müslüman ve Hristiyan nüfusu nispetinde Osmanlı tebaası Hristiyanların da tayin olunacağı açıklanıyordu.

İNGİLTERE VE RUSYA’DAN BASKI

04 HAZİRAN 1895 - İngiltere’nin Petersburg Büyükelçisi Sir Frank Lascelles Rusya Dışişleri Bakanı Lobenov (Lobenoff) ile görüşmesinde Babıali’ye baskı yapılmasını istedi. Bakan da, Elçisi’ye, ıslahat konusunda zora başvurmayı kabul edemeyeceğini bildirdi.
İngiltere’nin Petersburg Büyükelçisi Sir Frank Lascelles, Londra’dan aldığı talimat üzerine, Rusya Dışişleri Bakanı Prens Lobanov ile görüşerek, Ermeni meselesinde Babıali’ye baskı yapılmasını teklif etti. Lobanov ise Padişah’a sunulan ıslahat projesinin ültimatom mahiyetinde olmadığını, bu sebeple de Rusya’nın hiçbir zorlayıcı tedbirin tatbikine katılamayacağını bildirdi.
Rus Dışişleri Bakanı Lobenov, Babıâli’nin 03 Haziran’da verdiği cevap üzerine, İngiltere’nin Petersburg’daki elçisine, ıslahat tasarısını hiçbir şekilde bir ültimatom olarak düşünmediklerini Babıali’nin karşı tekliflerini esasen Rusya’nın Ermeni komitelerinin hedefi olduğu aşikâr bir bağımsız Ermenistan’ın çekirdeğini teşkil edecek bir bölgenin Küçük Asya’da ihdası için zora başvurmayı kabul etmeyeceğini açıklamaktaydı.

09 HAZİRAN 1895 - İngiliz, Fransız ve Rus elçileri, Babıali’nin verdiği cevabı yeterli bulmayarak, verdikleri yeni bir ültimatomla yaptıkları tekliflere daha açık cevap verilmesini istediler. Bir yandan da Osmanlı Hükûmeti’ni tazyik etmek üzere Cidde Limanı’ndan karaya asker çıkartacakları tehdidinde bulundular.

09 HAZİRAN 1895 - Padişah, Ermeni meselesinin bu kadar vahim bir noktaya gelmesinden Sadrazam Cevat Paşa’yı sorumlu tuttu. Cevat Paşa’yı azlederek, Sait Paşa’yı beşinci defa Sadaret’e getirdi. Sait Paşa, kendisini tebrike gelen elçilerle ıslahat konusunu görüştü.

14 HAZİRAN 1895 - Sadrazam Sait Paşa, elçilerle görüşmelerinden edindiği bilgileri bir yazı ile Padişah’a sundu.
Bu tezkireden anlaşıldığına göre Rus elçisi, barışın devamı Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin korunması hususlarının Rus politikasının başlıca esasını teşkil ettiğini söylemiştir. Avrupa ve Amerika’da kurulan Ermeni komiteleri tarafından çıkartılan olaylar yüzünden İngiliz kamuoyunun tahrik edildiğini belirten elçi, Rusya’nın bu üçlü harekete sırf İngiltere’yi daha şiddetli hareketlere kalkışmasını önlemek maksadıyla katıldığını ifade etmekteydi.

14 HAZİRAN 1895 - Rus Dışişleri Bakanı Lobenoff, İngiliz Elçisi ile yaptığı konuşmada, daha açık konuşarak, “...Rusya, Asya’da Ermenilerin istisnaî imtiyazlardan istifade edecekleri bir toprak yaratılmasına karşıdır. ” der.
Rus Dışişleri Bakanı Lobenoff, İngiliz Elçisi’ne şunları söyledi:
“...Rusya Türk idaresinin gelişmesinden, Hristiyan tebaanın daha geniş bir can ve mal emniyetine sahip olmasından ancak memnunluk duyar, fakat Asya’da Ermenilerin istisnaî imtiyazlardan istifade edecekleri bir toprak yaratılmasına karşıdır. Elçilerin tasarısına göre bu toprak çok geniş olacak. Küçük Asya’nın hemen yarısını kaplayacaktır. Rusya Ermenileri çok heyecanlanmış durumdadırlar ve ilgili makamlar onların hududun öte tarafına para ve silah yollamalarını önlemek için sıkı tedbirler almak zorunda kalmıştır. İngiltere ile daha doğrusu İngiltere’ye tabi yerlerle sözkonusu arazi arasındaki geniş mesafe sebebiyle Majesteleri Hükûmeti’nin konuyu biraz ilgisiz karşılamalarını anlıyorum, ama Rusya hudutlarında yeni bir Bulgaristan kurulmasına rıza gösteremez.”

17 HAZİRAN 1895 - Osmanlı Hükûmeti, İngiliz, Rus ve Fransız elçilerinin 11 Mayıs’ta verdikleri notaya cevap verdi.
Cevap notası Padişah tarafından da uygun bulunarak hemen İngiliz, Rus ve Fransız elçilerine takdim edildi.
Cevabî notada hükûmet, üç devletin 61. maddeye dayanarak ıslahat konusunda fikir beyan ettiklerini, bunun dışında Osmanlı Devleti’nden yeni bir nezaret hakkı istemediklerini, sadece yürürlükte bulunan kanun ve nizamların tatbikini istediklerinin anlaşılmış olduğunu ileri sürerek, elçilerin bu beyanları ve Padişah’ın hükümranlık haklarına zerrece zarar vermeyi düşünmediklerine dair verdikleri teminatın senet kabul edildiğini belirterek, bundan dolayı devletleri adına elçilere teşekkür ediliyordu.

..HAZİRAN 1895 - Babıali’nin sözlü olarak verdiği cevabî nota üzerine üç büyükelçi, hükümetlerinden aldıkları talimatlara dayanarak, Babıali’nin kabul ettiği ve etmediği maddelerin hangileri olduğunu sordular.