21 Eylül 2009 Pazartesi

YAYINLANMIŞ BİLGİ VE BELGELERE GÖRE ERMENİ OLAYLARI KRONOLOJİSİ / 2001-2003 / 5

06 OCAK 2001 – Ermeni dostu Hastert'tan çalım.
ABD'de 07 Kasım seçimiyle ortaya çıkan yeni Temsilciler Meclisi'nde komite başkanlıkları belli olurken, geçen yılki sözde 'Ermeni soykırımı' tasarısının hamisi Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert, kilit önemdeki Uluslararası İlişkiler Komitesi'nin başına getirilmesi beklenen Türk dostu milletvekili Doug Bereuter'i engelledi. Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğa sahip olan Cumhuriyetçi Parti'nin Kongre yönetimi tarafından yapılan değerlendirme sonucu, Uluslararası İlişkiler Komitesi'nin başkanlığına Cumhuriyetçi Nebraska milletvekili Bereuter'in yerine kıdemli politikacı Illinois milletvekili Henry Hyde getirildi. Kongre kaynakları Bereuter'in, Başkan Bill Clinton'ın girişimiyle ekim ayında Temsilciler Meclisi gündeminden düşürülen Ermeni tasarısına en sert karşı çıktığı için komite başkanlığının Hastert tarafından engellendiğini belirttiler. Hastert, tasarının gündemde olduğu dönemde, Cumhuriyetçi Parti milletvekillerine baskı yaparak, tasarıya karşı çıkan Cumhuriyetçileri yeni dönem Temsilciler Meclisi'nde komite başkanlığına getirmemekle tehdit etmişti.
Uluslararası İlişkiler Komitesi başkanlığını kazanan 76 yaşındaki Hyde, 26 yıldır Temsilciler Meclisi üyeliği yapıyor. Hyde, geçen kongre döneminde de Adalet Komitesi başkanlığını yürütüyordu. Ermeni tasarısının Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi'nde yapılan oylamasına katılmayarak, tasarıya destek vermemişti. Hyde'ın Türkiye için makul bir isim olduğunu belirten gözlemciler, yine de komitenin yeni başkanının 'üstlerinden gelecek siyasi baskıya direnmeyecek ve kendisine verilen talimatı uygulayacak' kişilikte olduğunu belirtiyorlar.
Bu durumda Ermeni lobisinin yeni bir sözde soykırım tasarısını gelecek haftalarda gündeme getirmesi halinde, Hyde'ın nasıl bir tutum alacağı kesin olarak bilinmiyor. Türk dostu Bereuter'in Uluslararası İlişkiler Komitesi başkanlığına gelememesinin Türkiye açısından kayıp olduğuna dikkati çeken gözlemciler, yine de Hyde'ın başkanlığının, bu makama talip olan radikal Türkiye karşıtı New Jersey milletvekili Christopher Smith'e oranla çok daha iyi olduğuna işaret ediyorlar.

11 OCAK 2001 – Fransa'dan hain karar.
Fransa Meclisi Dışilişkiler Komisyonu dün sabah yapılan toplantıda, sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul etti. Fransa Senatosu'nda, geçen ay kabul edilen yasa tasarısında, 'Fransa, Ermenilerin maruz kaldığı soykırımı resmen tanır' ifadesi yer alıyor. Tasarı, 18 Ocak`ta Meclis genel kurul oturumunda oylamaya sunulacak. Fransa'daki diplomatik kaynaklar, 1998 yılından bu yana askıda bulunan tasarının yasallaşmasına artık mutlak gözüyle bakıyorlar. Tasarının Meclis'te kabul edilmesi halinde, eğer karşı görüşteki milletvekilleri 60 imza toplayabilirlerse Anayasa Mahkemesi'ne 15 gün içinde başvurma haklarına sahipler. Ancak, Fransa'da yerel seçimlere çok az bir süre kala, Meclis içinde Ermeni seçmenlerin oylarını kaybetme korkusuyla tasarıya karşı çıkacak 60 milletvekili bulunmasının zor olduğu bildiriliyor.
Ankara girişimlerini sürdürüyor
Türkiye, Dışilişkiler Komisyonu'ndan geçen Ermeni tasarısının Fransız Meclisi'nde kabul edilmemesi için girişimlerini son dakikaya kadar sürdürecek. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, tasarının Meclis'ten geçme ihtimalini yüksek gören Ankara, buna rağmen girişimlerini son ana kadar sürdürmeye karar verdi. Türkiye, bu girişimlerinin yanı sıra tasarının Meclis'ten geçmesi durumunda Fransa'ya yönelik yapılabilecekleri de değerlendirmeye aldı. Ankara'nın, soykırım iddialarının benzer şekilde başka ülkelerde de gündeme gelmesi üzerine hazırladığı ve neler yapılabileceğini listeleyen katalogta, ekonomi ve siyaset gibi değişik alanlarda bazı önlemler bulunuyor. Fransa'ya karşı alınabilecek önlemler konusunda karar merciinin hükümet olduğunu vurgulayan diplomatik kaynaklar, Türkiye'nin uğrayabileceği muhtelif zararları dikkate alarak hareket etmesi gerektiğine de dikkati çekiyor. Öte yandan, Ankara, Fransız firmalarla iş yapan Türk işadamlarına, çalıştıkları firmalara, tasarının geçmemesi için hükümetleri üzerinde etkili olmaları yönünde telkinlerde bulunmaları tavsiyesi verdi.

13 OCAK 2001 – Ankara, Paris'i son kez uyardı
Türkiye, Fransa'yı sözde Ermeni soykırımı tasarısı konusunda son kez uyararak, bu yanlış yoldan vaçgeçmeye çağırdı. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz, en son Fransa Meclisi Dışilişkiler Komisyonu'ndan geçen Ermeni tasarısının Meclis'te kabul edilmemesi için girişimlerin sürdüğünü belirtti. Diriöz, 'Fransa'yı bu konuda son kez uyarıyoruz. Tarih önünde ve Türk ulusunu yaralamaya yönelik bu yanlış yönden vazgeçmeye çağırıyoruz' dedi. Türkiye'nin Ermenistan ile diplomatik ilişki arayışı içinde olduğuna dair iddiaların hatırlatılması üzerine de Diriöz, 'Gündemimizde Ermenistan ile diplomatik ilişki kurulması konusu bulunmamaktadır' dedi.

14 OCAK 2001 – Fransa'ya e-mail bombardımanı
Önümüzdeki hafta Fransa Parlamentosu'nda oylanacak olan sözde Ermeni soykırımı iddialarının kabulünü engellemek için başlatılan kampanyaya katılanların sayısı 20 milyonu geçti. Kampanyayı başlatan Turkish Forum'un başkanı Kaya Büyükataman, Fransız Parlamenterlere gönderilen 20 milyon e-mailin yanı sıra binlerce fax mesajının da gönderildiğini bildirdi. www.turkishforum.com web sayfasındaki bilgi, hazır mektup ve e-mail adreslerinden yararlanan, Türk ve Türk dostlarının Fransız parlamenterleri e-mail yağmuruna tutuğunu söyleyen Büyükataman, 'Yüksek teknoloji kullanarak meydana getirdiğimiz sistemimizi bloke edemezler. Fransız parlamenterlere gerçekleri anlatıp, Ermeni yalanlarının Fransız Parlamentosu’ndan geçmesini engelleyeceğiz' dedi.

16 OCAK 2001 – Olmadı Fransa.
"İnsan hakları ülkesi" diye geçinen Fransa'nın en yüksek tirajlı gazetesi Le Figaro, 18 Ocak'ta Meclis'te oylanacak sözde Ermeni tasarısına karşı çıkan Türkiye'nin kendisini ilan vererek savunmasını engelliyor.
Demokrasinin beşiği olmak, ifade özgürlüğü tanımakla övünen, uluslararası planda adı "İnsan Hakları Ülkesi" olarak anılan Fransa'da Türkiye kelimenin tam anlamıyla "ifade özgürlüğü savaşı" veriyor. Günlük 600 bin tirajla ülkenin en çok satan gazetesi Le Figaro, 18 Ocak'ta Fransa Meclisi Genel Kurulu'nda oylamaya sunulacak sözde Ermeni tasarısına karşı ilan vermek isteyen "Fransa Türk Dernekleri Birliği"ne elinden gelen bütün zorluğu çıkarıyor. Birlik, Ermeni lobisinin girişimiyle Aralık ayında Fransız Senatosu'nda kabul edilen tasarıya karşı olarak bir reklam şirketi aracılığıyla "Milletvekillerine Açık Mektup" ismiyle bir ilan vermek için Le Figaro'ya geçtiğimiz hafta başvurdu.
GEÇİŞTİRDİLER
Gazeteden gelen ilk yanıt "Bu ilan için yazı işlerinin onayı gerekiyor" oldu. Ardından ilanın, "Tartışmalar ve Düşünceler" adlı sayfalarında "görüş" gibi yer alabileceği açıklandı. Birlik, buna karşı çıksa da Le Figaro bu konuda da zorluk çıkartmaktan geri kalmadı: İlanı 16 Ocak tarihli gazetede istiyorsunuz. Ancak o gün bu sayfada ilan olduğu için yazıyı basamayız!.. Bu zorluklardan sonra aracı reklam şirketi de Le Figaro'ya alet oldu ve birliğe "Belki metinde küçük birkaç değişiklik gerekir" açıklaması yaptı!. Türk birliği, ilanı bugün bastırmak istiyordu. Ancak dün gazete baskıya girerken, gazetenin yazı işlerinden şok bir açıklama geldi: Böyle bir ilandan haberimiz dahi yok... Tüm girişimlere rağmen, gazete yönetimi dün bir açıklama yapmadı.
İŞTE FRANSIZ SANSÜRÜNE UĞRAYAN İLAN
Tarihçilerin dahi bölündükleri tarihi olayları nitelemek konusunda, kışkırtılmış hırslar ve seçim hesapları birleşerek, "Tarih"i yasalaştırmak üzere Millet Meclisi'ne çağrıda bulunuyorlar. Türkiye, "Tarih"in bu üzücü hikâyesinin analizinin tarihçilere bırakılması gerektiğini yıllardır tekrarlayıp durdu... Ermeniler kendi tarihlerini anlatıyorlar ve başkalarına aynı hakkı tanımıyorlar.
Hatırlama görevine evet, ama bunu anlamsız bir intikama dönüştürmeksizin evet!.. Büyük ve gururlu Türk Ulusu, bu "intikam" yerine, unutmayı ve affetmeyi tercih etti. Ermeni vatandaşlarıyla barış, uyum içinde yaşamayı tercih etti. Ve Türk Ulusu'nu büyük yapan işte bu unutma sağduyusudur.. Fransa Meclisi, 18 Ocak'ta yalan bir suçlamayı Fransız Cumhuriyeti kanunu yapmayı isteyip istemediğine karar verecek. Bu tasarı onaylanırsa Fransa, özgürlükler toprağı, mantık toprağı, ifade özgürlüğüne, bu yalana inanmayanların tüm haklarına sekte vuracak... Bir gün Türk asıllı Fransızlar, Ermeni asıllı seçmenlerden daha kalabalık olduğunda Fransız Parlamentosu, bu kez de "Tarih"i onların istediği yönde yeniden yazacak bir yasa mı çıkartacak?.

17 OCAK 2001 – Tasarı Fransızları böldü.
Fransa Meclisi'nde perşembe günü yapılacak genel kurul oturumunda oylanması beklenen Türkiye karşıtı sözde Ermeni soykırımı senatörler arasında görüş ayrılıklarına neden oldu. Fransız senatörler Claude Huriet ve Louis de Broissia, Le Figaro gazetesine yazdıkları ortak makalede, Meclis'te oylanacak tasarıyı eleştirdiler. Senatörler, tarihte birçok soykırım ve katliam yaşanmışken, sadece Ermenilerle ilgili bir tasarının gündeme getirilmesinin yanlış olduğunu ifade ettiler. Huriet ve De Broissia, konuyla ilgili olarak Meclis'in karar almasının da Anayasa'ya aykırı olduğunu belirttiler. Bunun yanında sözde soykırımın tanınmasına ilişkin tasarının raportörü Fransız Demokrasisi Birliği (UDF) üyesi parlamenter François Rochebloine de, tasarının 'sadece sembolik' olduğunu söyledi. Fransız parlamenter, 'Tasarı sadece sembolik ve bir bildirimden öte bir şey değil' diye konuştu. Rochebloine, tasarının Türkiye'yi kınayan değil, 'geçmişi temizlemeye yönelik bir tasarı' olduğunu ifade etti. Öte yandan ABD'nin başkenti Washington'a komşu olan Maryland eyaleti Temsilciler Meclisi'nde, Türkiye'yi hedef alan bir sözde 'Ermeni soykırımı' tasarısı ele alınmaya başladı. Böylece ABD'de yeni yılın ilk Ermeni tasarısı, yerel boyutta Maryland eyaletinde gündeme gelmiş oldu. Tasarı, önümüzdeki günlerde yerel Temsilciler Meclisi Genel Kurulu gündemine girebilecek. ABD'deki Ermeni lobisinin son on yılda Türkiye'ye karşı düzenlediği en büyük kampanyada, ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'na kadar ilerleyen sözde 'Ermeni soykırımı' tasarısı, Başkan Bill Clinton'ın son dakika girişimiyle geri çekilmişti. 7 Kasım seçimiyle belirlenen yeni ABD Kongresi'nin 3 Ocak'ta açılmasından bu yana, Ermeni lobisi henüz tasarı sunma girişiminde bulunmadı.


FRANSA’YA TEPKİ

18 OCAK 2001 - Fransa Parlamentosu’nda Sözde Ermeni Soykırımı Yasa Teklifi’nin kabul edilmesine ilişkin “Hükûmet Açıklaması” yapıldı.
Fransa Millî Meclisi tüm uyarılara rağmen bugün tarih ve insanlık önünde vahim bir hata içine düşerek sözde Ermeni soykırımı yasa teklifini kabul etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Türkiye’yi hiçbir zaman işlemediği soykırım suçuyla ithama cüret eden ve tarihi gerçekleri hiçe sayan Fransa Parlamentosu’nun bu kararını şiddetle kınamakta ve bu yasayı bütün sonuçlarıyla reddetmektedir. Milletimizin infialle karşıladığı bu yasa Türkiye-Fransa ilişkilerine büyük ve kalıcı zarar verecek ve ilişkilerimizde ciddi bir krize yol açabilecektir. Bu gelişme, bölgemizdeki barış ve istikrar ortam ve arayışlarına da olumsuz etki yapacaktır. Bunların sorumluluğu Fransa’ya ait olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Fransa Hükûmeti’ni bu yasayı etkisiz hale getirmek maksadıyla harekete geçmeye bir kez daha davet etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Fransa nezdindeki Büyükelçisi Sayın Sönmez Köksal danışmalar için Ankara'ya çağrılmıştır.

18 OCAK 2001 - Fransa Parlamentosu’nda Sözde Ermeni Soykırımı Yasa Teklifinin kabul edilmesine ilişkin Türk Dışişleri Bakanlığı açıklaması yapıldı.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Fransa Büyükelçisi Bernard Garcia'yı bugün (18 Ocak 2001) Dışişleri Bakanlığına davet ederek, şu hususların Fransa Hükûmeti’ne iletilmesini istemiştir:
1)Sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransız Millî Meclisinde görüşülme sürecinde, Fransız Hükûmetinin kayda değer bir önleme gayreti olmamasını, hatta kimi Bakanın, açıkça bu düşmanlık tasarısını desteklemesini, Türkiye teessüfle karşılamaktadır.
2)Fransız Hükûmeti’nin, bundan böyle sorumluluk içinde davranarak, oluşan bu bunalım karşısında elindeki bütün imkânları kullanmasını zorunlu görmekteyiz.
3)Ermeni terörizmi, Fransa’da altı Türk diplomatını geçmişte şehit etmiş, ayrıca Paris-Orly katliamında sekiz Türk ve Fransız vatandaşını öldürmüştür.
4)Fransız Millî Meclisi’nin aldığı son karar, Fransa’daki yabancı düşmanı, Türk düşmanı ve İslam düşmanı akımlara güç kazandıran ve Ermeni terörizmini yeniden harekete geçirebilecek sorumsuz bir davranıştır.
5)Fransa’da üç yüz bin dolayında Türk vatandaşı vardır. Fransız Millî Meclisi'nin kararından cesaret alabilecek düşmanlık ve terör hareketleri karşısında Türk vatandaşlarının ve Türk diplomatlarının can güvenliği, doğrudan doğruya, Fransız hükûmetinin sorumluluğundadır. Oluşan bu ortamda, Fransız hükûmetinden, diplomatlarımız dâhil olmak üzere tüm vatandaşlarımızın güvenliği için her türlü önlemi almasını talep etmekteyiz.

18 OCAK 2001 - Türk Hükûmeti, Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal’ı Ankara’ya çağırdı.

18 OCAK 2001 – Fransa'ya son uyarı.
Fransa Meclisi Genel Kurulu'nda bu sabah yapılacak oturumda, 1998 yılından bu yana askıda bulunan Ermeni tasarısı oylanacak. Senota'da geçen yıl Kasım ayında kabul edildikten sonra meclise geri dönen tasarı, 11 Ocak'ta dış ilişkiler komisyonunda yapılan toplantı bir çekimser oyun dışında tüm parlamenterlerin desteğini almıştı. Meclisin gündemindeki tasarıda, 'Fransa, Ermenilerin 1915 yılında maruz kaldığı soykırımı resmen tanır' ifadesi yer alıyor. Dışişleri Bakanlığı, Ermeni soykırım tasarısıyla ilgili olarak Fransa Parlamentosu'ndan 'önyargı yerine sağduyunun, husumet yerine dostluğun, gerginlik yerine işbirliğinin galip gelmesini sağlayacak bir davranışın' beklendiğini bildirdi.
Diplomatik kanallardan baskısını sürdüren Türkiye, tasarının kabul edilme ihtimaline karşı bu ülkeye yönelik yaptırımları içeren bir eylem planı üzerinde de çalışıyor. Bu planın ağırlıklı unsurlarından birini de savunma oluşturuyor. Fransa'nın Türkiye'nin silah alımlarında ilk beş ülke içinde yer aldığını ve savunma işbirliğinin 10 yıllık vadede daha da gelişeceğini belirtiyor. Kaynaklar, sözde Ermeni soykırım tasarısının kabülünün bu gelişimin önünü keseceği uyarısında da bulunuyor.
Büyükelçi başbakanlığa çağrıldı
Başbakan Bülent Ecevit, tasarıyla ilgili olarak, Fransa'yı son kez uyardı. Fransa Parlamentosu'nda bugün yapılacak Ermeni yasa tasarısı oylaması öncesinde dün Ankara'da yoğun bir trafik yaşandı. Ecevit, önce Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Loğoğlu ile yaklaşık 1 saat süren bir görüşme yaptı. Görüşmenin hemen ardından, Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Bernard Garcia, Başbakanlık'a davet edildi. Ecevit ile yaklaşık 15 dakika görüşen Garcia'ya son uyarılar yapıldı. Ecevit, görüşmede Fransa Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'na, tasarının kabul edilmesi halinde, Türkiye-Fransa ilişkilerinin zarar göreceği mesajını gönderdi.
Projeler iptal edilebilir
Ancak savunma kaynakları, süreci devam eden ihalelerden Fransız şirketlerinin dışlanması ya da bu şirketlerin dikkate alınmaması seçeneğinin değerlendirildiğini belirtiyor. Fransa ile ihale süreci tamamlanmış ya da devam etmekte olan askeri projeler ise şöyle:
Tanksavar füze sistemi: 600 milyon dolar bedelli projede, üretim aşamasına geçilmek üzere. Fransız Aerosipesyal şirketinin eryx füzesi yurtiçinde yerli katkıyla üretilecek.
Modern ana muharebe tankı: Fransız Ciat firmasının lökler tankı 7 milyar dolarlık ihaleye katılıyor. Tasarının en çok etki yapacağı ihale bu olacak.
Askeri gözlem uydusu projesi: Fransız Alcatel firmasıyla yapılan anlaşma gereğince yaklaşık 200 milyon dolar bedelle uzaya bir casus uydu gönderilecek. Nihai sözleşme imzalanmadığı için tasarıdan bu projenin de etkilenmesi bekleniyor.
İş çevreleri kaygılı
Türkiye'deki Fransız iş ve ticaret çevreleri, sözde Ermeni soykırımına ilişkin oylama öncesinde kaygılılar. Fransız haber ajansı AFP, Ankara mahreçli haber-yorumunda, Türkiye'deki Fransızların, oylamanın ikili ilişkilere olumsuz yansımasından kaygı duyduğunu vurguladı. Türk-Fransız dostluğunun, 16. yy'da Kanuni Sultan Süleyman'la 1. François arasında yapılan ittifaka kadar uzandığını anımsatan AFP, 'Türklerin öfkesinin' sokağa taşabileceği uyarısında da bulundu ve Ankara'daki Fransız büyükelçiliği önündeki güvenlik önlemlerinin şimdiden artırıldığına dikkat çekti.

18 OCAK 2001 – Değer mi Fransa?
Tasarı Fransa Millet Meclisi'nde büyük ihtimalle geçecek ve Türkiye soykırımcı ilan edilecek. Fransız milletvekilleri oy uğruna iki ülke ilişkilerini ateşe atıyor
Fransa 2001 yılının Mart ayındaki yerel seçimlerde iktidarı isteyen politikacılar yüzünden tarihi bir hata yapıyor. Sözde Ermeni soykırım tasarısı, bu sabah 577 sandalyeli Meclis'in gündemine gelecek. Ezici bir çoğunlukla kabul edilecek tasarı, 08 Kasım 2000'de Senato'da onaylanmıştı. Bugün de onaylanırsa, tasarı yasalaşacak. Ülke yasalarına göre, belediye başkanları da milletvekili olabildiği için seçimlerde bir oyun dahi önemi çok büyük. Özellikle sağcı milletvekilleri Paris, Lyon ve Marsilya etrafında yaşayan 300 bin Ermeni'nin oyları için tasarıya destek veriyor.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Meclis'te kabul edilmesi beklenen tasarının tek başına bir etkisi yok. Ermeniler'in bir sonraki amacı tasarıyı "Gaysot Yasası" kapsamına almak. Diğer adı inkârcılık yasası. Bu yasa kapsamında Fransa'da Nazilerin Yahudi soykırımını sözlü inkâr edenler hapis cezası dahi alabiliyor. Belki başka bir seçim döneminde Meclis, Gaysot yasasının kapsamını, Ermeni soykırımına genişletilebilir. Fransa'da yayınlanan "Ermenistan'dan haberler" dergisinde "Amaç, Türkiye'den maddi tazminat ve toprak iadesi" diye yazı çıkmıştı.
AVRUPAYA SIÇRAYABİLİR
Yasa tasarılaşırsa, uluslararası arenada Türkiye'nin alnında kara bir soykırım lekesi olur. Fransa'yı başka ülkeler izler. En başta da Türkiye'yi Avrupa Birliği'nde istemeyen kıta ülkeleri. 40 yılda bir olayı yoktan var etmeyi başaran Ermeni diasporası, tezlerini tazminat aşamasına getirecektir. Batıda sınır sorunlarını çözememiş Türkiye'nin perspektifinde doğu sınırları belirecek. Ermeniler toprak iadesi talebinde bulunacak. Bu gelişmeler yalnızca Paris, Marsilya ve Lyon kentleri etrafında yaşayan 300 bin Ermeni oyu için olacak.
BM TANIMINA UYMUYOR
Sözü edilen soykırım, Birleşmiş Milletler'in soykırım tanımına uymuyor. 1915 Türkiye'sinde kimse komşusunu Ermeni olduğu için polise ihbar edip gaz odalarına atmadı. Kurşuna dizilmesine neden olmadı. Osmanlı yönetimi de sistematik bir toplu yoketme politikası gütmedi. BM İnsan Hakları Alt Komisyonu, 1985'te Ermeni soykırımı raporunu kabul etmedi. Tasarı, Avrupa Parlamentosu'na ilk olarak 1987'de getirildi. AP, tasarıyı ancak 13 yıl sonra geçen Ekim ayında onayladı. ABD ise tasarıyı reddetti.
FRANSA HAKSIZ ÇÜNKÜ...
Fransız politikacıları kendi toprakları üzerinde geçmediği, bahsedilen tarihlerde kendi vatandaşlarının karışmadığı tarihi bir olayı yasayla tanıma saçmalığına gitmişlerdir. Oysa aynı politikacılar, Cezayir Fransa'nın parçası iken kendi vatandaşlarının Cezayirliler'e yaptığı katliamlarla ilgili Meclis'e sunulan "Araştırma komisyonu kuralım" teklifini reddetti!.. Yasa tasarısını geri çekme yetkisi Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın yetkisi dâhilindeydi. Ancak ikisi de buna yanaşmadı.
ANAYASAYA AYKIRI
İşin ilginç tarafı Fransız politikacılar, anayasal suç işliyor. Çünkü 1958 Anayasası'na göre Fransız Meclisi'nin dış politika konularında yasa çıkarma yetkisi yok. Anayasa, Meclis'in dış politika konusunda yalnızca yürütme yetkisi olduğunu açıkça belirtiyor. Bu yasa tamamen Anayasa'ya aykırıdır. İptal edilebilir. Bunun için 60 milletvekili ve 60 senatörün birleşerek, 15 gün içinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurması gerekiyor. Bir grup senatörün harekete geçtiği söyleniyor. Ancak birleşen senatörlerin sayısı şimdilik yalnızca 40.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ?
"İnsan haklarının vatanı" sıfatını üstlenen Fransa, Türk aydın ve yazarlarının dahi konu hakkında yazıp çizmelerini engelledi. Bu da Fransa'nın "entellektüel terörizm"i olarak tarihe geçecek. Son olarak ülkenin en çok satan Le Figaro gazetesi, Türkiye'nin konuyla ilgili vermek istediği ilanı Salı günkü baskılarında yayınlamamak için binbir dereden su getirdi. Nitekim yayınlamadı da... Suçlanan taraf Türkiye idi. Ancak Türkiye'nin son bir söz söylemesine izin verilmedi.
İŞTE KAYBEDECEKLERİ
Türkiye-Fransa ikilisi son 15 yılda siyasi, kültürel ve ekonomik açıdan dünyanın sayılı partnerleri arasına girmişti. Türkiye, en geniş Fransızca eğitim şebekesine sahip ülkelerden biri. Ancak en önemli konu, ekonomi. Fransa, Türkiye'nin 5'nci, Türkiye de Fransa'nın 15'nci ticaret ortağı. 221 Fransız şirketinin faaliyet gösterdiği Türkiye'ye geçen yıl yarım milyon turist geldi. Savunma sanayiinde yapılan işbirliği ise yüzde 4 gibi düşük bir rakam. İki ülke arasında ortak çalışan GAP Teknik Komitesi ve Tarım Teknik Komitesi bulunuyor.
GERGİNLİK OLUR
Son Ortadoğu çatışmaları sonrası Fransa'daki Musevi ve Arap toplumu arasında gerilim yaşanmıştı. Aynı gerilimin tasarının çıkmasının ardından Türk ve Ermeni toplumu arasında yaşanması bekleniyor. Türkiye'nin savunma ve ekonomik ilişkileri askıya alma tehditleri Fransız işadamlarını kara kara düşündürüyor. Son olarak Başbakan Bülent Ecevit, Fransa'ya "İlişkiler bozulursa, sorumlusu biz olmayız" diyerek açık mesaj vermişti. Türkiye'nin 3'üncü binyıla umutla girdiğini söylemek ne zor.
"CİDDİ KRİZ DOĞAR"
Türkiye, Fransa'yı dün son kez sert bir şekilde uyardı. Uyarı bizzat Başbakan Bülent Ecevit tarafından Fransa'nın Ankara Büyükelçi Bernard Garcia'ya iletildi. Ecevit, Garcia'ya "Tasarı geçerse ciddi kriz doğar. Uyarıyı Fransa Başbakanı Lionel Jospin ve Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a iletin. Tarihi tarihçiler yargılasın. Siyasiler tarihe karışırsa kriz yaşanır" dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz de "Fransa'da önyargı yerine sağduyu galip gelsin" dedi.


19 OCAK 2001 - Ermeni Tasarısı firesiz geçti.
Fransa, Ermenilere şirin gözükmek için sözde Ermeni Soykırım Yasası'nı 52 vekilin temsili oylarıyla kabul etti.
Fransa alenen 1915 Ermeni Soykırımı'nı tanır. İşte bu cümleden ibaret tek maddelik kanun teklifi, Fransız Ulusal Meclisi'nde UDF partisine ayrılan aylık oturumda gündeme getirildi ve kabul edildi. Sabah saat 9.00'da başlayan oturumda ilk saatlerde 32 milletvekili hazır bulunuyordu. Bu sayı 28 Mayıs 1998'de millet meclisinde yasa teklifinin ilk kabulündeki sayıya tıpatıp eşitti, çünkü tıpatıp aynı isimlerden oluşuyordu. Ve bu 32 milletvekilinin özelliği Paris, Nice, Marsilya ve Lyon gibi Ermeni diasporasının yoğun yaşadığı kentlerden Ermeni oylarıyla seçilmiş milletvekilleri olmasıydı.
İnternetten Tehdit Hikâyesi.
Saat 10.30'u gösterdiğinde oturuma katılan milletvekili sayısı 52'ye çıktı. Katılan milletvekillerinden 26'sı söz aldı. İstisnasız her biri Ermeni asıllı Fransız vatandaşlarına teşekkür ettiler. "Bugün mecliste bulunmalarını Ermeni seçmenlere borçlu olduklarını ve Fransa'nın da nihayet Ermenilere borcunu ödediğini" belirttiler.
Söz alanların ortak bir yönü de "Ermeni diasporasına yıllardır bu kanunun çıkartılması için yaptıkları çalışmalardan dolayı teşekkür etmeleri, Türk tarafının yasayı engelleme girişimlerini tehdit" olarak yorumlamaları oldu. Nice Milletvekili UDF'li Rudy Salles "Türklerin tehditleri korkunçtu. Bizi baskı altına almak istediler. Her iki dakikada bir internetten mesaj yağdırdılar" derken, Ermeni derneklerinin çalışmalarını ise saygıyla karşıladığını söyledi!
Ermenice Sevgi Sözcükleri.
Oturumda söz alan tüm milletvekilleri ya Ermenice birkaç cümle söylediler ya da Ermeni dostlarının isimlerini saydılar. Konuşmacıların hepsi yasaya destek veren ve savunan konuşmalar yaparken karşı koyan tek bir milletvekili olmadı. Zaten Meclis Başkanı konuşmaların sonunda, oylamaya geçmeden önce, adet olduğu üzere, sözü mecliste temsil edilen her partinin oturumda hazır bulunan temsilcilerine verdi. Ve meclisteki 6 siyasi partinin bu oylama için atadığı milletvekilleri, partileri adına yasa teklifine oybirliği ile "Evet" diyeceklerini açıkladılar. Böylece sözde Ermeni Soykırımı Yasası, toplam milletvekili sayısı olan 577 oyla kabul edildi.
'Türkiye'ye İyilik Yapıyoruz'.
Söz alanlar arasında Türkiye'ye karşı ithamlarında son derece ileri giden, tehditkâr ve küstah konuşanlar, kin kusanlar da çoktu. Sık duyulan düşünceler arasında "Türkiye 20. yüzyılın ilk soykırımını yapmış ülke; soykırım inkârcısı devlet; halkını ezmeye devam eden, komşularını tehdit eden ve işgalci devlet" suçlamaları öne çıktı. Fransızların dünyaca bilinen üstünlük kompleksi ise daha başka satırlarda saklıydı. "Türkiye'ye aslında iyilik yapıyoruz. Kendi tarihini artık reddedemeyecek. Gelecek Türk nesilleri bize teşekkür borçlu" cümleleri alkışlarla karşılandı. Yasanın iptali için 60 milletvekili veya Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne başvurması gerekiyor.
Notlar.. Notlar..
*Fransa'nın dört bir yanından otobüslerle kafileler halinde gelen Ermeniler sabah erken saatlerden itibaren meclisin önünde toplandılar. Sıra ile içeri alındılar ve genel kurulu çevreleyen 500 kişilik localara yerleştirildiler. Fransız ve az sayıdaki Türk basınına karşılık meclisin basın locaları ise kalabalık bir Ermeni gazeteci grubuyla doluydu.
*Fransa-Türk Dernekler Birliği'nin Le Figaro gazetesinde 180 bin frank karşılığı bastırmaya çalıştığı ilan, gazete tarafından kabul edilmemiş, ardından gazete yönetimi derneğe metnin içeriğini değiştirmeleri kaydıyla "Düşünce ve Tartışmalar" sayfasında yer vereceklerini belirtmişti. Birliğin hazırladığı yeni makale de Le Figaro tarafından ağır ifadeler içerdiği gerekçesi ile basılmadı.
Radyolardan Mesaj.
*İkibuçuk yıldır Türkiye'nin Fransa'daki resmi temsilciliği olan Paris Büyükelçiliği'nin ısrarcı tüm girişimlerine rağmen bütün Fransız medyası Türk tezlerine yer vermeyi reddetti. Ancak yasanın onaylanması ile birlikte Türk Büyükelçiliği sayısız görüşme başvurusuna maruz kaldı. Paris Büyükelçiliği'nin sayısız radyo, televizyon ve yazılı basına verdiği mesajlar başlıca iki noktada toplanıyor:
1)1915 olayları tartışılırken sadece Ermeni kurbanlardan söz edildi. Böyle seçici davranılması, sadece Ermenilerin anılmasını esefle karşılıyoruz. Diğerlerinin canı değersiz miydi?
2)Türkiye'nin tepkisi soruluyor! İki ülke ilişkilerinde iniş ve çıkışlar olabilir. Mühim olan hükümetin nasıl tepki vereceği değil. Türk kamuoyunun vereceği tepki çok daha önemli.
*Ermenistan Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, soykırımın Fransa tarafından tanınmasının 'tarihi gerçeği ortaya koyduğunu' belirterek, "Bu sayede geçmiş daha iyi anlaşılabilecek" diye konuştu.
Terörün başkenti Paris.
Soykırımı ittifakla tanıyan Fransa, bugüne kadar 36 diplomatımızı katleden ASALA'ya ses çıkartmamıştı
Sözde Ermeni Soykırım yasa tasarısını kabul eden Fransa, 1973-1984 yılları arasında faaliyet gösteren, başta ASALA olmak üzere tüm Ermeni terör örgütlerinin en rahat at koşturduğu ülkeydi. Aralarında diplomatlar, güvenlik görevlileri ve iş adamlarının da bulunduğu 41 vatandaşımızdan 8'i Fransa'da şehit edilmişti, yüzlerce kişi de yaralanmıştı.
ASALA Türkiye'deki ilk eylemini 07 Ağustos 1982'de gerçekleştirdi. Tarihe Esenboğa Olayı olarak geçen saldırıda 2 Ermeni teröristin Ankara Esenboğa Havalimanı'nda düzenlediği silahlı baskında 8 kişi hayatını yitirdi; 72 kişi de yaralandı.
ASALA, Türk diplomat ve görevlilerini hedef aldığı 1973 yılından bu yana ise 36 diplomatımızı katletti. Örgüt, Paris'te düzenlediği saldırılarda ikisi şoför ve din görevlisi, 6'sı diplomat olmak üzere 8 vatandaşımızı katletti.
Ermeni terörünün Paris'te ilk kez 1975'te gerçekleştirdiği eylemde, Büyükelçi İsmail Erez ile şoförü Talip Yener katledildi. ASALA'nın bu tip saldırıları 1981'e kadar aralıksız sürdü. 15 Kasım 1981 tarihinde kanlı Orly Havalimanı katliamı sonrası örgüt parçalandı.
Ticaret zarar görecek.
Fransa Parlamentosu'nun kabul ettiği sözde Ermeni Soykırım Yasası, en çok iki ülke savunma sanayii ve ticaret ilişkilerini vuracak. Fransa şu anda, Türkiye'nin en çok ithalat yaptığı dördüncü ülke konumunda. 2000 yılının ilk 10 ayında Fransa'dan 2.8 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Bunun yıllık bazda 3 milyar doları aşması bekleniyor.
Buna karşılık Türkiye, Fransa'ya geçen yıl hazır giyim, elektrik/elektronik eşya ve taşıt araçları yan sanayii ağırlıklı olmak üzere 1.6 milyar dolar ihracat yaptı. İki ülke ticaret hacminde Türkiye'nin aleyhine yaklaşık 1.5 milyar dolarlık ticaret açığı var.
İhaleyi Unutacak.
Öte yandan tasarının kabul edilmesiyle birlikte Fransa'nın 7 milyar dolarlık (4 katrilyon 700 trilyon lira) tank ihalesini kaybetmesi bekleniyor. Fransa, Leclerc tankı ile, Türkiye'nin açtığı bin adet modern tank üretimi ihalesinde ABD, Almanya ve Ukrayna ile yarışıyordu.
'Biz İstemedik'.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) da, dün düzenlediği "Dış Ekonomik İlişkilerdeki Darboğazlar ve Gelecek Dönem Beklentileri" konulu toplantıda Ermeni Soykırım Tasarısı'nı görüştü.
Toplantıda konuşan Fransız İş Konseyi Başkanı Kaslowski, sözde Ermeni soykırım Tasarısı'nın Fransa Meclisi'nde yasalaşmasını, "Tasarı kabul edilmişse bizim arzumuz yerine getirilmemiştir" şeklinde yorumladı.
Her iki ülkenin de bundan sonra daha soğukkanlılıkla işlerine bakmaları gerektiğini ifade eden Kaslowski, "İlişkileri bozmak kolay ama tekrar inşa etmek çok zordur. Bundan sonra ilişkilerimizde neler değişecek ona iyi bakmamız gerekiyor" diye konuştu.

19 OCAK 2001 – Fransız usulü kriz
Ermeni oylarına göz diken Fransız siyasetçilerin gündeme getirdikleri Sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısı, dün Fransa Ulusal Meclisi'nde oybirliğiyle kabul edildi. Tek cümlelik tasarıda 'Fransa, Ermenilerin 1915 yılında maruz kaldığı soykırımı tanır' ifadesi yer aldı. Tasarının kabul edilmesiyle birlikte görüşmeye katılan 51 milletvekili ayağa kalkarak alkışladı. Dinleyici localarında bulunan çok sayıdaki Ermeni de tasarının kabul edilmesinden duydukları memnuniyeti alkışlarla gösterdi.
Ancak Türkiye iki ülke ilişkilerine büyük darbe vuran sözde soykırım tasarısının kabul edilmesinden hemen sonra Büyükelçi Sönmez Köksal'ı Ankara'ya çağırdı. Başbakan Bülent Ecevit ise Fransa'nın yanlışından dönmemesi halinde iki ülke ilişkilerinin ağır bir krize sürükleneceğini söyledi.
Maraş'ı ve Cezayir'i unuttular!
Birinci Dünya Savaşı sırasında işgal ettiği Kahramanmaraş'ta silahlandırdığı Ermeni çeteciler aracılığıyla Türkleri katleden, Cezayir'de on binlerce Müslüman’ı öldüren ve Afrika'nın birçok ülkesinde yerlilere olmadık işkenceler yapan Fransa, tarihi yalanın dört elle sarıldı. Fransa'da ilk Mayıs 1998'de gündeme gelen sözde 'Ermeni Soykırımı Karar Tasarısı' geçen hafta dış ilişkiler komisyonunda yapılan toplantıda bir milletvekili hariç tamamının desteğini alarak Ulusal Meclis'e gönderildi. Tarihi gerçeklerin ters yüz edildiği tasarıyla ilgili görüşmelere dün saat 10.00'da başlandı. 551 üyeye sahip Ulusal Meclis'teki görüşmelere 51 milletvekili katıldı. Görüşmeye katılan milletvekillerinin tamamı tasarıya destek verdi. Tek cümlelik tasarıda 'Fransa, Ermenilerin 1915 yılında maruz kaldığı soykırımı tanır' ifadesi yer aldı. Tasarının kabul edilmesiyle hemen bütün milletvekilleri memnuniyetlerini ayağa kalkarak alkışlarla gösterdi. Dinleyici localarında bulunan çok sayıdaki Ermeni tarafından da alkışlarla karşılandı.
Gözler Chirac'ta
Yasaya 15 gün içinde 60 milletvekilinin karşı çıkması halinde Anayasa Mahkemesi'ne gidilebilecek. Ancak siyasi gözlemciler, mart ayındaki yerel seçimlerden önce Ermeni oylarını kaybetmekten korktukları için yasa tasarısı aleyhinde 60 milletvekili bulunmasının imkansız olduğuna dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürme hakkına sahip olmasına rağmen, böyle bir yola başvurma ihtimalinin bulunmadığı belirtildi.
Vahim bir hata
Sözde soykırım iddiasının yer aldığı tasarının kabul edilmesine büyük tepki gösteren Türkiye, Büyükelçi Sönmez Köksal'ı Ankara'ya çağırdı. Bakanlar Kurulu'nun dün yapılan toplantısının ardından yapılan açıklamada, 'Fransa Ulusal Meclisi tüm uyarılara rağmen bugün tarih ve insanlık önünde vahim bir hata içine düşerek, sözde Ermeni soykırımı yasa teklifini kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Fransa Hükümeti'ni bu yasayı etkisiz hale getirmek maksadıyla harekete geçmeye bir kez daha davet etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Fransa nezdindeki büyükelçisi Sayın Sönmez Köksal danışmalar için Ankara'ya çağrılmıştır' denildi. Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Türkiye'nin bu girişimini, 'Egemen bir karar olarak nitelendirdi.
Cumhurbaşkanı Sezer ile dün haftalık olağan görüşmesini yapan Başbakan Bülent Ecevit, çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada, Fransa'nın tutumunun kabul edilemeyeceğini söyledi. Ecevit, 'Bu konuda gereken tepki gösterilecektir. Fransa ile aramızda gerek siyasal, gerek ekonomik alanlarda derin ilişkiler vardır. Tabii bu ilişkiler zarar görecektir, gölgelenecektir. Bu konuda bazı çalışmalar yapılacaktır' dedi.
Protesto notası verildi
Bu arada, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, çirkin karar üzerine Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Bernard Garcia'yı dün akşam Dışişleri Bakanlığı'na çağırarak, Türkiye'nin protestosunu resmen iletti. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz, yaptığı açıklamada, sözde tasarının görüşülmesi Fransız hükümetinin kayda değer bir önleme gayreti olmamasını; hatta kimi bakanın, açıkça bu düşmanlık tasarısını desteklemesini, Türkiye'nin teessüfle karşıladığını belirtti. Diriöz, Fransa'da yaşayan 300 bin dolayındaki Türk'e yönelik meydana gelebilecek saldırılardan doğrudan Fransız hükümetinin sorumlu tutulacağını kaydetti.

19 OCAK 2001 – Frenk kendisine baksın!
Beklenen oldu...
Fransız Parlamentosu da 'Ermeni soykırım tasarısı'nı kabul etti.
Ortada yadırganacak bir durum yok.
Çünkü Ermenilerde nesilden nesile geçen kin ve nefret duygusunun arkasında kendileri var.
Tarih boyunca Ermenileri onlar kışkırttılar.
Onlar kullandılar.
***
Olay, Napolyon Bonapart'a kadar dayanıyor.
Napolyon, Akka yenilgisinin ardından, Katolik Ermenileri Osmanlı'ya karşı kışkırtmak istedi. İstanbul'daki Büyükelçisi Sebastiani'den yardım istedi.
Olmadı, başaramadı...
Sebastiani'den beklediği cevabı alamadı:
-Ermeniler, hayatlarından o kadar memnunlar ki, buna imkan yoktur.
Napolyon vazgeçti.
Ama Fransızlar havlu atmadılar.
Fransa, 1878 Berlin Kongresi'nde Almanya ile ihtilafa düştü. Rusya'ya yaklaştı.
İngiltere ile görüş ayrılıklarını giderdi. Üçü el ele verdi. Osmanlı'yı parçaladı.
O dönemdeki taşeronlarından biri de Ermeni çeteleriydi!
Ardından, Mondros Mütarekesi yapıldı. Anadolu'yu işgal ettiler. Ermeni çetecilerle el ele verdiler.
Türk halkına kan kusturdular.
Bitmedi, dahası var...
1970'lerden sonra ASALA'ya kim destek verdi? Diplomatlarımızın kanını akıtan
canilere kim kol kanat gerdi?
Tabii ki Fransızlar.
***
Şimdi gelelim, Frenk'in kirli siciline...
Osmanlı Arşivleri'ndeki tarihi belgeler, Fransızlar için kelimenin tam anlamıyla bir yüz karası!
***
Tarih, 15.12.1918.
Devlet-i Aliyye-i Osmanlı'nın Adana mahreçli telgrafı:
'Payas ve Dörtyol işgal edildi. İçinde Ermenilerin de bulunduğu Fransız kuvvetleri, bir askeri yaraladılar ve Fransız askeri kıyafeti giyen Ermeniler, pek çok Müslüman'ın evine girerek dövdüler, para ve eşyalarını gaspettiler...'
***
Tarih, 11.01.1920
3. Kolordu Komutanlığı'nın, Harbiye Nazırlığı'na çektiği şifre:
'Ermeniler, Maraş'ın Çukuroba Mahallesi'nde camiye bomba atma teşebbüsünde bulundular. Fransız askeri kıyafetleri giymiş üç kişi, ezan okuyan müezzine ateş açtı. Fransızlar, Ermeni gençleri silahlandırıp, kışlada eğittiler. Ermenileri, kiliselere toplayıp, Müslüman halka suikast ve mezalim planları yaptılar. Fransızlar, Gökpınar, Killi ve Sarılar köylerini tahrip edip, gençlerine işkence yaptılar, yağma hareketlerine giriştiler...'
***
Tarih 29.01.1920
Maraş Mutasarrıflığı'ndan çekilen telgraf:
'Fransızlar, Ermenilerle beraber Maraşlıları kiliseden top ve mitralyöz ateşine tuttular.
Şehirde yangın çıktı ve birçok Müslüman öldürüldü...'
***
Tarih 01.11.1920
Dâhiliye Nazırı Mehmet Şerif'in tuttuğu rapor:
'Antep'te, Büyükaraplar Köyü'nde içlerinde Ermenilerin de bulunduğu 150 kişilik bir Fransız müfrezesi evlerin kapılarını kırarak, mal ve ırza tasallut ettiler. Köylüler dağlara kaçtı. Sabah evlerine dönerlerken, köylülere makineli tüfeklerle ateş açıldı. Kasaba, top ateşiyle tahrip edildi...'
***
Bunlar, sadece birkaç örnek.
Osmanlı Arşivleri, Fransızların Ermenilerle birlikte giriştikleri katliamın belgeleriyle dolu.
Yüzlerce belge var.
***
Fransız Parlamentosu'nun 'Ermeni soykırım tasarısını' kabul etmesi çok normal.
Ne yapacaklardı?
Hakkı teslim mi edeceklerdi?
'Ermenileri biz kışkırttık, Türkleri katlettirdik' mi diyeceklerdi?
Bu mümkün değil.
a, sadece 'Ermeni soykırım tasarısını' kabul etmekle kalmadı. Böylece kendi geçmişini de aklamak istedi.
Kirli tarihini ört-bas etmeye çalıştı.
***
İngiliz’i, Fransız’ı, Alman’ı ne derse desin...
Hangi kararları alırlarsa alsınlar...
Bizim, tarihimizde utanacak en ufak bir lekemiz yok.
Bunu biz söylemiyoruz.
Belgeler ve tarafsız batılı tarihçiler böyle diyor.
Eğer 'soykırımı' tartışacaksak, Cezayir'i gündeme getirelim. Fransızların, orada akıttıkları kanın hesabını yapalım.
Frenk, önce kendine baksın!

19 OCAK 2001 – Ermenistan Avrupa Konseyi'nde.
Fransa 1915 Ermeni soykırımını resmen tanır'. İşte 300 kişilik Fransa Milli Meclisi'nde ancak 51 milletvekilinin oyu ile kabul edilen yasa bu. İşin ilginç diğer bir yanı da, yasa görüşülürken söz alan milletvekillerinin hiçbirinin 'Türkiye' kelimesini ağızlarına almamaları oldu. Yani, Fransa Meclisi bir halt etti ve Ermenistan'ın oyununa gelerek
Türkiye'yi ve halkımızı darılttı. Milletvekilleri küçük oynadılar...
Neden bunu yaptılar? Çünkü Mart'ta Fransa'da yerel seçimler var. Her yerde, il ve ilçelerde, köylerde ve Başkent Paris'te dahi Belediye Başkanı seçilecek, Fransa'da kıyamet kopuyor. Partiler arasında oylar başa baş, durum çok karışık. Sağ partiler, 220 seçim bölgesinde tek liste ile çıkıyorlar. Sol partiler de buna karşı işbirliği yapmaya çalışıyorlar.
Her zaman söylerim politikacı için en önemli olan 'oydur', çünkü oy alamazlarsa seçilemezler. İşte bu yüzdendir ki, partiler 51 milletvekili ile dün durumlarını kurtarmaya çalıştılar. Çünkü Ermeni kökenli Fransız seçmenlerin, belirli bölgelerde bir hayli oyu var ve baskı yapmaya çalışıyorlar.
***
Ayrıca, Fransızlar öyle bir garip millettir ki, geçenlerde Cezayir'de işkence ve soykırımı yaptıkları için kendilerini bile kınadılar. Bu yüzden Fransa'ya boykot ilan etmeye, hele Renault gibi büyük firmalarla oynamaya başlarsak, bu çok yanlış olur. Dünyada yabancı sermaye Türkiye'ye karşı çok çekingen bir tutuma girer.
Siyaset başka, ticaret başkadır. Fransa hükümetinin, Meclis'teki bu cereyanı onaylamadığı biliniyor. Nitekim bu yüzden 'soykırımcılar' koskoca mecliste ancak 51 yandaş bulabilmişlerdir. Yoksa yüzlerce oy olurdu...
Kızmakta haklıyız, ama sorunu serinkanlı ele almalıyız. Bu yasanın hukuki ya da başka hiçbir etkisi olamayacağı biliniyor. Ayrıca, Fransızların çok büyük çoğunluğu, 51 kişinin oyu ile kabul edilen bu yasaya karşılar. 'Türkiye bu konuya gereksiz, çok fazla önem veriyor' diye düşünüyorlar. Geçenlerde Öcalan yüzünden de İtalya ile de birbirimize girmiştik, sonra ortalık duruldu ve aramız düzeldi. Hiç kuşkunuz olmasın Fransa ile de böyle olacak.
****
Avrupa'da yeni başka önemli oluşumlar var. Ermenistan Avrupa Konseyi'ne üye oluyor, hem de Azerbaycan ile aynı günde. Ezeli düşman iki devletin başkanları Koçaryan ve Aliyev 25 Ocak Perşembe günü Strasbourg'da Avrupa Sarayı'nda yapılacak törende hazır bulunacak, el sıkışacak ve milli marşlarını dinleyecek ve sonra da Avrupa Konseyi Meclisi'nde birer konuşma yapacaklar. İki devletin bayrakları Türk ve diğer üye devletlerin bayraklarının yanına çekilecek.
Şunu anlatmaya çalışıyorum: Serinkanlılığımızı kaybetmeyelim, bu yasa önemli bir yasa değil, hiçbir şey değiştirmeyecek. Fransızların çoğunluğunun da bu yasayı umursamadığı biliniyor. Oy isteyen politikacılar her ülkeyi seçimler öncesinde biraz karıştırırlar, işte Fransa'da da bu oldu.
Biz doğal ve haklı olarak tepkimizi gösterdik, Paris Büyükelçimizi danışma için de olsa Ankara'ya çağırdık ve Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasına sahip çıktığımızı da dünyaya ispat ettik. Bu kadar yeter, daha ileri gidip de Fransa ile ilişkilerimizi bozmayalım, kriz falan çıkarmayalım. 'İt ürür kervan yürür' atasözünü unutmayalım...

19 OCAK 2001 – Ermeni Tasarısı firesiz geçti.
Fransa, Ermenilere şirin gözükmek için sözde Ermeni Soykırım Yasası'nı 52 vekilin temsili oylarıyla kabul etti.
Fransa alenen 1915 Ermeni Soykırımı'nı tanır. İşte bu cümleden ibaret tek maddelik kanun teklifi, Fransız Ulusal Meclisi'nde UDF partisine ayrılan aylık oturumda gündeme getirildi ve kabul edildi. Sabah saat 9.00'da başlayan oturumda ilk saatlerde 32 milletvekili hazır bulunuyordu. Bu sayı 28 Mayıs 1998'de millet meclisinde yasa teklifinin ilk kabulündeki sayıya tıpatıp eşitti, çünkü tıpatıp aynı isimlerden oluşuyordu. Ve bu 32 milletvekilinin özelliği Paris, Nice, Marsilya ve Lyon gibi Ermeni diasporasının yoğun yaşadığı kentlerden Ermeni oylarıyla seçilmiş milletvekilleri olmasıydı.
İNTERNETTEN TEHDİT HİKÂYESİ
Saat 10.30'u gösterdiğinde oturuma katılan milletvekili sayısı 52'ye çıktı. Katılan milletvekillerinden 26'sı söz aldı. İstisnasız her biri Ermeni asıllı Fransız vatandaşlarına teşekkür ettiler. "Bugün mecliste bulunmalarını Ermeni seçmenlere borçlu olduklarını ve Fransa'nın da nihayet Ermeniler'e borcunu ödediğini" belirttiler.
Söz alanların ortak bir yönü de "Ermeni diasporasına yıllardır bu kanunun çıkartılması için yaptıkları çalışmalardan dolayı teşekkür etmeleri, Türk tarafının yasayı engelleme girişimlerini tehdit" olarak yorumlamaları oldu. Nice Milletvekili UDF'li Rudy Salles "Türklerin tehditleri korkunçtu. Bizi baskı altına almak istediler. Her iki dakikada bir internetten mesaj yağdırdılar" derken, Ermeni derneklerinin çalışmalarını ise saygıyla karşıladığını söyledi!
ERMENİCE SEVGİ SÖZCÜKLERİ
Oturumda söz alan tüm milletvekilleri ya Ermenice birkaç cümle söylediler ya da Ermeni dostlarının isimlerini saydılar. Konuşmacıların hepsi yasaya destek veren ve savunan konuşmalar yaparken karşı koyan tek bir milletvekili olmadı. Zaten Meclis Başkanı konuşmaların sonunda, oylamaya geçmeden önce, adet olduğu üzere, sözü mecliste temsil edilen her partinin oturumda hazır bulunan temsilcilerine verdi. Ve meclisteki 6 siyasi partinin bu oylama için atadığı milletvekilleri, partileri adına yasa teklifine oybirliği ile "Evet" diyeceklerini açıkladılar. Böylece sözde Ermeni Soykırımı Yasası, toplam milletvekili sayısı olan 577 oyla kabul edildi.
'TÜRKİYE'YE İYİLİK YAPIYORUZ'
Söz alanlar arasında Türkiye'ye karşı ithamlarında son derece ileri giden, tehditkar ve küstah konuşanlar, kin kusanlar da çoktu. Sık duyulan düşünceler arasında "Türkiye 20. yüzyılın ilk soykırımını yapmış ülke; soykırım inkarcısı devlet; halkını ezmeye devam eden, komşularını tehdit eden ve işgalci devlet" suçlamaları öne çıktı. Fransızların dünyaca bilinen üstünlük kompleksi ise daha başka satırlarda saklıydı. "Türkiye'ye aslında iyilik yapıyoruz. Kendi tarihini artık reddedemeyecek. Gelecek Türk nesilleri bize teşekkür borçlu" cümleleri alkışlarla karşılandı. Yasanın iptali için 60 milletvekili veya Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne başvurması gerekiyor.
NOTLAR.. NOTLAR..
*Fransa'nın dörtbir yanından otobüslerle kafileler halinde gelen Ermeniler sabah erken saatlerden itibaren meclisin önünde toplandılar. Sıra ile içeri alındılar ve genel kurulu çevreleyen 500 kişilik localara yerleştirildiler. Fransız ve az sayıdaki Türk basınına karşılık meclisin basın locaları ise kalabalık bir Ermeni gazeteci grubuyla doluydu.
*Fransa-Türk Dernekler Birliği'nin Le Figaro gazetesinde 180 bin frank karşılığı bastırmaya çalıştığı ilan, gazete tarafından kabul edilmemiş, ardından gazete yönetimi derneğe metnin içeriğini değiştirmeleri kaydıyla "Düşünce ve Tartışmalar" sayfasında yer vereceklerini belirtmişti. Birliğin hazırladığı yeni makale de Le Figaro tarafından ağır ifadeler içerdiği gerekçesi ile basılmadı.
RADYOLARDAN MESAJ
*İkibuçuk yıldır Türkiye'nin Fransa'daki resmi temsilciliği olan Paris Büyükelçiliği'nin ısrarcı tüm girişimlerine rağmen bütün Fransız medyası Türk tezlerine yer vermeyi reddetti. Ancak yasanın onaylanması ile birlikte Türk Büyükelçiliği sayısız görüşme başvurusuna maruz kaldı. Paris Büyükelçiliği'nin sayısız radyo, televizyon ve yazılı basına verdiği mesajlar başlıca iki noktada toplanıyor:
1.1915 olayları tartışılırken sadece Ermeni kurbanlardan söz edildi. Böyle seçici davranılması, sadece Ermenilerin anılmasını esefle karşılıyoruz. Diğerlerinin canı değersiz miydi?
2. Türkiye'nin tepkisi soruluyor! İki ülke ilişkilerinde iniş ve çıkışlar olabilir. Mühim olan hükümetin nasıl tepki vereceği değil. Türk kamuoyunun vereceği tepki çok daha önemli.
*Ermenistan Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, soykırımın Fransa tarafından tanınmasının 'tarihi gerçeği ortaya koyduğunu' belirterek, "Bu sayede geçmiş daha iyi anlaşılabilecek" diye konuştu.
Terörün başkenti Paris
Soykırımı ittifakla tanıyan Fransa, bugüne kadar 36 diplomatımızı katleden ASALA'ya ses çıkartmamıştı
Sözde Ermeni Soykırım yasa tasarısını kabul eden Fransa, 1973-1984 yılları arasında faaliyet gösteren, başta ASALA olmak üzere tüm Ermeni terör örgütlerinin en rahat at koşturduğu ülkeydi. Aralarında diplomatlar, güvenlik görevlileri ve iş adamlarının da bulunduğu 41 vatandaşımızdan 8'i Fransa'da şehit edilmişti, yüzlerce kişi de yaralanmıştı.
ASALA Türkiye'deki ilk eylemini 07 Ağustos 1982'de gerçekleştirdi. Tarihe Esenboğa Olayı olarak geçen saldırıda 2 Ermeni teröristin Ankara Esenboğa Havalimanı'nda düzenlediği silahlı baskında 8 kişi hayatını yitirdi; 72 kişi de yaralandı.
ASALA, Türk diplomat ve görevlilerini hedef aldığı 1973 yılından bu yana ise 36 diplomatımızı katletti. Örgüt, Paris'te düzenlediği saldırılarda ikisi şoför ve din görevlisi, 6'sı diplomat olmak üzere 8 vatandaşımızı katletti.
Ermeni terörünün Paris'te ilk kez 1975'te gerçekleştirdiği eylemde, Büyükelçi İsmail Erez ile şoförü Talip Yener katledildi. ASALA'nın bu tip saldırıları 1981'e kadar aralıksız sürdü. 15 Kasım 1981 tarihinde kanlı Orly Havalimanı katliamı sonrası örgüt parçalandı.
Ticaret zarar görecek
Fransa Parlamentosu'nun kabul ettiği sözde Ermeni Soykırım Yasası, en çok iki ülke savunma sanayii ve ticaret ilişkilerini vuracak. Fransa şu anda, Türkiye'nin en çok ithalat yaptığı dördüncü ülke konumunda. 2000 yılının ilk 10 ayında Fransa'dan 2.8 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Bunun yıllık bazda 3 milyar doları aşması bekleniyor.
Buna karşılık Türkiye, Fransa'ya geçen yıl hazır giyim, elektrik/elektronik eşya ve taşıt araçları yan sanayii ağırlıklı olmak üzere 1.6 milyar dolar ihracat yaptı. İki ülke ticaret hacminde Türkiye'nin aleyhine yaklaşık 1.5 milyar dolarlık ticaret açığı var.
İHALEYİ UNUTACAK
Öte yandan tasarının kabul edilmesiyle birlikte Fransa'nın 7 milyar dolarlık (4 katrilyon 700 trilyon lira) tank ihalesini kaybetmesi bekleniyor. Fransa, Leclerc tankı ile, Türkiye'nin açtığı bin adet modern tank üretimi ihalesinde ABD, Almanya ve Ukrayna ile yarışıyordu.
'BİZ İSTEMEDİK'
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) da, dün düzenlediği "Dış Ekonomik İlişkilerdeki Darboğazlar ve Gelecek Dönem Beklentileri" konulu toplantıda Ermeni Soykırım Tasarısı'nı görüştü.
Toplantıda konuşan Fransız İş Konseyi Başkanı Kaslowski, sözde Ermeni soykırım Tasarısı'nın Fransa Meclisi'nde yasalaşmasını, "Tasarı kabul edilmişse bizim arzumuz yerine getirilmemiştir" şeklinde yorumladı.
Her iki ülkenin de bundan sonra daha soğukkanlılıkla işlerine bakmaları gerektiğini ifade eden Kaslowski, "İlişkileri bozmak kolay ama tekrar inşa etmek çok zordur. Bundan sonra ilişkilerimizde neler değişecek ona iyi bakmamız gerekiyor" diye konuştu.

19 OCAK 2001 – Ermeniler bunu hep yapıyor.
Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili dün Fransa Meclisi'nde aldığı karar dışında bugüne kadar değişik ülkelerde bazıları tavsiye niteliğinde olmak üzere 21 karar alındı. Ermeni iddiaları, Uruguay'dan Arjantin'e, Kanada'dan Lübnan'a kadar birçok ülkede gündeme geldi. Bugüne kadar çeşitli ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tarafından alınan Ermeni yanlısı bazı kararlar şöyle:
*ABD Senatosu'nun 11 Mayıs 1920 tarihli karar.
*20 Nisan 1965'te Uruguay Meclisi'nde kabul edilen 24 Nisan 1965 gününü 'Ermeni Şehitlerini Anma Günü' ilan eden karar.
*08 Nisan 1975'te ABD Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen ve 24 Nisan 1975 tarihini 'insanın insana zulmetmesini anma günü' olarak ilan eden karar.
*10 Eylül 1984'te ABD Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen 24 Nisan 1985 tarihini 'insanın insana zulmetmesini anma günü' ilan eden 247 sayılı karar.
*1985'te Arjantin'de Senato ve Meclis'te alınan, Hükümeti BM kuruluşlarında Ermeni iddialarını desteklemeye çağıran tavsiye kararı.
*Avrupa Parlamentosu'nun 18 Nisan 1987 tarihli ve 'Ermeni Sorununa Siyasi Çözüm' başlıklı kararı.
* 29 Nisan 1982'de Kıbrıs Rum Yönetimi Meclisi tarafından kabul edilen karar.
*1993'te Arjantin Federal Senatosu'nda, soykırımı insanlığa karşı suç ilan eden ve soykırım kurbanlarıyla dayanışma ve Arjantin Hükümeti'ni Yukarı Karabağ halkına yardıma çağıran karar.
*Rusya'nın 14 Nisan 1995'de kabul ettiği bildiri.
*21 Eylül 1995'te Arjantin Kongresi tarafından '24 Nisan'ın insanın insana karşı ayrımcılığı ile mücadele ve kınanması günü' ilan edildiğine dair kanun. (Ankara'nın girişimleri sonucu Türkiye aleyhindeki ifadeler metinden çıkarıldı.)
*Kanada Meclisi'nin 23 Nisan 1996 tarihli kararı.
*Yunanistan'ın 25 Nisan 1996'da kabul ettiği kanun.
*Lübnan Meclisi'nin 3 Nisan 1997 tarihli kararı.
*Belçika Senatosu'nun 26 Mart 1998 tarihli oturumunda kabul edilen '1915 yılında Türkiye'deki Ermenilere yapılan soykırım' başlıklı karar.
*Arjantin'in 22 Nisan 1998'de kabul ettiği karar.
*Fransa Millet Meclisi'nce 29 Mayıs 1998'de kabul edilen, ancak Senato gündemine getirilmediği için yasalaşma süresini tamamlamayan kanun önerisi
*Lübnan Meclisi tarafından, Ermeni milletvekillerince sunulan ve sözde Ermeni soykırımının tanınmasını ve kınanmasını talep eden 11 Mayıs 2000 tarihli tavsiye kararı.
*İtalya Meclisi tarafından 17 Kasım 2000 tarihinde alınan karar. (AB Parlamentosu'nun 15 Kasım 2000 tarihli kararına atıfta bulunuyor.)

20 OCAK 2001 – Fransa'ya haddini halk bildirecek.
Türkiye Cumhuriyeti 77 yıllık genç bir devlet. Küstah Fransızlar Kuzey Afrika'da gerçekleştirdikleri gerçek katliamı örtbas etmek için 1915 yılında yapıldığı iddia edilen sözde Ermeni soykırım tasarısını önceki gün kabul ederek tarihlerine bir kara leke daha sürdüler.
Sevr Antlaşması'ndan sonra, Almanya hariç diğer Avrupa devletleri imparatorluğun çeşitli yörelerini işgal etmişler. Ülkeyi kurtarmak isteyen atalarımız o yıllarda, işgalcilerle çarpışırken, bir yandan da T.C'yi oluşturuyorlar.
Fransız ve Rusların gazına gelen Ermeniler çeşitli yörelerde Osmanlı'ya karşı ayaklanıyor. Rus ihtilali ile yenilip çekilen ve onlarla işbirliği yapan Ermeniler kaçarken, köyleri yakıp yıkıyor. Türk ve Müslümanları camilere doldurup toplu katliamlar yapıyor. Yaşlı ve genç demeden insanları kuyulara doldurup, hamile kadınları süngüleyen, ağızları salyalı Ermenilerin yaptıkları ile kendilerinin Kuzey Afrika'da yaptıkları katliamları unutan insanlıktan nasibini almamış Fransızlar, uydurdukları senaryoya inanarak sözde soykırım'ı Osmanlı İmparatorluğunu yıkarak yerine Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranların torunları olan bizlere yüklemekten utanmıyorlar.
Ermenilerin yaptığı vahşetlerin tüm belge ve tutanakları arşivlerimizde mevcut ve herkese açıktır. Eğer Fransızlar bunlara inanmıyorlarsa, toplu mezar kazılarında ortaya çıkan ve hala sapasağlam olan ecdadımızın kemiklerine ne diyecek ve o kemikleri ne yapacaklar?
Biz Ermeni vatandaşlarımızla dostça, kardeşçe yaşarken, bu durumu içlerine sindiremeyen Fransızlar bu vatandaşlarımız ve diğer Ermenilerle aramızı açmak için neden provokatörlük yaptıklarını da biliyoruz. Gerek ülkemizdeki vatandaşımız Ermeniler, gerekse dünya üzerindeki Ermeniler bu konuyu önemsemez, 'Savaş halidir. O yıllarda karşılıklı çatışmalarda elbette insanlar ölmüştür. Ancak bunlar geçmişte kalmıştır' derlerken, şimdi Fransızlar' ne oluyor ki? Onlara boş hayal kurduklarını hatırlatmak istiyoruz.
Biz Türkler böylesi günlerde dağılmaz, tam aksine bir yumak oluruz. Bu durumun en önemli belgesi yok edilmek istenen ulusumuzun verdiği İstiklal Savaşı’dır.
Bu ukalalara anlamlı cevabı halkımız verecektir. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odası Genel Başkanı Derviş Günday, Fransızlarla olan ilişkilerin kesilmesini isteyip, federasyon olarak çıkartacakları bir genelge ile Fransız mallarının satışını boykot edeceklerini açıklarken, 'Küçük çıkarları için halkların sırtından siyaset yapanlar ve geçmişleri kirli olanlar Türk halkını lekelemeye cüret etmişlerse bunun hesabını öderler' diyor.
Bu lafların sahibi olan Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'nun gücünü Fransızlar biliyorsa sonlarının ne olacağını da kestirebilirler. Bizim halkımız böyle bir halk işte.

20 OCAK 2001 –'Demokrasinin beşiğinde' uyuyanlar (!)
'Ermeni Soykırımı' iddiasını Fransa'da 'tartışılmaz bir gerçek' haline dönüştürdüğünü iddia eden komik yasa parlamentodan geçti.
Buna pek şaşırmadım. Zaten Fransa ile ilişkilerimizi yakından takip eden herkes, o küflü ortamdan başka hiçbir şey çıkamayacağını biliyordu.
Genellikle Avrupa'nın ve batının özellikle de Fransa'nın Türkiye hakkındaki gülünç, bilgisiz, çelişkili, önyargılı kanaatlerinden başka hiçbir şey çıkamayacağını görmek için Eflatun olmaya gerek yoktu.
Hayatın katmanlarında neler var? Tarih, siyaset, medya, sanat... ve spor. aralarından yalnız sporda, 'Batının ön yargısı' hiçbir işe yaramıyor. Arada hakemler, bazı küçük çaplı şaklabanlıklar yapsalar bile, bunlar sahilde kayalara vuran tatlı-sert dalgalar olarak kalıyorlar. İşte G. Saray çıktı, tüm Avrupa'yı sırayla çatır çatır yendi. Ne yapabildiler? Hiç! Kıskançlık ve hasetten çatlayarak çaresizlik içinde o sevinci televizyonlardan izlediler. Hâlbuki o anda Avrupa'nın yüzde sekseni her zamanki gibi kapalı kapılar ardında bu işleri de çözüp, o kupayı iç etmeyi ne kadar isterlerdi biliyor musunuz? Avrupalılar, esasında 'spor'u o kadar sevmiyorlar çünkü orada alışılmış ırkçı faşist ön yargılı komedyenlikleri pek işe yaramıyor. Goller, dakikalar, kilolar, puanlar, hepsi 'ölçülebiliyor'!
Sanatta hangi yöntemlerle tüm 20. Yüzyıl boyunca çağdaş sanat tarihini yalnız 4-5 batı ülkesini kullanarak yazdıklarını biliyoruz. 15-20 yıl önce deşifre ettiğimiz ve yüzlerine vurduğumuz bu gerçeği son 10 yılda artık onlar da kabullendiler.
Siyasette de farklı mı? Kürt, Ermeni, Rum lobileri el ele verecekler, malum yöntemlerle, tehdit, oy şantajı, satın alma ve kandırma yollarıyla siyasileri elde edecekler, Türkiye aleyhine istedikleri her yasayı geçirecekler! Oh ne güzel!
Medyalarında yıllardır yalnız Türkiye düşmanı olan makalelere yer vardır. Fransız demokrasisinin özgürlüğü şu tip sorularla sınırlıdır: 'Bu hafta Liberation'da Türklere bindiren Ermeniler mi olsun, yoksa Kürtler mi? Le Monde'da Kıbrıs olayını barbar Türk imajı ile birleştirip yazan bir Fransız yazar mı bulalım, yoksa Yunanlı mı?' Bunlar 'özgürlüğün beşiği, demokrasinin kalesi' bu ülkenin acınacak halinin gerçekleridir.
Üç gün önce Le Figaro gazetesi Türk-Fransız iş adamlarının bu konuda vermek istedikleri tam sayfa ilanı reddederek ciddi bir boyut atlamasını gerçekleştirmiştir. Bu gazetelerin benim ve başka Türklerin yanıt makalelerini reddettiklerini biliyorduk ama bu kadarı cidden abartılı oluyor.
Bu hilkat garibelerine sormak lazım: Tarih kavramını, anayasalarını, mantık olayını bu şekilde paramparça edip çöpe atarken neler hissediyorlar? Akıllarına hiç Cezayir'de altına imza attıkları o iğrenç çağdışı soykırımlar gelmiyor mu? Kendi aleyhlerine de bir parlamento kararı alacaklar mı? Amerika'da beyazların kızılderililere yaptıkları soykırım konusunda ABD aleyhine benzer bir karar alacaklar mı, yoksa... yoksa bu karar biraz... Sıkar mı? Bütün şövalyelikleri bize mi söküyor?
İnsanın kendi kendini aldatması nasıl bir duygu acaba? Ne kadar acıdır ki, tasarının mantık dışılığını gören onca Fransız parlamenterden 'bir' adedi bile kalkıp o kürsüye yürüyüp tarihi bir muhalefet nutku atmayı göze alamıyor... Acı!
'Demokrasinin beşiği' derken herhalde o beşikte uyuyan Fransızları kastediyorlardı!
Yoksa hiçbir normal IQ'su olan insanın üç-beş oyu alıp bir daha seçilmek için kendisini bu kadar maskaraya çevirebileceğini zannetmem.
Politikanın insanların beyinlerini bu kadar çürütebilmesi gerçekten yazık! Osmanlı devletinin zaafından yararlanarak, ülkeyi parçalayıp paylaşmak için saldıran dış düşmanlarla işbirliği yaparak kanlı isyanlar başlatan Ermenilerin en sert şekilde bastırıldığı doğru. Ancak bu soykırım değil, Ermenilerin başlattığı bir savaş süreciydi, o kadar! Hiçbir savaş da masum değildir!
Asırlarca dünyanın en hoşgörülü toplumlarından biri olan Osmanlıların 1915 yılının bir sabah vakti durup dururken 'Hadi biraz Ermeni keselim' diye yola çıktıklarına Fransızlar gerçekten inanıyorlarsa, onlara acil şifalar dilerim.

20 OCAK 2001 – Ölü toprağı!
Karşımızda büyük bir güç var...
Fransa ve Amerika'da, 'profesyonel bir ordu' ile karşı karşıyayız. İki bine yakın Ermeni, gece-gündüz bu işle uğraşıyor.
Yaklaşık 30 bin kişilik 'fiili destek kuvvetine' sahipler.
Sadece bu kadar da değil...
Yüz binlerce Ermeni, istendiği anda elini cebine atıyor. Para desteğinde bulunuyor.
ABD'nin sayılı şirketlerinin sahipleri Ermeniler.
Üstelik, hepsi davalarına inanmış. Bıkmıyorlar, usanmıyorlar, Türkiye aleyhine çalışıyorlar.
***
Gelelim bize...
Bizim işadamlarımızdan elini cebine atan yok.
Tersine...
Bazı işadamlarımız, üniversitelerinde Ermeni soykırımı iddialarına destek veren profesörler besliyorlar.
Türk Demokrasi Vakfı, üç yıl önce 200 yere mektup gönderdi.
'Olay vahim' dedi:
-Ermeniler, Türkiye'nin başını fena halde ağrıtacaklar!
Tek bir cevap alamadı.
Vakfın çalışmalarına para desteği aradı. 500 ayrı yere mektup gönderdi. Sadece birinden sonuç çıktı.
Rakam ortada:
Vakıf, tam 5 yıl boyunca yurt dışına mektup göndermek için posta parası aradı. Sağlanan destek 20 bin doları aşamadı.
***
Sonuç normal...
Karşımızda 'profesyonel bir ordu' var.
Biz, sadece seyrediyoruz.
Türkiye'de hükümetler, üniversiteler, işadamları, basın ve sivil toplum örgütlerinin üzerine 'ölü toprağı' serpilmiş durumda!
* * *
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı, Paris'teydi.
Döner dönmez, Genel Başkanı Mesut Yılmaz'la görüştü. Dün de Başbakan Yardımcıları Devlet Bahçeli ve Hüsamettin Özkan'ın yanına koştu...
'Kaybedecek bir günümüz yok' dedi:
- Dört bir yandan sarıldık. Bu defa durum gerçekten çok vahim!
***
Akarcalı'ya sorduk:
-Neden?
Canalıcı bir noktaya dikkat çekti:
- Bu güne kadar çeşitli parlamentolardan 'karar tasarıları' geçti. Fransa ise, 'Ermeni soykırımı' ile ilgili bir kanunu kabul etti.
Akarcalı ekledi:
- Böylece, Ermeni iddiaları Fransız hukuk sisteminde yer almış oldu. Fransa, ülkesinde yaşayan bütün Ermenilere karşı bir yükümlülük altına girdi.
* * *
Akarcalı, Türkiye'den vaktiyle göç eden Ermenilerin bütün evraklarını yanlarında götürdüklerini anlattı. Bunların nesilden nesile intikal ettiğine dikkat çekti.
Bu 'belgeleri' tek tek sıraladı:
*Osmanlı'daki Fransız şirketlerinin sigorta poliçeleri.
*Banka mevduatları
*Tapular.
'Şimdi bu Ermeniler, Fransız şirketlerine dava açacaklar' dedi:
-Büyük bir ihtimalle de kazanacaklar. Bu durumda, sigorta şirketleri Fransa Hükûmeti'ne rücu edecek. Fransız Hükûmeti de Türkiye'nin karşısına dikilecek. Zaten kanun bu amaçla çıkartıldı.
Sözün kısası, artık karşımızda Ermeniler olmayacak. Fransız Hükûmeti, onların avukatlıklarını yapacak!
* * *
Durum gerçekten iç açıcı değil.
Şimdi, Türkiye'nin atması gereken çok önemli bir adım var.
Ne yapılacaksa yapılmalı... Türkiye hangi imkânını kullanacaksa kullanmalı... Hiç vakit geçirilmemeli...
Fransa Anayasa Mahkemesi'nin bu kanunu iptal etmesi sağlanmalı.
Üstelik, süremiz de kısa.
Önümüzde sadece 15 günümüz var.
* * *
Tabii, yapılması gereken bu kadar da değil...
Türkiye, artık organize olmak zorunda.
Sivil toplum örgütleri harekete geçmeli. Üniversiteler artık kıpırdamalı. Bizim iş adamlarımız da ellerini cebine atmalı.
Bunu sağlamak ise, Hükûmet'in görevi!

20 OCAK 2001 – Made İn France Boykotu
Vatandaş, Fransa'ya ihanetin bedelini ödetmeye hemen başladı Sivil toplum örgütleri seferber oldu. Kimse Fransız malı almayacak
Fransa'ya öfke çığ gibi büyüyor. Hükümet, Paris'e uygulanacak yaptırımlar için strateji belirlemeye başladı. İlk adımda Fransızların kazandığı casus uydu ihalesi iptal edildi. Büyükelçimiz Köksal yurda döndü
Düşünme sırası Paris'e geldi
SÖZDE Ermeni soykırımını tanıyan Fransız Meclisi'ne tepki yağdı. TOBB, Türk-Fransız ticaret hacminin 5 milyar dolar olduğunu hatırlatıp üyelerine Fransız malı almama çağrısı yaptı. Ticaret odaları kolları sıvadı. Turizmciler Fransa turlarını listeden çıkarıyor. Üniversiteler bilimsel işbirliğini kesiyor. Fransız iş çevreleri panikte.
Johnson, böyle dize getirmişti
PARİS bu dilden iyi anlıyor. Fransa 1966'da NATO'nun askeri kanadından çekilmiş, Amerikan bayrakları yakılmıştı. Başkan Johnson Fransa'yı, halkına yaptığı 'Sizden üç şey istiyorum: Fransız şarabı içmeyin. Fransız parfümü kullanmayın. Fransa'ya gitmeyin' çağrısı ile dize getirmişti. Paris, aynı şeyin tekrarından korkuyor.
Pahalıya patlayacak
Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde Fransız Ermenilerinden gelecek birkaç bin oy uğruna Türkiye ile dostluğunu ve ticari ilişkilerini tehlikeye atan Fransa'ya karşı öfke giderek artıyor. Türkiye, Fransız mal ve menfaatlerine karşı 'resmi bir ambargo operasyonu' başlatmak, Cumhurbaşkanı Chirac ve Başbakan Jospin'in, kabul edilen 'utanç yasası'nın iptali için Anayasa Mahkemesine gidip gitmeyeceklerini bekliyor. Ancak çeşitli kuruluşlar ve vatandaşlar boykota başladı bile.
Hemen her ülkede büyük ticari menfaatleri olan Fransa'nın en korktuğu yaptırım, bu ülkelerdeki ticari çıkarlarının engellenmesi. Fransa'nın NATO'nun askeri kanadından ayrıldığı yıllarda, çeşitli kentlerde ABD bayrakları yakılmış, dönemin Başkanı Lyndon B.Johnson Amerikalılara şöyle seslenmişti: 'Siz de Fransızlar gibi şiddete başvurmayın. Amerikan başkanı olarak sizden üç ricam var. Fransız şarabı içmeyin. Fransız parfümü kullanmayın.
Fransa'ya gitmeyin.'
Başkanın bu çağrısına Amerikalılar büyük bir titizlikle uydu. Fransız-ABD ticari ilişkileri bir anda dibe vurdu. Bu boykot Fransa'nın dış politikasını, savunma anlayışını ve ekonomik tercihlerini bile etkiledi. Sonuçta Fransa kafa tuttuğu ABD'ye büyük tavizler verdiği gibi sonunda NATO'nun askeri kanadına dönmek zorunda kaldı.
İşadamlarından destek
ASALA terörünün yardakçısı Fransa'nın, Ermeni tasarısını kabul ederek takındığı düşmanca tutum, Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Bir yandan Ankara'nın Paris'e karşı uygulayacağı yeni politikanın ilkeleri belirlenirken, bir yandan da çeşitli kuruluşlardan, sivil toplum örgütlerinden ve vatandaşlarından tepkiler yükselmeye başladı. TOBB Başkanı Fuat Miras, Türk işadamlarına Fransa'dan yaptıkları ithalat kalemlerini gözden geçirerek başka ülkelere kaydırılmasına dair bir çağrıda bulunacaklarını bildirirken, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, vatandaşları Fransa'ya gitmemesi için boykot çağrısında bulundu.
Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez de boykot çağrısında bulundu. Üzülmez, 'Fransız mallarına yönelik boykot kararı alacağız' dedi. Ankara Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Ali Rıza Ercan ve Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Sakoğlu da vatandaşları Fransız mallarını boykota çağırdı.
TÜSİAD karşı çıktı
Ancak en büyük işadamları kuruluşu TÜSİAD üyeleri boykota sıcak bakmadıklarını söyledi. TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu, ekonomik yaptırımların ve boykotun tam doğru bir yaklaşım olamayacağını söyledi. Yücaoğlu, 'Tepkiyi de doğal karşılamak lazım. Ama, esas olan Türk Parlamentosu'nun buna cevap vermesi' dedi. İşadamı Bülent Eczacıbaşı da boykot kararlarının iki tarafa da zarar vereceğini söyledi. Eczacıbaşı, 'Ekonomik boykot kararlarının iki tarafa da zarar vereceği düşüncesini göz önünde bulundurmak lazım' diye konuştu. İşadamı İshak Alaton ise, 'Bize zarar verecek bir silah. Bu fikir daha önceden de ortaya kondu. İtalya ile yaşandı. Türkiye için iyi neticeler vermedi' dedi.
Tankçı Loppion çok üzgün
TÜRKİYE pazarında ihalelerde liste başı olmaya aday Leclerck tankları üreticisi Giat firması başkanı Jacques Loppion, sözde soykırım kararından üzüntü duyduğunu belirtti. Fransa Meclisi'nde alınan kararla ilgili yorumda bulunmayı reddeden Loppion, 'Kararı yorumlamak bana düşmez, ancak üzüntü duyduğumu ifade edeyim. Leclerck tanklarının Türkiye'de denenmesi başarıyla tamamlanmıştı ve liste başıydık' diye konuştu. Loppion'ın firmasının, Yunanistan ve Türkiye'deki 250 tanklık ihalelere aday olduğu ve bu ihalelerin her birinden 2-3 milyar Euro kazanmayı hedeflediği kaydedildi.
DYP'den AKŞAM'a teşekkür
DYP Gençlik Kolları, Fransa Parlamentosu'nun, sözde Ermeni Soykırım Yasası'nı tanıyan kararına karşı gösterdiği tepki ve hassasiyet nedeniyle Akşam'a teşekkür etti. Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı'yı ziyaret eden DYP Gençlik Kolları Başkanlık Divanı, tüm medyanın Akşam'ın hassasiyetiyle hareket etmesini beklediklerini kaydettiler. DYP'li gençler, bütün üyelerinin ayrı ayrı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak Fransa aleyhine birer milyon Frank'lık tazminat davası açacağını bildirdiler.
Şamar oğlanına döndük
ESKİ Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Fransa Parlamentosu'nun kararını kınayarak, Türkiye'nin hep savunmada kalan tavrını eleştirdi. Evren, 'Bize hep tokat atıyorlar. Atmasınlar diye elimizi kolumuzu önümüze alıp, korumaya çalışıyoruz kendimizi. Bizi şamar oğlanına benzetmeye çalışıyorlar' dedi. Evren, Fransızların Cezayir'de, İtalyanların Habeşistan'da ABD'nin de zencilere karşı uygulamalarının Meclis'e getirilebileceğini ifade ederek, 'Çekingen bir halimiz var ama Türkiye bunların altından kalkar' diye konuştu.

20 OCAK 2001 – Fransa'ya öfke seli.
Fransa Ulusal Meclisi'nin sözde Ermeni soykırım yasa tasarısını kabul etmesi, yurt genelinde infial yarattı. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri, Fransız Büyükelçiliği ile konsoloslukları önünde protesto gösterisi düzenledi. Üniversiteler de kınama mesajları yayınladı.
Protesto gösterilerinin odak noktası, Ankara'daki Fransız Büyükelçiliği oldu. Elçilik, dün sabah saatlerinde verdiği hizmetleri durdurup kapılarını kapattı. CHP Ankara İl Başkanı Levent Gök ve Çankaya Belediye Başkanı Haydar Yılmaz'ın başkanlığındaki il teşkilatı, Fransız Elçiliği önüne siyah çelenk bıraktılar. CHP'lilerin slogan yazma girişimi ise, polisler tarafından engellendi.
CHP'lilerden sonra Ülkü Ocakları, elçiliğe siyah çelenk bıraktı. Ankara Şube Başkanı Fatih Budak, Fransa'yı kınayan basın açıklamasını okudu. Elleriyle 'bozkurt' işareti yapan grup, 'Fransa şaşırma, sabrımızı taşırma', 'Türk'e kalkan eller kırılır', 'Başbuğun ordusu hainlerin korkusu' şeklinde slogan attı ve tekbir getirdi. Ülkücüler, 'Şartınız olamaz, şartları biz dikte ederiz', 'Haddini bil Fransa' yazılı pankartlar da taşıdı. Protesto gösterilerin ikinci adresi ise Fransa'nın İstanbul Başkonsolosluğu oldu. CHP İstanbul İl Teşkilatı, Beyoğlu'ndaki il binasından İstiklal Caddesi'ndeki başkonsolosluğa kadar yürüdü. Başkonsolosluk önüne siyah çelenk bırakmak isteyen partililere, güvenlik güçleri izin vermedi.
İstanbul Ülkü Ocakları üyesi bir grup da, protesto gösterisi düzenledikten sonra konsolosluk binasına çürük yumurta attı. Siyah çelenk bırakmak isteyen Mustafa Baştuğ adlı bir kişi gözaltına alındı. İzmir'de de CHP İzmir İl Başkanlıkları ve Ülkü Ocakları, Fransız Konsolosluğu binası önüne siyah çelenk bıraktılar. Türk-İş, DİSK, Hak-İş, Memur-Sen, KESK ve Demiryol-İş gibi işçi sendikaları da Fransa'yı kınayan açıklamalar yaparken, Başkent Üniversitesi'nde ise Fransızca dersleri kaldırıldı.

20 OCAK 2001 – Paris'ten bir garip açıklama
Ermeni yanlısı karara rağmen Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü François Rivasseau, ülkesinin Türkiye ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesine büyük önem verdiğini söyledi. Rivasseau, yasanın modern Türkiye'yi hedef alan ve suçlamaya yönelik bir amacı olmadığını, sadece Osmanlı döneminde meydana gelen trajik bir olayı hatırlatma özelliği taşıdığını ifade etti. Fransız Sözcü, gazetecilerin, Fransa'ya ekonomik yaptırım uygulanması ile ilgili soruları da geçiştirerek, açık bir biçimde yanıtlamaktan kaçındı.

20 OCAK 2001 – Kendi tarihine bak!
Ermenilerin tarihi yalanına sahip çıkan Fransa kendi tarihini nedense unuttu! Kendilerini İngiliz boyunduruğundan kurtaranları diri diri yakmaktan çekinmeyen, Avrupa'ya mezhepler arası çatışmanın tohumlarını atan, işgal ettikleri ülkelerde yerli halka olmadık işkenceler yapan Fransızlar, Ermeni iddialarının arkasına sığınarak Türkiye'ye sözde insanlık dersi vermeye yeltendi.
Türkiye aleyhinde bula bula bir tek Ermeniler tarafından çarpıtılmış 1915'teki 'tehcir'i (zorunlu göç) bulan Fransa, kendi tarihine bakmış olsaydı ihanetler, katliamlar ve tecavüz örneklerinden yüzlercesini görebilirdi.
Tarihi Ermeni yalanına destek veren Fransa'nın rezaletlerle dolu kara tarihindeki örneklerden bazıları şöyle:
Jeanne d'Arc'a ihanet
Fransızlar, kendilerini İngiliz boyunduruğundan kurtaran vatandaşları Jeanne d'Arc'ı katletmekten çekinmedi. Basit bir köylü kızı olan Jeanne d'Arc, hayatını tehlikeye atarak İngiliz kuşatması altında bulunan Orleans'ı kurtardı. d'Arc'ın mücadelesi sayesinde Fransa Kralı Charles VII de kaybetmek üzere olduğu tacına ve tahtına yeniden sahip oldu.
Ancak Fransız kalleşliği burada da kendini gösterdi ve Kral, d'Arc'ın ortadan kaldırılmasına göz yumdu. Fransızlar, Jeanne d'Arc'ı yakalayarak İngilizlere teslim etti. Daha sonra Engizisyon Mahkemesi'nde yargılanan d'Arc, 30 Mayıs 1431'de henüz 19 yaşındayken diri diri yakılarak öldürüldü.
Saint-Barthelemy katliamı
Fransa tarihindeki bir başka kara leke de Saint-Barthelemy katliamı oldu... Muhaliflerinden kurtulmak isteyen Kral Charles IX'un emriyle 24 Ağustos 1572 sabahı Paris'e yayılan kral yanlıları, evlerini bastıkları Protestanları katletti. Paris'in yanı sıra Lyon, Orleans, Rouen, Burges, Meaux, Bordeaux gibi şehirlerde de 3 Ekim'e kadar süren katliamlarda yaklaşık 30 bin Fransız Protestan Fransızlar tarafından vahşice kılıçtan geçirildi. Kral yanlıları, yakaladıkları bazı Protestanları hemen öldürürken, bazılarına da olmadık işkenceler yaptı. Çocukları bile affetmeyen Fransızlar, bazı Protestanları diri diri yaktı, bazılarının karınlarını yardı, sağ kalanları demir çengellere astı. Olaylar sırasında kadınların yanı sıra kız çocuklarına da tecavüz edildi.
Tarihte benzerine rastlanmayan katliam aynı zamanda yüzlerce yıl sürecek mezhepler arasındaki düşmanlığın da temelini attı.
Maraş ve Antep katliamı
Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmesi üzerine Batılı devletler Türkiye'nin çeşitli bölgelerini işgal etmeye başladı. Daha önce İngilizlerce işgal edilen Güneydoğu bölgesi de Fransızlara bırakıldı. Bunu fırsat bilen Fransızlar bir yandan Ermeni çetecileri silahlandırıp Türklerin üzerine sürerken, diğer yandan da sivil halkı katletmeye başladı. Öyle ki kadınlara tecavüz sıradan bir olay haline geldi.
Bu vahşeti gören 'Şahin' takma adını kullanan genç teğmen Said Bey, Fransızların Antep'i işgalini önlemek için silahlı mücadele başlattı. Kısa sürede adı efsaneleşen Şahin Bey, Antep'i Fransızlara dar etti. Mücadele sırasında Şahin Bey şehit düştü, ancak Fransızların Antep'e girişleri de bir yıl gecikti. Antep şanlı direnişi nedeniyle Meclis tarafından 'Gazi' unvanı ile ödüllendirildi.
Benzeri olaylar Kahramanmaraş'ta da tekrarlandı. Burada halka önderlik eden Sütçü İmam, Fransızları geldikleri gibi kapı dışarı etti.
Silahlarını bırakıp kaçan Fransızların korkaklığı müttefiklerini bile şaşırttı. Gerçek yüzlerini bir kez daha gösteren ve zoru görünce kaçan Fransızlar, bir yandan da savaş sırasında işbirliği yaptıkları müttefikleri satan ve TBMM hükûmeti ile anlaşma imzalayan ilk ülke oldu.
Hitler ile işbirliği
İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa devletleri Hitler orduları tarafından bir bir işgal edilmeye başlandı. İşgal edilen ülkelerin hükümetleri Almanlara karşı çıktı. Bazı hükümetler işgali tanımazken, bazıları da yer altına kaydı. Ancak tek istisna Fransa oldu. Kendisini de eski bir asker olan dönemin Devlet Başkanı Philippe Petain, ülkesini işgal eden Almanlarla işbirliği yapmaktan çekinmedi. Fransa tarihine kara bir leke olarak geçen ve 'Vichy hükümeti' olarak tanınan Petain, savaştan sonra idam edildi. Ancak Petain'in idamı bile Fransızları duydukları utançtan kurtaramadı.
Cezayir vahşeti
Fransızların cinayetleri geçen yüzyılda da sürdü. Kuzey Afrika'da Fas, Tunus ve Cezayir'i işgal eden Fransızlar, yerli halka olmadık işkenceler yaptı. Fransız vahşetinin en korkuncu Cezayir'de yaşandı. İşgale karşı mücadele veren Cezayirliler, Fransızların sert müdahalesiyle karşılaştı.
1950'li yılların sonlarına doğru Cezayir direnişi giderek güçlenirken Salan, Challe, Jouhaud ve Zeller komutasındaki Fransız 'Gizli Ordu'su direnişi kırmak isteyen köylere bomba yağdırdı, şehirlerde de duvar diplerine dizdikleri insanları kurşun yağmuruna tuttu. Fransızlar, halka gözdağı vermek amacıyla yakaladıkları Cezayirlileri dikenli tellere sararak tepelerden denize yuvarladı.

20 OCAK 2001 – Osmanlı mazlumların sığınağı.
Rezaletlerle dolu tarihini görmezden gelen Fransa'nın sözde 'soykırım' yapmakla suçladığı Türkler tarih boyuncu zulme uğrayanların yanında yer almıştı. Hiçbir ayrım yapmadan zulümden kaçanlara kucak açan Türk insanı, tarihin çeşitli dönemlerindeki örnek tutum ve tavırlarıyla birçok millete ders vermişti.
1486'da İspanya'da zulme uğrayan, Müslüman ve Yahudiler, Osmanlı Devleti'nden yardım istemişti. Bunun üzerine 1505 yılında İspanyol sahillerini vurmak için Kemal Reis komutasında bir filo gönderen Osmanlı, zulme uğrayan bir kısım Müslüman ve Yahudi'yi Türkiye'ye getirmişti. İspanya'daki zulümler iyice artınca, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa'ya gönderilen bir hükümle İspanya'da zulme uğrayanlara yardım edilmesi emredilmiş; birçok Müslüman ve Yahudi İspanya'dan, Afrika sahillerine geçirilmiş, daha sonra da bunlardan bir kısmını Adana, Tarsus gibi sancaklara yerleştirilmişti.
Geri vermediler
Avrupa'da katı yönetimlere karşı koyma ve hürriyet cereyanı sırasında ayaklanan 5 bin Macar ve Polonyalı vatansever de zulümden kaçarak, 1849'da Osmanlı'ya sığınmış ve Osmanlı da savaşı göze alarak kendilerine sığınan mültecileri vermemişti.
Kampanya düzenlendi
1917 Bolşevik Devrimi sonrası ülkelerinden kaçan Beyaz Ruslar, ilk durak ve özgürlüğe uzanan köprü olarak Türkiye'yi seçmişti. Kaçanlara kucak açan Türkler, Beyaz Ruslar'a yardım amacıyla Hilal-i Ahmer Cemiyeti tarafından 10 binlerce göçmen için 1921 yılının Ocak ayında 'Halk çorbası' kampanyası başlatmıştı. Ayrıca, düzenlenen battaniye kampanyasında 1921 kışında binlerce Beyaz Rus'a yün battaniye sağlanmış, sağlık sorunların çözümü için çeşitli fonlar oluşturulmuştu. Sayıları 200 bini bulan Beyaz Rusların Türkiye'yi seçmelerinde en büyük neden ise engin hoşgörü ve misafirperverlikti.
Hitler'den kaçtılar
İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler zulmünden kaçan on binlerce Avrupalı soluğu Türkiye'de almıştı. Mülteciler öldürülme korkusuyla kendilerini güvencede hissedebilecekleri tek ülke olarak Türkiye'yi görmüşlerdi.
1979 yılındaki Humeyni devrimi sonrasında da yaklaşık bir milyon İranlı Türkiye'ye kaçmak zorunda kalmıştı.
1982 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal girişimi sonrası yaklaşık 4 bin kişi Türkiye'ye göç etmişti.
1991 yılında Bulgaristan hükümetinin baskı politikası nedeniyle 300 binin üzerinde soydaş ülkemize sığınmıştı.
Benzeri bir olay da 1990 yılında patlak veren Körfez Savaşı sırasında yaşanmıştı. Saddam Hüseyin'in zulmünden kaçan yaklaşık 500 bin Kuzey Iraklı, dağ-tepe aşarak Türkiye'ye gelmişti.
Sonraki yıllarda da Sırp zulmünden kaçan Kosovalılara yine Türkiye kucak açmıştı
Abdülmecit'ten insanlık dersi
Osmanlı Devleti, 1849 yılında Avrupa'da zulümden kaçan beş bin Macar ve Polonyalı'ya kapılarını açınca Rusya ve Avusturya'nın tepkisini çekmişti. Avusturya mültecilerin kendilerine verilmesinde ısrar ederken, daha da ileri giden Rusya, Osmanlı'yı savaş açmakla tehdit etmişti. Ancak tehditlere aldırmayan dönemin Padişahı Abdülmecit mültecilere sahip çıktığı gibi tarihe geçen şu cümleyi söylemişti: 'Tahtımı veririm, başımı veririm. Fakat devletime sığınanları asla geri vermem.'
Türklerin gücü
Osmanlı'ya sığınan Macar lideri Kossuth ve arkadaşları ise 21 ay sonra Londra'ya gitmişti. Londra'da coşkuyla karşılanan Kossuth'un Osmanlı'ya şükranlarını şu sözlerle dile getirmişti:
'Bugünkü hayatıma ve hürriyetime sahipliğim, Avusturya ve Rusya'nın tehditleri ve baskılarına rağmen beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türkler sayesindedir. O Türkler ki, yüksek hisler ve insan haklarına saygılı oluşlarıyla tüm tehditlere boyun eğmediler. Türk milleti bu yönüyle üstün bir güce sahiptir. Türklerin bugün ve istikbalde mevcut olması, Avrupa'nın ve insanlık âleminin yararınadır. Ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıralarıyla yaşıyorum.'
Ermeniler bayram ediyor
Sözde soykırım yasasının Fransız Ulusal Meclis'nde kabulü Ermenistan'da sevinçle karşılanırken, başkent Erivan'da, kararı 'Ermenistan'ın çıkarına değil' diye değerlendiren kesimler de oldu.
Ermenistan seçimlerinden hezimet ile çıkmasına karşın Devlet Başkanı Robert Koçaryan tarafından hükümette yer verilen ve ülkeyi gölgede yönettiği iddiaları Ermeni muhalefeti tarafından zaman zaman dile getirilen Daşnak Partisi, 'bu daha başlangıç' şeklinde bir açıklama yaptı. Açıklamada, 'Bu karar, Ermenilerin Avrupa'da ve uluslararası siyasi arenada ısrarlı politik, toplumsal ve örgütsel mücadeleleri sonucu sağlanmış, adalet ve doğruya yönelik bir adımdır ve henüz başlangıç adımlarından biridir. Israrla devam etmemiz, daha fazla sonuç sağlayacaktır' denildi.
Ulusal Demokratik Birlik Partisi de, kararın Fransa'nın Avrupa'da ağırlığa sahip bir ülke olmasından ötürü çok önemli olduğunu belirtti. Cumhuriyetçi Parti Başkan Yardımcısı olan, aynı zamanda Meclis Başkan Yardımcısı Tigran Torosyan, sözde soykırımı tanıyan ülkelerin sayısının giderek artmakta olduğuna dikkati çekti.
Ermeni basınında da Dışişleri Bakanlığı'nın, 'Bu karar, tarihsel gerçeği bir kez daha teyid etti. Geçmişin ağır mirasının doğru değerlendirilmesinin ve üstesinden gelinmesinin önkoşullarını oluşturdu' açıklamasına yer verildi.
Diğer tüm gazetelerin tersine Haykakan Jamanak gazetesi, kararı eleştirdi. Gazete, 'Bu karar elbette, Ermenistan diplomasisinin zaferi olarak sunulmaya çalışılacak. Ancak kararın, Ermenilerin gerçek çıkarlarına hiçbir katkısı yoktur. Bu karar, süper güçlerin, Ermeni sorununu kendi çıkarları için kullandıkları girişimlerden bir yenisidir' denildi.
Şimdi tazminat için düğmeye basacaklar.
Sözde soykırım yasası ile yasal zemine kavuşan Ermeniler, 100 yıl önce Fransız şirketlerine yaptırdıkları hayat sigortalarına dayanarak Türkiye'den tazminat isteyebilecek.
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde çok sayıda Fransız bankası ve sigorta şirketinin İstanbul'da faaliyet gösterdiğini hatırlattı. Akarcalı, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin bu şirketlere hayat sigortası yaptırdığını belirterek 'Bu poliçelere dayanarak Türkiye'den tazminat istemeye başlayacaklar. Bunun ilk örneği ABD'de yaşandı. California'da, bu poliçelere dayanarak 3 milyar dolarlık dava açıldı' dedi. Sigorta şirketlerinin el değiştirse de poliçe ve belgelere ait arşivlerin Fransa'da saklandığını kaydeden Akarcalı, soykırım iddiaları için zaman aşımı uygulanmadığını ve dava açılmasının önünde engel bulunmadığını bildirdi. Akarcalı, Ermenilerin başka girişimlerde de bulunacağını ifade ederek, 'Yine aynı dönemde İstanbul'da Fransız bankaları vardı. Bunların da arşivlerine bakılarak Ermenilere ait hesaplar çıkartılacak ve Türkiye'den talep edilecek. Mesela Osmanlı Bankası, Fransız bankasıdır. Sonra el değiştirdi. Bu bankanın o döneme ait arşivleri Fransa'da duruyordur' dedi. Göç eden Ermenilerin gayrimenkullerini bıraktığını hatırlatan Akarcalı, tapuları ellerinde bulunduran Ermenilerin bu talepleri de gündeme getirebileceğini bildirdi.

20 OCAK 2001 – Askeri casus uydu projesi iptal edildi.
Fransa ile ilişkileri gözden geçirme kararı alan Ankara, casus uydu ihalesini iptal ederek ilk adımı attı. Milli Savunma Bakanlığı, Fransız firma ile ön anlaşması yapılan Askeri Casus Uydu projesini iptal etti. Alınan karar, pazartesi günü bakanlık yetkilileri tarafından Fransa'ya bildirilecek.
Fransa Parlamentosu'nun sözde soykırımı tanımasının ardından Ankara'nın ilk tepkisi, milyar dolarlarla ifade edilen savunma ihalelerini gündeme getirmek oldu. Türkiye, Fransa'ya karşı ilk kozunu kullanarak casus uydu projesini iptal etti. Askeri kaynaklar, Fransız ALCATEL firması ile ön anlaşması yapılan 240 milyon dolarlık projenin iptali ile yeni bir ihale açılabileceğini ya da projenin doğrudan bir Amerikan firmasına verilebileceğini belirttiler. Askeri kaynaklar, Fransız firmalarının 7 milyar dolarlık modern tank ve tank modernizasyonu ile elektronik harp sistemi ihalelerinden de dışlanabileceği sinyali verdiler.
Büyükelçi Köksal geldi
Bu arada Türkiye'ye çağrılan Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal dün Ankara'ya geldi. Havaalanından doğruca Dışişleri Bakanlığı'na giden Köksal, Bakan İsmail Cem ve diğer yetkililerle toplantıya katıldı. Fransa'ya karşı uygulanacak eylem planının detaylarının ele alındığı toplantıda, ekonomik, sosyal ve siyasal yaptırımların aynı anda uygulanmasına karar verildi. Ankara'nın bir yandan Paris'ten gelecek tepkileri beklerken, diğer yandan da tasarının Anayasa Konseyi'nde iptal edilmesi için son ana kadar girişimlerine devam edeceği bildirildi.
Öte yandan Başbakan Bülent Ecevit, dün Cem ile bir araya geldi. Ecevit'in dış politika danışmanı Erdal Tümer'in de katıldığı toplantıda Başbakan Ecevit'e sunulan Fransa'ya yönelik eylem planının ele alındığı kaydedildi.
Türk-Fransız ilişkilerinde ilk aşamada alınan kararlar çerçevesinde gelinen nokta şöyle:
*Fransa nezdinde girişimlerin son ana kadar devam etmesi bekleniyor. Bu çerçevede Ankara, umutsuz olmasına karşın, Anayasa Konseyi'nde tasarının reddedilmesi için uğraşacak.
*Fransa'nın, yasa tasarısı ile ilgili hiçbir açıklama getirmemesi, Cumhurbaşkanı Chirac ve hükümetin herhangi bir girişimde bulunmaması da Ankara'da tepkiyle karşılandı. Fransa ile yapılacak tüm resmi ziyaretler de iptal edildi.
*Fransa-Türkiye eylem planı rafa kaldırılıyor. Bu çerçevede, Asya ve Ortadoğu'da ikili ilişkiler dondurulacak.
*Türkiye resmi olarak Fransa'ya karşı boykot kararı uygulamayacak, ancak sivil toplum örgütleri ve ticaret odalarının girişimleri önlenmeyecek.
*Fransızlar, otoyol, altyapı gibi ihalelerde de dışlanacak.

20 OCAK 2001 - Chirac'ın ikiyüzlülüğü Ankara'yı kızdırdı
BM Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e, sözde Ermeni yasa tasarısıyla ilgili olarak 'duyarlılığınızın bilincindeyiz' diyen Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın tutumu Ankara'yı kızdırdı. Sezer ile görüşmesinde ve mektuplara verdiği yanıtta benzer mesajları yineleyen Chirac'ın, seçim kaygısını aşamadığı kaydedildi. Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü ve Sezer'in Başdanışmanı Tacan İldem, Sezer'in Fransız Parlamentosu'nun kararını 'esefle' karşıladığını ve kınadığını belirtti. Yasayı 'sakat' olarak tanımlayan İldem, 'Fransa Parlamentosu'nda oy kaygılarıyla kabul edilen ve Türk ulusunca infialle karşılanan, çifte standartla sakat bu yasanın, Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkiler üzerinde ciddi nitelikte, olumsuz yansımaları olacaktır' dedi.
Büyük haksızlık
Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin temsilcileri de, Fransa'ya 'tarihi hatadan dön' çağrısı yaptı. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, Türkiye'nin çok büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kaldığını söyledi. Bazı ülkelerin kendi tarihi için reddettiğini başka bir tarih için kabul etmesinin kabul edilebilir bir olay olmadığını söyleyen Çiller, hükümeti suçladı. DYP lideri, 'Ancak, öbür taraftan da iktidarımızın, bugünkü hükümetin bıraktığı boşluğu da çok vahim buluyorum. Çünkü bunun dalga dalga geldiği belliydi. Gerekli yaptırımı bizzat sayın Başbakan'ın oraya giderek, bu daha girmeden önce mutlaka el koyarak meseleyi halledebilmesi lazımdı. Çünkü Türkiye, çok büyük haksızlıkla karşı karşıya. Önümüzdeki günlerde Türkiye, bu konuda Fransa içinde fikir dahi ifade edemeyecek bir konuma gelecektir. Bütün bunları şiddetle kınıyorum' dedi.
Kararı şiddetle kınadığını bildiren DYP Genel Sekreteri Ali Şevki Erek ise 'Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik her husumette tek yumruk ve tek yürek oluruz' dedi. Fransa Parlamentosu'nun aldığı kararın emsal teşkil edebileceğine işaret eden Erek, kararla iki ülke arasındaki dostluğa da ihanet edildiğini söyledi.
Fazilet'ten yasa teklifi
FP Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek de, Fransa, İtalya gibi insanlık suçu işlemiş, sömürgecilik yapmış devlet ve şahısları yargılayıp, haklı olarak mahkûm edecek bir kanun teklifi vereceklerini açıkladı. Hükümetin dış politikasını eleştiren Yülek, Fransa ile ekonomik ilişkilerin sürdürülmesinin 'ihanet değilse, basiretsizlik' olduğunu kaydetti.
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz de, kararı 'nefretle' karşıladığını bildirdi. Öksüz, 'Türkiye hiçbir zaman soykırım yapmadı. Sabıkalı ülkeleri ararsanız, sabıkalılar arasında Türkiye yoktur' dedi. Ulaştırma Bakanı, Türkiye-Fransa ilişkilerinin tepeden tırnağa gözden geçirileceğini söyledi.
ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Robert Pearson ile Almanya Büyükelçisi Rudolf Schmidt de, Fransız Parlamentosu'nu eleştirdi. Ermeni sorununun siyasilerin işi olmadığını vurgulayan büyükelçiler, konunun tarihçilere bırakılması gerektiğini belirttiler.

21 OCAK 2001 - Her an gözaltına alınabilecek zanlı gibi...
Geçen haftaki yazımın ilk satırı, 'Türkiye'nin en ciddi sorunlarına halk sahip çıkmıyor' idi.
Bu hafta soruyorum: 'Peki, Türkiye'nin en ciddi sorunlarına devlet sahip çıkıyor mu?'
Devleti, 'yürütme organı' hükümetler temsil ettiği için, devlet kavramı ile hükümetleri kastediyorum.
Bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetler, neredeyse kangren olmuş sorunların çözümünde niçin bu kadar başarısız oluyorlar?
Bu başarısızlıklar sonucu geçmişten bugüne (ve yarınlara) 'sorunlar transfer ediliyor.'
Üç gün önce Fransa Parlamentosu '1915 Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısını' kabul etti. O Fransa ki, Avrupa Birliği'ne yalvar-yakar girerek kendisiyle, 'Avrupalı kardeş' olmak istediğimiz ülkelerden biri... Cezayir'de yaptığı katliamlar unutulmamış bir ülke... Taa oralardan kalkıp yurdumuzu işgale gelmiş ve güney illerimizi işgal etmiş bir ülke... Kurtuluş Savaşı öncesi ülkemizde de sivilleri öldürmüş bir ülke... Ve bunların hesabını vermemiş bir ülke...
Şimdi de, Türkiye üzerinde istediği zaman baskı uygulamak amacıyla bir 'soykırım yaftasını' boynumuza geçirdi.
Ancak Fransa'yı mı suçlamak gerekir, kendimizi mi? Başkasını suçlamak kolay bir yöntem.
'Gelgeç ve günlük politikalarla' milli duyguları kışkırtmak kolaycılık.
Bugün bazı kuruluşlar, tıpkı daha önce İtalya'ya karşı olduğu gibi, 'Fransız mallarına boykot uygulanması' çağrısı yapıyorlar. Bu anlamsız ve 'hatayı saptırma' politikası. En hafif deyimiyle, 'ulusal duyguların kışkırtılması' yani bir 'fanatiklik.'
Oysa, başımıza ne geldiyse fanatiklikten gelmiyor mu? Sıkışınca milli-ulusal duygulara sarıl; ama zamanında önlem alma, sırt üstü yat!...
Şimdi iş işten geçince, en ilkel 'intikam duygularını besle!'
Aklı başında, 'ben devletim' diyen bir mantığın kaldıramayacağı bir şey.
Dün, İtalya'ya karşı başarısız politikalar sonucu halk sokaklara dökülmüş. İtalyan kravatları yakılmıştı, bugün Fransız kravatları gündemde.
***
Bu nasıl 'milli politikadır', bu nasıl 'devlet politikasıdır', bu nasıl 'siyasi yönetimdir' diye tartışılmayacak mı?
'Herkes suçlu ve haksız; bir tek biz haklıyız' öyle mi? (Buradaki 'biz'den kasıt, halk değil, 'bizim politikacılar!')
Sağımızda, solumuzda, güneyimizde, kuzeyimizde kim varsa suçlu, ama bizim politikacılarımız suçsuz!..
Türkiye bugün, her an gözaltına alınabilecek zanlı gibi yaşamaktan kurtulmalıdır.'
Bugün Fransa, aleyhimize çok haksız bir politik karar aldı.
Bu, bugünün sorunu değil. Dünün de sorunu değildi. Onlarca yıldır, Cumhuriyet kurulduğundan bu yana süregelen bir sorun.
Buradan şu sonucu çıkarmamız gerekir.
Demek ki Türkiye aleyhine böyle bir hava her yerde var. Yani, 'Türkiye bunu yapmıştır' psikolojisi hakim. 'Türkiye bunu yapmış olabilir', 'Türkiye şunu yapmış olabilir' diye düşünen dünya kamuoyuna, 'Türkiye bunu yapmaz', 'Türkiye şunu da yapmaz' havasını, inancını aşılamak gerekir.
Bunu yapmadığınız sürece dün, bugün ve yarın her türlü olumsuzluk başımıza gelebilir.
Dünya size 'zanlı' ya da 'suçlu' gözüyle bakıyorsa; bugün kurtulsanız bile yarın kurtulamazsınız. Bu bakışın anlamı şudur: Dünya kamuoyu sizin suçlu olduğunuza inanıyor, ama cezanızı dün verememiş bugün vermek istiyor. Bugün değilse yarın!.. Bu mantık kabul edilemez.
Yapılması gereken bu bakışı değiştirmektir. Bunu yapacak olanlar 'her şeyi biz çözeriz' diyen gelmiş-geçmiş politikacılar ve onların emir vereceği diplomatlardır.
Eğer ülkenin 'kararlı bir devlet politikası' olsa (ki vardır, ama değişik hükümetler bunu bozmaktadırlar) 'Türkiye'nin suçlu olmadığını' dünyaya dün de anlatmış olurduk.
Bugün Fransa'ya karşı günlük bir tepki ver, elçisini başbakanlığa çağır; yarın unut ve önlem alma.
Böyle bir dış politikaya böyle bir davranış...
Sen kendi ulusal parlamentonda Fransa aleyhine bir karar alabiliyor musun? Sen İtalya aleyhine, Almanya ya da İngiltere, ABD aleyhine bir karar alabiliyor musun?
Hayır.
Biz sadece 'Ne pahasına olursa olsun sizinle evleneceğiz. Evde kalmayalım. Bizi AB'ye alın' diyoruz. Onlar da bize 'kuma' ya da '4. eş' muamelesi yapıyorlar.
Evde kalmış kız psikolojisi ile devletler yönetilmez.
Daha önce de vurguladığım gibi 'Tarihin kimliği yoktur. Ama ona herkes bir kimlik verir...'
Kendi ulusal kimliğimize bir an önce kavuşmak ve bu kimliği başkalarına da algılatmak zorundayız.
Yoksa yel değirmenleri ile savaşırken, yele kapılır gideriz.

21 OCAK 2001 – Gerçek yerine.
Fransa'daki Ermeni yasasını görmezlikten gelen Dünya ekranlarının gözdesi Filipinler'in yeni Devlet Başkanı Gloria Aroya. Üç çocuk annesi başkanın 'ıcığı cıcığı' çıkarılıyor. Bill Clinton'la aynı sıralarda okuduğu, birlikte çalışmalar yaptığı devamlı vurgulanıyor. 1.90'lık Bill ve 1.52'lik Gloria'nın düetini hayal edebiliyor musunuz?

21 OCAK 2001 – Şamar oğlanı!
Avrupa'nın 'şamar oğlanından' farksız hale geldik.
Giden vuruyor, gelen vuruyor...
Ya biz ne diyoruz:
- Bindiğimiz dalı kesmeyelim. Akl-ı selimle davranalım. Mutedil olalım!..
Hayret!..
'Bindiğimiz dalı kesmemek' ne demek?
Ayıp bir kere... Biz onların kölesi miyiz? Türkiye, müstemleke mi? Ekmeğimizi, suyumuzu bunlara mı borçluyuz?
Nasıl 'akl-ı selimle' davranacağız?
'Akl-ı selim'in adı ne zamandan beri 'dayak yemek' oldu? Bugüne kadar 'akl-ı selimle' davranıp, sonucunu gördük. Bastılar tokadı, oturttular!
Adam, gırtlağımıza yapışmış. Hançeri de kalbimize dayamış...
Kurbanlık koyun gibi yatıyoruz!
Elimizi kolumuzu oynatmıyoruz...
Niye?
'Mutedil olmak gerekiyor' ya, onun için!
***
Bütün bu belalar niye başımıza geldi dersiniz?
Hep 'teslimiyetçi', sürekli 'kaderci', daima 'sessiz' olduk da ondan.
Onlar, 'soykırım yaptınız' dediler...
Biz cevap verdik:
- Bırakalım, tarihi tarihçiler tartışsın!
Doğruları, gerçekleri ortaya koymaktan kaçtık. Tarihi belgeleri yüzlerine vurmadık. Hem 'tartışalım' dedik, hem de tartışmaktan kaçtık.
'Suçlu' gibi, bir köşeye çekilip, oturduk.
Bırakın, batıda mücadele etmeyi... İç kamuoyumuzda bile kılımızı kıpırdatmadık. Kendi insanımızı bilgilendirmeyi dahi beceremedik.
***
Sonuç ortada...
Koca koca adamlar çıkıyor, hep aynı lafları tekrarlıyor:
- Yine seçim telaşı... Yine oy avcılığı... Oy avcısı Fransızlar da Ermeni Soykırımı Kanunu'nu kabul etti...
Ne kadar basit ve kolay!
Sanki Çinlilerden bahsediyoruz!
Kaç milyon bu Ermeniler?
Bütün Avrupa'yı istila mı ettiler? Dünya'nın dört bir yanında, seçim sonuçlarını onlar mı belirliyorlar?
Değil elbette.
Biz yine de temcit pilavı gibi tekrarlıyoruz:
- Avrupalılar, oy kaygısıyla hareket ediyorlar...
Bilerek ya da bilmeden asıl amacı gizliyoruz. Tarihi gerçekleri anlamamakta direniyoruz. Sanki özellikle olayı alabildiğine basitleştirip, tedbir alınmasını önlemeye çalışıyoruz!
Her seferinde yeni bir tokat daha yiyoruz.
***
Tam adamlara cevap vermeye kalkışıyoruz. Fransız mallarına 'ambargodan' söz ediyoruz.
Vebalı görmüş gibi bağırıyorlar:
- Olmaz, yapılamaz. Kendi kendimize mi zarar vereceğiz?
Doğru, ortada bir 'zarar' var. Ama bu, ülkenin, sizin, benim zararım değil. Onların zararı!
Çünkü Fransa'dan getirdikleri saçma sapan tüketim mallarını satamayacaklar. Tatlı karlarından olacaklar. Ceplerindeki şişkinlik azalacak.
Milleti kör, âlemi sersem sanıyorlar:
- Sakın ha! Bindiğimiz dalı kesmeyin!
Bence keselim.
Sadece Fransızları değil, üç kuruşa tamah edenleri de zarara uğratalım. Aşağı düşüp, bir güzel popolarının üzerine otursunlar.
Belki o zaman 'ulusal çıkar' kavramının ne demek olduğunu anlarlar!
***
Bazıları, sanki 'anlaşmış' gibiler! Her yediğimiz tokattan sonra ortaya fırlıyorlar:
- Ermenistan'ı rahatlatalım. İlişkilerimizi arttıralım. Erivan'la açılımlar sağlayalım.
Yani, 'teslim bayrağını' çekelim.
Vahidettin'in Sadrazamı Damat Ferit Paşa'dan farkları yok!
O da aynı sözleri söylüyordu:
- Aman ha Avrupalı dostlarımızı kızdırmayalım. Mütareke ahkâmına halel getirmeyelim. Ne istiyorlarsa yapalım.
Sonucu biliyorsunuz.
Öyle bir tokat yedik ki, az kalsın ayağa bile kalkamıyorduk!
***
Bundan sonra da bu 'monşerleri' dinlersek...
Gelecek her tokat, bir öncekinden daha sert olacak.
Denedik ve gördük. Baksanıza... Daha şimdiden her iki yanağımız da pancar gibi kızardı!

21 OCAK 2001 – Hesap ver Fransa.
Bizi soykırımla suçlayan Fransa, Anadolu'da Ermeni çeteleriyle kadınları top ateşine tutup çocukları işkenceyle öldürdüğünü unuttu mu? İnsanlığın yüzüne nasıl bakıyor
Belgeler arşivde
Fransızlar, Mondros Mütarekesi'nden sonra Adana, Maraş, Antep ve havalisinde Ermeni çeteleri ile bir olup, Müslüman halka kan kusturdular. Osmanlı arşivi, Fransız-Ermeni işbirliğine ait yüz kızartıcı belgelerle dolu.
Fransız'ın kanlı sicili
Kasabaları ve köyleri top ateşine tutup, dağlara kaçan halkı mitralyözlerle taradılar. Ermeni çetelerini silahlandırıp, Türklerin üzerine saldırttılar. Yağma hareketlerine girişip gençlere ve çocuklara işkence yaptılar.
Boykot dalga dalga.
Bunları unutup tarihimize leke sürmeye kalkan Paris'e öfke çığ gibi. 'Made in France' boykotu yayılıyor. İşadamları, kabzımallar, esnaf ve halk Fransız ürünlerine savaş açtı. ABD'deki Türkler de kampanyaya katıldı.
Meclis de ayakta
Ecevit, yaptırımların bir-iki gün içinde açıklanacağını söyledi. Meclis'teki Fransız dostluk grubu dağılıyor. ASALA kurbanı 34 diplomatın ailelerine 'Övünç Madalyası' verilecek. Cezayir Soykırım Anıtı dikilmesi istendi.
Türk milletini utanmadan 'soykırım suçlusu' ilan eden Fransızlar, Anadolu'nun işgali sırasında asıl katliamı kendileri yaptılar.
Ermeni çeteleri yanlarına alan Fransızlar, Mondros Mütarekesi'nin ardından işgal ettikleri Adana, Maraş, Antep ve civarında bölge halkına akla hayale gelmedik eziyetlere giriştiler. Türk kasaba ve köylerini mitralyöz ve top ateşine tuttular, camileri yaktılar. Ermeni çetecilere kendi üniformalarını giydirerek, masum halka baskınlar düzenlediler. Çocukları işkence yaparak öldürdüler. Fransızlar, Türk halkına karşı giriştikleri katliamlar sırasında, sürekli olarak Ermenileri 'maşa' olarak kulandılar. Ancak, zaman zaman Fransız askerleri de Ermenilerle birlikte katliamlara girişti.
İşte belgeler
Osmanlı Devlet Arşivleri, Fransızların desteğini alan Ermenilerin giriştiği zulüm ve katliamlara ait belgelerle dolu. İşte, Fransız işgali sırasında Anadolu'da yaşanan zulüm ve katliamlara ait belgelerden bazıları:
*Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumuye Müdiriyeti'nin 13.11.1919 tarihli raporu:
'Maraş'taki Fransız askerlerinin hemen tamamına yakınını Ermenilerin oluşturduğu, bunların kadınların peçelerini açarak, saldırıda bulundukları, sokakta Müslümanlara rastgele ateş açarak, Türklerin milli değerlerine hakaret ettiklerinin sağlam bir şekilde araştırılarak tespit edildiği.'
*Bab-ı Fetva Da'ire-i Meşihat'ı İslamiyye Tahrirat Kalemi'nin 7.12.1919 tarihli yazısı:
'Fransızların, Ermenileri Müslüman köylerini tahribe gönderdikleri, İnepli, Kayalı, Arapköy'de tarlalarda rastladıkları suçsuz insanları katlettikleri, Fransızların Adana'yı işgallerinden itibaren her gece birer ikişer Müslüman’ı öldürdükleri, İslam din adamlarına yönelik hakaretler yaptıkları.'
*Bab-ı Ali Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umummiye Müdiriyeti'nin 11.1.1920 tarihli yazısı:
'Fransız askeri kıyafeti giymiş üç kişinin ezan okuyan müezzine silahla ateş açtığı, Fransızların Ermeni gençlerini silahlandırıp, kışlada eğittikleri, Ermenileri kiliselere toplayarak Müslüman halka suikast ve mezalim planları yaptıkları, yine Fransızların Gökpınar, Kıllı ve Sarılar köylerini tahrip edip, gençlerine işkence yaparak yağma hareketlerine giriştikleri.'
*Erkan-ı Harbiyye-i Umummiyye Dairesi 2. Şube'nin 1108 sayılı raporu:
'Fransız birlikleri içinde bulunan silahlı birçok Ermeni'nin Müslümanlara her çeşit zulüm ve kadınlara sarkıntılık ederek, peçelerini zorla açmaya çalıştıkları, depolarda bulunan silah ve cephanenin Ermenilere dağıtıldığı ve bu olaya şahit olan Osmanlı müfrzesine ateş açıldığı gibi Berber Ökkeş'in de Fransızlarca şehit edildiği, birçok kişinin Ermeni işbirlikçileri tarafından katledildiği, ev ve camilere girilerek arama yapıldığı ve bu esnada çocuklara işkence ile zulmedilip öldürüldüğü, üzerinde silah bulunan Müslümanların idamla cezalandırıldığı, insanlığa yakışmayan bu uygulamanın cezalandırılması.'
*Bab-ı Ali Dahiliye Nezareti Kalem-i Mahsus'un 8964/66 sayılı yazısı:
'Ayıntab civarındaki Büyükaraplar Köyü'ne giren, içlerinde Ermenilerin de bulunduğu 150 kişilik bir Fransız müfrezesinin evlerin kapısını kırarak mal ve ırza tasallut etmeleri üzerine köylülerin dağa kaçtıkları, sabah evlerine dönerken makineli tüfekle yaylım ateşi açıldığı, Maraş'ta da Fransızlarla birlikte Ermenilerin halkı katlettiği ve ahalinin şehirden dışarı çıkamayıp kasabanın top ateşi ile tahrip edildiği, Adana ve havalisinde de durumun tahammül edilemez bir hal aldığı, bazı köylerin yakılıp, Ermeni köylülerinin silahlandırılarak, Müslümanlar üzerine saldırtıldığı, Maraş faciasının yurtta büyük bir infiale yol açtığı.'

21 OCAK 2001 – Boykot dalga dalga yayılıyor.
Fransa'nın ihanetine tepkiler çığ gibi büyüyor. Fransız mallarına boykot ise yurt geneline yayılıyor. İşte boykotun dünkü bilançosu:
*Meyve ve Sebze Komisyoncuları Derneği, Fransız elmasının ithalini durdurdu.
*DSP'li Yekta Açıkgöz, Türkiye, Fransa Parlamentolar arası Dostluk Grubu'ndan istifa etti. Grubun lağvedilmesi gündemde.
*Kocaeli, Uludağ, Gaziosmanpaşa üniversiteleriyle ve Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Fransa'yla ilişkilerini kesti.
*ABD'deki Türkler, Fransız mallarını boykot etme kararı aldı.
*Gaziantep'de Cezayir Soykırım Anıtı dikilmesi istendi.
*FP, misilleme olarak Fransa'nın Güneydoğu Anadolu ve Cezayir'de yaptığı katliamların Meclis kararıyla tüm dünyaya açıklanmasını istedi.
*Ermeni terörü kurbanı 34 şehit diplomatın mirasçıları ile 3 malüle devlet övünç madalyası verilmesi kararlaştırıldı
*Gaziantep'te bir grup, Fransız mallarını yaktı.

21 OCAK 2001 – Ecevit: Yaptırıma hazırlanıyoruz
Başbakan Bülent Ecevit, Fransa'ya karşı yaptırım planı hazırlanacağını söyledi.
Ecevit, 'Türkiye kendi ekonomisine zarar vermeden ne gibi yaptırımlar uygulayabiliriz, önümüzdeki birkaç gün içinde bu konudaki çalışma sonuçlanmış olacaktır. İlgili bakanlıklar bu konuda çalışıyor' dedi.
Bahçeli: Uluslararası komplo
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ise Fransa'yı 'Haçlı zihniyeti'ne sahip olmakla suçladı.
Türkiye'nin uluslararası bir komployla karşı karşıya olduğunu savunan Bahçeli, 'Türkiyemiz üzerinde çeşitli hesapları olan çevreler ellerine geçirdikleri her türlü fırsatı maalesef insafsızca ve düşüncesizce kullanmaktadır' dedi. Kendileri açısından terör örgütü PKK'nın siyasallaşma çabalarına verilen destekle soykırım iddialarına verilen destek arasında hiçbir fark olmadığını kaydeden Bahçeli, şunları söyledi: 'Çağın ruhuna ve tarihi gerçeklere uymayan bu ve benzeri girişimleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz. Bu girişimin Fransız çıkarlarını zedeleyeceği de unutulmasın.'

22 OCAK 2001 – Sıra İngiliz'e geldi.
Ermeni yalanlarına destek veren koroya Fransa'dan sonra İngiltere de katıldı. İngilizler, Yahudilere soykırım uygulayan Almanya ile Türkiye'yi aynı kefeye koydu. Yahudi soykırımını anma amacıyla İngiltere meclisinde düzenlenecek törene, Ermeniler de dâhil edilecek. İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın da bu yönde bir hazırlık yaptığı belirtildi.
Önümüzdeki cumartesi akşamı düzenlenecek anma törenine ünlü İngiliz sanatçıların yanı sıra Prens Charles ile Başbakan Tony Blair'in de katılması bekleniyor.
İlk kez yapılacak anma törenine Ermenilerin de dahil edilmesi için uzun süredir yayın yapan The Observer gazetesi, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğu güçlerince Ermenilerin 'katledildiğine' dair iddiaları gerçekmiş gibi yansıtırken, 'Soykırıma uğrayan 1.5 milyon Ermeni'nin de Tony Blair ve Prens Charles'ın katılacağı anma gününün bir parçası olması ihtimali büyüyor' dedi.
Baskıya boyun eğdiler.
Bu yöndeki hazırlığın Türkiye'nin sert tepkisiyle karşılaştığını da belirten gazete, cumartesi akşamı meclisin Büyük Salonu'nda yapılacak anmaya Emma Thompson, Bob Geldof, Antony Sher ve Ian McKellen gibi bazı ünlülerin de katılacağını bildirdi. İngilizler utanmadan bir de Londra Büyükelçimiz Korkmaz Haktanır'ı diğer diplomatik misyon şefleriyle birlikte bu 'kara gece'ye resmen davet ettiler. Hükûmetin daha önce Ermenileri de anma günü kapsamına almak konusunda gösterdiği direncin yumuşamasının en önemli nedeninin Ermeni lobilerinden gelen baskı olduğunu belirten The Observer, Ermenilerin, 'İngiliz hükümeti bizi, sırf Türkiye ile zaten hassas olan ilişkilerini bozmamak için görmezden geliyor' şeklinde yakındıklarını ve bunun da etkisini gösterdiğini iddia etti.
İlişkiler sarsılabilir
Gazete, söz konusu girişimin İngiltere ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde sarsılmasına neden olabileceğine de işaret ederken, geçen hafta Fransa'da yaşanan ve Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal'ı Ankara'ya çağırmasına kadar varan olayları da özetledi.
Observer ayrıca, İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın Ermenilerin baskısı üzerine planın değiştirildiği yolundaki söylentileri yalanladığını bildirdi. Asıl planın 1939 sonrasında dünyada başta Yahudiler olmak üzere herhangi bir ırk üzerinde yapılan soykırımları anma günü olduğunu, buna nasıl olup da 1915'te yaşandığı öne sürülen bir olayın da son dakikada dahil edilebildiğinin İçişleri Bakanlığı'na sorulduğunu belirten gazete, 'İçişleri Bakanlığı sözcüleri, orijinal planın her zaman böyle olduğunu ve Ermenileri de içerdiğini savunuyorlar' dedi.
Ermeniler de davet edildi
27 Ocak günü BBC'den naklen yayımlanacak 'Soykırım Kurbanlarını Anma Günü'nde töreni sunacak televizyon spikeri John Simpson'a kurumu tarafından Ermenilerden de söz etmesi yolunda talimat verildiğini öne süren Observer, BBC sözcüsünün Kamboçya, Ruanda ve Bosna dahil olmak üzere bütün soykırım kurbanlarından söz edileceğini doğruladığını bildirdi.
Anma programında sunuculuk görevini üstlenen John Simpson, The Daily Telegraph gazetesine dün konuyla ilgili bir makale yazdı. Simpson, makalesinde tarihin çarptırılması sonucu ortaya konulan bildik iddialara dikkati çekerken, geçen 20 yıl boyunca bütün dünyada rahatsız edici sayıda Türk diplomatın Ermeni militanlarca öldürüldüğüne de işaret etti. Simpson, yine de Observer'ın iddialarını doğrular nitelikteki satırlarında anma törenine, 1915 yılında yaşandığı öne sürülen soykırımdan hayatta kalmayı başaran ve bugün yaşları 90'lar civarında olan Ermenilerin çağrılı olduğunu bildirdi.
Londra'daki Ermeni başpiskopos Girizyan'ın da anmaya katılacağını belirten Simpson, yapacağı konuşmada Ermenilerin 'soykırıma uğradıklarına dair güçlü ifadeler kullanacağını' şimdiden duyurdu. İngiltere İçişleri Bakanlığı sözcüsü, Ermenilerin de anmanın bir parçası olması durumunun baskılar sonucu ortaya çıkmadığını savunarak, 'Bu zaten hep orijinal planımızda da vardı' iddiasında bulundu. Sözcü, bu tür anmaların sadece insanlığın tarihten ders alabilmesi için yapıldığını da savundu.

22 OCAK 2001 – Fransız yenge de boykotta.
İş dünyasının temkinli yaklaşımına rağmen vatandaşın Fransa'ya öfkesi büyüyor. MHP milletvekili Cerrahoğlu'nun Fransız eşi de Fransız mallarına yüz vermeyeceğini açıkladı
Fransa Parlamentosu'nda kabul edilen sözde Ermeni soykırımına tepkiler büyüyor. İşadamları Fransa'ya yapacakları iş seyahatlerini erteleme kararı açıklarken, Fransız mallarını boykot kampanyasına son olarak taksiciler de katıldı. Fransız petrol şirketlerinden yakıt almayacaklarını açıklayan taksiciler, Türkiye'deki Fransızlar'ı da taşımayacak.
Eskişehir'de Çapa Ortopedi ve Medikal şirketi, aldığı Fransız ürünleri geri gönderiyor. Başkent Üniversitesi, yüksek okul ve kolejlerden Fransızca dersleri kaldırıldı. Gaziantep Üniversitesi, Zeugma antik kentinde çalışan Fransız arkeologun izninin iptal edilmesini istedi, yine G.Antep'te Fransız kravatları yakıldı
'TÜRKİYE OYUNA GELDİ'
MHP Zonguldak Milletvekili İsmail Hakkı Cerrahoğlu'nun Fransız eşi Katrine Cerrahoğlu da Fransa'ya karşı boykota başladı. Cerrahoğlu, yasanın 577 milletvekilinden 51'inin oyuyla çıktığını, 526 milletvekilinin oylamaya katılmadığını hatırlatarak, "Fransız halkının çoğu bundan habersizdi. Ermeni lobileri ve ASALA örgütünün oyununa gelindi. Türkiye hissi değil, mantıklı davranarak, tepkisini ortaya koymalı. Biz de bu mantıklı yaklaşımı ailece destekliyoruz" dedi.
İLGİNÇ BOYKOT
İstanbul Meyve-Sebze Hali "Fransız elmasına paydos" çağrısı yaptı. Ankara Sanayici ve İşadamları Derneği üyeleri, Fransa ile ticaret yapmama kararı aldı, Fransa'ya yapılacak iş seyahatlerini erteledi. Alanya'daki tarihi Alarahan'daki işletmeciler, "Tesisimizde Fransız Frangı geçersizdir" yazılı pankart astı. Gebze Ileri Teknoloji Enstitüsü, Fransız mallarına boykot çağrısı yaptı.
İngiliz lobisi de tetikte bekliyor
İngiliz The Observer Gazetesi, 27 Ocak'ta Yahudi Soykırımı'nı anma gününe Ermeniler'in de dahil edileceğini açıkladı. Gazete, "Türkler tarafından öldürülen 1.5 milyon Ermeni'nin de Tony Blair ve Prens Charles'ın katılacağı anma gününün bir parçası olması ihtimali büyüyor" dedi. Bu yöndeki hazırlığın Türkiye'nin sert tepkisiyle karşılaştığını da belirten gazete, İngiliz hükûmetinin Ermeni lobilerinden gelen baskı sonucunda yumuşadığını belirtti. Gazete, söz konusu girişimin İngiltere ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde sarsılmasına neden olabileceğini vurguladı.
Yılmaz: Kararı tüketici verecek
Türkiye-Fransa arasında yaşanan gerginliği değerlendiren ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, "Bu karar ile Fransız Parlamentosu, tarihe karşı suç işledi. Şimdilik fazlasıyla tepki gösterildi. Bu noktada esas tepki iş dünyasından ve tüketicilerden gelmeli" dedi. Bu arada Ankara, soykırım iddialarını kökünden kurutmak için harekete geçti. İlk adımı Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) aracılığıyla atan Ankara, Kafkasya İstikrar Paktı önerisini tartışmak için Ermenistan'ın Dışişleri yetkililerinin de içinde bulunacağı bir grubu Türkiye'ye davet etti.
ELF VE TOTAL'E BOYKOT
Üsküdar Meydanı'nda biraraya gelen yaklaşık 20 taksici camlarına, "Fransız mallarını biz kullanmıyoruz siz de kullanmayın" yazılı pankartlar astı. Taksiciler özellikle Fransız sermayeli Elf ve Total'den benzin almama kararı da aldı. Bu arada Taksim'deki Fransız Konsolosluğu da korumaya alındı.

22 OCAK 2001 –'Sütçü İmam'ı unutmayın'
Fransa Parlamentosu'ndan geçen sözde Ermeni soykırımı yasasına tepkiler artarak devam ediyor. Siyasi partilerden üniversitelere kadar genişleyen tepki gösterilerinde, Fransa Büyükelçiliği'ne siyah çelenkler konurken, bir grup öğrenci Fransız bayrağı yaktı. Paris Caddesi üzerinde bulunan Fransız Büyükelçiliği'ne ilk gelen grup, Büyük Birlik Partisi oldu. 'Ey Fransa Sütçü İmam'ı unutma' yazılı pankart taşıyan grup adına BBP Genel Başkan Yardımcısı Ökkeş Şendiller, kararı alanların geriye dönüp kendi karanlık tarihlerine bakmaktan aciz olduklarını söyledi. Daha sonra gruptan üç kişi büyükelçiliğin kapısına siyah çelenk bırakırken, bazı kişiler de büyükelçilik duvarlarına çürük yumurta fırlattı.
Fransa Büyükelçiliği'ne gelen diğer bir grup ise, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü ve öğretim üyeleri oldu. Rektör Mümtaz Turgut Topbaş, Fransa'ya her alanda boykot çağrısı yaptı ve üniversitenin Fransız bilim adamlarıyla ilişkileri en aza indirileceğini, Fransız mallarını kullanmayacaklarını açıkladı.
Ulusal Gençlik Birliği'nden bir grup üniversite öğrencisi de, Fransa Büyükelçiliği önüne gelerek basın açıklaması düzenledi. 'Ya istiklal ya ölüm. Tam bağımsız Türkiye' sloganları atan öğrenciler, burada Fransız bayrağını yaktılar.
İstanbul Taksiciler Birliği Genel Başkanı Güneş Taş, Fransa Parlamentosu'nun Ermeni tasarısını kabulünü protesto etmek amacıyla, üyelerinin Fransız yolcu taşımayacaklarını bildirdi. Türkiye Muharip Gaziler Derneği İstanbul Şubesi de, Fransa'nın İstanbul Başkonsolosluğu'nun kapısına siyah çelenk bırakmak istedi. Güvenlik güçlerinin izin vermemesi üzerine basın açıklaması yapan Şube Başkanı Mehmet Dayı, Ermeni tasarısının kabulünü şiddetle kınadıklarını söyledi.
Eskişehir'de Çapa Ortopedi ve Medikal firması, işyerindeki Fransız mallarını ithalatçılarına iade etti. Şirket yetkilisi Nejat Çapa, karar düzelene kadar da Fransız malı satmayacaklarını belirtti.
İzmir'deki Türk Birliği Dernekleri, Fransız Konsolosluğu'nun önüne siyah çelenk bırakarak, kararı protesto etti.
Öğrenci alınmayacak
Diyarbakır Dicle Üniversitesi de, Fransa ile olan bilimsel ilişkisini dondurma kararı aldı. Üniversite yönetimi ayrıca, Eğitim Fakültesi Fransızca Öğretmen'liği bölümüne yeni öğretim yılında öğrenci almama kararı verdi.
Erzurum'da da 500 kişilik bir grup, Fransa Ulusal Meclisi'nin kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısını, Ermeni çetecilerin katlettiği Türklerin toplu mezarlarının bulunduğu Alacaköy'de protesto ettiler.

22 OCAK 2001 –Ankara 'tepki'yi belirledi.
Sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısının Fransa Meclisi'nde kabul edilmesinden sonra Ankara'nın atacağı adımlar belirlendi. Başbakan Bülent Ecevit'in, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e verdiği talimat doğrultusunda yapılan toplantıda, ilk olarak 15 günlük süre içinde atılacak adımlar kararlaştırıldı.
Türkiye'nin tepkisinin ekonomik, siyasi, askeri ve sosyal olacağı ve aynı anda gösterileceği ifade edildi.
Bu çerçevede Ankara'nın Ermenistan'a açılım planı da rafa kaldırılacak. Fransa'nın 15 gün içinde geri adım atmaması halinde de Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal'ın görevine dönmeyeceği kaydedildi. Ayrıca tepkiler çerçevesinde Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Garcia'nın da Paris'e dönmesinin istenebileceği kaydedildi.
Dışişleri Bakanı Cem'in başkanlığında yapılan toplantıya, Ankara'ya çağrılan Sönmez Köksal ayağının tozuyla katıldı. Toplantıda, Fransa ile Türkiye arasındaki tüm projeler detaylı olarak ele alındı. Casus uydusu ihalesinin yanı sıra askeri ihalelerin ve ticari ilişkilerin de detaylı olarak ele alındığı toplantıda, kültür, turizm gibi sosyal alanları da kapsayan projelerin aşama aşama rafa kaldırılması benimsendi. Fransa Anayasa Konseyi'nin iptali için tanınan 15 günlük başvuru süresinde ise Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Chirac'ın girişimde bulunmasını beklediği kaydedildi.
Soykırım tasarısı kabul edildikten hemen sonra Türkiye'ye çağrılan Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal ise hafta başından itibaren Başbakan Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ile temaslarını sürdürecek.
Plan rafa kalktı.
Fransa'nın kabul ettiği tasarının ardından Erivan-Ankara arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için bir süredir uluslararası toplantılarda Ermenistan yönetimi ile sağlanan temasların da rafa kaldırıldığı kaydedildi. Türkiye'nin, sözde Ermeni soykırım iddialarına karşı başlattığı arayışın, kamuoyundaki hassasiyet de göz önüne alınarak, sürdürülmeyeceği kaydedildi.

22 OCAK 2001 – Chhibber: Geçen yıl size iyi gidiyorsunuz demedik ki!
Fıkra pek çok kişi tarafından biliniyor. Geçen yılın sonlarında yakalandığı krizi atlatmaya çalışan Türkiye'nin durumuna da hayli uygun düşüyor.
İddialı bir boksör, rakibi karşısında tutunamaz ve kelimenin tam anlamıyla dayak yer. Bizimki şaşkın. Ne yapayım, gibilerinden antrenörüne bakar. Çalıştırıcısı gayet soğukkanlı bir şekilde boksörün sırtına vurur:
"Merak etme iyi gidiyorsun" der.
Yumrukların şokundan kurtulma gayretindeki canı yanmış boksör, biraz da kızgın bir ses tonuyla sorar:
"İyi de o zaman beni kim dövüyor?"
Son krizi analiz etmek amacıyla bu soruyu, geçen hafta bir araya geldiğim Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chhibber'a sordum.
Zaman zaman yetkisini aşarak, kamu kuruluşlarında yakın temas trafiğine girmekle eleştirilen Chhibber, Türkiye'yi ve bu ülkedeki davranış kalıplarını iyi biliyor. Chhibber, 2000 yılının ilk yarısı ile ikinci yarısını birbirinden ayırıyor.
"Biz, özellikle geçen yılın ortalarından itibaren size, 'iyi gidiyorsunuz' sinyali göndermedik" diyor ve şu açıklamayı yapıyor:
"Ekonomik programı destekleyici kredileri sürekli ertelemek zorunda kaldık. Kamu bankalarının özelleştirilmesine dönük yasal düzenleme, Telekom'un satışı, tarım reformu gecikti. Cari açık hızla arttı, enflasyon beklenen hızda düşmedi. Bu yapı, ani likidite krizi ile birleşince kriz ortaya çıktı. Bu nedenle 2001 yılı çok önemli. Bu türden olayların tekrar etmemesi için programın aksamaya tahammülü yok!"
Müfettişler iz sürüyor
Ardı ardına patlak veren yolsuzluk operasyonlarının yeniden dış ticaret olaylarına kayacağı anlaşılıyor. İşte size iki örnek:
Varan 1- Özel Faturayla İhracat. Türkçesi, bavul ticareti olarak bilinen bu yöntemin istismar edildiğine ilişkin ihbarlar dinmek bilmiyor. Bir Rus turist ayarlayıp, adına fatura düzenlediniz mi iş bitiyor. İhracatın teyit işlemi sırasında ne numaralar dönmüyor ki? Gümrüğe gelen bilgi edinme amaçlı faksları kendi şirketindeki faksa yönlendiren mi istersiniz, mal sevkiyatında rol alan kargo şirketlerindeki belgeleri elden alıp kendi hakkındaki soruşturmayı yanıtlayan mı ararsınız, gümrükteki evrak kayıt memurunu ayarlayıp paçayı kurtaran mı dersiniz. Hepsi var.
Varan 2- Dâhilde işleme belgeleri. İster sahtesi ile ister orijinaliyle neler yapılmıyor ki? En yüksek gümrük vergisi uygulanan mal gruplarının, ihraç şartlı vergisiz ithalat kapsamına alınmasını mı, şeker, süttozu, mercimek gibi piyasada her zaman bulunan ürünlere avantajlı ithalat kapısı aralanmasını mı, iç piyasaya satışları mı, hatta vergi iadesi bile alınmasını mı sorarsınız bilmem. Burada da vaziyet iç açıcı değil.
Hemen belirtelim, bu iki dosya da müfettişlerin önünde.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ
*ASO Başkanı Zafer Çağlayan'ın, son operasyonlardaki telefon dinleme olaylarına atıfta bulunarak, "Bu ay herkesin faturası çok düşük gelecek. Kimse, korkudan telefonla konuşamıyor " dediğini,
*BDDK Başkanı Zekeriya Temizel'in, İstanbul'da Bankalar Birliği üyeleriyle yapılan ortak toplantıda, "Kanunları sonuna kadar uygulayacağız. Ülkenin gerçeklerini de gözardı edemeyiz" dediğini,
*Özelleştirme programının kritik kuruluşlarından Türk Telekom'a ilgi gösteren 9 grubun güven sözleşmesi imzaladığını, THY'de ise 5 grubun şartname alarak çalışmaya başladığını,
*Maliye Bakanlığı'nın bu hafta içinde "Vergi Konseyi" toplayacağını, ek vergilere yönelik iş dünyası tepkilerinin merak edildiğini.

22 OCAK 2001 – Çiller, Chirac'ı müdahaleye çağırdı.
DYP lideri Tansu Çiller, Ermeni tasarısının kabulünden Türk-Fransız dostluğunun onarılmaz şekilde zarar göreceğini vurgulayarak, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ı 'bu karara karşı çıkmaya ve durdurmak için bütün tedbirleri almaya' çağırdı.
Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'a bir mesaj gönderen Çiller, Türk milletinin, Fransız Meclisi tarafından kabul edilen, yanlış ve adaletsiz Ermeni suçlamalarını destekleyen karardan çok büyük ölçüde rahatsız olduğunu kaydetti. 'Bu karar, tarihi gerçekleri çarpıtmakla kalmamış, aynı zamanda Türk milletini derinden üzmüştür' diyen Çiller, bu kararın sonucu olarak yüzyıllar boyunca gelişerek gelmiş bulunan Türk-Fransız dostluğunun, onarılmaz şekilde zarar göreceğini vurguladı. Çiller, mesajında şunları kaydetti:
'Ben, ortak görevimizin, kuşaklar boyunca ülkelerimizin sorumluluk sahibi ve ileri görüşlü devlet adamları tarafından oluşturulan mevcut iyi ilişkilere zarar vermek değil, milletlerimiz arasındaki dostane ilişkileri korumak ve daha ileriye götürmek olduğuna inanıyorum. Bu çerçevede, sizin kişisel müdahalenizin, bu, ülkeme karşı adil olmayan, düşmanca hareketi durdurabileceği inancındayım. Bay Başkan, bunun için sizi, bu karara karşı güçlü bir karşı çıkış göstermeye ve durdurmak için gerekli bütün uygun tedbirleri almaya çağırıyorum.'

22 OCAK 2001 – Fransa'nın tavrı MGK'da görüşülecek.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bugün yapılacak ocak ayı olağan toplantısında, sözde Ermeni soykırımı tasarısını tanıyan Fransa'ya karşı belirlenecek tutumu ele alacak. Türkiye'nin tutumunun MGK sonunda yayınlanacak olan bildiriye de yansıyacağı öğrenildi.
MGK, bugün saat 09.30'da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında Çankaya Köşkü'nde toplanacak. Kurul'un, ocak ayı olağan toplantısının gündeminde, Fransa Parlamentosu'nda tanınan sözde Ermeni soykırımı iddiaları tartışılacak.
Kurul'da, Fransa ile milyar dolarları bulan mevcut ya da ihalesi önceden yapılmış ihalelerin durumu masaya yatırılacak. Kurul toplantısında, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu ve Dışişleri Bakanlığı temsilcilerinin katılımıyla hazırlanan eylem planının uygulanırlığı da tartışmaya açılacak. Bu arada Türkiye'nin tutumunun MGK sonunda yayınlanacak bildiriye de yansıyacağı ifade edildi.
Kurul'da, ayrıca jandarma tarafından yürütülen Beyaz Enerji Operasyonu'nda, gelinen son noktaya ilişkin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın ayrıntılı bilgi vereceği öğrenildi. Özel gündem bölümünde ise irticai faaliyetlere karşı alınacak önlemlerin değerlendirileceği kaydedildi.

22 OCAK 2001 – Soykırım iddiasına broşürlü cevap.
Meclis'in Avrupa Konseyi nezdindeki delegasyonunun üyeleri, konseyin 2001 yılı Genel Kurulu Birinci Oturum çalışmalarına katılmak üzere Strasbourg'a gitti. Delegasyon Başkanı DSP Milletvekili Uluç Gürkan, soykırım iddialarıyla ilgili gerçekleri Avrupalı milletvekillerine anlatmak amacıyla broşür hazırladıklarını söyledi. Broşürlerin soykırım iddialarına cevap niteliğinde olduğunu belirten Gürkan, şunları söyledi:
'Bu konudaki gerçekleri bu günden itibaren konseydeki parlamenterlere aktarmakta büyük fayda var. Bu zeminleri bizim etkili bir biçimde kullanmamız lazım. Bazı hazırlıklarımız da var. Bu konuda İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmış çarpıcı kitaplar vardı ama okuma alışkanlığı problemi her yerde var. Bu kitapların dağıtımının ötesinde okunabilirliğini sağlayabilmek üzere Avrupa Birliği'ndeki parlamenterlere özetlenmiş bir broşür hazırlatıyoruz.'
İki önemli konu
Bu arada oturumda Türkiye açısından iki önemli konu bulunduğunu belirten Uluç Gürkan, 'Birinci önemli konu Türkiye'nin bürodaki temsilinin yeniden oylanacak olması. Diğer önemli konu ise son olaylar nedeniyle önem kazanan bir konu. Azerbaycan'la birlikte Ermenistan'ın da Avrupa Konseyi üyeliğine kabulünden sonra, bu iki ülkenin delegasyonlarının akreditasyonları onaylanacak' diye konuştu.

23 OCAK 2001 – Fransızca boykotu hocaları böldü.
Bazı üniversitelerin Ermeni soykırımı yasa tasarısını kabul eden Fransa'ya Fransızca eğitimi boykot ederek tepki vermesi, eğitim camiasında tartışma yarattı
FRANSIZ Meclisi'nin Ermeni soykırımı yasa tasarısını kabul etmesine gelen tepkiler artarken, alınan kimi boykot kararları da tartışmalara neden oluyor. Son olarak bazı üniversitelerin Fransızca eğitimi ve bilimsel çalışmalarına ambargo uygulaması üniversite camiasını ikiye böldü.
Gerekirse İngilizce de biter.
Gaziosmanpaşa Üni. Rektörü Prof. Dr. Mümtaz Topbaş: Bir ülkenin diliyle yabancı ülkede eğitim yapılması o ülkeye birçok yarar sağlar. Fransa'yı o kadar seviyorduk ki, dilini okullarımızda öğretiyorduk. Ama ne oldu? Oy uğruna Türkiye'yi suçladı. Yarın İngiltere de bu yönde bir karar alırsa İngilizce eğitime de 'hayır' deriz.
Taviz vermeyeceğiz
Anadolu Üni. Prof. Dr. Engin Ataç: Bilim adına hoş değil. Ama biz tarihe kalması gereken olayların temcit pilavı gibi gündeme gelmesini onaylamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ve üniversitelerimiz bu konuda taviz vermeyecektir. Fransa'ya tepki topyekûn bir tepkidir. Her türlü ilişkinin etkilenir. Buna Fransızca eğitim de dâhil.
Mantıklı davranalım.
Galatasaray Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Yıldızhan Yayla: Tepki verirken mantığımızı ön planda tutmalıyız. Biz Fransızca'yı Fransa'ya jest olsun diye değil, öğrencilerimizin ufkunu genişletmek için öğretiyoruz. Yarın öbür gün ABD de böyle bir karar alırsa Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ de İngilizce eğitimden mi vazgeçecek? Sonuçta dil dünyaya açılan bir penceredir.
Kendimize zarar veririz
Galatasaray Üni. Rektörü Erdoğan Teziç: Protesto yapacağı diye çıkarlarımızı zedelememeli, kendimize zarar vermemeliyiz. Türkiye'de yabancı diller o ülkeleri memnun etmek için değil, Türk insanının dünyaya açmak için öğretiliyor. Yabancı dili yasaklamakla Batılıların bizi Avrupa'dan soyutlamak için yaptıklarına çanak tutmuş oluruz. Mantıklı davranmalıyız.
Sağduyuya çağırıyorum
Atatürk Üni. Rektörü Yaşar Sütbeyaz: Fransızca ile Fransa'yı birbirine karıştırmayalım. Fransızca Belçika, Kanada, İsviçre gibi ülkelerin de dili. Üniversitesi olarak Türkiye'de ilk kez Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi'ni kurduk. Bu yüzden olayları iyi araştırıp öyle karar vermeye çalışıyoruz. İnsanlarımızı da sağduyulu hareket etmeye çağırıyoruz.

23 OCAK 2001 – Haçlı Seferleri!
'Hortladı' demiyorum.
Zaten Avrupa'daki 'Haçlı zihniyeti' hiç ölmedi ki... Sadece, zaman zaman kendisini kamufle etti.
Şimdi de gerçek yüzünü gösterdi.
Batının Türkiye'ye bakışı dünden bu güne pek değişmedi. Hala bizi 'düşman' görüyorlar.
Bakın Papa 2. Urban ne demişti:
-Kafir Türkleri Anadolu'dan kovmak zorundayız!
Papa İnnokenti de aynı sözleri farklı bir üslupla söylemişti:
-En küçük kabilelerine kadar Hıristiyanlaşmadıkça, Türkler Avrupalılarla temas etmemelidirler!
Batı dünyasında hala bu sözlerin büyük izleri var.
***
Ya biz ne yapıyoruz?
Suçu hep kendimizde arıyoruz...
Bazıları, sürekli tekrarlıyorlar:
- Demokrasimizde eksiklikler var. Avrupa bu yüzden bize tepki gösteriyor. Kendimize çeki-düzen vermek zorundayız...
Problem bu değil, ama diyelim ki doğru.
Peki bu Ermeni meselesi ne oluyor?
Cezayir'de, 1,5 milyon insanı katleden Fransa, hangi yüzle bizi yargılayabiliyor?
Düşünmek lazım!
***
Sürekli aynı sözleri dinliyoruz:
-AB'ye girmek istiyorsak, dediklerini yapmak zorundayız...
Mesele keşke bu kadar basit olsa.
Biz, Meşrutiyet'le birlikte hep Avrupa'nın dediklerini yaptık. Onları memnun etmek için çırpınıp durduk.
Ne oldu?
Sonucu hepimiz biliyoruz. Bize, Mondros Mütarekesi'ni imzalattılar. Anadolu'yu işgal ettiler.
***
Şimdi soruyorum:
-Fransa çok mu insan haklarına saygılı?
Bırakalım geçmişi. Sicillerinin ne kadar kötü olduğunu hepimiz biliyoruz. Bugünden bahsedelim...
Daha yeni Güney Amerika'daki Fransız Guyanası'ndaydık. Neler olup bittiğini gözlerimizle gördük.
Başşehir Cayenne'de, 'bağımsızlık hareketleri' vardı. Fransız baskısı had safhadaydı.
Zenciler hala 'ikinci sınıf insan' muamelesi görüyordu.
Fransızların Uzay Üssü'nde bir binada ne yazıyordu, biliyor musunuz:
'Speciale Touilette'
Yani, bu 'özel tuvalete' başkasının giremeyeceği belirtiliyordu. 'Başkası'ndan kasıt da 'ikinci sınıf insan' olarak gördükleri zencilerdi!
Haydi, Türkiye'de bir yere bu yazıyı yazın; bakalım ne olacak?
Dünya ayağa kalkar. En önde de Madame Mitterrand koşar!
Bunlar, Cezayirlilere hala 'pied noir' diyorlar. Cezayirlileri, 'kara ayak' sözleriyle aşağılıyorlar.
Üstelik, utanmıyorlar. Hem 21. Yüzyıl'da 'sömürgecilik' yapıyorlar. Hem de kendi ayıplarına bakmadan bize 'insanlık dersi' vermeye kalkıyorlar!
Ziya Paşa ne demiş:
- Onlar ki, âlem'e verirler nizamat. Bin türlü teseyyüb (özensizlik) bulunur hanelerinde.
***
Şimdi, Fransızlara göstereceğimiz tepkileri tartışıyoruz...
Bazı çevreler de hep aynı sözleri tekrarlıyor:
-Dozajı kaçırmayalım.
Olacak iş değil!
Bir tepki ya vardır, ya yoktur.
Eğer gerçekten tepki göstereceksek, önce Fransız Büyükelçiliği'nin bulunduğu 'Paris Caddesi'nin adını değiştirelim. 1954'de bunlara karşı 'Hürriyet Hareketini' başlatan Cezayirli Bin Bella'nın adını koyalım.
Hem, bu vesile ile Cezayir'den de özür dilemiş oluruz!
Sonra...
De Gaulle Caddesi'nin tabelasını indirelim.
Hükûmetimizi, ordumuzu, iş adamımızı, esnafımızı ve vatandaşımızı ortak bir politikada birleştirelim. Siyaset ve ekonomimizi ona göre ayarlayalım.
Yapılabilecek her şeyi yapalım.
Gösterilebilecek bütün tepkileri gösterelim.
Hatta adı Fransızca olan iş yeri tabelalarını bile indirelim.
Bütün bunları yapabileceksek konuşalım.
Aksi halde susalım.
Sadece gürleyip, yağmayacaksak, adamları güldürmeyelim. Onurumuzu bir kere daha çiğnetmeyelim!

23 OCAK 2001 – Avrupa'nın gündemi değişik.
Avrupa'nın başkentine Pazar akşamı geldim, buralarda bizim ülkedekinden çok farklı bir hava esiyor, bu kıtanın gündemi çok değişik. Ermeni soykırımı iddiaları yasasının, başta Fransızlar, sonra da yabancılar farkında dahi değiller. TV'ler ilk gün sözünü etmiş, gazeteler de bir gün yazmışlar. Sonra bu konu bitmiş.
Dün sabah Avrupa Sarayı'nda, 41 ülkeden yüzden fazla gazetecinin katıldığı iki basın toplantısını izledim. Birincisi Avrupa Konseyi Asamblesi Başkanı Lord Johnsson'un, ikincisi de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Wildhaber'in idi.
İki saat süreyle çok şey konuşuldu, Öcalan ve F tipi cezaevleri dahil, Çeçenistan-Rusya savaşı, Makedonya'da devlet adamlarının telefonlarının dinlenmeleri, Çekoslovakya'da hükümetin TV ile olan anlaşmazlıkları, Fransa'da 80 yaşını geçtiği halde cezaevinde yatmakta olan eski nazilerden Papon'un af başvurusu, v.s. Ama Ermeni soykırımı iddialarına tek kelime ile değinilmedi dahi.
Çünkü hiç kimse, hiçbir ülke basını bu konu üzerinde durmuyor. Konuştuğum çeşitli ülkeden yabancı basın mensupları 'Bu konuyu amma da çok önemsediniz' dediler. Hele Fransız gazetecileri şaşkın 'Ne oluyorsunuz yahu, sizi, ülkenizi itham eden birşey yok ki. Bizde seçimler var, birtakım politikacılarımız oy kaygısı ile bu işi becerdiler, neden bu kadar fazla önemseyip kızdınız anlayamıyoruz. Sizin daha başka çok önemli sorunlarınız var' demekten kendilerini alamadılar.
***
Evet, İstanbul'dan gelirken gazeteleri okuyup da Fransa topraklarında uçaktan inince, bambaşka bir dünyaya gelmiş gibi oluyorsunuz. Ermeni soykırımı falan umurlarında değil, 'Bunlar politikacılarımızın yaptıkları kepazelikler, halkı pek fazla ilgilendirmiyor' diyorlar ki, yanlış değil, Fransızlar başka işlerle meşguller.
Avrupa Konseyi Asamblesi Başkanı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı'nın basın toplantılarında, bizi ilgilendiren daha başka konulara değinildi, ama bu kez olumlu açıdan. Asamble Başkanına, F Tipi cezaevleri, ölüm oruçları, ve cezaevlerine yapılan baskınlar hakkında ne düşündüğü soruldu. Başkanın yanıtı olumlu ve çok ilginç oldu:
'Türkiye'de cezaevlerinde koğuş sisteminden çıkılıp, uygulanmak istenen yanlış sistemin değiştirilmesi, daha küçük koğuşlara geçilmesi Avrupa İşkence Komitesi'nin önerisidir. Türkiye de bunu yerine getirmek ve uygulamak istemiştir. Ben yapılanın doğru olduğunu, ama güvenlik kuvvetlerinin, isyanları bastırmak, protestoları yatıştırmak için daha insani, daha başka çağdaş usuller uygulamalarının iyi olacağını düşünüyorum.'
***
İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı'na da Öcalan'ın durumu ve davanın Türkiye'nin istediği gibi, küçük mahkemede değil de, büyük mahkemede görüşülmesi isteği hakkında ne düşündüğü soruldu. O da şu yanıtı verdi: 'Sözleşme uyarınca, küçük mahkeme kararını verdikten sonra, 5 kişilik bir kurul, Türkiye'nin isteğini inceleyecek ve ne yapılması gerektiğine karar verecek. Bu sorun başkanın yetkisi dahilinde değildir.'
Başkan'a göre Öcalan'ın avukatlarının isteklerinin, Türkiye'nin itirazı üzerine büyük tam kadrolu insan hakları mahkemesinde ele alınması olasılığı yok değil, ama önce bir kez davaya bakmakta olan mahkeme ne karar verecek, bu beklenecek.
Yani görüyorsunuz, buralarda her şey Türkiye aleyhinde değil, lehimizde de bazı şeyler oluyor. Bunun için söylüyorum, her konuda tepkilerimizi ölçülü tutar, kızgınlıklarımızı serinkanlı olarak giderebilirsek, bu aleyhimize değil, lehimize sonuç verecektir. Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Çünkü haklı dahi olsak, öfke ile kalkan zararla oturabilir.

23 OCAK 2001 – İngiltere, Ermeni soykırımını tanımıyor.
İngiliz hükümeti, "27 Ocak günü parlamentodaki soykırım töreni kapsamına Ermeni soykırımı da alınacak" iddialarını "Komik ve gereksiz yaygaracılık" diyerek yalanladı
İngiliz hükümeti, Türk basınında İngiltere'nin sözde Ermeni soykırımını tanıyacağı yolunda çıkan haberleri yalanladı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türkiye Masası Sözcüsü Paul Fox, gazete yorumlarının bir hükümetin resmi görüşünü temsil etmeyeceğini öne sürerek şu açıklamayı yaptı: Hükümetin resmi görüşü 12 Kasım 2000'de açıklanmıştı. İngiliz hükümeti, Ermeni soykırımıyla ilgili önüne gelen belgeleri inandırıcı bulmadığı kararını almıştı.
Belgeler, BM'nin soykırım tanımlarına uymuyordu... Yetkililer, Türk medyasını da "gereksiz yaygaracılık" yapmakla suçladı. Çevre Bakanı Beverly Hughes de İngiliz basınını suçlayıp "Hükümetin tavrı kesin. Değişmez" dedi. Her yıl parlamentoda tartışılacak konuları düzenlemek için düzenlenen "Early day Motion" tartışmalarında bu yıl Ermeni soykırım iddiaları gündeme gelmişti. Ancak soykırım konusu 17 imza alarak gündem dışı kaldı... Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Korkmaz Haktanır da İngiltere'nin soykırım tasarısını kesinlikle tanımayacağını belirtti. İngiliz hükümeti görüşü 14 Nisan 1999'da Barones Scotland'ın Lordlar Kamarası'nda yaptığı konuşmalarda da gündeme gelmişti. Barones "İddialar, hükümet tarafından soykırım olarak sınıflandırılamaz" demişti.
BBC, Ermeni konuşmacı çağırırsa bu onların sorunu.
İngİltere'de iki Pazar gazetesinde çıkan iddiaların yankıları dün de devam etti. İngiliz gazeteleri, 27 Ocak'ta İngiliz parlamentosunda soykırım kurbanlarını anma töreninde Ermeni soykırımının da gündeme geleceğini açıklamıştı.
Prens Charles da bu toplantıya gelerek Ermeni soykırımı lehinde bir konuşma yapacaktı... Daily Express gazetesi dünkü baskısında Charles'ın "geç haber aldığını" gerekçe göstererek törene katılmayacağını yazdı. Charles törene katılmayarak Türkiye'yi kızdırmayacaktı. Bunun karşılığında Ermeni Patriği toplantıya çağrıldı.
Ermenilerin de gönlü alınmış oldu. BBC Televizyonu da töreni yayınlayacağını ve programa birkaç Ermeni konuşmacıyı davet ettiklerini açıkladı.
Saray yetkilileri, bu iddiaların hepsini yalanladı ve Türkiye'ye yakınlığı ile bilinen Charles'ın böyle hassas bir konuda ilişkileri etkileyecek davranışta bulunmasının imkansız olduğunu belirtti.

24 OCAK 2001 – Panik başladı.
Fransa Parlamentosu'nun sözde Ermeni Soykırımı'nı tanımasının hemen ardından, Fransız Alcatel firmasının kazandığı askeri casus uydu ihalesinin iptal edilmesi kararı dün Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu tarafından resmen açıklandı. Askeri ihalelerin tek tek gözden geçirileceği sinyalini veren bu karar üzerine Fransız firmaları endişeli olduklarını bildirdi.
Milli Savunma Bakanı Çakmakoğlu, Fransız Alcatel firmasının kazandığı 149 milyon dolarlık istihbarat uydusu projesine ilişkin ihalenin iptal edildiğini, tank ihalesine katılan Fransız firmasının da dışlanmasının gündemde olduğunu bildirdi. İki ülke arasındaki projelerin gözden geçirileceğini belirten Çakmakoğlu, şöyle konuştu: 'Fransız firmasının kazandığı istihbarat uydusu projesine ilişkin ihaleyi iptal etmiş bulunuyoruz. Yakında 250 tankın alımına ilişkin ihale yapılacak. Aralarında Fransız firmasının da bulunduğu dört kuruluş çekişiyor. İhalede, Fransız tankının değerlendirme dışında tutulmasını düşüneceğiz.'
İlk haber oldu
Ermeni tasarısının kabulünden sonra bir Fransız firmasına karşı ilk somut yaptırım olan iptal kararı, Fransa'daki radyoların öğle bültenlerinde ilk haber olarak verildi. France-Info, RTL gibi radyolar, öğle bültenlerinde Çakmakoğlu'nun, Fransa Meclisi'nin kararından sonra sonra, Türkiye'nin Alcatel'in aldığı istihbarat uydusu projesine ilişkin ihalenin iptal edildiği yönündeki açıklamasını duyurdu.
Alcatel firmasından herhangi bir yorum gelmezken, tank ihalesine katılan Leclerc tankı üreticisi Giat firması sözcüsü, 'Tüm Fransız şirketleri gibi kaygılarımız var' dedi. Fransız helikopter firması Eurocopter ise 'Müşterimizle ilişkilerimiz zora girecek' yorumunda bulundu. Gözlem amaçlı fırlatılacak iki uyduyla Kafkasya'dan Ortadoğu'ya kadar tüm komşularını tek merkezden görüntüleme imkanına kavuşacak olan Türkiye'nin Fransa'yı dışlamasıyla, İsrail'in şansının artacağı belirtiliyor.
VIP sınırlaması
Bu arada, Atatürk Havalimanı Mülki İdare Amirliği, 'resmi davetli' statüsü dışındaki Fransız işadamlarına, VIP Salonu'nu kullandırmama kararı aldı. Atatürk Havalimanı Mülki İdare Amiri Saim Eskioğlu, alınan karar doğrultusunda, VIP Salonu'ndan sadece Dışişleri Bakanlığı'nın iznine tabi Fransız işadamlarının giriş-çıkış yapabileceğini söyledi. Daha önceki uygulamalarda, gelen talepler doğrultusunda durumları uygun görülen Fransız işadamlarının VIP Salonu'ndan geçişlerine izin verilebildiğini hatırlattı.

24 OCAK 2001 – Hakkımızı yedirmeyiz.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Fransa'ya sert çıktı. Fransa Meclisi'nde alınan karar karşısında Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını sonuna kadar kullanacağını belirten Cem, 'Türkiye'nin hakkını ve hukukunu kimseye yedirmeyiz' dedi.
Cem, Meclis Genel Kurulu'nda, Ermeni iddialarıyla ilgili gündem dışı konuşmaları yanıtladı. Alınan kararın Fransa Anayasası'na aykırı olduğunu anlatan Cem, ''Biz de karşıyız' dediler. Eğer samimi iseler şimdi, karşı oldukları bu anayasaya aykırı kararı Anayasa Mahkemesi'ne götürsünler' dedi. 'Biz Fransız halkını hedef almayız ve almayacağız' diyen Cem, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Türkiye kendisine kötülük edeni unutacak değildir. Ama bu kötülüğün karşılığını akıl çerçevesinde kararlılıkla verecektir. Fransa'da geçmişte Türk diplomatları şehit edilmiştir. Fransa tekin memleket değildir. Çünkü bütün Avrupa'da Türk ve Müslüman düşmanlığının en yoğun olduğu ülkedir Fransa.'
'Tepki göstereyim derken ülke menfaatlerine zarar verilmeyeceğini' bildiren Cem, şunları söyledi:
'Meşru müdafaa hakkımızı sonuna kadar kullanacağız ve kullanmaktayız. Devlet düzeyinde kararlar alırken, bize düşmanlık sergileyebilmiş parlamentoların insafına, savunmamızın en önemli alanlarını itimat etmeyeceğiz. Ekonomik büyümemizin, haberleşme sistemlerimizin en önemli unsurlarını bize düşmanlık edenlerin, yarın ne yapacağını kestiremediklerimizin insafına ve tercihine bırakmayacağız.'
İngiltere boyun eğdi
İngiltere, Ermeni lobisine direnemedi. İngiltere İçişleri Bakanlığı, 27 Ocak Cumartesi günü düzenlenecek Soykırım Kurbanlarını Anma Günü'nde Ermeni temsilcilerinin de bulunduğunu bildirdi.
Prens Charles ve Başbakan Tony Blair'in de hazır bulunacağı söz konusu törene katılacak Ermeni temsilcilerden birinin din adamı, diğerinin ise 1915-1916 olaylarını yaşadığı iddia edilen 2 kişi olduğu öğrenildi. İçişleri Bakanı Jack Straw tarafından yapılan açıklamada da Naziler tarafından soykırıma uğrayan tek ulusun Yahudiler olmadığına dikkat çekildi ve bu nedenle aralarında Çingeneler, Slavlar, homoseksüeller ve siyasi tutukluların da bulunduğu etnik grupların anma gününde yer almalarına karar verildiği bildirildi. Bu arada, Rumların kendilerine yıllar süren ve soykırım boyutlarına varan saldırılarda bulunduğunu belirten KKTC'liler de Cumartesi akşamı parlamento önünde toplanarak hem kendilerine anma gününde yer verilmemesini, hem de Ermenilerin soykırım iddialarının ciddiye alınmasını protesto edecekler.
Türkiye'den yana Fransızlar da var
Paris'te bulunan Anadolu Kültür Merkezi yöneticisi Türk dostu Françoise Önger, 'Fransa, Ermeniler konusunda aldığı kararla Ortaçağ'da ve Haçlı Seferleri'nde yaşadığını gösterdi' dedi.
Türk kültürünü tanıtmaya çalışan Anadolu Kültür Merkezi'nde çalışan çok sayıda Fransız'dan biri olan Önger, sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı'nın ele alınmasından iki gün önce Fransız parlamenterlerin tümüne, e-mail ile 'kendinize gelin' uyarısı içeren bir metin ulaştırdı. Önger, Fransız parlamenterlere şöyle seslendi: 'Kendinize lütfen şu soruları yöneltin. 85 yıl önce olan bir olayı, sömürgeci olarak bilinen Fransa'nın gündeme getirmeye hakkı var mı? Fransa'nın Türk topraklarında Maraş'ta yaptıklarını bilmiyorsunuz. Fransa'nın verecek hesapları yok mu? 2. Dünya Savaşı'nda Fransa'daki Yahudilerin toplanmasında Almanlara yapılan yardımlar unutuldu mu? Fransa'da Ermenilerin Türk ve Türk diplomatlarına yaptıkları saldırılara karşılık bir Türk'ün Ermenilere saldırdığını gördünüz mü?'
Tosunyan: Vatanımın toprağını öpüyorum
Türkiyeli Ermenilerden 94 yaşındaki Jak Vaha Tosunyan, uzun yıllardır Paris'te sürdürdüğü renkli ve ilginç yaşama rağmen Türkiye'den bir türlü kopamadı. Ailesi Sivaslı olan ve 1907'de İstanbul Pangaltı'da doğan Tosunyan, 1925'te Paris'te eğitimine başladıktan sonra Türkiye'ye dönmedi. İki yıl önce Paris'te Türkiye Cumhuriyeti tarafından 'Yüksek Hizmet Nişanı' verilen Tosunyan memleket özlemini, 'Türkiye'ye gittiğimde toprağı öpüyorum' diye dile getirdi.
Fransa'daki Türkler arasında adı 'Tosun baba' olan Tosunyan, 'Türkiye'den gelen dostlar beni burda mutlaka ararlar. İsmet ve Mukadder Sezgin aile dostlarımdır. Süleyman Demirel, bana, 'Tosunyan, sen benim Paris'te iyi niyet elçimsin' derdi' diye konuştu. Misafirlerine elleriyle Türk kahvesi pişiren Tosunyan, en sevdiği üç şeyin imambayıldı, rakı, taskebabı olduğunu anlattı. Fasıl dinleyip, Türk televizyonlarını seyrederek hasret gideren Tosunyan, 'Türkiye bir cennet. İnsan doğduğu toprakların malı. İnsan doğduğu toprağı nasıl sevmez?' derken, son olaylardan üzüntü duyduğunu söyledi. Tosunyan, üzüntüsünü 'Bu eskiyi aramak, geçmişi irdelemek niçin, neden? Eski bırakılsın, geleceğe bakılsın. İnsanlığa bu yakışır ' sözleriyle ifade etti.

24 OCAK 2001 – Fransa'ya uydu resti.
Fransa'ya karşı ilk somut yaptırım açıklandı. Alcatel'in aldığı 150 milyon dolarlık istihbarat uydu projesi iptal edildi. Tank ihalesinden de Fransız Giat çıkarılacak
Fransa parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı yasasını kabul etmesinin ardından harekete geçen Türkiye, Fransız firmalarına yönelik ilk somut eylemi dün gerçekleştirdi. Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, Fransız Alcatel firmasının aldığı 149 milyon dolarlık istihbarat uydusu projesine ilişkin ihalenin iptal edildiğini bildirdi. Çakmakoğlu, ihalesi yakında yapılacak 250 adet tank alımı için de Fransız Giat firmasının Leclerc tanklarının kapsam dışı tutulabileceğini vurguladı.
Çakmakoğlu'nun yaptığı açıklama, Fransa'nın gündemine bomba gibi düştü. Türkiye ile gerilen ilişkilere gündeminde büyük yer ayıran Fransız medyasında ihale iptal haberi bültenlerin birinci sırasında yer aldı. France-Info, RTL gibi birçok Fransız radyosu haberi yayın akışını keserek verdi. Fransız televizyonlarında da Çakmakoğlu'nun "10 ayrı projede çeşitli uluslararası firmalarla birlikte Fransız firmalarının da bulunduğu ihalelerimiz vardı. Bunlar da zamanı geldiğinde ayrı ayrı ele alınarak değerlendirilecektir" sözlerine yer verildi.
Çakmakoğlu, dün gazetecilerin sorularını yanıtlarken şöyle konuştu:
"İstihbarat uydusu projesine ilişkin ihaleyi iptal ettik. Fransz Alcatel firması 149 milyon dolarlık bu ihaleyi kazanmıştı. Yakında 250 tankın alımına ilişkin ihale yapılacak. Burada aralarında bir Fransız firmasının da bulunduğu dört kuruluş çekişiyor. Bu ihalede, Fransız Leclerc tankının değerlendirme kapsamı dışında tutulmasını da düşüneceğiz."
Çakmakoğlu'nun açıklamasının ardından Alcatel yetkilileri yorum yapmazken, Leclerc tanklarının üreticisi Giat firmasının yetkilileri kendilerine bu yönde herhangi resmi bir bilginin ulaşmadığını bildirdi. Giat sözcüsü, "Diğer bütün Fransız şirketleri gibi kaygılarımız var" dedi. Bu arada dün bir açıklama yapan Fransızlar'ın ünlü helikopter firması Eurocopter, "Türk müşterimizle ilişkilerimiz zora girecek" açıklamasında bulundu.
Boykot VIP'e sıçradı
*Havalimanı Mülki İdare Amirliği, Dışişleri Bakanlığı'ndan izinli olmayan Fransız işadamlarına VIP Salonu'nu kullandırmama kararı aldı.
*Karabük Esnaf Kredi Kooperatifi, Fransa'dan ithal edilen ürünlerin boykot edilmesi çağrısında bulundu.
"Fransa tekin ülke değil"
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını kullanacağını belirterek, "Biz Fransız halkını hedef almayız ve almayacağız" dedi. "Biz Fransız halkını hedef almayız ve almayacağız'' diyen Cem, şöyle devam etti: "Türkiye kendisine kötülük edeni unutacak değildir.
Ama bu kötülüğün karşılığını akıl çerçevesinde kararlılıkla verecektir. Üstelik Fransa tekin memleket değildir. Fransa'da geçmişte Türk diplomatları şehit edilmiştir. Çünkü bütün Avrupa'da Türk düşmanlığının, Müslüman düşmanlığının en yoğun olduğu ülkedir."

24 OCAK 2001 – FP'den Fransa'ya misilleme.
FP Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu, Fransa'nın Cezayir'de yaptığı soykırımın Türkiye tarafından tanınmasını öngören yasa teklifi verdi. Teklif, 'Türkiye, Fransa'nın Cezayir'de yaptığı soykırımı açıkça kabul eder' hükmünü içeriyor.
Teklifin gerekçesinde, Fransa'nın 1830 yılında Cezayir'i işgal ettiği ve 150 yıl sömürdüğü, zalimliliğini bütün şiddetiyle göstererek yüz binlerce Cezayirliyi katlettiği belirtildi. Cezayirlilerin 2 milyon şehit vererek Fransa'yı ülkeden kovdukları kaydedilen gerekçede, şöyle denildi:
'Ne var ki, kültür emperyalizmini ve sömürü düzenini yerli işbirlikçileriyle sürdüren Fransa, 1990 yılının başında demokratik yollarla iktidara gelen bir partiyi iktidardan yine cunta yönetimiyle uzaklaştırarak, bitmeyen emperyalist arzularını yüz binlerce Cezayirlinin kanları üzerinde devam ettirmeye çalışmıştır. Artık Fransa'nın son iki asırdır dünyayı kana bulayarak eski kolonilerinde ve işgal ettiği topraklarda işledikleri insanlık suçlarıyla yüzleşme zamanıdır. Bu teklif, kardeş Cezayir halkının işgalci ve sömürgeci Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin her döneminde şehitlerinin hatırasını tazelemek; Fransa'nın yaptığı katliam ve insanlık suçlarını tescil etmek; yine Fransa'yı barış ve nezakete sığmayan davranışlarıyla baş başa bırakmak; bundan böyle de bu tür nezaketsizliklere çanak tutacaklara da 'Türk Milleti olarak bizim alnımız aktır' hatırlatmasını yapmak üzere hazırlanmıştır.'

25 OCAK 2001 – Fransa'ya sağlık ve tarım ambargosu.
Uydu ihalesinin iptalinden sonra Fransa'ya sağlık ve tarım alanlarında da ambargo uygulanması gündemde.
Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Fransa'nın haksız kararı değiştirmesini beklediklerini belirterek, 'Eğer değiştirilmezse, Sağlık Bakanlığı'nın alacağı kararlar daha çok göze batıcı, yakıcıdır. Mesela, Fransız ilaçları, aşıları Türkiye'ye giremez' dedi. Alternatif ürünlerin her yerde bulunduğunu hatırlatan Durmuş, 'Bu bir tercih meselesidir. Biz şu anda nihai kararı bekliyoruz. Kararları Türk milletine düşmanca bir tavrın sürdürülmesi olursa niçin onların mallarını kullanalım?' diye konuştu.
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp de Fransa'dan yapılan hayvansal aşı ve benzeri ürünlerin ithalatının gözden geçirileceğini ve bu ülkeye sınırlama getirileceğini bildirdi. Gökalp, Fransa'nın peynir ve şaraplarının ününün hatırlatılması üzerine 'Peynir ve şaraplarını pazarlayacak başka ülke bulurlar' dedi.
Öte yandan FP Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'dan sonra ANAP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı da, Fransa'nın gerçekleştirdiği mezalim ve soykırımların tanınması için yasa teklifi verdi.
Akarcalı, 'uykuda olanları uyandırmak' için hazırladığını söylediği yasa teklifini dün Meclis Başkanlığı'na verdi. Teklif, 'TBMM, Fransa'nın 1954-1962 yılları arasında Cezayir'de gerçekleştirdiği soykırımı, Vietnam'daki mezalimi, Ruanda'daki soykırıma katkısını tanır ve kınar' hükmünü içeriyor. Teklifin gerekçesinde ise 'Kendi geçmişini sorgulamaktan aciz Fransa'ya, onun hükümet, parlamento ve senatosuna yardımcı olmak amacıyla bu kanun teklifi hazırlanmıştır' denildi.

26 OCAK 2001 – Azeri-Ermeni düellosu.
Fransa'ya giderken, sözde Ermeni soykırımı tasarısı konusunda Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile görüşüp görüşmeyeceği sorulunca, 'Kraldan çok Kralcı olamayız' diyerek Ankara'nın tepkisini çeken Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, 40 yıllık dostluğunu gösterdi ve beklendiği gibi Türkiye'yi savundu. Cumhurbaşkanı Aliyev, Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan ile, Ermeni soykırımı iddiaları yüzünden Avrupa Konseyi'nde tartıştı. Aliyev ve Koçaryan, Azerbaycan ve Ermenistan'ın Avrupa Konseyi'ne tam üyeliklerine kabulüyle ilgili törenlerden sonra yaptıkları ortak basın toplantısında tasarı nedeniyle sert bir söz düellosuna tutuştular. Aliyev, Fransa Meclisi'nin aldığı karar ile ilgili olarak Azerbaycan'ın rahatsızlığını dile getirdi, 'Bu konu Fransa Meclisi'nin meselesi değil, parlamentoların görevi tarihte diğer ülkelerde olup biten ile ilgili yasa yapmak değildir' dedi. Bunun üzerine söz alan Koçaryan, insan hakları ile ilgili konuların diğer ülkeleri de ilgilendirdiğini söyledi ve Fransa Meclisi'nin kararını olumlu bulduğunu söyledi. Aliyev, Koçaryan'dan sonra söz alarak, 'Şu anda modern Avrupa'nın kurallarını konuşuyoruz, o dönemde hangi ülkede demokrasi ve insan hakları vardı ki' diyerek, Türkiye'yi kınamaya kimsenin hakkı olmadığını ifade etti. Koçaryan da, Ermenistan'ın ileride Türkiye'den toprak ve tazminat talebinde bulunup bulunmayacağı yolunda bir soru üzerine, Ermenistan'ın Türkiye'den bu tür bir talepte bulunmayacağını söyledi. Koçaryan, 'Bununla birlikte geçmişte yaşanan trajik olayların mağdurları kendileri istiyorlarsa tazminat talebinde bulunabilirler, ancak biz buna karışamayız' dedi.
Bakü ve Erivan'ın katılımıyla, Avrupa'da demokrasi ve insan haklarının gelişmesi için 1949 yılından bu yana çaba sarfeden bu kuruluşa üye olan ülke sayısı 43'e ulaştı.
Aliyev Türkçe konuştu
Aliyev, Ermenistan'ın Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmemesini sert bir biçimde eleştirdi. Aliyev, Türkçe yaptığı konuşmada, Ermenistan'ın işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmemesi halinde, bölgede barış ve istikrarın sağlanamayacağını söyledi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Ermenistan'ın saldırgan tutumu yüzünden Yukarı Karabağ bölgesinde çok sayıda kişinin göçe maruz kaldığını belirterek, Erivan'ı uluslararası hukuk kurallarını hiçe saymakla suçladı.

26 OCAK 2001 – BBC'nin Ermeni inadı.
İngiliz parlamentosunda yarın düzenlenecek "Dünya Soykırım Töreni" İngiliz Hükûmeti ile BBC arasında, bizdeki AA-hükûmet benzeri bir tartışma başlattı
Cumartesi günü İngiliz Parlamentosunda düzenlenecek Dünya Soykırım Kutlamaları programının yayını BBC ile hükümet arasında tartışma yarattı. Hükûmet, Ermeni baskılarına boyun eğmeyerek programa sözde Ermeni soykırımını dâhil etmeyeceğini kesin bir dille açıklarken, yarı özerk konumdaki İngiliz Yayın Kurumu BBC ise yayın programının hükümet tarafından kontrol edilemeyeceğini dolayısıyla naklen yayınlayacağı programa daha önce kaydedilmiş mülakat veya yorumları dâhil etmekte serbest olduğunu belirtti. Sözde Ermeni soykırımı nedeniyle İngiltere'de yaşanan olaylar, Türkiye'de yaşanan A.A. krizini hatırlattı.
BBC sözcüsü Sabah'a yaptığı açıklamada BBC'nin tam bağımsız bir yayın kurumu olduğunu ve hükümetin BBC'nin yayınlarını kontrol etmeye hakkı olmadığını vurguladı. İngiliz basın çevreleri ise hükümetin Türkiye ile olan iyi ilişkilerini bozmamak için BBC'ye Ermeni soykırımı konusunda dikkatli davranarak Türkiye'yi rahatsız edici bir yayın yapması için 'tavsiyeler' yaptığını belirtiyor. Tören, BBC2 ve Radyo 4 tarafından sabah saat 08.45 den itibaren naklen yayınlanacak.



27 OCAK 2001 – Dertler Fransızca, küfür Türkçe!
Fransa'nın sözde Ermeni soykırımı konusunda aldığı kararı nasıl kınayacağımıza bir türlü karar veremiyoruz
İhalelerden Fransızları çıkaralım mı?
Yumurta mı atalım, bayrak mı yakalım?
Fransız parfüm şişelerini mi kıralım?
Yoksa 'Fransızca konuşmaktan vaz mı geçelim?'
Sanırsınız Türkiye'nin yarısı Fransızca konuşup anlaşıyor.
Fransız, doğal olarak Fransızca diyor ki:
-Türkler Ermeni soykırımı yaptı.
Biz güya cevap vermiş oluyoruz, Türkçe olaraktan:
- Ama Fransızlar da Cezayir'de soykırım yaptı!
***
Yine Fransızlar, Fransızca olarak suçlamaya devam ediyorlar:
-Türkler, 1 milyon Ermeni'yi kesti!
Bizden yine Türkçe yanıt:
-Gelin Osmanlı arşivlerine bakın, o tarihte kaç Ermeni yaşıyormuş Anadolu'da...
Bu sağırlar diyaloğu Türkçe ve Fransızca olarak sürdüğü içindir ki bugünlere geldik!
Dün gece Reha Muhtar'ın programında Bülent Akarcalı 'belki böyle anlarlar' diye Fransız parlamenterle Fransızca konuşacak oldu, bu kez de ses gitmedi!
Hem tarihlerde, hem sayılarda anlaşamıyor, şartlanmışlıkları kıramıyoruz.
Hem bu anlaşmazlığı ve şartlanmışlıkları kıracak 'ortak dilimiz' yok!
Fransız'ın Türkçe öğrenmek gibi bir derdi olmadığına göre...
Nasıl anlaşacağız?
'Fransızca konuşmaktan vazgeçelim' protestosu ne anlama geliyor?
Fransızca bilenler bile Fransızlarla anlaşmakta zorlanırken...
Fransız siyasetçi, kendi dilini 'Ermeni şivesiyle' konuşur hale gelmişken...
Nasıl anlaşacağız bu insanlarla?..
Sözün özü...
Protesto olsun diye 'Fransızca konuşmaktan vazgeçmek' yerine, Fransızcayı özendirmek gerekmez mi?!.
Türkçe konuştuk, derdimizi kimseye anlatamadık şimdiye dek; bundan sonra anlamaya niyetleri de yok!
O halde, bir orta yol bulmaya ne dersiniz?
Derdimizi Fransızca anlatıp, öfkelerimizi de Türkçe dillendirelim!..
Çeşitleme!
Ankaralı okurumuz Orhan Uravelli'den Fransız çeşitlemesi...
Le Monde Gazetesi'nde bir haber yayınlanır:
-Fransa, Türkiye-Ermenistan sınırında 'Maginot Hattı' kuruyormuş!
.......
Yeni bir Fransız parfümü çıkmış, adı: ERİVAN!
.......
Dursun, Temel'e sormuş:
-Ula Temel, Fransa'yı bilir misin?
-Bilirim da...
-Bu Fransa nerededir?
- Ula nerede olacak? Fransa, Batı Avrupa'da bir Ermeni sömürgesidir!..


27 OCAK 2001 – Holokost'la Ermeni olayı iki farklı şey.
BBC Televizyonu'nun Ermeni soykırım tasarısının İngiliz parlamentosunda bugün anılacak Yahudi Soykırımı'yla (Holokost) bir tutmasına bir tepki de Türkiye Musevi Cemaati'nden geldi.
Cemaatin yayınladığı basın duyurusunda parlamentoda yalnızca Yahudi soykırımının anılması gerektiğinin altı çizildi, anma gününe Ermeni soykırımını eklemek isteyenler kınandı. Musevi Cemaati tepkisini şöyle dile getirdi: Geçen Ocak ayında Stockholm'de yapılan Yahudi soykırımı ile ilgili toplantıda katılımcı bir günü soykırımı anma günü olarak ilan etmeyi uygun görmüşlerdir. İngiliz hükümeti de bu çerçevede Auchwitz ve Birkenau kamplarının müttefiklerce kurtarıldığı 27 Ocak tarihini anma günü olarak belirlemiştir. Ancak birçok ülkede olduğu gibi bu anma töreninde, sözde soykırımların veya tarihçiler tarafından onaylanmamış bazı iddiaların, 6 milyon Yahudi'nin akıl almaz şekilde katledildiği soykırımla bir tutulması biz Türk Yahudilerini rahatsız etmiştir. Bu mukayese 6 milyon kurbanın ruhlarına yapılan bir saygısızlık olarak addedilmiştir.

27 OCAK 2001 – Frenk'e ders veren Türk kızı.
Tarihten habersizdiler.
Söyledikleri, boş bir tenekeden çıkan seslerden farksızdı.
Zırvaladılar...
İyi ki Reha Muhtar bunları 'Ateş Hattı'na çıkarttı. Bütün Türkiye'ye gerçek yüzlerini gösterdi.
Yaldızları döküldü.
Defoları ortaya çıktı.
***
Önceki gece, 'Türkiye soykırım suçlusu' diyen Fransız parlamenterler Show TV'deydiler.
Bozuk plak gibi tekrarladılar:
-Bütün dünya tarihçileri, Osmanlı'nın soykırım yaptığı konusunda birleşiyor...
'Kim bu tarihçiler?' denildi.
İsim veremediler.
'Soykırımın belgesi nerede?' diye soruldu.
Gece boyunca belge arayıp, bulamadılar!
***
Yaşanan diyaloglar son derece ilginçti...
Türkiye'deki Ermenilerin temsilcisi Arman Karabet konuştukça çıldırdılar. Ringde dayak yiyen boksöre döndüler.
Fransız Parlamenter François Rochebloine sıkıştı. Kiliseye sığındı:
- Papa da 'soykırım var' dedi. Buna ne diyeceksiniz?
Öyle ya, bunlar için Papa en yüksek otoriteydi. Söyledikleri tartışılamazdı. Papa söyler, bunlar kabul ederlerdi. Türkiye'deki Ermeniler de Hıristiyan olduklarına göre, Papa'ya teslim olmak zorundaydılar...
'Demokrasi' denilince akıllarına 'kilise' geliyordu!
***
Nihayet, 23 yaşındaki bir Türk kızı eline mikrofonu aldı.
Adını hatırlamıyorum, ama muhteşemdi.
'Ben Harvard Üniversitesi'nde tarih okuyorum' dedi:
-Dünya tarihçilerinin 'Türkler soykırım yaptı' demediklerini de çok iyi biliyorum...
Fransız Rochebloine eveledi, geveledi... Sonunda sinirlenip, 'sömürge müfettişi' tavrı içine girdi:
-Biz, Türkiye'deki demokratlara yardımcı olmak istiyoruz.
Kızımız da adama layık olduğu cevabı verdi:
- Bizim sizden demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Ama, öyle görünüyor ki, sizin 23 yaşındaki bir kızdan tarih dersi almanız gerekiyor!
Fransız, bu defa da aba altından sopa gösterdi:
-Peki, AB'nin size karşı aldığı kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aldığı cevap, bütün tartışmayı özetliyordu:
-Çünkü, hala 'Haçlı zihniyetinden' kurtulamamışsınız!
Fransız'ın sesi kesildi.
***
Giderek küstahlaştılar...
Daniel Marcovitch, 'Sizler Akdenizli ve şarklısınız' dedi.
Stüdyodakilere, 'Soykırımı kabul etmedikleri' için hakaret bile etti:
-Özgür bir ülkenin televizyonunda bunları duymaktan utanıyorum.
Ortaya belge koymasa da, gerçekleri saptırsa da, Cezayir'de yaptıkları soykırımı kabul etmese de, biz söylediklerini tasdiklemek zorundaydık.
Savunma hakkımız bile yoktu.
Çünkü 'demokrasi anlayışları' bunu gerektiriyordu!
Tavırlarına bakılırsa, onlar yol gösterecekti. Biz kabul edecektik. Ardından da belki 'adam' olacaktık!
***
Sonunda, biri baklayı ağzından kaçırdı...
Rene Mangın, Fransız Parlamentosu'ndan geçen 'Soykırım Kanunu'nu bakın nasıl savundu:
-Biz, Avrupa Birliği'nin sizi kabul etmesi için gerekli şartları oluşturmaya çalışıyoruz...
Biz 'barbarız' ya, törpülenmeye ihtiyacımız var!
Peki nasıl olacaktı bu?
Program boyunca 'nasıl olacağını' bize çok güzel anlattılar...
Onların Cezayir'de yaptıklarına 'savaş hali' diyeceğiz. Osmanlı'nın kendisini korumasının adı da 'soykırım' olacak.
Kurtuluş savaşımızı 'insanlık suçu' ilan edeceğiz.
İşgalci İngiliz, Fransız ve İtalyanları alkışlayacağız.
Türklerin 'katil' olduğunu kabul edeceğiz. Hatta, isterlerse boynumuza birer de levha asacağız.
Sonra, belki lütufta bulunacaklar. Bize AB'nin kapısını açacaklar!
Lanet olsun.
Alın, AB'nizi başınıza çalın.
Sahtekarlar!..

27 OCAK 2001 – Fransız vekilleri rezil etti.
Reha Muhtar'ın Ateş Hattı'na katılan Ermeni yaltakçısı Fransız vekilleri Türk kızı Suna Vidinli susturdu. Suna'nın, 'Bizim sizden demokrasi dersi almaya değil, sizin genç bir kızdan tarih dersi almaya ihtiyacınız var' sözü tokat gibi patladı.
Show Haber Genel Yayın Yönetmeni Reha Muhtar'ın hazırlayıp sunduğu Ateş Hattı yine gündem yarattı. Harward'da tarih öğrenimi gören 22 yaşındaki Türk kızı Suna Vidinli, programa telefonla katılan Fransız milletvekiline tarih dersi verdi.
Sözde Ermeni soykırım iddialarının ve Fransa'nın Türkiye'ye karşı tutumunun tartışıldığı programa, 8 Fransız milletvekili telefonla katıldı. Tasarıyı hazırlayan ve Fransa Meclisi'nin onaylaması için yoğun çaba harcayan parlamenter François Rochebloine, savunduğu iddiaları belgeleyemedi. Alınan kararın Türk Hükümeti'ne karşı olmadığını belirten Fransız vekil, 'Türk Hükümeti neden bu kadar tepki gösteriyor, anlamıyorum. Sizi töhmet altında bırakıp suçlamıyoruz. Siz neden kabul etmiyor da tepki gösteriyorsunuz?' dedi.
Programa katılan gençler arasındaki Suna Vidinli'nin konuşması, Fransız vekillerin yüzünde tokat gibi patladı. Aldığı eğitim gereği değişik ülke tarihçilerini okuduğunu belirten Türk kızı, Ermeni iddialarını savunan Fransızları susturdu. Halen Cezayir ve Fas arasındaki sınır sorunun Fransa'dan kaynaklandığını hatırlatan genç kız, 'Cezayir'de Müslümanları katlettiniz. Önce kendi tarihinizle karşı karşıya gelirseniz sonra başkalarının tarihiyle uğraşabilirsiniz. Çok yazık ki, ben demokrasi dersini Fransa'dan almayacağım ama Fransa, tarih dersini 22 yaşındaki bir Türk kızından alacak' dedi.
Benzer tasarıların daha önce gündeme geldiği ABD ve İngiltere'de yapılan araştırmalarla soykırım iddialarının gerçeği yansıtmadığı sonucuna ulaşıldığını belirten Suna Vidinli, 'Siz bu gerçekleri ve belgeleri görmezden gelerek bize tarih dersi vermeye kalkıyorsunuz' diyerek, daha önce benzeri kararların başka ülkelerde de alınmış olduğunu hatırlatan Fransız vekilin tezlerini çürüttü. Kararı savunan Fransız Milletvekili Rochebloine, Türk kızının, 'Tarihi olayların değerlendirmesini tarihçilere bırakın' sözlerine yanıt veremedi.
Ne yaptıklarını bilmiyorlar
Ateş Hattı programını izleyen vatandaşlar ise Fransız vekillerin çıkarttıkları yasanın içeriğinden habersiz olduğunu belirterek, 'Program bize, Fransız milletvekillerinin bizim milletvekilleri gibi çıkarttıkları kanundan haberdar olmadığını gösterdi' yorumunda bulundu.
İnternet sitesine saldırı
Bu arada, Türk 'hackerlar' internetteki 'France.org' adlı internet sitesini çökertti. Açılış sayfası değişen sitede İngilizce şu mesaj yer aldı:
'Bu site Türkler tarafından hacklanmiştir. Bu site, Fransız Hükûmeti'nin Ermeni davası konusundaki tutumunu protesto etmek için hacklenmiştir.'

29 OCAK 2001 – Ermenileri kızdıran açılış
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Gürcistan Silahlı Kuvvetleri'ne yardımı çerçevesinde Başkent Tiflis'in 45 km güneyinde Ermenistan sınırına yakın olan Marneuli Askeri Havaalanı'nı modernize ederek dün açılışını yapması Ermenistan Yönetimi'ni rahatsız etti. Ermenistan Dışişleri, Gürcistan'ı protesto etti. Ermenistan'ın Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla Gürcistan Dışişleri Bakanlığı'na nota gönderdiği kaydedildi.
Fransa Parlamentosu'nun Sözde Ermeni Soykırımı tasarısını kabul etmesiyle ilişkilerin gerginleşmesine karşın, Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ergin Celasin, Türk Hava Kuvvetleri'nce Gürcistan'da onarılıp modernize edilen Marneuli Askeri Havaalanı'nın açılış törenine katılmak için bu ülkeye gitti. Törene katılan Bakan Çakmakoğlu, bu havaalanının açılışı dolayısıyla Ermenistan'ın Gürcistan'a protesto notası verdiği yolundaki haberlerle ilgili olarak, 'Ermenistan'ın aklı selim içinde hareket etmesini dileriz. Bu protestolarla bir yere varılamaz. Her ülkenin, kendi savunmasının gerektirdiği tedbirleri alması hakkıdır' dedi. Havaalanının savunma amaçlı olduğunu ve bölge barışına katkıda bulunacağını belirten Çakmakoğlu, bunun başka türlü alınganlık şeklinde telakki edilmesini, uluslararası teamüllere uygun bulmadığını sözlerine ekledi. Gürcistan Savunma Bakanı Tevzadze ise, 'Bu havaalanı, istikrar için yapıldı, savaş için değil' dedi.

29 OCAK 2001 – ABD'deki Türklerden protesto
Sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul eden Fransa'ya tepkiler yurtiçinde ve yurtdışında devam ediyor. New York'ta yaşayan Türkler, Fransa'yı, BM daimi temsilciliği önünde gösteri düzenleyip, Fransa Büyükelçisi M. Jean David Levitte'ye bir mektup vererek protesto etti. Gösteride Türkler, Fransa aleyhine sloganlar atarak seslerini duyurmaya çalıştı. Türk Amerikan Federasyonları Derneği'nin (TAFD) tertiplediği protesto mitingine katılan göstericiler polisin aldığı güvenlik kordonu içerisinde Fransa'nın New York Konsolosluğu önünde saatlerce tepkilerini dile getirerek, sokaklardan geçen ABD'lilere Ermeni zulmünü anlatan broşürler dağıttı. Sembolik olarak bina girişine siyah çelenk koyan ve Fransızlara kınama mektubu veren katılımcılar daha sonra olaysız dağıldı.
Bu arada kendilerine 'Liberal Hareket' adı veren bir grup da Fransa'yı, Fransız Havayolları'nın kapısına kilit takarak protesto etti. Taksim'deki Fransız Havayolları'nın önünde toplanan grup, beş kilogram ağırlığındaki kilidi havayollarının kapısına taktı.

30 OCAK 2001 – Paris'e anıt dikiyorlar.
Fransızlar yalnızca Ermeni tasarısını kabul etmekle yetinmedi...
Türkiye ile olan dostluklarını hiçe sayıp sözde Ermeni soykırım tasarısını kabul eden Fransa Millet Meclisi'nden sonra şimdi de Paris Büyükşehir Belediyesi Ermeni lobisinin etkisinde kaldı. Belediye meclisi, başkentin 8. mahallesindeki Place du Canada'ya sözde soykırımı anıtı dikilmesini kararlaştırdı. Hem de oybirliğiyle... Heykel 6 metre yüksekliğinde olacak ve 2002'de dikilecek. Türkiye ile Fransa arasında krize neden olabilecek anıt hakkında Belediye Başkanı Jean Tiberi ilginç açıklamalarda bulundu: Anıt Türk halkını hedef almamaktadır. Tarihteki trajik bir olayın saptamasını yaptık. Anıtın dikilme kararının seçimlerden önce alınması tamamen tesadüf...
Başkente dikilecek olan heykel, 2 milyon franka (190 milyar lira) mal olacak.
Daha önce ülkede Marsilya kenti ile Villeurbanne ve Alfortville kasabalarında sözde soykırımla ilgili anıtlar dikilmişti. Paris'e anıt dikilecek olması Ankara'nın tepkisine neden oldu. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Hüseyin Diriöz, "İlişkilere yeni bir darbe vuruldu. Bu çirkin karar tarihten kin ve nefret çıkartmayı amaçlıyor. Türkiye'ye bu tür ayıplarla zarar veremezler" dedi. Öte yandan Ermeni lobisi şimdi de soykırım iddialarını filme çekmek için kolları sıvadı. 50 milyon dolarlık bütçeli filmde başrolü Ermeni sanatçı Charles Aznavour oynayacak.

FRANSA CUMHURBAŞKANI

30 OCAK 2001 - Fransa Cumhurbaşkanı’nın Sözde Ermeni Soykırımına İlişkin Yasayı Onaylaması Konusunda Hükûmet Açıklaması yapıldı.
1-Fransa Millî Meclisi’nin sözde Ermeni soykırımı konusunda kabul ettiği yasanın gerek Türk-Fransız ilişkileri gerek bölgemizdeki istikrar ve güvenliğe olumsuz etkilerine ilişkin görüşlerimizi kamuoyuna açıklamıştık. Bu kere, Fransa Cumhurbaşkanı’nın, sözde Ermeni soykırımı konusundaki yasayı onayladığı ve yasanın bugünkü (30 Ocak) resmi gazetede yayınlandığı öğrenilmiştir.
2-Bu gelişme Türk-Fransız ilişkilerine vurulan ağır bir darbedir. Yüzyıllar boyunca gelişen Türk-Fransız dostluğuna Fransa Hükûmeti sahip çıkmamıştır. Fransız Anayasası’na aykırı olduğu, tanınmış Fransız hukukçular tarafından beyan edilen bir metnin Anayasa Konseyi tarafından incelenmesi imkânı dâhi ortadan kaldırılarak, hukuk devletinin kuralları işletilmemiştir.
3-Fransa’nın kendi tarihini bir tarafa bırakarak, haksız olarak Türkiye’nin geçmişi hakkında böyle bir kanun kabul etmesi, bu ülkede etkisi artan, Türkler ve yabancılara dönük düşmanlığı körükleyen çevreleri daha da cesaretlendirecektir. Bunların sorumluluğu Fransa’ya ait olacaktır.
4-Fransa’nın bu dostluğa sığmayan, çifte standartlı tutum ve davranışını kınıyor ve kararlılıkla reddediyoruz.

30 OCAK 2001 – Tüyünü de diktiler
Parlamento'da sözde Ermeni Soykırım Yasası'nın kabul edilmesinin ardından Türkiye'nin gösterdiği tepkiye sessiz kalan Fransa bu kez Ermeni iddialarını anıtlaştırma kararı aldı. Paris Büyükşehir Belediyesi, sözde Ermeni Soykırımı anısına başkente bir anıt dikilmesini kararlaştırdı.
Belediye Meclisi dün Belediye Başkanı Jean Tiberi başkanlığında toplanarak, başkentin 8. mahallesinde yer alan Place du Canada'da söz konusu anıtın dikilmesini oybirliğiyle kabul etti.
David Ereevantzi adlı heykeltıraşın yapacağı anıtın 6 metre boyunda olacağı ve 2002 yılının başına kadar hazır hale getirileceği belirtildi. Bronzdan yapılacak anıtın 2 milyon franka (190 milyar TL) mal olacağı kaydedildi.
Bronz anıtın dikilmesi planlanan Place Du Canada'nın, Galler Prensesi Diana'nın trafik kazasında hayatını kaybettiği yere yakın olduğu vurgulandı.
Hedef Türkiye değil
Paris Belediye Başkanı Jean Tiberi, Fransa Meclisi'nde kabul edilen sözde Ermeni Soykırımı'na ilişkin yasanın ve belediye tarafından dikilmesine karar verilen anıtın Türk halkını hedef almadığını savundu.
Belediye Meclisi'nin aldığı karardan sonra soruları yanıtlayan Tiberi, sözde soykırım ile ilgili olarak 'Tarihteki trajik bir olayın saptamasını yaptıklarını' öne sürdü. Tiberi, Türk halkının hedef alınmasının kesinlikle söz konusu olmadığını kaydetti.
'Anıtın dikilme kararının yerel seçimlerden hemen önce alınmasına politikacıların oy kaygısının mı neden olduğu' şeklindeki bir soru üzerine Tiberi, bu görüşün doğru olmadığını, Meclis'te yapılan oylamada, tüm grupların, anıtın dikilmesi yönünde oybirliğiyle karar verdiğini söyledi.
Belediye Meclisi, sözde Ermeni Soykırımı Anıtı'nın dikilmesiyle ilgili kararı oybirliğiyle kabul ettikten sonra, Ereevantzi'nin hazırladığı maketi basına tanıttı. Belediye Başkanı Tiberi de, karardan sonra Paris'teki Ermeni topluluğuna bir resepsiyon verdi.
Daha önce de denediler
Paris'te sözde Ermeni Soykırım anıtı dikilmesi önerisi, ilk kez 20 yıl önce gündeme gelmiş, daha sonra öneri rafa kaldırılmıştı.
Fransa'da Marsilya kenti ile Villeurbanne ve Alfortville kasabalarında daha önce sözde Ermeni soykırımıyla ilgili anıtlar dikilmişti.
ABD'de yaşayan Ermeniler de Boston'a sözde Ermeni Soykırımı anısına bir anıt dikmek istemiş, bu kampanya ABD'deki Türklerden yoğun tepki görmüştü. Ermeniler San Francisco'da bu tip bir anıt dikmişti.

30 OCAK 2001 – Sözde Ermeni Yasa Tasarısı Fransa’da kabul edilince, Türkiye Ermenileri Adına İstanbul Patriği bir açıklama yaptı.
Türkiye Ermenileri Adına İstanbul Patriği'nin Yaptığı Açıklama aşağıdadır:
Türkiye'deki Ermeni Apostolik Ortodoks, Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan cemaatlerinin sivil temsilcilerinden oluşan 90 kişilik heyet 30 Ocak 2001 tarihinde Ermeni Patrikliği’nin Bezciyan Salonu’nda, Türkiye Ermeni Patriği 2’nci Mesrob’un riyasetinde Ruhani Meclis üyeleriyle birlikte karma bir toplantı gerçekleştirerek yapılan müzakereler sonucunda işbu duyuruyu dünya kamuoyunun dikkatine sunmuştur:
1) Fransız Millî Meclisi üyeleri gerek tarihçilerin tartışmasını gerektiren 1915’teki trajik olayları görüşürken, gerekse bazı münferit beyanlarında, Türkiye’de yaşayan Ermenilerin durumu hakkında ciddi kuşkular uyandıracak söylemlerde bulunmuşlardır.
2)Tarafımızdan daha önce yayınlanan bildiride de belirtildiği gibi Türkiye'de yaşamlarını sürdüren Ermenilerin birey olarak ekonomik, hukuksal, sosyal ve dini alanlarda herhangi bir sorunu söz konusu değildir, özellikle de dini açıdan tam bir serbestlik içinde yaşamaktadırlar. Her toplumda var olan kurumsal alandaki bazı sorunlarımız ise toplumumuz yetkilileri tarafından Devletin en yetkili mercilerinin dikkatine sunulmuş olup çözüm beklenmektedir. Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermenilerin de sorunlarının tartışılacağı parlamento Ankara'dadır ve adı Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Yabancı ülke parlamentolarının Türkiye Ermenilerinin hamisiymişçesine davranmaları tarafımızca gereksiz bir tutum olarak algılanmaktadır. Lozan Antlaşması şartları doğrultusunda Türkiye Ermenileri bugün 540 yıllık Patrikhanesiyle, 2 hastanesiyle, 57 kilisesiyle, 58 vakfıyla, 18 okuluyla, 25 korosuyla, 17 derneğiyle, 2 spor kulübü, 3 gazetesi ve 5 dergisiyle onurlu bir şekilde yaşamını sürdürmektedir.
3)Uluslararası birtakım stratejileri gerçekleştirmek pahasına yabancı parlamenterler tarafından yapılan bu gibi müdahaleler ülke kaderini paylaştığımız diğer tüm Türk vatandaşları gibi bizi de üzmekte ve olumsuz etkilemektedir.

30 OCAK 2001 – Selçuk'tan Chirac'a tokat gibi mektup
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, sözde Ermeni Soykırımı'nı tanıdıktan sonra tüm tepkilere kulak tıkayan Fransa'nın Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'a sert bir mektup gönderdi.
Selçuk, 'Bu satırları ülkemdeki tepki üzerine değil, bilimin soğukkanlı mantığı ile kaleme alıyorum' diye başlayan mektubunda, Fransız Meclisi'nin kararının, yıllardır Fransız kültürü ve hukukundan beslenen bir hukukçu olarak kendisinde düşkırıklığı yarattığını vurguladı. Fransa'da Meclis'in, tarih ve hukukun yerine geçerek kesin yargıda bulunmasını eleştiren Selçuk, mektubunda şu ifadelere yer verdi:
'Böyle bir karar, Meclis'in Saint-Barthelemy, Vendee ve Cezayir katliamları konusunda aynı yönde kararlar almasını destekleyen girişimlere gerekçe olmaya her zaman açık uçlu bulunacaktır. Bu konularda, bir araştırma yapmaya bile gerek yoktur. Çünkü, Fransız tarihçilerinin ve hukukçularının yazdıkları tarih ve hukuk, Saint-Barthelemy ve Vendee'de yaşananların birer soykırım olduğu yolunda kesin yargıyı çoktan vermiş bulunmaktadırlar. Cezayir katliamı ise belleklerde tazeliğini bugün de korumaktadır.'
Selçuk, dünyaca ünlü 121 aydının 05 Eylül 1960'ta yayımladığı bildiri ile Cezayir'deki katliamı kınadığını vurgulayarak, 'Bu bildiride Fransa'nın soykırımda bulunduğu vurgulanmış, bu soykırım cürmüne ortak olmamaları için Fransız yurttaşlarına orduya katılmama çağrısı yapılmıştır' hatırlatmasında bulundu.
Rahatlatma çabası
Parlamento'da kabul edilen metin ile ilgili sert ifadeler kullanan Selçuk, 'Fransız Ulusal Meclisi'nin benimsediği metin, bana öyle geliyor ki, kendi tarihinde yaşanan bu üzücü sayfaların Fransızların bilinçaltında yumaklaştırdığı suçluluk duygusuyla, benim halkımı sanık sandalyesine oturtarak kendini rahatlatma çabasının bir ürünüdür' dedi. Selçuk, mektubun sonunda Chirac'tan yasanın geçersiz kılınması için hukuksal yollara başvurmasını istedi.

31 OCAK 2001 – Meclis göreve.
Fransa Ulusal Meclisi tarafından 18 Ocak'ta kabul edilen sözde Ermeni soykırımına ilişkin yasa 'Türk dostu' geçinen Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Bülent Ecevit başta olmak üzere Türkiye'den yapılan sağduyu çağrılarına kulak tıkayan sözde 'dostumuz' Chirac, Ermeni iddialarından yana tavır aldı. Böylece Fransa Cumhurbaşkanı, Ermenilerin tarihi yalanına Türkiye'yi feda etti.
Ancak Türkiye'nin gerilimi tırmandırmamak için bugüne kadar sessiz kalması, Ermeni lobilerinin gemi azıya almalarına neden oldu. Artık daha fazla sessiz kalmak Türkiye'ye ihanettir. Sadece ekonomik yaptırımlarla yetinilmemeli. Bir yandan da siyasal baskılar devreye girmeli. Bu çerçevede hükümet Meclis'i acilen toplantıya çağırmalı ve Fransa'nın katliamlarını gündeme getirmeli.
Hadlerini bildirin
Milletvekilleri, bütün partilerin vereceği ortak bir önergeyi oybirliğiyle ayakta alkışlayarak kabul edip, 'Fransız Soykırımı'nı Kınama Günü' ilan etmeli. Nitekim hükümet bu konuda bir adım atarsa istediği desteği kolayca bulacaktır. Meclis'teki bütün siyasi partilerin yanı sıra bütün Türk Milleti de hükümetin arkasında olacaktır.
Fransa'nın yaptığı soykırımları bulmakta fazla sıkıntı çekilmeyecektir. 85 yıllık Ermeni yalanına gerçekmiş gibi sarılan Fransa'nın en azından son 50 yılda Fas, Tunus, Cezayir ve Vietnam'da neler yaptığı bütün dünya tarafından biliniyor. Küçük bir araştırmayla Fransa'nın 'kara tarihi' gözler önüne serilebilir. Hem de belgeleriyle. Bunların tamamının görüntüleri arşivlerde mevcut.
Belge sıkıntısı yok
Bu çerçevede Maraş ve Antep'teki Fransız vahşeti de gündeme getirilebilir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin güneyini işgal eden Fransızların, Ermeni çetecileri silahlandırarak yol açtıkları vahşetin canlı tanıkları hala hayatta. Bunun yanı sıra Türkiye'deki binlerce belge ile birlikte işgal sırasında şahit oldukları vahşeti anlatan Fransız asker ve subaylarının hatıraları da birer belge olarak kullanılabilir.
Bu çabalarında Türkiye dış destek bulmakta zorlanmayacaktır. Fransa'nın mağdur ettiği ülkelerden ve toplumlardan kolayca destek bulabiliriz. Nitekim bu ülkeler maddi imkansızlıklar ve yeterince destek bulamadıkları için maruz kaldıkları Fransız vahşetini anlatma çabalarında başarılı olamadı. Türkiye ise bu konuda kolayca taraftar bulacaktır. En azından Batı medyasını ve kamuoyunu rahatlıkla aydınlatacaktır.
Destek bulabiliriz
Üstelik Türkiye bu çabasında Fransa içinden bile destek bulabilir... Özellikle Fransa'nın Cezayir'de yaptığı vahşete vicdan sahibi Fransızlar bile sessiz kalamıyor. Nitekim geçen aylarda Cezayir soykırımı ile ilgili olarak Meclis'te gündeme gelen bir tasarı, Ermeni yalanına destek vermekte sakınca görmeyen Fransız milletvekilleri tarafından 'Bırakın geçmişe tarih karar versin' gerekçesiyle gündemden düşürüldü. Ancak bu ikiyüzlü tutum, Fransız halkından bile tepki gördü. Bu nedenle Türkiye, sadece Cezayir soykırımını bile gündeme getirse, Fransa'yı kendi silahıyla vurmuş olacak.
Artık daha fazla durmanın anlamı yok. Meclis bu milli görevi bir an önce üstlenmeli...

31 OCAK 2001 – Sorumluluk Fransa'ya ait.
Chirac'ın sözde Ermeni Soykırım Yasası'nı onaylamasına Hükümet'ten sert tepki: Dostluğumuza sığmayan çifte standart...
Sözde Ermeni Soykırım Yasası'nın Fransa Cumhurbaşkanı Chirac tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesi üzerine hükümet sert bir açıklama yaptı.
Hükûmet açıklamasında, "Fransız Anayasası'na aykırı olduğu tanınmış Fransız hukukçuları tarafından beyan edilen bir metnin Anayasa Konseyi tarafından incelenmesi imkanı dahi ortadan kaldırılarak hukuk devletinin kuralları işletilmemiştir" denildi.
Açıklamada "Fransa'nın bu dostluğa sığmayan çifte standartlı tutum ve davranışını kınıyor ve kararlılıkla reddediyoruz" ifadesine yer verildi.
ECEVİT: ŞAŞIRMADIM
Başbakan Bülent Ecevit, sözde Ermeni Soykırımı Yasası'nın onaylanması üzerine, "Farklı bir davranış beklemiyorduk. Daha doğrusu, Sayın Chriac'ın bu konuda daha anlayışlı davranmasını umuyorduk. Ama bu umutlarımızı zaten yitirmiştik. O bakımdan fazla şaşırmadım" dedi.
Türk milletinin Fransa ile ilişkilerinde, önemli bir hayalkırıklığı yaşadığını vurgulayan Başbakan Ecevit, "Ekonomik ilişkilerimizi, siyasal ilişkilerimizi gözden geçiriyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi, bunu yaparken kendi ekonomik durumumuza zarar gelmemesini de gözeteceğiz."
TBMM Başkanı Ömer İzgi ise, Fransa'nın tavrını "Kendi alınlarına yapışan lekeyi, başka ülkelere de yapıştırmak istiyorlar" diyerek protesto etti.
PATRİKLE EŞDEĞER
Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Bernard Garcia, Chirac'ın yasayı imzalamasının ardından düzenlediği basın toplantısında, Chirac'ın yasayı imzalamama seçeneğinin olmadığını belirtti.
Garcia, Fransa'da teorik olarak cumhurbaşkanı ve başbakanın yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurma yetkisinin olduğunu, ancak pratikte 60 parlamenterin imzasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yolunun izlendiğini bildirdi. Garcia, Türk halkının duygularını anladığını söyleyerek, "Bu konuda Ermeni Patriği'nin aldığı tutumla eşdeğer konumdayım" dedi.
Ermeni Ortodoks, Katolik ve Protestan toplumlarının temsilcilerinden oluşan heyet ise bir bildiri yayınlayarak "Sorunların tartışılacağı parlamento Ankara'dadır" dedi.
Esef duydum
CumhurbaŞkanI Ahmet Necdet Sezer, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, Fransa Ulusal Meclisi'nin sözde Ermeni soykırımı konusunda kabul ettiği yasayı onaylamasını, esefle karşılayarak, kınadı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, "Cumhurbaşkanı Sezer, Fransa Ulusal Meclisi'nin, Fransa'nın kendi tarihine ilişkin bir yasama çalışması yapmaktan kaçınırken, bir başka ülkeye ilişkin olarak, salt iç politika kaygısıyla kendisini tarihçilerin yerine koyup rahatlıkla yargıya varabilmiş olmasını, ibret verici bir çelişki olarak değerlendirmektedir. Cumhurbaşkanı Sezer, Fransız Anayasası'na uygunluğu tartışmalı bir yasanın imzalanarak yürürlüğe konulmuş ve Anayasa Konseyi'nin incelemesinden yoksun bırakılmış olmasını, kabul edilmez nitelikte bulmaktadır" denildi.

31 OCAK 2001 – Onlar çalıştı biz oturduk.
Ermeni lobileri uzun yıllardır hiç ara vermeden Türkiye aleyhinde faaliyetlerde bulunurken, Ankara olup bitenleri izlemekle yetindi. Türkiye zamanında önlem alsaydı, Ermeniler bu kadar azgınlaşmayacaktı
Fransızların yıllardır, topraklarında birlikte yaşadıkları Ermeni toplumuna olan sempatileri devlet katlarına ulaşan duygusallıkları, herkesçe öteden beri biliniyor. Fransa'yı kendilerine vatan seçen Ermeniler, Fransızların nezdinde her zaman 'en asimile olmuş yabancı kökenli azınlığı' oluşturuyor. Bu asimilasyonda da en önde gelen 'din' faktörü; dinlerinin Fransızlarla aynı olması.
Fransızlarla kaynaştılar
Örneğin Fransa'ya yerleşen ve 'siyah ayaklı Yahudiler' lakabıyla bilinen Fas, Tunus ve Cezayir kökenli Yahudiler, ekonomik ve sosyal açıdan Fransa'da en kuvvetli toplumu oluşturmalarına rağmen Ermenileri olan aynı sıcaklığı, kaynaşmayı görmek zor. Oysa Ermenilerin çoğu Fransızlarla iyice kaynaşmış, kültürlerini özümlemiş ve iyi yerlere gelmiş olmalarından başka Fransızlarla evlenerek, topluma iyice girmişler. Buna rağmen 'Ermeni' olduklarını hiç unutmayıp, birbirlerinin çıkarlarını sonuna dek koruyup, seslerini her konuda duyurmayı başarmışlar.
Soyadları değişti
85 yıllık Fransa geçmişlerinde hep kendi yönlerinden 'faydalı' işler yapıp, sağlam temellere oturmayı, çıkarlarını politik ve sosyal açıdan sonuna dek korumasını bilmişler. İkinci Dünya Savaşı'ndan bir süre sonra 1946-1947'de Fransa'da seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlar. Türkiye'de 'yan'la biten soyadlarını, Fransa'da 'jian' ya da 'ian' olarak değiştirmişler. Fransız Ulusal Meclisi'ne ilk giren parlamenterlerden Lamumian, daha 1950'de Ermeni iddiaları üzerine girişimlere başlamış.
Ermeni toplumunu hemen hemen dünyanın her yerinde görmek mümkün. Ermenistan'da yaşayan iki milyon Ermeni'nin dışında en yoğun oldukları ülkelerin başında Rusya ve ABD yer alıyor.
Sovyetlerde iki milyon, ABD'de bir milyon Ermeni yaşıyor. Avrupa'da en yoğun oldukları ülke Fransa. Fransa'da en son istatistiklere göre, sayıları 350 bin. Ancak yayınladıkları bildirilerde sayılarının 500 bine yaklaştığını söylüyorlar. Güney Amerika'da, Arjantin'de 130 bin, Brezilya'da 40 bin Ermeni var. Kanada'da 80 bin. Komşularımız Suriye ve İran'da da rakamlar oldukça büyük. Suriye'de 150 bin, İran'da 80 bin Ermeni yaşıyor; Lübnan'da ise 130 bin civarında.
Fransa'da yaşayan Ermeni toplumunun büyük çoğunluğunun Türkiye kökenli olduğunu ve 1915'ten sonra Fransa'ya göç ettiklerini görüyoruz. Lübnan Ermenilerinin ise ilk kuşağı Türkiye kökenli. Bugün Marsilya'da sayıları yüz binin üzerinde. Çok sayıda okulları, dernekleri var.
Ermeni'nin sevinci
Marsilya'daki 'Genç Ermeni Derneği'nin' başkanı Patcal Chamassian, sözde soykırımın Fransız Meclisi'nde kabul edildiği 18 Ocak'ı bir zafer ve, '85 yıllık savaşımızın sonu' diye değerlendiriyor. Marsilya Ermeni katedralinin başındaki din adamı Robert Azilasian ise din adamı olmaktan çok, politikaya verdiği önemle tanınıyor. Marsilya'da Ermeni kilisesinin avlusunda, sözde Ermeni soykırımını sembolize eden bir anıt bulunuyor ve Ermeniler birçok yerde olduğu gibi buraya önemli günlerinde çelenk koyuyorlar. Lyon'da sayıları yüz binin üzerinde. Burada da faal oldukları gözden kaçmıyor.
Buna karşın Türk toplumundan ne yazık ki böyle bir hareket düzenlenmediği gibi, hiç kimse olaya önem verip gelmedi ve hiçbir Türk derneği olaya sahip çıkmadı. Fransa'da yaşayan her Ermeni, bütçesinin bir kısmını bu davaya ayırıyor. Derneklerini gazetelerini, her faaliyetlerini parasal açıdan desteklemekten kaçınmadıkları gibi bu konuda aralarındaki olağanüstü dayanışmayı her geçen gün daha da güçlendiriyorlar.
Gazete ve TV'leri var
Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Fransa'da, Paris'te yayınlanan günlük, aylık gazeteleri, dergileri, bültenleri var. Paris'te yayınlanan 'Harach' 25 yıllık, günlük ve Ermenice yayınlanıyor. 'Gamk' günlük ve Fransızca. Aylık yayınlanan 'L'Armenie' ve Lyon'da çıkan 'Yeni Ermeni' de önemli yayınlar arasında. Radyoları AYP-FM sürekli yayın yapıyor. Fransa'nın başta Paris olmak üzere her kentindeki yüzlerce kütüphanede, kaynak eserler arasında Ermeni soykırımı iddialarını içeren çok sayıda kitap bulunuyor.
Yves Ternon isimli Fransız yazarın 'Ermeni soykırımının otopsisi' isimli kitabı, G. Dedeyan'ın 'Ermeni tarihi' adlı kitapları bunlardan birkaçı. Ermeni kültür dernekleri tek tek kütüphaneleri dolaşıp Ermeni kitapları veriyor. Buna karşılık sadece birkaç kütüphaneden Atatürk ve Türkiye'yi gerçek yüzüyle tanıtan kitap var.
Özal'ın kitabı.
1989'da Fransa'nın en önemli dergilerinden 'Nouvelle Observateur', 1989 Nisan'ında Ermenistan'daki depremi içeren 200 sayfalık 'Spesiyal Ermeni' isimli bir ek çıkardı. Ve ekin yarısından fazlasını Ermeni soykırımına ayırdı. Bu eke de pek çok kütüphanede rastlamak mümkün. Paris'te bulunan CRDA (Ermeni Diasporasi Araştırma Merkezi), Ermeni tarihiyle ilgili binlerce dokümanı toplayıp bir kütüphane oluşturmuş. Diğer dernekler gibi, bu dernek de Fransız hükümeti tarafında destekleniyor. Kütüphanede Turgut Özal'ın ve Sadi Kocaş'ın 'Tarih Boyunca Ermeniler' kitapları da bulunuyor.
Ermenistan'da Erivan'da bulunan en çok gezilen müzelerden birinin ismi 'Ermeni Soykırımı Müzesi.' Bu müzeye Dünya'nın her yerindeki Ermeniler yardım yağdırıyor.
Eylemleri Taşnaklar yönlendiriyor
Ermeni Davasını Savunma Derneğinin çoğunluğunu Taşnak Partisi'nin Paris koluna bağlı gençler oluşturuyor. Bu iki dernek, sözde soykırım tasarısının Fransa Ulusal Meclisi'nde oybirliği ile kabul edilmesinin ardından, mecliste düzenledikleri basın toplantısında 'zafer kazandıklarını' savundular. 24 Nisan'ın başkanı Kirkoryan, '35 yıllık çalışmamızın ürünlerini aldık' diyerek bugüne kadar yaptıkları kulisleri, çabalarını bir kez daha vurguladı. Bu iki dernek Fransız kamuoyunu, senatoyu, meclisi etkilemek için yıllardır ellerinden geleni yapıyor. Sözde soykırım kararının senatodan geçtiği gün, senotoda bir stand kuran ve senatörleri bu yolla da etkileyen dernekler, tüm Fransa'daki Ermenileri de Paris'e çağırdılar. Toplanan binlerce Ermeni, kanunun geçtiği gün sabaha kadar kutlama yaptı.

31 OCAK 2001 – Gökçek'ten anıt misillemesi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sözde Ermeni soykırım iddialarını kabul eden Fransa'ya misillemede bulunacaklarını açıkladı. 'Paris', 'De Gaulle' ve 'Strasbourg' caddelerinin adlarını değiştireceklerini belirten Gökçek, Fransa Büyükelçiliği'nin bulunduğu bölgeye de Cezayir Katliamı Anıtı dikeceklerini bildirdi. Gökçek, dün Paris Belediye Meclisi'nin aldığı 'Ermeni Soykırımı' anıtı dikme kararına misilleme olarak, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin de 'Fransa'nın Cezayir katliamını' belleklerde canlı tutacak bir anıt dikeceğini bildirdi.
Cadde isimleri değişecek.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin önümüzdeki günlerde yapacağı Meclis toplantısında, 'Paris', 'De Gaulle' ve 'Strasbourg' caddelerinin isimlerinin de değiştirilmesinin gündeme getirileceğini ifade eden Gökçek, haksız ithamlara cevapsız kalınmayacağını bildirdi. Sözde Ermeni soykırımı yasasını kınadıklarını kaydeden Gökçek, insanlığa karşı işlenmiş en büyük suç olan soykırım ile Türkiye'nin damgalanmasının kabul etmeyeceklerini ifade etti. Gökçek, Türkiye'nin Fransa elçiliğinin bulunduğu bölgedeki bir alana kısa sürede, 'Fransa'nın Cezayir katliamı' anıtını dikeceklerini söyledi. Fransa Ulusal Meclisi'nin kabul ettiği soykırım iddialarının hiçbir dayanağının bulunmadığını belirten Melih Gökçek, 'Türk Ulusunu soykırım yapmakla suçlayan batılılar cinayetlerle dolu tarihlerine göz atmalıdırlar. Fransa'nın Cezayir'de yaptığı katliamın belge fotoğraflarını Metro sergi salonu'nda sergileyeceğiz' dedi.

31 OCAK 2001 –'Baş sahtekâr' Başkan.
Paris'in göbeğine 'Ermeni Anıtı' dikilmesinde başrolü oynayan Paris Belediye Başkanı Jean Tiberi, yıllardır Fransa'da yolsuzlukların bir numaralı ismi oldu. Yaklaşık iki yıldır eşinin yanında yer alan Bayan Xavie're Tiberi de, yolsuzluk ve rüşvet konusunda kocasından geri kalmadı.
Jean Tiberi, 20 bölgeden oluşan Paris'in 5. bölgesinin de belediye başkanlığını elinde tutarken, 'mükerrer oy' skandalına imza attı. Bölgede oturmayan veya ölmüş olan insanları 'oy kullandı' gösteren Tiberi, kamuoyu ve basının hedefi oldu. Tiberi'ye partisi R.P.R da (Cumhuriyet için Birlik) tepki gösterdi. Ermeni destekçisi belediye başkanı, sahtekârlığı ortaya çıkaran sosyalistler tarafından 'baş sahtekâr' ilan edildi. Hırslı ve inatçı biri olarak tanınan Tiberi, partisinin 'ihraç' kararına rağmen istifa etmedi. Tiberi, sosyalistler arasında 'yüzsüz adam' olarak isimlendirildi.
Xavie're Tiberi de eşinden eksik kalmadı. İki yıl önce Fransa'da Essone Bölgesi'ndeki Konsey Jeneral Başkanı'nın isteğiyle, Frankofoni, yani (Fransız dilinin dünyadaki etkinliği) ile ilgili bir rapor hazırlayan Bayan Tiberi, 30-35 sayfalık rapor karşılığında bin frank aldı. Tiberi'nin aldığı para rüşvet olarak değerlendirildi ve dava açıldı. Bir süre devam eden, daha sonra askıya alındı.

31 OCAK 2001 – Fransa'ya misilleme: İhaleler bir bir iptal ediliyor.
Sözde Ermeni soykırımı yasasının Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından onaylanmasına Türkiye'nin tepkisi sertleşerek sürüyor.
Savunma Sanayii, Fransız Dassault firmasına verilen 200 milyon dolarlık F-16 savaş uçakları elektronik harp sistemi ihalesini iptal ederken, Toprak Mahsülleri Ofisi'nin açtığı 40 milyon dolarlık buğday ihracatı ihalesine giren iki Fransız şirketinin teklifleri de iade edildi.
TMO Genel Müdür Yardımcısı Yavuz Koca, dün yapılan hububat ihale toplantısında yaptığı açıklamada, bu kararın 'son günlerdeki uygulamalar' doğrultusunda alındığını söyledi.
F-16 İHALESİ İPTAL
Türkiye, Fransız Ulusal Meclisi'nin sözkonusu yasayı kabul etmesinin ardından Fransız Alcatel firmasına verilen 249 milyon dolarlık askeri gözlem uydusu projesini de iptal etmişti. Bu iptal kararından sonra Fransız firmalarına verilen diğer ihaleleri de değerlendirmeye alan Savunma Bakanlığı, yasanın Chirac tarafından onaylanmasıyla, bu ülkeye karşı eylem planının ikinci aşamasını yürürlüğe koydu. Bu çerçevede Fransız Dassault firmasına verilen 80 uçaklık ikinci paket F-16 elektronik harp sistemi ihalesi iptal edildi.
200 MİLYON DOLAR
200 milyon dolar tutarındaki proje çerçevesinde sistem Türkiye'de Aselsan ile ortak olarak yürütülecekti. Ancak Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan değerlendirmelerde bu projenin Fransızlardan alınarak yeni bir ihaleye çıkılması kararlaştırıldı. Bu konudaki karar onaylanmak üzere Başbakan Bülent Ecevit'e de gönderildi. Kararın Ecevit'in onayından sonra yürürlüğe girmesi bekleniyor.

31 OCAK 2001 – Güvenimiz sarsıldı.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın sözde Ermeni Soykırım Yasası'nı onaylamasına en sert tepki Dışişleri Bakanı İsmail Cem'den geldi. 'Müttefik olarak Fransa'ya güvenimiz sarsılmıştır' diyen Cem, 'Bugün bu kadar haksızlık yapabilen bir meclisin yarın güvenliğimizi ilgilendiren alanlarda benzer haksızlık yapmayacağı yolunda bir güvenimiz artık söz konusu değildir' sözleriyle, Fransa'nın savunma ile ilgili tüm ihalelerden dışlanacağı sinyali verdi.
İsmail Cem, Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliği'nde aralarında Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Genç'in de bulunduğu bazı gazetelerin Genel Yayın Yönetmenleri ile bir araya geldi. Fransa Cumhurbaşkanı'nın onayladığı kararı 'hukuken muallel' yani 'boşlukta bir belge' diye niteleyen Cem, uluslararası hukukun tanımladığı 'soykırımın' Türkiye ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyledi. Ermeni Yasası'nın onaylanmasının, 'bunu yapanların kendi ayıbı' olduğunu belirten Cem, bu kararın Fransa'nın imajını ve konumunu ciddi şekilde etkilediğini bildirdi. Cem, Fransa'nın, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada etkin bir rol oynamak istediğini hatırlatarak, 'Son hareketinden sonra, bizim Fransa'nın Ermeni-Azeri meselesinde tarafsız, olumlu ve dengeli bir katkı göstereceğine artık güvenimiz kalmamıştır' dedi.
Aramızda mesele var
Türk ve Fransız halklarının her zaman iyi ilişkiler içinde olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirtip, 'Ama Fransız devleti, Fransız yönetimiyle elbette aramızda mesele vardır' diyen Cem, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Müttefik olarak güvenimiz sarsılmıştır. Artık Türkiye olarak kendi güvenliğimizin, stratejik ihtiyaçlarımızın Fransa'nın katkısıyla gerçekleşmesi yönünde hiç bir beklentimiz olamaz. Yani bu aşamada, kendi askeri güvenliğimiz için Fransız kaynaklarını düşünemeyiz. Çünkü bugün bu kadar haksızlığı yapabilen bir meclisin, yarın güvenliğimizi ilgilendiren alanlarda benzer haksızlığı yapmayacağı yolunda bizim artık herhangi bir güvenimiz artık söz konusu değildir. Aynı şekilde Türkiye'nin, iletişim alanında, ekonomik, stratejik alanlarda olsun Fransa'ya olan güveni sarsılmıştır. Bu, Türkiye'nin bundan sonraki ilişkilerinde çok önemli etken olacaktır.'
Cem, Fransa siyasetçileri ve yönetiminin çıkmaza sürüklediği bu ilişkilerin ileride düzelebileceğini, ancak bunun öncelikle Fransa'nın gayretleriyle olabileceğini kaydetti. Cem, 'Yapılan hareket yanlış. Bu yanlış hareket karşısında sakin bir şekilde, ama kararlı olarak gereğini hükümetimiz yapmaktadır ve yapmaya da devam edecektir' diye konuştu.
Oyun içinde oyun.
Cem, Chirac'ın kararı Anayasa Mahkemesi'ne götürmeden imzalamasının altında yatan nedenlerden birinin, 'mahkemenin iptal kararı vermesi endişesi'nden kaynaklandığını belirtti. Cem, ikinci nedenin ise yeniden gündeme gelen Fransa'nın Cezayir'de yaptığı vahşetin kamuoyu dikkatinden uzaklaştırılması olduğunu kaydetti. Üçüncü nedeni, 'küçük politik hesaplar' diye açıklayan Cem, yerel seçimlerdeki Ermeni asıllı Fransız vatandaşların oylarına dönük yarışa dikkat çekerek, oy endişesi ile ortada dönen paraların bu kararın alınmasında etkili olduğunu vurguladı.
Cem, kararın Fransız İhtilali'nin ideallerine ters düştüğünü belirterek, 'Bunun hukuk, adalet ve vicdanla ilgisi yoktur. Bu yabancı düşmanlığıdır. Bunun içinde Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı vardır' dedi. Cem, Fransa'ya karşı Cezayir misillemesinin doğru olacağını belirterek, bu çalışmanın Meclis'in takdirinde olduğunu bildirdi.
Soğuk karşıladı
Bu arada Cem'in gazetecilerle görüşmesinin ardından kabul ettiği BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto'ya soğuk davrandığı gözlendi. De Soto'yu kapıda karşılamayan Cem, basın mensuplarının yan yana görüntü almak istemesi üzerine, 'gerekmez' diyerek izin vermedi. Cem'in De Soto ile tokalaşırken soğuk davranması dikkati çekti.

31 OCAK 2001 – İlişkilerimiz kötü etkilenecek.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın sözde Ermeni Soykırımı Yasası'nı onaylaması Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Dünya tarihçilerinin 'yalan' dediği iddiaları sürekli gündemde tutarak, siyasi çıkarlar uğruna Ermenilere boyun eğen Fransa'ya tepki yağdı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iki ülke ilişkilerinin olumsuz etkileneceği uyarısında bulunurken, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 'Fransa'yı kim yönetiyor' diye sordu. Başbakan Bülent Ecevit karara şaşırmadığını bildirdi, Meclis Başkanı Ömer İzgi, bu kararla Türkiye'ye leke bulaşmayacağını söyledi.
Ahmet Necdet Sezer: İbret verici.
'Chirac'ın, sözde Ermeni Soykırımı Yasası'nı onaylamasını esefle karşılıyorum. Fransa Ulusal Meclisi'nin, kendi tarihine ilişkin bir çalışma yapmaktan kaçınırken, bir başka ülkeye ilişkin salt iç politika kaygısıyla kendisini tarihçilerin yerine koyup rahatlıkla yargıya varabilmiş olması, ibret verici bir çelişkidir. Fransız Anayasası'na uygunluğu tartışmalı bir yasanın yürürlüğe konup Anayasa Konseyi'nin incelemesinden yoksun bırakılması kabul edilmez niteliktedir. Bu gelişmenin, Türk-Fransız ilişkilerini olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır.'
Bülent Ecevit: Şaşırmadık
'Farklı bir davranış beklemiyorduk. Chirac'ın bu konuda daha anlayışlı davranmasını umuyorduk. Umutlarımızı zaten yitirmiştik, şaşırmadık. Tabii Fransa ile ilişkilerimizde önemli bir hayal kırıklığıyla karşı karşıyayız. Yapılması gerekenleri yapıyoruz. Ekonomik ve siyasi ilişkilerimizi gözden geçiriyoruz. Tabii bunu yaparken kendi ekonomik durumumuza herhangi bir zarar gelmemesine dikkat edeceğiz. Bu gelişme, Türkiye-AB ilişkilerinde önemli bir olumsuzluğa yol açmaz.'
Kamran İnan: Mutlaka canı acımalı
'Büyük bir ayıp işleyen Fransa kendi tarihine, aynaya bakmadan, başkalarını mahkûm etmek gibi Avrupa'nın çok alışkın olduğu huylarını tekrar ediyor. Soykırım Türklerin değil, Avrupa'nın ürünüdür. Avrupa'nın göbeğinde 6 milyon Yahudi'yi öldüren Türkler değildir. Herhalde Chirac ve hükümeti, 40 yıl önce Cezayir'de 1 milyon insanın katledilmesini de bize yüklemeyecek. Şimdi yapılacak olan tüm siyasi güçler, millet, hükümet ve özel sektör buna ahenk içinde cevap vermeli. Fransa'nın bu uygunsuz ve rahatsız edici kararından mutlaka canı acımalı.'
Süleyman Demirel: Ülkeyi kim yönetiyor?
'Böyle bir kararın Fransa'ya ne yararı olacağı düşünülmeli. Bana bu yasanın Ermeni cemaatinin 'tahrik ve teşviki' ile kabul edildiğini söyleyen Chirac, 'Ben bunu halkıma söylersem, halkım bana acaba Fransa'yı kim idare ediyor diye sorar' dedi. Şimdi ben Chirac'a kendi halkım adına soruyorum: Fransa'yı milli menfaatlerini düşünen kurumlar mı idare ediyor, yoksa Ermeniler mi? Bağımsız, her şart altında kendi ayakları üstünde duran Türkiye, kimsenin merhameti sayesinde var değildir. Türkiye kendisine yöneltilen kötülüklerin tümüne karşılık verebilecek birliğe sahiptir.'
Ömer İzgi: Bize leke bulaşmaz
'Kendi alınlarına yapışan bir lekeyi başka ülkelere yapıştırmak istemeleri bir şey ifade etmez. Yasanın Fransız Parlamentosu'nda kabul edilmesiyle Türkiye'ye bulaşacak bir leke yoktur.'

31 OCAK 2001 – Yaptıkları yanına kar kalmayacak.
Ankara sözde Ermeni Soykırımı Yasası'nı onaylayan Fransa'ya karşı uygulanacak yaptırımları devreye sokmakta gecikmedi. Casus uydu ihalesinin ardından, F-16 Elektronik Harp Sistemi'ne ilişkin ihale de iptal edildi.
Sözde Soykırım Yasası'nın imzalanmasından hemen sonra MGK toplantısında kabul edilen eylem planı için düğmeye basıldı. Savunma Sanayi İcra Komitesi, Fransa'dan gelen haber üzerine acil bir değerlendirme toplantısı yaptı. Toplantıda, F-16 Elektronik Harp Sistemi'ne ilişkin 190 milyon dolarlık ihalenin iptal edilmesi kararlaştırıldı. Proje, 80 adet F-16 uçağına söz konusu sistemlerin takılmasını içeriyordu.
Komite'nin iptal kararı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun imzasına sunulduktan sonra, akşam saatlerinde onay ve imzası alınmak üzere Başbakan Bülent Ecevit'e gönderildi. Komite kararında, 'Fransa ile mevcut tüm ihalelerin dondurulması' ifadesi yer aldı. Bu kararla, Fransa'nın katıldığı 7 milyar dolarlık tank, 60 milyon dolarlık tanksavar füzesi, 550 milyon dolarlık Cougar helikopteri, 60 milyon dolarlık Uzun Ufuk ve 30 milyon dolarlık 6 adet Avısa Sınıfı geminin transferi projeleri de donduruldu.
Bu arada Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu Türkiye'nin, 'yaptığı Fransa'nın yanına kar kalmayacak' yönünde tavır alacağını bildirdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan da tepki olarak Fransız firmalarının bakanlık ihalelerine girmesini yasakladı. Bağ-Kur ve SSK'nın tam otomasyonunu sağlayacak 800 milyon dolarlık ihaleye girmek isteyen 3 Fransız firmasının bulunduğu öğrenildi.

31 OCAK 2001 – Büyükelçi günah çıkardı.
Fransa Büyükelçisi Bernard Garcia, sözde Ermeni soykırımı yasasının Fransa başbakanı ve cumhurbaşkanının onayı dışında kabul edildiğini savundu.
Chirac'ın yasayı imzalamasının ardından yağan tepkiler üzerine bir basın toplantısı düzenleyen Garcia, Fransız Meclisi'nin dış politika oluşturma yetkisine sahip olmadığını, bu yetkinin hükümete ait olduğunu söyledi. Chirac'ın 'yasayı imzalamama' gibi bir seçeneğinin olmadığını belirten Garcia, Meclis'in kararını 'sembolik' diye niteleyerek, yasanın Fransa'da uygulama yöntemi bulunmadığını kaydetti. Fransa'nın Türkiye ile iyi ilişkilerini sürdürmek isteğinin altını çizen Büyükelçi, Fransa Meclisi tarafından alınan bir karardan ötürü, Fransız Hükümeti ile yürütülen iyi ilişkilerin bozulmaması gerektiğini söyledi. 'Fransa, Türkiye'nin AB yolundaki çabalarını desteklemeyi sürdürecek' diyen Garcia, yasanın modern Türkiye'yi hedef almadığını da belirtti. Türk-Fransız iyi ilişkilerinin yalnızca iki ülkenin değil, Avrupa'nın da çıkarlarına olduğunu ifade eden Garcia, Fransa'nın Türkiye ile karşılıklı yaptırımlar düzenine girmek istemediğini vurguladı. Garcia, 'Türkiye ile Fransa olumsuz ilişkilere girerse, bunun kaynağı Fransa ve Fransız Cumhurbaşkanı olmayacak' dedi.
Anıt dikmeye karışmayız
Yasanın diğer AB üyesi ülkeler için örnek oluşturacağını düşünmediğini söyleyen Garcia, Fransa'da bazı yerel yönetimlerin soykırım anıtları dikme girişimleri olduğunun hatırlatılması üzerine ise, 'Türkiye'de bir belediye, Fransa karşıtı bir anıt dikme kararı alsa, Fransız Hükümeti'nin, Türk Hükümeti'nden hesap sorma girişimi olmaz' diye konuştu. Avrupa'da Türkiye'ye muhalif gruplardan bazılarının, bu konuyu AB üyeliği kapsamına alma yönünde girişimleri olduğunu belirten Garcia, 'Bu gruplar, ilişkilerimizin zedelenmesinden memnuniyet duyuyorlar. Bunlara koz vermemek lazım. Türkiye, düşmanının kim olduğunu iyi bilmeli' dedi.

31 OCAK 2001 – Fransız işadamları üzgün.
Fransız işadamları Fransa Ulusal Meclisi'nde oylanmasının ardından Cumhurbaşkanı Jack Chirac tarafından onaylanarak yürürlüğe giren sözde Ermeni yasasından dolayı üzgün olduklarını söylediler.
Fransız Sanayi ve İşadamları Derneği (MEDEF) ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) yöneticileri, dün Paris'te biraraya gelerek, Ermeni yasasıyla ilgili iki saat süren bir görüşme yaptı. Toplantıya MEDEF'in Uluslararası İlişkiler Başkanı François Perigot ve TÜSİAD Başkan Yardımcısı Aldo Kaslowski başkanlık etti. Carefour, Alcatel, Renault gibi Fransa'nın önde gelen 15 firmasının temsilcisinin bulunduğu toplantıya, TÜSİAD Dış İşleri Komisyonu Başkanı Şadi Gücüm, Bilgi Toplumu ve Yeni Teknolojiler Komisyonu Başkanı Lütfi Yenel, Türk-Fransız İş Konseyi Başkanı Zeynel Abidin Erdem ve TÜSİAD'ın AB Temsilcisi Bahar Kaleağası katıldılar. Toplantıda, Fransız işadamları daha önce dört kez gündeme gelen tasarıyı engellemeyi başaramadıkları için üzüntülerini ve protestolarını dile getirirken, iç politikanın bu sefer baskın çıkması yüzünden tasarıya engel olamadıklarını anlattılar. Görüşme sonunda, Türk ve Fransız işadamları söz konusu yasanın daha ileriye götürülmemesi için ortak çalışmalar yapılması konusunda görüş birliğine vardı. İki ülkenin işadamları, Fransa'da kamuoyunun aydınlatılması konusunda çalışmalar yapılmasını kararlaştırdılar. Toplantıda, Fransız işadamları Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine her zamankinden daha fazla destek vereceklerini belirttiler ve Türkiye'ye yapılacak yatırımlar konusundaki kararlılıklarını teyit ettiler. Fransız ve Türk işadamları, yasanın sorumlusu olarak Fransız hükümetini gördüklerini belirttiler. Fransız işadamları toplantıda yasanın önüne geçebilmek için Chirac ve Başbakan Lionel Jospin'e yazdıkları mektupları Türk meslektaşlarına gösterdiler.
Bu arada toplantıda ortak bir bildiri yayınlanması da kararlaştırıldı. MEDEF ve TÜSİAD tarafından bugün yayınlanacak bildiride Türk ve Fransız işadamlarının yasaya karşı oldukları belirtiliyor. MEDEF'in imza atacağı bildiride, yasanın Fransa'nın çıkarlarına aykırı olduğu vurgulanıyor ve sözde Ermeni soykırım tartışmalarının Fransa'da artık sona ermesi isteniyor.

31 OCAK 2001 – Böyle kin görülmedi.
Sözde soykırım iddialarını Fransa'ya kabul ettiren Ermeni lobileri, ABD'deki faaliyetlerini de yoğunlaştırdı. ABD'nin Maryland eyaleti yerel temsilciler meclisi ve senatosuna sunulan iki tasarıyla, 24 Nisan gününün, sözde Ermeni soykırımını anma günü ilan edilmesi öngörüldü. Ancak tasarılar Fransa'da olduğu kadar 'masum' ifadeler içermiyor. Türkiye'den ve Türklerden hakarete varan ifadelerle söz edilirken, sözde Ermeni soykırımının, Hitler'e 'Musevileri katletmek için ilham verdiği' öne sürüldü.
Başkent Washington yakınındaki Maryland'in 47 sandalyeli senatosuna sunulan tasarı ekonomi ve eğitim komitelerinde görüşülmeyi beklerken, 141 sandalyeli yerel temsilciler meclisindeki tasarı da eğitim ve tahsisler komitelerinde ele alınacak. Ermeni lobisinin çabasıyla Maryland eyalet senato ve temsilciler meclisinden geçirilmeye çalışılan karar tasarısında, '1915-1923 yılları arasında 1.5 milyon Ermeni erkek, kadın ve çocuğun, Türk-Osmanlı İmparatorluğu tarafından zalim bir soykırıma uğratıldığı' 24 Nisan tarihinin, sözde soykırımı 'anma günü olarak tanınması' öngörüldü. Tasarı ayrıca, Maryland okullarında müfredata, sözde Ermeni soykırımına ilişkin programların alınmasını da öneriyor. Tasarıda, 'modern Türkiye'nin, soykırıma ilişkin gerçekleri saptırmaya çalıştığı' ve 'dünyada da revizyonistlerin, bu olayların varlığını inkar ettiği' ileri sürülürken, Türkiye'nin, 'insanlığa karşı suç işlemiş kişileri ulusal kahraman ilan ettiği' de öne sürüldü. Sözde Ermeni soykırımının, Hitler'e 'Musevileri katletmek için ilham verdiği' de iddia edildi. Tasarıda bunlara ek olarak, Maryland'deki Ermeni asıllı Amerikalıların, bu eyaletin 'zenginleşmesinde önemli katkıları bulunduğuna' dikkat çekilerek, 'anma günü' için gerekçe olarak gösterildi. Tasarının bu hafta içinde hem yerel senato, hem de temsilciler meclisinde görüşülmesi bekleniyor.

31 OCAK 2001 – Ecevit: Umutsuzdum Beklenen oldu.
Fransa, tercihini Ermenilerden yana kullandı. Chirac, Ermeni Soykırım Yasası'nı onayladı.
Türkiye'ye büyük haksızlık edildi.
Fransa'nın bu tavrı, yenir-yutulur gibi değil.
Artık, Türkiye hiçbir şey olmamış gibi davranamaz. Fransa'nın attığı bu adım, bütün ilişkileri etkileyecek.
Türk-Fransız ilişkileri çok sıkıntılı bir döneme girdi.
Bu sıkıntı, uzun yıllar sürecek!
* * *
Türkiye, bir 'kıskaç hareketi' ile karşı karşıya.
Herkes bunun farkında.
Önceki gece Başbakan Bülent Ecevit'le görüştüm...
Chirac'ın nasıl davranmasının beklendiğini sordum. 'Umutlu musunuz?' sorusunu yönelttim.
Ecevit, 'hayır' cevabını verdi:
*Ben, kolay kolay umudunu yitiren bir insan değilim. Ancak, bu konuda hiç bir umudum kalmadı.
Aradan yarım gün geçti.
Fransa, beklenen adımı attı.
***
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ile konuştuk...
Ecevit'ten daha iyimserdi.
Buna rağmen, satır aralarında 'umutsuzluk' ifade eden sözleri vardı.
Bahçeli, 'Türk-Fransız ilişkileri iyi gidiyordu' dedi:
- Şimdi, Fransa'nın tutumunun netleşmesini bekliyoruz. Fransa tavrını net bir şekilde ortaya koymalı. Ermenilerden yana mı, yoksa Türkiye'den yana mı olduğunu göstermeli!
Sordum:
- Fransa, Ermenilerden yana net tavır alırsa, bizim Fransa'ya göstereceğimiz tepki de net mi olacak?
Bahçeli cevap verdi:
***
Buna karşın, özellikle bir noktanın altını çizdi:
- Güçlü bir Türkiye olmak lazım. Güçlü bir Türkiye'ye karşı bu tür hareketler yapılamazdı.
* * *
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu ise, çok açık bir tavır ortaya koydu...
Kıvrıkoğlu, önce Fransa'ya aynaya bakması gerektiği mesajını gönderdi:
-Fransa, tarihte Ermenilerle ilgili olayların perde arkasındaki güç. Ermenileri onlar kışkırttılar. Avrupa'nın tarihi bizden çok kirli. Bizim tarihimizde soykırım yok, ama onların tarihlerinde var.
Genelkurmay Başkanı, misilleme yapılmasını istedi.
Bizim üzerimize nasıl geliniyorsa, onların üzerine aynı şekilde gitmemiz gerektiğine işaret etti.
Kıvrıkoğlu, 'TBMM'de de Cezayir'le ilgili yasa var' dedi:
- Bizim Meclisimiz de Cezayir'deki soykırımı gündeme getirmeli. Hakkımızda bu tür yasalar çıkaran ülkelere karşı benzer yasalar çıkarmamız lazım.
* * *
Türkiye rahatsız...
Sivili ve askeriyle!
Batı'da aleyhimize yüzün üzerinde 'soykırım anıtı' dikildi. Yenileri de sırada bekliyor.
Bizi, 'soykırımla' suçlayan filmler yapılıyor.
Türkiye'ye yönelik saldırıların dozajı her geçen gün artıyor.
. . . . . . . . . .
Üstelik, sıkıntı sadece Fransa ile sınırlı da değil.
İngiltere aynı durumda.
İtalya ile problemler çok daha önce başladı.
Yunanistan'ın tutumu da malum...
Üzerimize en çok gelenler, Avrupa Birliği üyesi ülkeler.
Peki biz ne yapacağız?
Nasıl bir tavır takınacağız?
Bize 'katil' damgasını vurduklarına göre, ortada iki ihtimal var:
1)Türkiye'yi yanlarında istemiyorlar. AB'nin kapılarını yüzümüze kapatıyorlar.
2)Bizi AB'ye kabul edeceklerse bile, geçmişin rövanşını almaya çalışıyorlar. Çok ağır bedeller ödememizi istiyorlar.
Durum bu kadar net ve açık.
Artık, Türkiye'nin AB politikasını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor!

31 OCAK 2001 – Chirac da oyuna geldi.
Her zaman söylerim dış politikada dostluk yoktur, çıkarlar vardır. Fransa'da bugün gelecek ay yapılacak yerel seçimler öncesinde politikacılar için yalnız 'oy' konusu önemli, çünkü oy alamazlarsa istedikleri yere seçilemezler ve açıkta kalırlar.
Bu kural, dünyanın her demokratik ülkesinde, devlet başkanından en küçük yerel meclis üyelerine kadar geçerlidir. İşte Fransa da bu nedenle küçücük Ermenistan'ın ve başı Koçaryan'ın oyununa gelerek Türkiye ve halkını darılttı.
Ermeni soykırımı oyunu Koçaryan tarafından destekleniyor. Ermenistan Devlet Başkanı'nın geçen hafta Avrupa Konseyi'ndeki konuşmalarından da açıkça anlaşıldı ki, pek bu işin arkasında görülmek istemiyor, soykırımı iddialarının dünyada çeşitli ülkelerde yerleşmiş Ermeni kökenli insanlar tarafından öne sürüldüğü izlenimini vermek istiyor ama oyunu destekliyor.
Nitekim Fransa'dan sonra, İtalya, İngiltere ve hatta Almanya'da bile hareketler başlatıldı. Önce koskoca Fransa yerel seçimleri yüzünden bu oyuna geldi. Bu işin başında, Ermenilerin çok sayıda bulundukları Marsilya Belediye Başkanı da var. Ayrıca Paris'te ve diğer il ve ilçelerde de Belediye Başkanları seçilecek. Özellikle başkent civarında yüz binlerce Ermeni kökenli Fransız vatandaşı oturuyor. Politikacılar şimdi bunların oylarını kazanmak istiyorlar.
***
Başkan Chirac'a gelince. 571 üyeli Ulusal Meclis'in, çok az sayıda, sadece 51 milletvekilinin oyu ile garip bir şekilde onayladığı soykırımı iddiaları yasasını, Avrupa'da kimse, hiçbir politikacı anlamadı ama, O'nun yapacağı başka şey pek kalmamıştı. Çünkü Chirac'ın da durumu tehlikede ve koltuğu sallanıyor.
2002 yılında yapılacak Başkanlık seçimlerinde karşısına sosyalist başbakan Jospin'in çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. Elysee Sarayı'ndaki koltuğu hiç de sağlam değil. Ermeni yasası, sağcı milletvekillerinin oyları ile kabul edildi. Chirac da onlara dayanıyor, çünkü sosyalistler Başkan'ı desteklemiyorlar, eğer bir de sağcıları karşısına alırsa, o zaman kendisini destekleyecek hiçbir grup kalmayacak.
İşte bu yüzdendir ki, Chirac, garip tek satırlık yasayı imzalamak zorunda kaldı. Zaten kendisiyle bu konuda görüşen Azerbaycan Başkanı Aliyev ile mektup yazan ve telefon eden Sayın Demirel'e kaçamak yanıt veriş şeklinden de anlaşılıyordu ki, bu acayip ve anlamsız yasayı imzalamaktan başka çaresi kalmamıştı.
Onu yaptı ve dünyadaki bir avuç Ermeni uğruna, kendisini seven ve takdir eden milyonlarca Türk'ü kırdı. Politikadaki deneyimine rağmen Koçaryan'ın oyununa geldi.
***
Asıl yazık olan nedir biliyor musunuz? Fransa ile Türkiye arasında yıllardır her alanda sıkı işbirliği ve yakınlık başlamıştı. Şimdi bu hiç olmazsa bir süre için duracak. Nitekim Fransa Dışişleri Bakanı Vedrine ile konuşmak için burada yaptığım girişimlere 'Bu aralık Türkiye ile temas yok' diye yanıt verildi. Görüyorsunuz sorun basınla ilişkileri bile etkiler duruma geldi...
Evet çok yazık oldu, Fransa ile ilişkilerimiz bozuldu. Fransız politikacıları bu konuda seçim çıkarlarını, dış ilişkilerinin üzerinde tuttular. Gerçi Fransa halkı, çok küçük bir azınlık dışında bu çok saçma iddialarla hemen hemen hiç ilgilenmiyor, nitekim Chirac'ın yasayı imzaladığı haberi de basın ve medyada çok az yer buldu.
Konuştuğum bazı Fransızlar ile yabancı diplomat ve politikacılar ise, 'Fransa Ulusal Meclisi çok anlamsız bir iş yaptı, Ermenilerin oyununa geldi. Bu saçma ve anlamsız yasayı imzalamakla Chirac da bu oyuna geldi' demekten kendilerini alamadılar. Ama bakalım buna rağmen Jospin karşısında başkanlığını koruyabilecek mi?..

31 OCAK 2001 – Bizde bu ense varken!
Paris'te Ermeni soykırımı anıtı dikileceği haberinin peşinden geldi ve tüy dikti:
-Ermeni soykırımı yasasını Fransa Cumhurbaşkanı Chirac onayladı!
Aslında soykırım anıtı ilk değil; bu anlamda anıt ucubesini çok önemsemiyoruz.
Ha 40 anıt olmuş, ha 41; bu saatten sonra fark etmiyor artık!
Ama Fransız parlamentosunun aldığı ayıplı karar orada kalmayacak...
Diğer Avrupa ülkeleri bu ayıba ortak olmak için, önümüzdeki günlerde bir yarışa tanıklık edersek, kimse şaşırmasın!
'Arkasından ne mi gelecek?'
Efendim, şimdilik 'toprak talebi' gelmez ama, ileride Allah kerim!
Ancak bilinmeli ki...
Ermeni diasporası, tek tek, Ermenilerin Türkiye'den tazminat talepleri için organize olmuşlardır bile!
***
Biz, hangi konuda ve nasıl protesto yapacağımıza bile karar verememişken...
Fransız mallarının satışında azalma değil artış olma ihtimaline kulak dikmişken...
Sadece şaşırmaya devamla yetiniyoruz!
Hıncal Uluç Sabah'ta Carrefour'dan alışveriş yapanlara 'bu hafta sonu gitmeyin.. Boykot edin' demeyi düşündüğünü ama vazgeçtiğini söylüyor:
- Böyle bir tepki, itip-dürtmeye ihtiyaç duymadan, bireysel bilinçten doğan ulusal bir tepkiye dönüşürse bir anlam taşır.
Haklı Hıncal Abi; bizde böylesi bir bilinç, hala oluşmamışsa...
Bizi yönettiklerini zannedenler basiretsizlik örneği sergilemeyi sürdürdükçe..
Sadece şaşırır, biraz da üzülürüz!
Bize ait eksik ve yanlışlar süredursun, karşımızdakilerin son derece organize bir hareket içinde olduklarını kabul etmeliyiz.
Bu konuda çok önemli bulduğumuz bir konuya dikkat çekmek istiyoruz.
Ermeni asıllı bir Amerikalı yönetmen, 50 milyon dolarlık bir bütçeyle, sözde Ermeni soykırım iddialarının filmini çekmeye hazırlanıyormuş.
Biz daha 'Şark Ekspresi'nin izlerini silememişken; çok daha büyük bir bela kapımızın eşiğinde demektir.
- Şeeey... Ya Avrupa Birliği?
Neydi o?! Ne birliği? Ne Avrupası?!
Özetle...
Bizde bu ense, karşımızdakinde de bu güç ve para oldukça, daha çok tokat yeriz!..

01 ŞUBAT 2001 – Fransız TÜSİAD'ı devrede
TÜSİAD ve DEİK Türk-Fransız İş Konseyi heyetlerinin Fransız özel sektörünü temsil eden kuruluş MEDEF'le yaptıkları toplantıda, ortak çıkarlara zarar veren siyasi gerginlik ve sert kamuoyu tepkilerinin yol açtığı ortamın yumuşatılması için çaba gösterilmesi kararı alındı.
TÜSİAD'ın açıkladığı ortak duyuruda Fransız ve Türk girişimcilerin Fransız Parlementosu'nun onayladığı yasa ve neden olduğu gerginlikten üzüntü duydukları belirtildi. Ortak duyuruda, kararlı davranılacak konular şöyle sıralandı:
*Ortak çıkarlara zarar veren siyasi gerginlik ve sert kamuoyu tepkilerinin yol açtığı ortamın yumuşatılması,
*Ekonomik, kültürel ve teknolojik işbirliğinin ve yatırımların, istihdam ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunma yönünde yeniden hızlandırılması,
*Türkiye'yi Avrupa Birliği'nde ve AB'yi Türkiye'de daha iyi tanıtmak amacıyla ortak etkinlikler yapılması,
*Türk ve Fransız girişimcileri arasında tesis edilmiş olan olumlu ve güvenli işbirliğinin ve Türkiye'nin AB üyeliğine olan desteğin sürdürülmesi,
*Türkiye'nin AB üyeliği perspektifinin tüm Avrupa ülkelerinin ortak yararına olduğunun vurgulanması.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan da, Başbakan Bülent Ecevit'in, 'Fransa'ya karşı gösterilecek tepkide siyasi ve diplomatik çevreler ile Fransız kamuoyu arasında ayrım yapılması' yönündeki görüşünü desteklediğini açıkladı.

01 ŞUBAT 2001 – Ermeni belgeleri sahte.
İngiltere'nin Birinci Dünya Savaşı'nda özel bir birim kurduğu, bu birimin Osmanlıları karalamak için tüm dünyaya yalan haber yaydığı ortaya çıktı
Amerika'nın önde gelen Osmanlı İmparatorluğu tarihçisi Justin McCarthy'nin iddiaları ortalığı karıştıracak. McCarthy, Ermenilerin "Soykırım yapıldığının kanıtıdır" dediği iki kitaptan biri olan Blue Book'un (Mavi Kitap) nasıl yazıldığı hakkında çarpıcı kanıtlar buldu. Ve kanıtlarını 19 Ocak 2001 tarihinde Londra'daki Şark ve Afrika İncelemeleri Okulu'nda (SOAS) düzenlenen Türk Toplumu İncelemeleri Toplantısı'nda anlattı. Mc Carthy'nin Blue Book'la ilgili ulaştığı sonuç oldukça ilginç: İngiliz Savunma Bakanlığı bünyesinde gizli bir daire oluşturuldu ve bu daire Osmanlılara karşı yürüttüğü psikolojik savaş nedeniyle yalan haberler üretti... İşte McCarthy'nin konuşmasından alıntılar:
YALAN HABER ÜRETTİLER
Birinci Dünya Savaşı çıkınca dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George, Wellington House (Savunma Bakanlığı'na bağlı Savaş Senaryoları Bölümü) bünyesinde Savaş Propaganda Dairesi'nin kurulmasını emretti. 2 Eylül 1914'de kurulan dairenin amacı yalan haberlerle Almanlar ve Osmanlıları köşeye sıkıştırmaktı. Almanların Belçika'da, Osmanlıların da Doğu Anadolu'da Ermenilere soykırım yaptığına dair sahte belgeler hazırlandı. Belgeler tüm dünyaya geçildi. Soykırım imajı yaratıldı.
HER ŞEYİ YOK ETTİLER!
McCarthy'nin İngilizlerin tarihini karalayacak bu bilgilere ulaşması çok kolay olmadı... Çünkü Başbakan George, 1916'da Savaş Propaganda Dairesi'nin kapatılmasını istedi. Ancak daire kapatıldıktan sonra, Wellington House'da çalışan Viscount Bryce ve Arnold Toynbee belgeleri bir kitapta topladı. Kitabın adı Blue Book konuldu. Kapatılan dairenin çalışmaları yok edilmişti. Ancak Wellington House yetkilileri, bir not defterini yok etmeyi unutmuştu. Bu defterde, soykırımla ilgili sahte belgelerin nasıl hazırlandığı yazıyordu. Defter, 1936'da bulundu. Defterdeki bilgileri izleyen McCarthy, Blue Book'un nasıl yazıldığına ulaştı. McCarthy, Londra'daki konuşmasını şöyle noktaladı: Anadolu'da bir savaş vardı. Her milletten milyonlarca insan öldü. Kitapta geçen soykırım öykülerinin yalan olduğunu söyleyebilirim...
İşte yalan dolanla dolu kitap
BLUE BOOK
1916 yılında dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George'un emriyle Viscount Bryce ve Arnold Toynbee tarafından yazıldı. Amaç Türkiye'yi karalamaktı. Kulaktan dolma bilgilerle dolu. Çoğu önemli iddia, isimsiz yayınlanmış. 3 kez basıldı. Son baskıyı üstlenen Ara Sarafyan, Wellington House'la ilgili bilgileri kitaptan çıkardı. Kitap www.gomidas.org sitesinde satılıyor.
KİTAP NEYİ SAVUNUYOR?
1-Kitap, dönemin Suriye Meclisi'nde görevli olan Faruk Kuiz isimli milletvekilinin Osmanlı'nın Ermenilere yaptığı 'soykırıma' tanık olduğunu yazıyor.
2-Kitapta, Amerikalı misyonlerden bahsediliyor. Misyoner, Doğu Anadolu'daki topraklarda gezerek gördüklerini rapormuş gibi anlatıyor.
3-Kitapta, uluslararası misyonerlerin "bölgede yapılan soykırıma" nasıl tanık olduklarına onların ağzından yer veriliyor.
4-Kitapta, sürekli olarak "Bu bilgiler dokümanlarla kanıtlanmıştır", "Belgelerle onaylanmıştır" gibi ifadeler kullanılıyor.
İşte Türk dostu Profesör J. McCarthy
Justin McCarthy, Türkiye'nin yakından tanıdığı bir isim. Louisville Üniversitesi'nde Tarih profesörlüğü yapıyor. 2 kitabı Türkçeye çevrildi.
O dönemde bölgede savaş olduğunu, Ermenilerin Türkleri katlettiğini savunuyor. Sözde soykırım tasarısı, ABD Temsilciler Meclisi gündemine geldiğinde 14 Eylül 2000 tarihli bir yazılı Meclis'e Türkiye'yi savunan uzun bir rapor sundu.
PROFESÖR NE DİYOR?
Yalan "Çünkü... dönemin Suriye Meclisi Faruk Kuiz isminde adında bir milletvekili yoktu. Böyle bir adam hiç yaşamadı. Yaşasa bile Suriye'den yüzlerce km. uzaklıktaki olaylara tanık olması ilginç!
Yalan "Çünkü... ABD'li misyonerlerin ağzından verilen bilgiler kendi içeriğinde çelişiyor. Kitabın çoğu bölümünde Amerikalı misyoner bir anda Ermeni oluyor ve 'kardeşleri'nin nasıl katledildiğini anlatıyor."
Yalan "Çünkü... Amerikalı bir misyoner, Ermenilerin Van'da bir köyü basıp köydekileri öldürdüğünü açıklamıştı. Bu belge Amerikan büyükelçiliği arşivinde varken, kitapta neden yok?"
Yalan "Çünkü... Önemli iddiaları ortaya atanların isimleri yok! Benzer soykırım iddiaları Almanların Belçika'da Yahudi katliamı yaptığına dair yazılan raporda geçiyor. Savaş sonrası Belçika, raporu inceletti ve 'dayanaksız' buldu.

01 ŞUBAT 2001 – İşte tepki.
Önce, 'Acaba Chirac Soykırım Kanunu'nu imzalayacak mı?' diye beklendi.
'Yaptırımların ardından geleceği' açıklandı...
Geldiğimiz nokta ortada:
Fransa'ya karşı, topyekun bir eylem planı ortaya çıkmış değil.
Hâlâ tartışıyoruz...
Oysa, bir işadamımız harekete geçti bile.
Ali Haydar Veziroğlu, Cumhurbaşkanı, Başbakan, siyasi parti liderleri ve Bayındırlık
Bakanı'na birer yazı yazdı.
'İstemiyorum' dedi:
-Fransız ortağımız Bouygues ile birlikte kazanacağımız İzmit Körfez Geçişi İhalesi'nin iptalini talep ediyorum.
***
Veziroğlu ile konuştuk...
Hem iktidara, hem muhalefete yüklendi:
- Milli şuur harekete geçirilememiş ve gereği yapılamamıştır.
Devam etti:
-Fransızların saygısız ve sorumsuz tavırları karşısında utangaç gelin gibi davranamayız. Bir ülke ya vardır, ya yoktur.
Ardından, işadamlarını hedefe yerleştirdi:
- Olayı görmezlikten gelip, kapatmak istiyorlar!
Ve ekledi:
- Türkiye, bu olay karşısında tepkisiz kalamaz. Eğer, gereken tepkiyi gösteremezsek, gelecekte daha büyük bedeller ödemek zorunda kalırız.
***
Veziroğlu'nun 'iptal edin' dediği proje, 6.5 milyar dolar.
Üstelik, bu O'nun hayatının projesi!
Birinci ihale 1996'da yapıldı. Veziroğlu'nun, Vinsan firması Fransız Bouygues ile birlikte teklif verdi.
Ama, iptal edildi.
Aynı yıl ihale tekrarlandı.
Vinsan-Bouygues ortaklığı ile en yakın firmanın teklifi arasında 2 milyar dolar fark vardı. Ortaklık, buna rağmen üçüncülüğe düşürüldü.
Veziroğlu da işi gücü bıraktı...
2 milyar doları 5 milyonluk banknotlar haline getirdi. TIR'lara yükleyip, bütün
Türkiye'yi gezdirdi:
Sürekli tekrarladı:
- TIR'lar dolusu düşük fiyat verdim, ama ihaleyi alamadım!
***
Üçüncü ihale 2000 Yılı sonunda yapıldı. Veziroğlu'na göre, yine en düşük fiyat kendisininkiydi.
Şimdi, buna rağmen tepki gösteriyor.
Veziroğlu'nun, devletin zirvesine yazdığı yazı net:
'Dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir yerinde bireylerin çıkarları, ülke çıkarlarının önünde olamaz.'
İhaleyi istemiyor.
Bu kadarla da kalmıyor...
Halen iş yaptığı Fransız firmaları ile 'ortaklığını donduracağını' da vaat ediyor.
Üzerine düşeni yapmanın rahatlığı içinde tekliflerini sıralıyor:
*Bu ülkede hep harekete geçen 'sade vatandaş' oldu. Artık, işadamları ve siyasiler de bedel ödemek zorundadırlar.
*Fransa ile siyasi ilişkilerimizi askıya almalıyız.
*Fransız vatandaşlarına vize koymalıyız.
*Türk vatandaşlarının Fransa'ya gitmelerini engellemeliyiz.
*Türk Hava Yolları'nın Paris seferlerini iptal etmeliyiz.
*Fransız Hava Yolları'nın Türkiye'ye yaptığı seferleri durdurmalıyız.
*İki ülke arasındaki ticari ilişkiler 50 milyar doların üzerindedir. Ortak ticari işletmeleri kapatmalı, bütün sektörlerdeki iş ilişkilerini sona erdirmeliyiz.
***
Veziroğlu'nun verdiği en önemli mesaja gelince...
Yaptığı 'resmi müracaatın' altındaki ifadeler son derece düşündürücü:
'Yaptırımlarla ortaya çıkacak maddi kayıpları önemseyerek, Türkiye'nin geçmiş ve geleceğine sahip çıkılamaz. Maddi kayıplar, hiçbir zaman ülkenin manevi kayıpları ile kıyaslanamaz. Atatürk ve arkadaşları, kendi canları dâhil, Anadolu insanının canını ve malını riske atmamış olsaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti de olmazdı!'
***
Ali Haydar Veziroğlu, üzerine düşeni yaptı.
Dün, yazıyı alan Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın da, atılan bu adımı onayladı:
- Ben de ihalenin iptal edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Ardından ekledi:
-İhalenin iptal süreci fiilen başlamıştır.
Veziroğlu'nun attığı bu adım, herkese örnek olmalı. Şimdi, sıra Fransızlarla ortak olan diğer işadamlarında.
Göreceğiz...
Kendilerinin mi, yoksa ülkenin menfaatleri mi ağır basacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder